Psikoloji Nedir ve Ne Değildir: Yanlış Bilinenler ve Güncel Yaklaşımlar

Fırat Şeker
Yazı Rehberi
Published in
7 min readJan 30, 2023
Photo by Alicia Christin Gerald on Unsplash

Günümüzde psikoloji, sosyal medyada ve halk arasında fazla popülerleşmiş ve maalesef sığlaştırılmış durumda. “Şu beş davranışı yapıyorsan sen busun!” veya “Bu davranışları sergiliyorsan şu travmayı yaşamış olabilirsin.” gibi yüzeysel ve çoğu zaman dayanağı olmayan savların, “bilgilendirici paylaşımların” ve “psikolojik testlerin” ortalıkta resmen cirit atması psikolojinin hem halk çapında yanlış anlaşılmasına hem de değerinin düşmesine sebep oluyor. Elbette bu da yanlış bilginin yayılmasına ve insanların belki de zarar verici şekilde kendileri ve etraflarındaki dünya hakkında çıkarımlar yapmalarına yol açıyor.

Bu yazıda amacım sizleri psikolojiye dair etrafta özgürce dolaşan yanlış bilgilere karşı aşılamak. Umarım aşı karşıtı değilsinizdir.

Psikoloji Nedir?

Öncelikle psikolojinin ne olduğunu ele alalım. Psikoloji, pek çok alt alanı olan (ör., bilişsel, sosyal, klinik, biyolojik), zihin ve davranışı inceleyen bir bilim dalıdır. Güncel ve ciddiye alınması gereken alanları ampirik (deneysel) bilim ilkelerine bağlıdır ve bilimsel metot kullanarak objektif sonuçlar elde eder.

Günümüzde, psikoloji çalışmalarının ölçümleri, istatistiksel analiz yöntemleri ve teorik gerekçeleri sıkıca incelenir ve herhangi bir yeni bulgunun doğrulanması için üstüne tekrar tekrar çalışmalar yapılır. Yapılan çalışmalar meta-analizlerle incelenir. Tek bir çalışma hiçbir zaman hiçbir şeyi kesin olarak doğrulamaz veya yanlışlamaz.

Psikoloji de diğer bilimler gibi işte bu şekilde işliyor. Fakat akademik bir eleştiride bulunmam gerekirse bu kadar sıkı ve “kaliteli” araştırma yürüten araştırmacı sayısı Türkiye’de çok kısıtlı. Bunun sebebi ülkenin genel durumuna da dayansa da asıl sebep, psikoloji lisans eğitiminde verilen eğitimin olması gerektiği gibi bilim ve istatistik ağırlıklı değil, çoğunlukla terapi odaklı ilerlemesi ve bunun bile iyi yapılmaması. Aşağıda bahsettiğim gibi psikoloji öğrencilerinin hâlâ psikanaliz ve psikodinamik terapi gibi akımlara itibar göstermesi, psikoloji lisans eğitiminde bir şeylerin çok yanlış yapıldığını ve öğrencilerin bilimsel düşünceye sahip olmadığını gösteriyor.

Psikoloji Ne Değildir? Eskide Kalmış Yaklaşımlar ve Yanlış Bilinenler

Psikanaliz

Psikanaliz, ilk olarak Sigmund Freud’un 1890'larda ortaya attığı insan psikolojisi teorilerinden (!) oluşan bir psikoloji ve terapi yaklaşımıdır. Sıkça duyduğunuz “id, ego, süperego, bilinçaltı, oral dönem, oedipus kompleksi” gibi terimler bu akımdan türemiştir. Bu yaklaşım pek çok insanın ilgisini çekiyor, anlaşılabilir elbette! Pazarlamaya çalıştığınız görüşlerin her yerinden cinsellik fırlarsa görüşleriniz öyle ya da böyle birilerinin ilgisini çeker!

Psikanaliz, günümüze kadar pek çok farklı görüş ve psikoloji modelini birbirine katarak bir akım olarak genişledi. Fakat hiçbir zaman bilimsel olmadı. Psikanalizdeki teoriler, bir bilimsel teori gibi deneysel olarak test edilip yanlışlanabilir çıkarımlar öne sürmezler. Bu açıdan, ünlü bilim felsefecisi Karl Popper, psikanalizin sahte bilim olduğunu iddia etmiş ve astrolojiden bir farkı olmadığını öne sürmüştür. Psikanalitik terapi yöntemleri bireysel yoruma açık (dolayısıyla hataya açık) öznel testlere (Rorschach ve TAT testi gibi) ve bilimsel temeli olmayan, sadece tek perspektiften değerlendirilen vakalara ve kişisel yargılara dayanır. Fizikçi Richard Feynman’dan Noam Chomsky’ye kadar pek çok entelektüel isim psikanalizin bilimsel temele sahip olmamasını ve kullanılan terapi yöntemlerini eleştirmiştir.

Bu sebeple lütfen, kendi sağlığınız için psikanalitik ekolden terapi uygulayan hiçbir yerden terapi almayın. Psikanaliz, tarihi geçmiş bir psikoloji ekolüdür ve hâlâ bu alanda çalışma yapan psikolojik sağlık profesyonellerinin bulunması bile dehşete düşürücüdür.

Psikanaliz ekolünden bir diğer meşhur isim ise Carl Gustav Jung’dur, arketipler ve persona gibi fikirleri popülerdir. Freud ve Jung’u birer filozof, psikanalizi ise eski bir felsefi akım olarak ele almak çok daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır.

Kimden terapi almalı?

“Psikolog”, aslında uluslararası literatürde psikoloji bilimini icra eden kişilere denir. Türkiye’de ise bu, unvan olarak bütün psikoloji lisans mezunlarına veriliyor. Halk arasında psikoterapi uygulayan kişilere psikolog dense de aslında bu kişiler çoğunlukla klinik psikologlardır. Yani psikolojinin psikolojik bozukluk ve esenlik alanında eğitim almış (genellikle bir yüksek lisans eğitimi), terapi uygulamaya yetkili kişilerdir.

Bir terapi almak için uzman aradığınızda lütfen “yaşam koçu”, “kuantum psikoloğu”, “enerjiyle iyileştirme” gibi sıfatlar altında psikoterapi ofisi açan yetkisiz ve ne yaptığına dair bir fikri olmayan insanlara itibar etmeyin. Klinik psikolojide yüksek lisansa veya bir psikoloji lisansına sahip uzmanlara başvurmak en doğru tercih olacaktır.

Ekol olarak ise, belirtmiş olduğum gibi, psikanaliz, psikodinamik terapi, psikodrama gibi ekollerden terapi almaya çalışmamanızı tavsiye ederim. Elbette, birçok farklı psikolojik rahatsızlık mevcut ve her biri için farklı yaklaşımlar tercih ediliyor. Fakat genel bir tavsiyede bulunmak gerekirse temelini bilimsel verilere dayandıran bilişsel-davranışçı terapi (BDT) ekolü ve buna bağlı ekollerin başarı oranı çoğu rahatsızlık için yüksektir (Hofmann v.d., 2012).

Psikolojik testler: Tanı koyma ve kişilik

Ciddi meselelerden bir diğeri ise tanı koymak ve “ben şuyum, sen busun” demekte halkın çok rahat davranması. Psikolojide tanı koymak, rastgele bir testle veya kendi kendinize yapabileceğiniz bir iş değildir. Umursamadan yapıldığında toplumda etiketlemeye yol açabileceği gibi kişinin kendisi hakkında yanlış düşüncelere kapılmasına kadar tehlikeli sonuçlara yol açabilir.

Testler, psikologlar için değerli veri kaynaklarıdır fakat bu testlerin katı istatistiksel analizlerden geçirilmesi ve kullanmakta yetkin kişilerce uygulanması gerekir. Yani internette çözdüğünüz, kaynağı belirsiz “Bipolar mısın?” testi sizin hakkınızda muhtemelen pek bir şey söylemiyor. Bir psikolojik bozukluğa sahipseniz bu tanıyı kendiniz koymaya çalışmayın. Tanı koymak zihinsel sağlık uzmanlarının yapabileceği bir iştir ve bu uzmanlar bunun için çoğu zaman yalnızca bir ölçüme bel bağlamazlar. Kişilik meselesine gelirsek:

MBTI

İnternette pek çok güvenilmez kişilik testi kol geziyor. Özellikle Myers-Brigss Type Indicator, kısaca MBTI testi veya 16 kişilik testi, günümüzde inanılmaz popülerlik kazandı ve insanlar bu testten ortaya çıkan sonuçlara olması gerektiğinden fazla anlam atfetmeye başladı. Öyle ki, insanlar bu testteki kişilik tiplerine “bilimsel burçlar” olarak bakıyor. Fakat MBTI ampirik kanıtlarla desteklenmiş bir kişilik ölçüm aracı değildir. MBTI, Carl Jung’un Psikolojik Tipler eserine dayanır (bunun nereye gidiyor olduğunu artık aşağı yukarı görüyor olmalısınız) ve kişiliği 16 ayrı kategoriye böler. MBTI; teorik (Neher, 2007) ve psikometrik (Boyle, 1995; Pittenger, 1993, Sipps v.d., 1985) açıdan geçersiz bir ölçümdür. Bu sebeple bu testin sonuçlarını işe alım, romantik ilişkiler veya davranışa dair tahminler için kullanmak büyük sorunlar oluşturmaktadır.

Eğlence için kullandığınız sürece bir problem yok elbette!

Güvenilir ve geçerli kişilik teorileri ve ölçümleri psikoloji literatüründe mevcuttur. Örneğin Büyük Beşli ve HEXACO kuramı, yüzlerce çalışma tarafından geçerliği ve güvenirliği tekrar tekrar gösterilmiş kişilik ölçümleridir.

Nöropsikoloji

Psikolojinin nörobilim ile kesiştiği noktada da yine yanlış bilinenler var. Örneğin; sağ beyni baskın olanların daha yaratıcı, sol beyni baskın olanların daha mantıklı olduğuna dair iddiayı duymuşsunuzdur. Bu da beynimizin sadece %10'unu kullandığımız iddiası gibi doğru değil. Beynimizin her zaman tamamını kullanıyoruz. Sağ yarımkürenizin diğerine baskın olması gibi bir durum söz konusu değil.

Bir çalışmada iki grup insanın ya da bir hayvan ve bir insanın aynı/benzer beyin bölgelerinin aynı/benzer uyaranlara tepki olarak çalışıyor olması, o iki canlının tamamen aynı şeyi düşünüp hissettiğini bize söylemez. Yani insanlarla aynı beyin bölgesi aktive olduğu için aynı şeyleri düşünüp hissettiği söylenen canlılara dair haberlere karşı dikkatli olun.

Nörobilim yöntemleri bize her şeyi söylemiyor. Nörobilim yöntemleriyle yapılan bir çalışma, sıradan psikoloji yöntemleriyle (anket, laboratuvar deneyi) yapılan bir çalışmadan daha geçerli veya kuvvetli değil fakat halkta, hatta uzmanlar arasında bile bu şekilde algılanabiliyor. Burada tek fark, iki alanın ele aldığı araştırma konusu.

Sosyal medyada psikoloji

Sosyal medyada psikolojiye dair içerikler çoğu zaman hatalı veya tarihi geçmiş bilgilerden oluşabiliyor. Bir sosyal medya paylaşımının travmanızı, psikolojik bozukluğunuzu veya kişiliğinizi tespit etmesi mümkün değildir. Gördüğünüz herhangi bir bilgilendirici içeriğin kaynağına dikkat edin ve gerekirse açıp kontrol edin. Yukarıda bahsettiğim konuları aklınızda tutarak paylaşımları okuyun.

Psikolojide (ve diğer bilimlerde); enerji, “manifesting”, kuantum (fizik olmayanı), burç, çakra, ruh, astroloji, karma gibi hiçbir doğruluğu olmayan batıl inançların yeri yoktur. Herhangi bir paylaşım bu kelimeleri içeriyorsa okumadan geçmeniz sizin için en iyisi.

Psikolojide Güncel Yaklaşımlar

Psikoloji, günümüzde insan doğasına dair daha güçlü sonuçlar veren, git gide matematiksel hâle gelen ve farklı alanları ve perspektifleri başarıyla entegre eden bir bilim dalı olmuştur.

Psikolojide şu an açıklayıcı gücü en yüksek perspektif kültür-gen birlikte-evrimidir (culture-gene coevolution; Chudek ve Henrich, 2011). Biyolojik evrim ve kültürel evrim başlıklarını psikoloji çerçevesinde birbirine entegre eden bu yaklaşım, seçilim baskılarının hem genlere hem de kültürel normlara uygulandığını ve hem genlerin hem de kültürün insan psikolojisini nesiller boyunca birbirleriyle etkileşerek değiştirdiğini ve günümüzdeki hâline getirdiğini iddia eder. Aynı zamanda bu yaklaşımın başlıca savunucularından Joseph Henrich, dünya nüfusunun sadece %10'unu oluşturan batılı, eğitimli, endüstrileşmiş, zengin ve demokratik toplumların (İngilizce baş harflerinden WEIRD; Henrich v.d., 2010) genel insan psikolojisini temsil etmediğini ve oldukça spesifik kültürel evrim süreçleri sonucu “garip” bir batılı psikolojiye sahip olduklarını açıklar. Bu da sadece bu ülkelerde yapılan psikoloji çalışmalarının genele uyarlanmasında dikkatli olunması gerektiğinin altını çizer.

Metodoloji olarak paket istatistik programları yerine kodlama ile istatistiksel analiz, büyük veri analizi, makine öğrenmesi, matematiksel modelleme ve nörobilim yöntemleri artık psikolojinin kalbi olacak gibi gözüküyor.

Son yıllarda hız kazanan açık bilim hareketi ise bulguda sahteciliğin ve makale yayınlamaktaki yanlılığın önüne geçmek için 10 yıl önce başlamış bir sosyal hareket olarak bilimsel sonuçların çok daha güvenilir ve elle tutulur olmasını sağladı. Şeffaflık ilkesine dayanan açık bilim hareketi, bir araştırmanın hipotezlerinin ve analiz yöntemlerinin araştırmadan önce kaydedilmesini, materyal ve toplanan verinin paylaşılmasını ve bilimsel dergilerin araştırmaları sonuçtan bağımsız değerlendirmesini savunarak psikoloji biliminde önemli bir hareket oldu. Günümüzde açık bilim ilkelerini takip etmek yüksek kaliteli araştırma üretme kriterlerinden biri olmuştur.

Sonuç olarak psikoloji gelişmekte olan bir bilimdir ve konumu ciddiye alınmalıdır. Sadece Freud’dan ve terapiden ibaret olmayan bu alan, herkesin keyfi olarak uzmanı kesilebileceği ve araştırmadan bilgi paylaşabileceği bir alan değildir. Geçmişte teleskopların gelişmesiyle nasıl astronomi geliştiyse, gelecekte teknolojimizin gelişmesiyle bilincin derinliklerine daha da inebilir hâle geleceğiz. Psikolojinin bulguları da böylece daha tutarlı ve açıklayıcı olacak.

--

--

Fırat Şeker
Yazı Rehberi

Psikoloji, felsefe, bilim, sanat ve insan. KHAS - Psikoloji yüksek lisans öğrencisi. https://www.moralintuitionslab.com/ 'da Lab Manager.