Percy Jackson ve Olimposlular ile Melez Kampı’na Keyifli Bir Yolculuk

Cankut Değerli
Yazı Rehberi
Published in
5 min readMay 14, 2023
Photo by Danny Holland on Unsplash

Bir gün birisi çıkıp size Antik Yunan tanrılarının hâlâ hayatta olduklarını söylese ne yapardınız?

Peki ya ailenizden birinin bu tanrılardan biri olduğunu öğrenseniz? Olağanüstü güçlere sahip olduğunuzun farkına varsanız? Bir de peşinize mitolojik efsanelerdeki canavarlar düşse? Ne yapardınız? Percy’nin yaptığını.

Herkese merhaba! Bugün sizlerle Yazı Rehberi ailesi olarak epey düşkünü olduğumuz Percy Jackson serisi hakkında konuşmaya geldim. Seriyi kitap kitap ele alan ayrıntılı bir incelemeden çok Percy Jackson ve Olimposluların dünyasından genel hatlarıyla bahsedecek, kişisel görüşlerimi sunacak ve gelecek dizi projesiyle ilgili beklentilerimi aktaracağım.

Percy Jackson ve Olimposlular, Amerikalı yazar Rick Riordan tarafından yazılan fantastik ve mitolojik bir seridir. Seri, yunan mitlerini ve efsanelerini günümüz dünyasına taşır ve 21. yüzyıla mitolojik bir katman ekler. Günümüz dünyasında da tıpkı Antik Yunan’da olduğu gibi tanrılar, tanrıçalar ve canavarlar cirit atmaktadır. Haliyle yarı tanrı kahramanlar da bu çağdaş mitolojik anlatıda yerlerini almışlardır.

Percy Jackson da bu yunan kahramanlarından bir tanesidir. Beş kitaptan oluşan serimiz Percy ve arkadaşlarının tanrıların ataları olan titanlara karşı verdikleri mücadeleyi anlatır.

Kitapların isimleri sırasıyla şu şekildedir:

  • Şimşek Hırsızı
  • Canavarlar Denizi
  • Titanın Laneti
  • Labirent Savaşı
  • Son Olimposlu

İlk kitap Şimşek Hırsızı, 12 yaşında, sorunlu bir ortaokul öğrencisi olan Percy Jackson’la başlar.

Percy, sürekli gittiği okullardan atılan, DEHB ve disleksisi olan bir çocuktur. Altı senede altı defa okul değiştiren Percy’nin başına anlam veremediği türlü olaylar da gelmektedir. Bu da yetmezmiş gibi berbat bir üvey babaya sahiptir.

Fakat bu sene işler daha farklı olacak gibidir. Percy, Kıvırcık adında bir çocukla arkadaşlık kurmuştur, üstelik Latince öğretmeni bay Brunner’ın derslerini de uyumadan takip etmektedir. Fakat gittikleri bir müze gezisinde başına gelen bir olay Percy’nin tüm hayatını değiştirecek ve onu Zeus’un kayıp şimşeğini aramak için tüm Birleşik Devletleri baştan sona kat edeceği bir yolculuğa çıkaracaktır.

Sanırım serinin spoilersız geniş bir özetini en iyi bu şekilde verebilirim.

Rick Riordan’ın Percy Jackson’ı ilk defa yaratması, oğluna antik yunan mitlerini uyku hikâyeleri olarak anlattığı bir gecede ortaya çıkıyor. Mitolojik öyküler tükendiğinde oğlu ondan yenilerini uydurmasını istiyor. Percy Jackson da işte böyle ortaya çıkıyor.

DEHB ve disleksiye sahip bir oğula tüm bunların bir kusur olmadığını gösteren, yine DEHB ve disleksiye sahip bir kahraman, hatta kahramanlar. Çünkü kitabı okuduğunuzda görebileceğiniz gibi tüm antik yunan melezleri DEHB ve disleksiden mustarip. Sebebini anlatmayacağım, seriye başlamayı düşünüyorsanız tadı kaçmasın. :)

Riordan seri üzerinde bir yıl kadar çalışıyor ve hikâyeyi ortaokul öğrencilerine okutuyor. Oldukça sevilen hikâye 2005 yılında piyasaya sürülüyor ve film hakları da satılıyor. Seri 2009 yılında Doğan Egmont yayınları aracılığıyla Kadir Yiğitus çevirisiyle Türkçeye de kazandırılıyor.

Seriyle ilk kez tanışmam henüz dokuzuncu sınıfta çok yakın bir arkadaşımla ettiğimiz bir sohbetle oldu. O dönem Şimşek Hırsızı için bir film uyarlaması çıkmıştı ve arkadaşımın önerisiyle izleyeyim dedim.

Henüz kitapları okumadan izlediğimden ötürü filmi eğlenceli bulmuştum. Sonra arkadaşımın anlattığı bir iki detay ve kendi yaptığım araştırmalarla birlikte film uyarlamasının aslında bir uyarlamadan fazlası olduğunu anlamam uzun sürmedi.

Seriyi kendim okuduğumda ise bu film yokmuş gibi davranmanın daha doğru olduğunu anladım çünkü film kitabın ruhunu bırakın yansıtmayı, resmen kitabın ruhuna saygısızlık ediyor. On iki yaşındaki karakterlerimiz filmde on yedi yaşında., Percy’nin en yakın dostlarından biri olan Kıvırcık gereksiz ve saçma sapan espriler yapıp duruyor, Annabeth normalde olduğundan çok daha farklı ve kibirli bir havayla sahneye giriyor ve son olarak herkes Percy’nin tanrı ebeveyninin kim olduğunu biliyor!

Seriyi okuyan arkadaşlar neden bu kadar sızlandığımı anlamıştır muhtemelen ancak bilmeyenler için küçük bir açıklama yapayım: mesele şu ki, Percy Jackson’ın dünyasında tanrı ebeveynin kim olduğu ilk başta bilinmez. Ebeveyn kendini göstermek isterse bunu sahiplenme denen bir yolla yapar. Yani durduk yerde hiçbir melez çıkıp “Hey, bakın ben falanca tanrının çocuğuyum!” diye dolaşamaz, en azından tanrı ebeveyninin kim olduğunu bilmiyorsa.

Kitapları nasıl bir heyecanla okuduğumu hâlâ hatırlıyorum, şimdilerde de ne zaman açıp okusam o heyecanı hâlâ, sanki seriye daha dün başlamışım gibi hissediyorum. Percy Jackson şöyle keyifle okuyabildiğim ilk kitap serisi diyebilirim.

Tarif etmeye neresinden başlasam ki? Melez Kampı okura adeta evindeymiş hissi veriyor. Çilek tarlaları, kulübeler, çayırlar, voleybol sahası ve akşamları amfi tiyatroda, ateş başında söylenen kamp şarkıları sanki gerçek gibi. İlk gün yedinci bölümün sonuna kadar okumuştum ve bölüm Percy’nin kampı “yeni evim” diyerek tanımlamasıyla bitiyordu.

Biz okur melezler de Melez Kampını evimiz gibi benimsemişizdir diye düşünüyorum. Kaç kişi orada olmak istememiştir ki? Hogwarts mektubu beklemekten farksız ki ikisini de zevkle kabul ederim, çok teşekkürler!

Percy Jackson serisinin tadının damağımda kaldığını söylememe sanırım gerek yok. Seriyi Percy’nin maceraya çıktığı yaz mevsiminde okumamın da bunda büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Ayrıca yazarın üslubunun da bu duruma önemli bir katkısı var.

Yazar Rick Riordan seriyi tamamen Percy’nin ağzından yazıyor ve seriyi okurken sanki Percy tam karşınızdaymış ve size yaşadıklarını bizzat anlatıyormuş gibi hissediyorsunuz. Serinin mizahi yönü de oldukça yüksek. Percy’nin yer yer yaptığı alaycı yorumlar, arkadaşlarıyla yaşadığı komik anlar derken bu seriyi okurken gülmemek mümkün değil. Fakat tabii bu durum ciddi havadan bir şey kaybettirmiyor, seriyi okurken karakterlerle birlikte hem gülüyor hem ağlıyorsunuz.

Percy Jackson’ı takip eden Olimpos Kahramanları ve Apollon’un görevleri adlı iki beşleme daha bulunuyor ancak ilk beşleme tek başına da okunabilir. Eğer melezlerin dünyasına daha ayrıntılı bir bakış atmak ve yeni melezlerle tanışmak isterseniz onları da okuyun derim.

Seri bugüne kadar iki filme, bir müzikale ve çizgi romanlara uyarlandı, Disney Plus tarafından geliştirilen bir televizyon dizisi de yolda.

Müzikal hakkında tam bir yorum yapamam, şarkıları oldukça güzel ama tabii ki izleme fırsatım olmadı ancak izleyenlerin yorumları gayet olumlu. Yukarıda bahsettiğim Şimşek Hırsızı ve Canavarlar Denizi uyarlamalarının inanılmaz başarısızlığını düşününce müzikale emek verenlere seriye sadık kaldığı için teşekkür etmek lazım bence. Bu arada Rick Riordan’ın zamanında filmler konusunda yazdığı bir blog yazısı var. Yazı İngilizce ve oldukça uzun ancak kısaca 2009 yılında yazdığı iki e-postayı ve yapımcılara filmleri daha iyi yapabilmeleri için verdiği tavsiyeleri içeriyor. Yapımcıların o tavsiyelerin hiçbirine uymadığını hepimiz biliyoruz.

Disney Plus tarafından geliştirilen dizi adaptasyonunu ise göreceğiz bakalım. Yapılan bazı tercihler dizi konusundaki umutlarımı düşürse de henüz bir fragman bile görmedik, o yüzden kesin bir şey söylemek istemiyorum.

Ancak kitapları her yaştan okura gözüm kapalı öneririm. Bir Harry Potter sever olarak zamanında bu serinin Harry Potter varisi olarak tanıtıldığını bile hatırlarım. İkisini de çok seven bir okur olarak şunu söyleyebilirim: Percy Jackson okuyun, gerçekten çok seveceksiniz. Antik Yunan mitolojisine ilginiz varsa hem onun için bir başlangıç noktası olacaktır, hem de on iki yaşındaki bir çocuğun kendini bulma hikâyesini eğlenceli bir dil ve doludizgin maceralarla deneyimleme fırsatı elde edersiniz.

Şimdiden aramıza hoş geldiniz melezler!

Editör: Berfin Yeşilyurt

--

--