Boş Kâğıda Öykü Yazılmaz

suavi kemal yazgıç
Türkçe Yayın
Published in
2 min readApr 15, 2024

Öykü, boş kâğıdı önüne çekip, yazmaya, anlatmaya başlama sanatı değil. Çünkü öykü kalemi şu an eline alan her yazarla yeniden sıfırlanan bir tür değil. Esasen şimdiye kadar öyküye emek veren her yazar, kendinden öncekilere rağmen ve onların sayesinde kalemi eline almış demektir.

Hiçbir yazar, yazmaya azmedince, kendini milat ilan etme, o ana kadar hiçbir şey yazılmamış, tartışılmamış gibi davranma lüksüne sahip değildir. Öykü yazarı da kendinden önceki öykü birikimi sayesinde olduğu kadar ona rağmen yazmakla mükelleftir. Öykü, o ana kadar yazılmış birikime rağmen yazılır. Bu yönüyle öykü yazmak akıntıya karşı kürek çekmek gibidir. Yazılan her öykü bir mecra açar yahut daha önce açılmış bir mecradan akar. Her halükârda yazılan her iyi öykü kendinden sonrakilere aşmaları gereken bir çıta bırakır. Öykü bu yüzden öykülere rağmen yazılır. Yazar akıntıyı hesaba katmadan yolculuk etme yanlışına düşerse hedefine de asla ulaşamaz.

Öykü yazarı, kâğıdın boş olmadığını fark ettiği içindir yazar olduğu kadar “okur” sıfatının da hakkını yerine getiren kişidir. O büyük kütüphanede kendi raflarını, yol arkadaşlarını, akrabalarını seçen yazar, diğer kulvarlarda, güzergahlarda neler olup bittiğine de kulaklarını tıkamaz.

Ancak öykü yazarının aşması gereken birikim, onun işini zorlaştırdığı kadar kolaylaştırır da… Sıfırdan başlamamış olmak, yazara üstüne kendi üslubunu inşa edeceği zemini kazandırır.

Türk öykücülüğünün kağıdına bugüne kadar kimler, neler neler yazdı? Hem geleneksel hem de modern anlamda zengin ve köklü bir öykü birikimimiz var. Öykü yazma iddiasını taşıyan kişilerin bütün bu öykü birimine yaslanması, onu tekrar okuyup, değerlendirmesi; kendisi için bir şecere inşa etmesi gerekiyor.

Hayriye Ünal’ın şair için söylediklerinden öykü yazarı da hissesini almalı: “Korunmuş ve gelenek adını almış geçmiş orada öylece hazır beklemiyor şairi. Tuhaf şekilde yazıyla korunmuş olsa bile kapalı bir bütün değil o. Şaire seçenekler sunan bir zemin. Her şiir, demek ki, şairinin müntesibi olduğu uygarlıkla yaşıttır, denebilir. Dolayısıyla şiirden bu yaşın gerektirdiği ökeliği beklemek hakkımız. Öte yandan şairin; tüm bu yapıyı yorumlayan konumunda olduğu sürece, o bütünün tinine ancak kendi dehası oranında işleyebileceği de çok açık. Dehanınsa zamanı yoktur.”

Öykü yazarı, neden koptuğunu, neye bağlandığını, neyi nasıl dönüştürdüğünü ve hatta neye dönüştürdüğünü görebilmeli. Bunun da yolu kâğıtta kendinden önce yazılı olanları görmesinden geçiyor.

İşte bu yüzden de boş kâğıda öykü yazılamıyor. Boş kâğıda bakmaya devam edildiği sürece, elde boş kâğıttan başka bir şey kalmaz. Ancak kâğıdın boş olmadığı, daha önce pek öykünün yazılmış olduğu fark edildikten sonraki yazar kalemi eline alır ve kelimeler, cümleler yerlerini almaya başlarlar. Kurgunun kurulabilmesi için ve işleyebilmesi yazarın kâğıdın aslında dolu olduğunu görmeye başlamasından sonra olur.

Nasıl yazarın zihni bir tabula rasa değilse öykümüz de sıfırdan başlama lüksüne sahip değildir.

--

--

suavi kemal yazgıç
Türkçe Yayın

1972 doğumlu. Beş şiir, üç öykü, bir mizah kitabı yayınlandı.