Hormonlarımızın Kuklası Mıyız?

Bir Biyologun Gözünden Duygular

Sinem Karakuş
Yazı Rehberi
5 min readJul 14, 2022

--

Evet.

Sonunda yeterince adrenalin salgıladığıma göre artık bu konudaki düşüncelerimi açıklayabilirim.

Evet, hormonlarımızın kuklasıyız.

Photo by Trollinho on Unsplash

Öncelikle bilimsel bazı terimleri açıklamalıyız değil mi? Bu yazıyı okuyup bitirdiğinizde aklınızın karışmasını istemem.

Evet, hormonlarımızın kuklasıyız diyorum ama bu hormonlar ne?

Halk arasında genel olarak sadece “hormon” olarak bahsettiğimiz bu kimyasal maddeler, en basit tabirle dokular ve hücreler arasındaki haberleşmenin gerçekleşmesini sağlarlar.

Sinir sistemiyle ilişkili olanlar nörotransmitter olarak adlandırılsa ve hormonlardan farklı noktaları bulunsa da şu an için değinmek istediğim şeyi net bir şekilde anlatabilmek için genel olarak hormon kelimesini kullanmayı planlıyorum. Temel bilimci arkadaşlarımın affına sığınıyorum. Biliyorum farklılıklar var. Fakat eğer okumaya devam ederseniz neden genel olarak hormon dediğimi anlayacaksınız.

Şimdiden duygularımızın, bazı şeyleri neden yaptığımızın arkasında gizli bilimsel gerçekleri açıklayarak çoğu kişinin romantik bakış açısını zedeleyeceğimi söylemek istiyorum. Evet, gerçekler.

Bazılarınızın, önce duyguları hissettiğimizi ve bu yüzden belli hormonların salgılandığını söylediğini duyar gibiyim.

Acı gerçeği hemen yüzünüze vurmak istemem ama önce hormonlar salgılanıyor. Homo sapiens olarak bizler sadece bu hormonların bedenimizde yarattığı etkilere birtakım isimler vermişiz.

Şimdi gelin örnekler üzerinden gidelim. Emin olun ki daha iyi anlamanızı sağlayacağım.

1. Mutluluk

Evet, hissetmesi ve etkilerine ya da genel sürecine baktığımızda pozitif bir duygu olarak sınıflandırılan mutlulukla başlamak istiyorum.

“Neden ilk sırada mutluluk var?” diye sormayın.

Belki de hepimiz, hayatımız boyunca mutlu olmak için çabalamak zorunda hissettirildiğimiz için mutluluğa öncelik verdim.

Zorunda olmadığımızı anlayalım diye seçtim.

Bu duygunun aslında genetik temelli olabileceğini, bazı hormonlara ve beyin aktivitesine bağlı gerçekleşen bir durum olduğunu sizlere göstermek için seçtim. Aslında mutlu olmaya çabaladığımız onca zaman boyunca bedenimizi, hücrelerimizi strese sokarak mutlu olmaktan daha da uzaklaştığımızı anlayalım diye seçtim.

Hepimizin çevresinde daha hızlı mutlu olan, kolay kolay üzülmeyen insanlar vardır. Elbet aklınıza şu düşünce düşmüştür:

Nasıl bu kadar mutlu olabiliyorlar?

Cevap genlerde saklı olabilir.

Gelin, hep birlikte biraz daha detaylandıralım bu konuyu.

İnsanların morfolojik (yapısal,biçimsel) olarak birbirinden farklı olmalarının temel sebebi, kalıtımın en küçük birimi olan genlerdir ve bireysel olarak genlerimizde küçük farklılıklar vardır. İşte bu farklılıklar, bedenimizde bazı değişikliklere sebep olur.

Neden buna değindim?

Çünkü daha çok mutlu olabilen insanlarda, daha kolay mutlu olmalarını sağlayan ve mutlulukla ilişkili hormonların daha hızlı veya fazla salınımına sebep olan genler bulunabilir. Bunun yanı sıra bazı insanlar ise bu konuda talihsiz olup genleri yüzünden hayata karşı karamsar bir bakış açısıyla yaklaşır.

Genlerde olduğu gibi, hormonlar da mutluluk üzerinde etkilidir. Zaten mutluluk denilince hepimizin aklına halk arasında konuşulan birçok hormon gelir.

Serotonin. Dopamin. Endorfin. Oksitosin.

Beynimizde salgılanan bu kimyasallar, sadece mutlulukla ilgili durumlarda değil aynı zamanda genel duygu durumumuzun düzenlenmesinde görevlidir.

Mutluluğun da çeşitleri vardır ve işte bu çeşitlilik, yukarıda belirttiğim kimyasallar sayesinde gerçekleşir.

Örneğin serotonin; içsel denge, memnuniyet ve ödüllendirme sonucu tecrübe ettiğimiz hislere, daha saf bir mutluluğa sebep olur. -Sadece somut bir ödül, madalyadan bahsetmiyorum. Yaptığımız bir şeyden aldığımız olumlu bir sonuç da ödüllendirmeye girer.- Eksikliğinde ise insanlarda depresif bir ruh hali, yorgunluk ya da sıkılmış ve bıkmış bir bakış açısı ortaya çıkar.

Dopamin ise daha çok bağımlılık yaratan bir mutluluğa yol açmaktadır. Genel olarak haz alma, ödüllendirme ve mutlulukla ilişkilidir. Kalp atışının hızlanması ve kan basıncının artmasında rol alır. Bu yüzden çok mutlu olduğunuzda kalbiniz daha hızlı atar ya da mutluluktan heyecanlanırsanız yüzünüz kızarır. İşte bunun sebebi dopamindir.

Endorfin için söyleyebileceğimiz en genel şey bu kimyasalların vücudumuz için doğal bir ağrı kesici olduğudur. Bu hormon, ağrı şiddetini azaltmak ve sinirleri uyuşturmada görevlidir. Fakat endorfin sadece bunlara yaramıyor. Aynı zamanda bu hormon artış gösterdiğinde heyecanlanıyoruz. İşte bu sebeple bazen endorfinden mutluluk hormonu olarak bahsedildiğini duyuyor olabilirsiniz.

Bir diğer hormon ise oksitosin. Çok yakın bir zamanda beyinde üretildiği gibi benzer şekilde kalpte de üretildiği ortaya konulan bu hormon da mutlulukla ilişkilendiriliyor. Sosyal tanıma, hoşgörü, güven veya ikili ilişkilerin kurulmasında rol alan bu hormon haliyle dolaylı olarak mutluluk büyük bir etkiye sahip oluyor.

Yani arkadaşlar, aslında bütün hayatımız boyunca, mutlu olmak için çabaladığımız onca zaman, bu hormonların değişimine göre mutlu olup olmadığımıza karar verdik.

Bu cümlelerim, duyguların değerini yok etmeye çalışmak gibi bir amacım olduğunu düşündürebilir. Her duygu önemli ve değerli fakat bu onların, hormonların etkisi sonucu ortaya çıktığını değiştirmiyor.

2. Aşk

Evet, işte aylardır asıl bahsetmek istediğim o büyük duygu. Bütün romantik filmlerin doğduğu o mükemmel duygunun aslında mutlulukla ilişkili hormonlardan ibaret olduğunu anlatarak aşkın büyüsünü yok etme fırsatını sonunda değerlendiriyorum. (Hayır, Disney animasyonlarındaki birbirini seven çifti ayırmak isteyen kötü cadı ben değilim!)

Peki neden mutluluktan sonra özellikle aşkı seçtim?

Çünkü aşk da yüzyıllardır en az mutluluk kadar insanlar üzerinde etkili. Bu etki gitgide büyüyor ve daha fazla insan bu duygunun esiri oluyor.

Yine de bu güzel bir esaret…

Evet, bu esarete sebep olanlar da yine hormonlar.

Hatta yukarıda bahsettiğim hormonlar, yine aşkta da bizi karşılıyor. Fakat bu duyguda gücü elinde tutan, daha baskın olan hormonlar özellikle oksitosin ve dopamin.

Hatta bu dominantlık öylesine baskın bir halde ki, oksitosinin kalpten de salgılanmasının keşfi ile oksitosin aşk hormonu olarak tanımlanır hale gelmiş.

Fakat oksitosinin aşkla beraber getirdiği etkilerden önce dopaminden bahsetmek istiyorum. Çünkü görsel uyaranlar, koku, duyu ve dokunma gibi dış uyarılar sebebiyle zihnimizde tetiklenen ve aşkın adımlarını başlatan ilk hormon oksitosin değil.

Hayır, ilk uyaran beyindeki ilgili bölgeye ulaşıp diğer bölgelerin de uyarılmasına sebep oluyor ve salgılanan ilk hormon dopamin oluyor.

Evet, dopamin salgılandı ve artık ortada aşkın getirdiği bir çekim var. Bu çekim yüzünden insan bedeninde bir takım değişiklikler meydana gelir.

Örneğin, kalp atışının artışı. Evet, sebebi işte dopamin.

Bir örnek daha vereyim. O çekimi hissettiğiniz kişiyle sürekli konuşmak istersiniz. Bir bağımlılık haline gelmiştir bu durum. İşte bunun sebebi de dopamindir. O kişinin yokluğunda dopamin azalır ve aslında bu hormona olan bağımlılık sizi o kişiyle konuşmak istemeye iter. (Diğer bağımlılıklara çok benzer değil mi?)

Dopamin seviyesi arttıkça, onunla ters bir şekilde çalışan serotonin ise azalmaya başlar. Aşık olduğunuz ilk zamanlarda uykusuz kalmanız ve yemeden içmeden kesilmenizin sebebi de serotoninin azalmasıdır. Çünkü serotonin iştah ve huzur gibi durumlarda da görevlidir.

Diyeceksiniz ki başta aşk hormonu olarak bahsettiğimiz oksitosin ne işe yarıyor?

Oksitosin, aşkın bir diğer adımında etkisini gösteriyor. Bağlılık adımında oksitosin ve daha önce bahsetmediğim bir hormon olan vazopressin atlıyor sahneye.

Bu iki hormonun ortak çalışması ise romantik bir bağlılık kurma, bir aile oluşturma, birlikte yaşama gibi düşünceleri ortaya çıkarıyor.

Ve bu dört hormon sayesinde - ya da yüzünden mi demeliyim?- aşık olduğumuzu düşünüyoruz.

Peki Aşık Olmadan Nasıl Aşık Olabiliriz?

İşte aşık olmadan bu hormonları arttırmak için yapmanız gerekenler;

  • Uykunuzu alın.
  • En sevdiğiniz müzikleri dinleyin.
  • Spor yapın! Dışarı çıkın, yürüyün!
  • Hayvanları sevin. Bu hem onları mutlu edecektir hem de sizleri!
  • Kahve için! Emin olun sevdiğiniz bir kahve, bütün bu hormonların salınımında etkili olacaktır.

Ya da gerçekten aşık olun. Hayat sizin! Güzel yaşayın…

Kaynakça:

--

--

Sinem Karakuş
Yazı Rehberi

Bsc. Biology ESTU - Msc. Molecular Biology IU Moleküler biyolog bazen de yazar. https://www.linkedin.com/in/sinem-karakus/