İnsanlığı Utanç Kurtaracak — Solaris (A.Tarkovski) Film Eleştirisi

Cem ARICAN
Türkçe Yayın
Published in
4 min readApr 8, 2020

9/10

Aslında çok uzun zamandır, en azından izlediğim filmleri kendim için bir not altına almak olsa da film eleştirileri yazmak istiyordum. Ama yazma eylemi benim için hep sıkıntı veren bir eylem olduğundan bundan şimdiye kadar bir şekilde kaçındım. Ancak TRT2'de Tarkovski’nin Solaris filmini yıllar sonra tekrar izleyince, evet bir film eleştirisi yazacaksam bu iş Solaris’le başlamalı diye düşündüm.

Solaris, Stanislav Lem’in aynı adlı bilimkurgu romanından uyarlama. Romanı ne yazık ki okumadım, ama romana çok da sadık bir uyarlama olmadığı söyleniyor. Ki zaten Tarkovski’nin amacı bir bilimkurgu filmi çekmek değil, vicdan meselesini ön plana çıkaran bir film çekmek olduğu filmi izleyince açıkça görülüyor.

Film, Kris Kelvin’in doğadaki yürüyüşüyle başlıyor. Kelvin, bir sonraki gün Solaris gezegenine oradaki çalışmayı denetlemeye gidecektir. Bunu haber alan eski bir kozmonot olan babasının arkadaşı Burton, gelip Kelvin’le konuşmak ister. Burton daha önceden Solaris’te bulunmuş, ancak yönetim tarafından orada gördüğünü söylediği şeyler bir sanrı olarak görülmüş. Kelvin de sen sanki orada gördüklerinden emin misin diye bir soru sorunca Burton sinirlenip çekip gider. Bundan sonra kamera dakikalarca Burton’un geçtiği yolları, viyadükleri, tünelleri, şehirleri gösterir. 3 saate yakın süren bir filmde, filme herhangi bir katkı sunmayan bu araba sahnelerinin neden bu kadar uzun bir biçimde yer aldığını anlamak güç.

Kelvin, Solaris’e gidince neredeyse terk edilmiş bir uzay üssüyle karşılaşır. Kimse kendisine kapıyı bile açmaz. Uzay üssünde bulunan Dr. Snaut ve ve Dr. Sartorious kendisini odalarına almak istemezler, çünkü odalarında Kelvin’e göstermek istemedikleri bişeyler vardır. Kelvin Snaut’un odasında dev bir beşikte sallanan, suretini göremediği dev bir bebek, Sartorious’un odasında da bir cüce görür. Bu arada Snaut’tan, üsteki diğer mürettebat, aynı zamanda Kelvin’in de yakın arkadaşı olan Gabarian’ın intihar ettiğini öğrenir. Üssün koridorlarında gördüğü ergen bir genç kızı takip ederek Gabarian’ın cesedinin saklandığı soğuk hava deposuna ulaşır. Gabarian’ın odasını bulur, Gabarian intihar etmeden önce kendisi için bir video kaydetmiştir. Gabarian’ın videosunda da o mavi elbiseli ergen kızı görür.

Kelvin, odasına yerleşip uyur. Uyandığında odasında 10 yıl önce intihar eden karısı Hari’yi karşısında bulur. Onun gerçek olmadığını düşününür ve bir an önce ondan kurtulmak ister ve onu küçük bir kapsüle yerleştirip uzaya uçurur. Sonrasında Snaut’la tekrar buluşur ve Snaut ona uzay üssünde kendileri haricinde bulunan kişileri “konuklar” olarak açıklar ve Kelvin’e eski karısının gelmesinden dolayı çok şanslı olduğunu söyler. En azından çok yakından tanımadığı bir konuk gelmemiştir. Snaut’un odasında gördüğü dev bebek, Sartorious’un yanında gördüğü cüce, mavi elbiseli ergen kız ve Hari aslında hiçbirinin bu uzay üssünde olmaması gerekiyordu, hepsi Okyanus tarafından gönderilmiş konuklardı.

Gabarian bıraktığı videoda insanlığı utanç kurtaracaktır demektedir. Solaris gezegenindeki okyanus, ekibin okyanusu anlamaya çalışmasına karşılık olarak, okyanus da onların içinden vicdanlarında onarılmaz yaralar açan konuklar gönderir ve kendileriyle hesaplaşmalarını sağlar. Kelvin de eski karısıyla ayrıldıkları noktada ona intihar etmeden geri dönmediği için büyük pişmanlık yaşamaktadır. Tekrar uyuyup uyandığında, Hari’yi tekrar karşısında bulur. Onu yalnız bırakıp, Snaut’la görüşmeye gidecektir ancak Hari arkasından kapıyı parçalayarak ve kendisi de oldukça ağır yaralanarak çıkar. Ama bir-iki dakika içinde yaraları hemen iyileşir, sonuç olarak bir insan değildir ve Sartorious’un da açıkladığı gibi insan gibi atomlardan değil, nötronlardan oluşmaktadır. Snaut ve Sartorious kendilerine gelen konukları gizlerken, Kelvin, Hari’yi Snaut ve Sartorious’la karısı olarak tanıştırır, karısını artık yalnız bırakmayı hiç istememektedir.

Tarkovski’nin bu filmde esas ilgilendiği nokta işte bu vicdan ve insanın kendiyle hesaplaşması meselesidir. Gabarian’ın dediği insanlığı utanç kurtaracak sözleri de aslında bana göre filmin merkezini oluşturuyor. Gerçi filmin baş rolündeki Kelvin dışında kimsenin utancını görmüyoruz. Bu arada Kelvin rolünü oynayan Donatas Banionis’in kusursuz oyunculuğunun da altını çizmek isterim. Annesininin yanında çocuksu hareketleri, huzursuzluğunu çok sakin bir oyunla sergilemesi çok başarılı.

Tarkovski’nin o yavaş akan planları zaten bir resim gibi, ki filmin bir anında da bizi kütüphanedeki bir kış resminin içinde dolaştırıyor. Bazı sahnelerde renkli, bazı sahnelerde siyah-beyaz görüntü, hatta bazen aynı sahnede bir anı renkli, bir anı siyah-beyaz göstermeyi tercih etmiş. Renkli ve siyah-beyaz kullanımının bir anlamı var mıydı diye düşündüm, ama ben çıkaramadım.

Son olarak da ben şu vicdan-utanç meselesiyle ilgili bir-iki laf etmek isterim. Evet, Gabarian’ın da dediği gibi insanlığı utanç kurtaracak. Önce kendi vicdanımızla hesaplaşacağız, sonra toplumsal vicdanımızla. Ancak kendimize yapılmasını istemediğimiz davranışları başkalarına da yapmayınca gerçekten insan olacağız. Bunları yaptığımızı fark ettiğimizde utanınca insan olacağız. Adamlar grubunun “Utanmazsan Unutmam” şarkısında da dediği gibi:

“Utan, utan, utanmayan insan olur mu lan

Altın bir madalyon gibi taşınmalı vicdan”

--

--

Cem ARICAN
Türkçe Yayın

Boğaziçi Politika mezunu, yıllarca Telekom şirketlerinde çalışmış, şimdi Teknoloji Şirketlerine işe yerleştirme danışmanlığı yapan, okur-yazar, Umut’u olan biri