Ary Scheffer (1795–1858), Faust in his Study (1840)

İyi ve Kötü Tercihler

Büyük Ruhlular ve Onursuzlar

Osman Tırak
Published in
15 min readJan 2, 2020

--

Bir önceki yazıda gördük ki, Kaderden Karara — Tercihler, Kanılar ve Erdemler, insanın sorumlu olduğu en temel şey tercihleridir. Tercihler de istek, amaç ve eylemleri içinde barındırır. İnsanın erdemler tarafında mı, kötülük tarafında mı yer aldığını tercihleri belirler. Etrafınıza baktığınızda nedense hiç kendini “kötü” olarak gören birine rastlamazsınız. Herkes kendini en iyi ya da en iyilere yakın görür; amaçlarının hep iyi olduğunu iddia eder. Fakat kendini veya yakınlık duyduğu birilerini iyi görmek, onların iyi olduğu anlamına gelmez. Amaçların iyi olması da o amaçlar için yapılan tercihlerin ve eylemlerin iyi olduğunu göstermez. Kötülük yoluyla iyi amaçlara ulaşılmaz. Bazen belki yakın amaçlara ulaşmış gibi görünebilirsiniz ama nihai olan iyi amaçlardan uzaklaşırsınız. Dolayısıyla kötü tercihler, siz onları her ne kadar masum görseniz, geçici bir süre yapmakla avunsanız veya “dünya adil bir yer değil” gibi gerekçeler üretseniz de sizi mutluluğa götürmeyecektir.

İyilik ve mutluluk tanımları herkes için farklılaşır; bu aslında cehaletten kaynaklanır. Çünkü erdemler bize iyi olanın sınırlarını net olarak çizer. Ama erdemlerin tanımlarını bilmeyen çoğunluk, tekil olaylarda “kendince iyi olanları” iyiler kılıfına sokar. Ve ortaya herkesin zıt şeyleri iyi bildiği, birbirini kötü taraf olarak gördüğü bir karmaşa çıkar. Özetle, bu karmaşanın ana sebebi bilgisizliktir. İnsan bilmediği, öğrenmediği için kötü olur. Tercihler amaca giden yolla ilgili ayrıntılı düşünmenin sonunda verdiğimiz kararlar olduğuna göre, insanın kötülüğünün kaynağı da yanlış düşüncelerdir.

Bütün bunlardan çıkan sonuç; “Kötü kimdir?” diye sorarsak cevap: Aklını kullanmadığı için bilgisiz olan, bilgisizliği nedeniyle yanlış düşünen, yanlış düşüncelerinin sonucu kötü tercihler yapan, doğal olarak eylemleri de kötü olan kişidir. En kötü kişi en kötü tercihleri olan, en erdemli kişi ise hep en iyi tercihlerde bulunandır.

Şimdi en temel karakter özelliklerine, Aristoteles’in kılavuzluğunda bir bakalım. Bu iyi ve kötü özellikleri yazının sonuna doğru süzerek, en kötü olan kişilerin ve en erdemlilerin etrafımızdaki insanlardan en çok hangilerine benzediğini görmeye çalışalım.

İyi ve Kötü Tercihler

“Hazları ya da acıları istemek ya da istememek ya da bunları uygun zamanda isteyip istememek veya bu konularda aklın fikirlerine uygun davranılıp davranılmadığı zamanlarda iyi ya da kötü olmaktayız. İşte bu nedenlerle erdemler dışarıdan etkiye açık olmamak ve durağanlık olarak kabul edilir.”(1)

“Bir şeyi seçmek ya da seçmemek konusunda üç belirleyici bulunmaktadır. Güzel, yararlı ve haz verici şeyler ve çirkin, zararlı, acı verici şeyler. İyi insanlar bu konuda doğru seçimler yaparken, kötü insanlar başarısız olurlar. Kötü insanların başarısızlıkları daha çok haz konusundadır, çünkü haz her canlıda vardır ve tercih edilebilecek her şeyin içinde bulunur. Öte yandan güzel ve yararlı olanlar zaten hoş görünürler.

Bir eylem sonucunda iyi ya da kötü bir şekilde haz duymak arasında önemli farklar vardır. Herakleitos hazza karşı olmanın öfkeye karşı olmaktan daha zor olduğunu söylüyordu. Bu doğrudur. Aynı şekilde sanat ve erdem daha zor olanı yapmakla ilgilidir ve daha iyi olan daha zor olanı başarmaktır. Kısacası erdem ve siyaset konusundaki incelemeler hazla ve acıyla ilgilidir, hazzı ve acıyı iyi şekilde kullanan iyi, kötü şekilde kullanan kötü olacaktır. O halde şunu söyleyebiliriz: Erdem hazlarla ve acılarla ilgilidir, erdemi oluşturan şeyler aynı zamanda bunları artırırlar ya da azaltırlar, kısacası onu oluşturanlarla doğrudan ilişki halindedirler.” (2) Yani sürekli hazzı seçen, acıdan kaçan biri erdemli olamaz. Cömertlik, cesaret, çalışkanlık, dürüstlük gibi sayabileceğimiz pek çok iyi ve değerli nitelik haz ve acı dengesini en akıllıca kurmakla ilgilidir.

Kendine Hakim Olamayanlar

Genç insanlarda henüz aklı başındalık gelişmediği için arzularının peşinden giderler ve öfkelerine hakim olamazlar. Karakterlerinin henüz oturmamış olmasının nedeni de budur. Ayrıca tecrübesizdirler, iyi alışkanlıkları henüz gelişmemiştir. “Gençler isteklerinin peşinden giderler, herhangi bir şeyden yarar sağlamadıkları sürece ona kulak asmayacaklardır. Çünkü bu yaşlarda bilmekten çok, eylemde bulunmak önemlidir.” (3) “Bir insan kendine hakim değilse bu bilgiye sahip olmasının bir önemi yoktur.” (4) Çünkü akıllıca tercihler yapmayacaktır. Gençlerin ve herhangi bir sebeple kendine hakim olamayan yetişkinlerin “kendi akılları” gelişmemiştir. Fakat “başkalarını dinleyen akılları” sayesinde, erdemli insanların tavsiyelerinden, örnek davranışlarından ve en önemlisi de sevgilerinden etkilenerek iyi alışkanlıkları geliştikçe huyları değişir. Kötü tercih ve eylemler neticesinde başına gelenlerden ders alanların da huyları değişir. İyi huylar, karakter erdemlerini oluşturur. Ölçülülük, cesaret gibi bu karakter erdemlerine sahip olmaya başlayan insan eğitim alırsa bilgelik, aklı başında olma, doğru kararlar alma gibi düşünce erdemlerini de geliştirir. En doğru tercihleri alanlar, bu en erdemlilerdir.

Herkesin Mutluluktan Anladığı Farklı, Sebebi Cehalet

Bilgilerin, eylemlerin ve tercihlerin amacının her zaman iyilik, mutluluk olduğunu söylemiştik. “Hem bilgili insanlar hem de sıradan insanlar ona aynı ismi veriyorlar ve herkes iyi yaşamak ve mutluluk ifadelerinin aynı şeyi kastettiği konusunda hemfikir. Fakat mutluluk nedir? Bilgili insanlar ve çoğunluk bu konuda aynı görüşte değil. Bazılarına göre zenginlik ya da haz gibi şeyler mutluluktur. Bazen mutluluk duruma göre değişir, örneğin hastayken sağlık, fakirken zenginlik, bilgisizken bilmek ya da bizden daha iyi durumda olanlar mutlu olarak düşünülürler. Bazıları ise iyi şeylerin dışında kendisi iyi olan başka şeyler olduğunu ve bu iyinin de diğer iyi şeylerin nedeni olduğunu sanırlar.” (5)

“İnsanların çoğu ya da sıradan insanlar iyilik ve mutluluğun hazdan kaynaklandığını düşünürler, bu nedenle de hazza düşkün olurlar. Çünkü üç temel yaşam şekli vardır: Hazza düşkün yaşam, siyaset yaşamı, teorik yaşam. Evcil hayvan gibi yaşayan büyük çoğunluk adeta köle gibidir. …Çoğu insan siyasetin amacının onur kazanmak olduğunu ve kendisinin de bu nedenle burada olduğunu düşünür. Fakat aradığımız şey bu kadar basit bir şey değil, çünkü onur kavramı aynı zamanda sizi onurlandıran insanla da ilişkilidir.Hem bazıları kendilerinin iyi insanlar olduklarını düşündükleri için onur peşinde koşarlar.” (6)

“Tüm eylemler ve tercihler birer amaçtan ibarettir. Her şeyin bir yapılış amacı olduğuna göre, her birinin ayrı bir iyisi de olmak zorundadır. Amaçlar çoğaldıkça iyilerin de sayısı artacaktır. …Çok sayıda amaç olduğu zaman bu amaçların bir kısmını başka şeylerden dolayı istemekteyiz.” (7) Ve hepsini tek bir amaç için, kendisinden dolayı istenen mutluluk için isteriz. “Öte yandan haz, onur, akıl ya da diğer erdemler de kendilerinden dolayı istenir. Hem bu şeyler bir amaç olmasalar da (diğerlerine göre daha çok) tercih edilebilecek şeylerdir. Bunları isteme nedenimizse mutluluktur.” (8)

Akıl ve Bilgi Sahibi Yaşam

Bu durumda insanın mutluluğu nerededir, insanın işi nedir? Yaşamak mı? Onu diğer canlılar da yapıyor. “Bu durumda verilecek yanıt akıl sahibi olan yaşamdır.” (9) “İnsan için iyinin, ruhun erdemli eylemleri olduğunu ve bunun tüm yaşam boyunca sürmesi gerektiğini söyleyebiliriz.” (10) Herkes erdemlilikten söz edebilir, erdemli insanları ve eylemleri övebilir, gerçekten de erdemli davranışlardan hoşlanabilir ve kendisinin de öyle olduğuna inanabilir. Öyleyse kendisi de erdemli yaşayacaktır. “Tabii ki tüm bunların gerçekleşmesi için erdemli insanın iyi kararlar vermesi gerekir.” (11)

İyi Olan Şeyler

Delos’taki bir yazıtta şöyle denilmektedir: “En güzel olan en adil olandır, en iyi şey sağlıklı olmak, en hoş şey istenilenin elde edilmesidir.” (12)

İyi olan şeyleri üç gruba ayırmaktayız: Birinci grup dışsal iyilerdir, diğer gruplar ruha ve bedene ait iyilerdir. Ruhla ilgili iyiler gerçek iyilerdir, eylemler ve ruhsal eylemler bu gruba dahildir.” (13) Güzellik, sağlık, güçlülük gibi bedensel iyiler mutluluğa katkı sağlar.

Soyluluk, zenginlik, aile huzuru, dostlar, siyasi güç gibi dışsal iyiler de mutluluk için gereklidir. “Çünkü dışsal iyiler olmaksızın yaşamak ya da iyi eylemlerde bulunmak çok kolay değildir. …İşte bu nedenle bazılarına göre mutluluk iyi kader ile ya da erdemle bir arada bulunmaktadır.” (14)

Ruhla İlgili İyiler

“Bir amaç eylemden ve etkinliklerden oluşur, bu sayede dışsal iyilerden değil ruhla ilgili iyilerden bahsetmiş oluyoruz.”(15)

Çoğu insan bedensel iyiler ya da dışsal iyilerden mahrum olduğu için acı çeker. Onlara sahip olmuş olsa mutlu olacağını düşünür. Oysa başkalarının gıpta ettiği güzellik, zenginlik, soyluluk gibi iyilere sahip birçok insan da mutsuzdur. Hatta onlar da kendi sahip olmadıkları dışsal ve bedensel iyilerin yokluğunu mutsuzluk sebebi sayarlar. Zengin fakat hasta olan sağlıklı ama fakir olanı, soylu fakat çirkin olan sıradan ama güzel birini daha mutlu zanneder.

Bu dışsal ve bedensel iyilerin bir kısmı tercihlerimiz dışında sahip olduğumuz şeylerdir (soyluluk, güzellik gibi). Fakat bunları kötü tercihlerimiz neticesinde kaybedebiliriz. Bir kısmına ise başta sahip olmasak da, erdemli ya da kötü tercihlerimiz sonucu yaşamımızda sahip olabilme ihtimalimiz vardır (zenginlik, dostlar vs.). Kötülük ile elde edilmiş zenginlik, siyasi güç, dostlar ya da kötü tercihlerle sahip olunan güzellik, bedensel zindelik gibi iyiler her zaman başka iyilerin (özellikle de ruhla ilgili iyilerin) feda edilmesi ile gelirler. (Faust’un şeytana ruhunu satmasını hatırlayın.)

Sonuç olarak, ruhla ilgili iyilerin mutluluğumuzun temeli olduğu anlaşılmaktadır. Onlar da amaçlarımız ve tercihlerimizle ulaşabileceğimiz iyilerdir.

İyi Görünen Kötü Tercihler

Bazı şeyler iyidir, bazıları ise iyi görünür. …İyi şeyler genel ve doğru olarak istenenlerdir, bir insan da kendisine iyi görüneni ister.” (16) Eğer istenenler hep iyi görünenler olsaydı, kimse gerçekten iyileri bilemez anlamı çıkardı. Ama bir yandan da iyi diye istenen bazı şeyler, olunca kötüdürler.

“Erdemli insan tekil olaylar karşısında doğru kararlar alırken, tekil olaylarda doğrunun ne olduğunu kendisi belirler. Herkese göre hoş ve güzel değişebilir, erdemli insanın diğerlerinden en büyük farkı tekil olaylarda doğruyu bulabilmesidir. Doğruyu bulan onlardır ve onların yargıları belirleyicidir.” (17)

Kötülük İnsanın İsteklerinden Doğar

“Şimdi bir amaca ulaşmak istiyoruz ve ayrıntılı olarak düşündüğümüz zaman tercihlerimiz ortaya çıkıyor. Böylece bunlarla ilgili eylemler, tercihler ve isteklerle ilgili eylemler olmuş oluyor. Erdem etkinlikleri de yine bunlarla ilgilidir. Bir şeyin yapılması ya da yapılmaması aslında bize bağlıdır, yani istersek yaparız istemezsek yapmayız. Bu durumda iyi bir şeyi yapmak ya da kötü bir şeyi yapmamak bize kalmış. Aynı şekilde iyi şeyi yapmamak ya da kötü şeyi yapmak da bizim bileceğimiz şey. Peki iyi ya da kötü şeyleri yapmak bize kalmışsa ve bunları yapmak iyi ya da kötü olmaksa iyi ve kötü olmak da elimizdedir diyebiliriz. Böylece hiçkimsenin istemeden kötü olduğu ya da istemeden mutlu olduğu yönündeki görüş hatalı görünüyor. İnsanlar istemeden mutlu olamazlar ama kötülük istenerek yapılan bir şeydir.” (18)

Herkesin mutluluk anlayışı kendisine göredir. Kimisi kendine hakim olamadığından, haz düşkünlüğünü mutluluk olarak görür ve kötü şeyler yapar. Kimisi mutluluğun temel sebebini dışsal ya da bedensel iyiler olarak görür; onlara sahip olamamaktan dolayı acı çeker. Kaderine sabretmez, dışsal ve bedensel iyilere ulaşmak için kötü tercihler yapmaktan çekinmez.

Hayaller ve İstekler

“İnsanlar kendilerine iyi görünen şeyleri isterler, ancak hayallerini de dizginleyemezler. Herkes için amaçlar, hayaller farklıdır, huylarımızın nedenleri de farklıdır. Bu durumda hayallerimizin nedeni de biziz, fakat kişinin kötü şeyler yapmasının nedeni kendisi değildir, bu tür şeyler sadece bilgisizlikten kaynaklanmaktadır.” (19) Yani bir insan sadece kötü olduğu için kötü değildir, bilgisizliği ve kötü tercihleri nedeniyle kötüdür.

İnsanın doğuştan gelen bir yeteneği de vardır; bazıları kolay öğrenir ve böylece daha doğru tercihler yaparlar. Hayallerinden doğan istekleri yeteneklerinden ileride olan insanların tercihleri de kötü olacaktır, amaçları aynı olsa da. “Çünkü iyi ve kötü insanlar hangi yolu izlerlerse izlesinler aynı şekilde amaçlar vardır. Amaçlar ortak olmasına karşın amaca giden yoldaki davranışları birbirlerinden farklıdır.” (20)

“Bu durumda amaç doğal olarak da ortaya çıksa, kişinin kendi tercihi de olsa erdemli insanlar tarafından istenerek yapılıyor demektir. Belki amaç için geçerli olmayabilir ancak en nihayetinde bir eylem kötü insan tarafından da gerçekleştirilebilir. Sonuç olarak bir eylemi isteyerek yapıyorsak bir kötülüğü de isteyerek yapıyoruz demektir. Eğer huylarımızı kendimiz belirliyorsak, bu amaçlarımızı da kendimiz belirliyoruz demektir ve arada hiçbir fark yoktur. Şimdi erdemlerin bir ortada olma hali olduğunu, türlerini, erdemli davranmamızı sağlayan eylemlerimizin huylarımız olduğunu, tüm bunları isteyerek yaptığımızı ve yaparken de aklımıza uyduğumuzu belirttik.” (21) (Bir önceki yazıda belirtmiştim.)

Korkaklar

Cesaret korku ve cüret arasındaki bir orta olma halidir. “Korkutucu şeylerden korkarız, bu şeyler zaten genel anlamda kötü şeylerdir. Bu nedenle de korku kötülüğün gelmesinden çekinme durumudur. Aslında kötü şöhret, hastalık, fakirlik, çaresizlik, arkadaşsızlık, ölüm gibi tüm kötü şeylerden korkarız. Ancak cesaret durumu farklıdır, bazı şeylerden gerçekten korkmamız gerekir, bu anlamda korkmak güzel şeydir, korkmamak ise kötüdür.

Öte yandan insanın kendisinden kaynaklanmayan durumlardan korkmamak gerekir, örneğin hastalık ya da fakirlik gibi durumları düşünelim.” (22) Bu durumlardan korkmayanlara cesur denmez; fakirlikten korkmayan biri savaşmaktan korkabilir mesela.

Peki hangi korkutucu şeylere karşı ortaya çıkan davranışlarımız sonucunda cesur olmaktayız? Yanıt, en önemli şeyler karşısında olabilir.” (23) “Cesur insan aklına uygun şekilde hareket etmektedir.” (24) “Zorlu şeylerden kaçınmak kötülüğü işaret eder. Güzel olana katlanmak değil kötü şeyden kaçmak gerekir.” (25) Yani zorluğun sonunda açıkça bekleyen güzel bir şey varsa katlanmak daha kolaydır; zorluğa katlanmamanın kötülük doğuracağı durumlarda, sırf erdemli davranmak adına cesur olmak daha zordur. “Erdemden kaynaklanan cesaret; yani utanmaktan ya da isteğimizden dolayı ya da çirkin bir şeyden kaçma isteğinden kaynaklanmaktadır. Yöneticiler tarafından bir şeyi yapmaya zorlananlar da bu gruba dahil edilebilirler, ancak bunlar daha kötüdür. Çünkü utandıkları için değil korktukları için eylemde bulunuyorlar, kötü bir şeyden değil acı veren bir şeyden kaçıyorlar.” (26) Peki dindar fakat eğitimsiz insanların sırf cehennem korkusu ile erdemli olana yönelmeleri hangi tarafa daha yakın? Mesela açıkça aynı erdemsizliği içermesine rağmen, tekil ve özel bir durumdan dolayı iznine fetva aldıklarında akıllarını kullanıp erdemli olanı mı seçerler yoksa kolay ama kötü olanı mı? Neyse…

Korkaklar özellikle de acıya karşı dayanıklı değildirler. Korkaklar karamsardırlar, çünkü her şeyden korkarlar, oysa cesur insanlar iyimserdirler.”(27) Kızgınlık veya şehvet ile hareket edenler intikam veya elde etme hazzına ulaşamadıklarından dolayı acı çekerler, o nedenle de cesurmuş gibi hareket ederler. Oysa burada bir tercih ve amaç yoktur. “Öte yandan iyimser insanlar da fazla cesur sayılmazlar. Çoğu zaman sonunda kazanacaklarını düşündükleri için tehlikeye dalarlar, ikisi de cesaretleri bakımından birbirlerine benzeseler de cesur insanların cesaretlerinin nedeni farklıdır, iyimserler ise herhangi bir zarar görmeyeceklerine inandıkları için bunu yaparlar.” (28)

Korkakları zararsız sanmayın, o kadar çok korkarlar ki çoğu erdem veya ilke onları fırsatını buldukları an haksızlık yapma cüretinden alıkoymaz. “Benim Cici Silahım (2002)” adlı belgeselin 52. dakikasından sonraki “a brief history of USA” başlıklı kısa animasyon bu durumun en canlı örneklerinden birini tasvir eder.

Cesur insanların en büyük özelliği zorlu durumlara katlanabilmeleridir. Bu katlanma güzel, kaçış ise kötü bir şeydir. Bu nedenle de önceden tahmin edilebilir durumlarda değil de beklenmedik anlarda karşımıza çıkan tehlikelere katlanabilme gücü daha çok cesur insanlara yakışır bir davranıştır. Çünkü hazırlıklı olunmaması bunun huydan kaynaklanan bir eylem olduğu anlamına gelir, insan önceden tahmin edilebilecek durumlarla ilgili plan yapabilir ve burada aklını kullanabilir, ancak beklenmedik zamanlarda karşımıza çıkan şeyler sadece huylarımıza göredir.” (29)

Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikasti (2007)

Cüretkarlar

“İnsan korkması gereken durumlarda korkmuyorsa cüretlidir. Cüretli dediğimiz insanlar cesur gibi görünürler. Çünkü cesur insanlara benzeyen bir görüntü çizmeye çalışırlar, onların yaptıklarından etkilenirler. Oysa bu türden insanlar dürüst sayılmazlar, sadece güçleri yettiğince dirençlidirler ama bir noktadan sonra kaçarlar.” (30)

“Cüretli dediğimiz insanlar lafta tehlikeye karşı hazırdırlar, oysa tehlike gerçekten karşılarına çıktığı zaman kaçarlar. Cesur insanlar durumdan önce beklerler, tehlike anında kendilerini gösterirler.”

Ölçülüler

Ölçülülük konusu ruhun akılsız tarafı ve hazlarla ilgilidir. Aynı zamanda acıyla da… “Ölçülü olmak ya da hazza düşkün olmak dediğimiz şeyler diğer hayvanlarda da var olan hazlarla ilgili bir konudur. İşte bu nedenle bu hazlar hayvanlara ya da kölelere uygun türden hazlardır.” (31) “Cesaret konusunda olduğu gibi, acı konusunda dayanıklı olmayan insanlara hazza düşkün demeyiz. Elinde hoş şeyler olmadığı için gereğinden fazla acı duyana hazza düşkün deriz, haz olmadığı için acı çekmeyen ise ölçülüdür.” (32) Yani korku gibi, acı çekmek de insani bir şeydir ve bazen gereklidir; ancak gereğinden fazla olması ölçüsüzlüktür.

“Hazza düşkün insan hoş şeylerin hepsini ya da belli oranda çoğunu isteyen ve bunları diğer şeylerden daha fazla arzulayan insandır. İşte bu nedenle onları hem isteyip hem de alamadığından acı çeker. Zaten istek ve acı birliktedir.” (33)

“Ölçülü insanlar sevilmemesi gereken şeyleri sevmezler, onlar olmadığı zaman mutsuz olmazlar, bu tür şeyleri istemezler ya da istedikleri zaman yokluklarından acı çekecek şekilde istemezler. Kısacası olması gerekenden az ya da çok değil ve yine olması gerektiği zaman ve biçimde isterler.” (34)

Korkaklık bazen istenmeden ortaya çıksa da hazza merak istenerek ortaya çıkar. Hazza düşkün olmakta belirleyici olan haz iken korkuda belirleyici olan acıdır. …Acı çeken insanın doğası bozulmaya başlarken haz duyan insanın doğasında bir değişiklik olmaz.

…Tekil olaylarda korkaklığın istenmeden gösterilen bir şey olduğunu anlamaktayız. Zaten korkunun kendisi acısızdır. Ancak tekil durumlarda insanlar acıyla değişirler ve çeşitli kötü davranışlara kalkışırlar. Bu noktada belirleyici etken başka bir şey tarafından zorlanmadır. Hazza düşkün insanlar tekil şeyleri isteyerek yaparlar, fakat hazza düşkün olma durumu istenerek yapılan bir şey değildir.” (35)

The King of Comedy (1982)

“İsteklerin şiddeti arttıkça insanın, aklına sahip olması zorlaşır.” (36)

Bedendeki ve ruhtaki hazlar birbirlerinden farklıdırlar, onur, öğrenme sevgisi gibi şeyler ya da insanın sevdiği şeylerden aldığı hazlar bedenle değil ruhla ilgilidir. Bu tür hazlar konusunda insanlara hazza düşkün denmez, bedene ait olmayan tüm hazlar için aynı şey geçerlidir.” (37)

Cimriler, Müsrifler ve Cömertler

Mirasyediler, hazine bulanlar ve yasadışı yollarla veya şans oyunları ile para kazananlar bazen cömert gibi davranırlar ama aslında onlara cömert denmez. Belki de onlar müsriflere daha yakındır.

“Müsrif insanlar etraflarına epeyce yarar sağlarken cimri insanların hiçkimseye yararı olmaz. Bu nedenle müsrif insanların cimrilerden çok daha yararlı insanlar oldukları düşünülmektedir. Öte yandan müsrif dediğimiz insanlar çoğu zaman uygun olmayan yerlerden de aldıkları için aynı zamanda cimri olarak da kabul edilmektedirler. Çünkü ellerindekileri vermek isterler, ellerindeki hemen bittiği için de her zaman almak isterler. …Bu tür insanlar çoğu zaman hazza düşkün insanlardır.” (38) Müsrifler belki düzelebilir ama cimriler düzeltilemez. (39)

The Great Gatsby (Muhteşem Gatsby) (2013)

Muhteşem İnsanlar

“Sırada muhteşemlik konusu var. Bu da para konularında bir erdemdir. …Büyük şeylere para harcayanlara muhteşem insan denir. Her muhteşem insan cömerttir, ancak her cömert muhteşem değildir. …Muhteşem insanlar konuyu iyi bilen insanlardır ve neyi yapmanın yakışık aldığını gayet iyi bir şekilde görebilirler ve yaptıkları harcamalardan mutlu olurlar.” (40)

Fakir insanlar cömert olabilirler fakat muhteşem olma şansları yoktur. (41)

Büyük Ruhlu İnsanlar

“Büyük ruhlu insanlar dediğimiz insanlar büyük şeyleri hak ettiklerine inanan ve çoğu zaman da bunları hak eden insanlardır. Öte yandan bunu hak ettiğini düşünen ama hak etmeyen insan zaten aptaldır. Erdemli insanlar ise aptal ya da düşünce yoksunu insanlar değillerdir. Büyük ruhlu insanlar bu şekildeyken küçük şeyleri hak ettiğine inanan ve böyle olan insanlar da ölçülü olan insanlardır.

…Bazıları kendilerini olması gerekenden de daha küçüğüne yakıştırırlar ya da her zaman küçük şeyleri hak ettiklerini düşünürler. Bu tür insanlar da çekingendirler.” (42)

“Büyük ruhlu insanlar kendilerinin büyük şeyleri hak ettiklerini düşündüklerinde aslında bunu daha çok bir konuda yaparlar. O da dışsal iyilerdir. Örneğin tanrılara verilen hediyelerin aslında diğerlerinden üstün olanların hoşuna giden şeyler olduğunu düşünebiliriz. Buna onurlandırılma deriz ve onurlandırılma dışsal iyilerin en büyüğüdür.

…Bir insan hem büyük ruhluysa hem de gerçekten değerli şeylere layıksa o zaman en iyi insandır. Çünkü büyük şeylere layık olan en iyi insandır, en büyük şeylere de en iyi insan layıktır. Bu durumda büyük ruhlu insan iyi olmalıdır. Öte yandan erdem açısından önde olmak da büyük ruhlu insanlarda var olan bir durumdur.

Kısacası büyük ruhluluk erdemlerin sonucunda ortaya çıkan bir ödül gibi bir şeydir, o erdemleri daha da büyük bir hale getirmektedir.” (43)

“Özetlememiz gerekirse büyük ruhlu olmak onur ve onursuzluk durumuyla ilgilidir. Böyle bir insan erdemli insanlar tarafından kendisine büyük onurlar sunulsa da sanki küçük bir ödül alıyormuş gibi davranmalıdır. Zaten erdeme uygun bir onurlandırma tam anlamıyla yoktur, fakat alabileceği daha büyük bir şey olmadığından bunu kabul edecektir. Öte yandan daha küçük onurlandırmalar ya da sıradan insanların verdikleri ödüllerin bir değeri olmayacaktır, çünkü bunlardan daha fazlasına layıktır ve bir önemleri yoktur.” (44)

“Eğer erdemli değilseniz kaderin size verdiği diğer iyilikleri hazmedemezsiniz. Bunlar hazmedilemezlerse kişi kendisini diğerlerinden daha üstün görür, bu nedenle de diğer insanları küçümserken kendisini yukarıda görmeye başlar. Aslında büyük ruhlu insanlar olmamalarına rağmen böyle insanlarmış gibi davranırlar.” (45)

Onur Düşkünü Kibirliler

“Hırslı insanlar onurlandırılma konusunda gereğinden fazla beklentisi olan insanlardır, umursamaz insanlar ise bu konuda gereğinden az hevesli olanlardır ve biz bunların ikisini de eleştiririz.” (46)

“Kibir, kişinin kaderi kabul etmesinin reddidir.” (47)

“Yalancı insan kendisinin sahip olmadığı şeylere ya da bir onur için gereken şeylere sahipmiş gibi gösteren insandır.” (48) “Yalan söylemenin amacı bir onur kazanmaksa o zaman yalan söyleyeni fazla eleştirmeye gerek olmaz, ancak ortada parasal bir çıkar varsa o daha da eleştirilebilir.” (49)

Kötü ve iyi birçok, temel karakteri sıraladık. Elbetteki insanlar bu karakterlerin sadece birine sahip değildir; hepsinin farklı oranlarda karışımlarından meydana gelirler. Ama en çok baskın olanla anılırlar. Her insanın iyi ve kötü özellikleri olsa da, kimileri karanlık tarafa geçmiştir; kimileriyse hala iyi bir insan olma yolunda samimi bir çaba içindedir. Yazının başında “en kötü olan kişilerin ve en erdemlilerin” etrafımızdaki kişilerden en çok kimlere benzediklerine bakmayı önermiştim. Sanırım sadece yukarıda sıralanan karakter biçimleri ile kıyas yapmak pek mümkün değil. Gerçek kıyası yapabilmek için erdemlerin en tepesinde bulunan, hatta erdemliliğin ta kendisi olan bir değere bakmamız gerekiyor: Adalet’e.

Bir sonraki yazının konusu adil insanlar ve adaletsizler olacak.

Kaynaklar

(1) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 44

(2) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 44–45

(3) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 23

(4) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 23

(5) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 23

(6) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 24

(7) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 28

(8) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 28

(9) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 29

(10) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 30

(11) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 32

(12) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 32

(13) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 30

(14) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 33

(15) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 30

(16) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 63–64

(17), (18) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 64

(19) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 66–67

(20), (21) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 67

(22), (23) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 68

(24) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 69

(25) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 70

(26) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 71

(27) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 70

(28),(29) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 73

(30) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 70

(31) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 76

(32), (33) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 77

(34) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 77–78

(35) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 78

(36) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 79

(37) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 75

(38), (39) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 85

(40) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 87

(41) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 88

(42) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 90

(43) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 91

(44) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 92

(45) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 93

(46) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 96

(47) Rollo May, Özgürlük ve Kader, sayfa 136

(48) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 100

(49) Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, Say Yayınları, sayfa 101

--

--

Osman Tırak

Mutluluk Arayışımız Üzerine Yazılar : Felsefe, psikoloji, sinema ve sanat.