Santur ile Sokak Müziği — Akyaka 🎼

Mesut Yılmaz
Türkçe Yayın
Published in
2 min readJan 10, 2020

Yoğunluktan, dünya meşgaleleriyle uğraşmaktan sebep; içimizden gelen seslere kulak veremiyoruz çoğu zaman. Dinleyemiyor ve dinlenemiyoruz…

Beden dinlendirmek kolay da zihni dinlendirmek bazen hiç ihtiyacımız olmayan bir şeymiş gibi geliyor. Aklımıza bile gelmiyor çünkü beden yorgunluğu gibi hemen hissetmiyoruz, fark ettiğimizde genelde yıllar geçmiş oluyor…

Önce dinleyin, sonra anlatayım…

Akyaka / MUĞLA’da “hiçbir yer” adıyla andığım, zaman zaman gidip sadece deniz ve orman kokusuyla yalnız kalıp düşündüğüm bir yer var. Bir mekan ismi değil bu arada, sadece yalnız kalmak için gözüme kestirdiğim havadar bir yere verdiğim isim.
2017 yaz bitiminde son zamanlarda neredeyse hiç gitmediğimi fark ettim “hiçbir yer”e. Çok yoğun çalışıyordum, aylık yaklaşık 15.000 km. ve günde şanslıysam 4–5 saat uyku (genelde arabada)…

Bir akşam hadi biraz kafa dağıtalım dedim ve kuzenlerle beraber indik Akyaka’ya. Sahilde el işi hediyelik ürünler satan stantlara baka baka yürürken bir müzik sesi duyduk, çok hoş geliyordu kulağa, takip ettik…

Santur* sesi tüm sahile doluyordu, yanında biri de oturmuş bendirle ritmine eşlik etmeye çalışıyordu ama öyle kötü bir çalma yok, pıt pıt vuruyor sadece, santurun güzelim sesini mahvediyordu. Zoraki çaldığı çok belliydi, ben de hemen işaret ettim “bana bırak” der gibi. Dünden hazırmış o da, mutlu oldu kızcağız :D

Ekin santura yumulmuş öttürürken galiba bendirin sesinden fark etti “noluyo lan” der gibi kaldırdı kafayı, selam verdi, mutlu oldu ve şarkıyı daha sesli söylemeye başladı. Sanırım yarım saatten fazla çaldık.
Ben de ilk kez böyle güzel bir şey yapıyordum o da ayrı ya..

Tanıştık sonra, o bana günü kurtardığı için teşekkür etti, ben de ona kafamı dağıtmaya vesile olduğu için.
Üç arkadaş İstanbul'dan otostopla tatile çıkmışlar. Ekin’in radyo programı var, kukla gösterisi yapan çocuk aslında paramedik, bendiri elinden aldığım kız aslında piyano eğitmeni… Güzel insanlar. :)

Velhasıl ben farkına vardığım birkaç şekilde dinlendire biliyorum zihnimi;

  • Yalnız kalarak,
  • Grafik Tasarım yaparak,
  • Yolculuk yaparak,
  • Yıldız çizme tekniğiyle,
  • Vurmalı müzik aletleriyle…

Vurmalı müzik aletleriyle gerçekten kısa sürede terapi gibi tüm zihni toparlayıp dinlendire bildiğimi fark ettiğimden beri 2 darbuka var evde.
Bu arada müzikle ilgili hiç bir eğitim almadım, sadece içimden geldiği gibi çalıyorum. En başta çok kötü sesler çıkıyordu ama şimdi istediğim şeyleri çalabiliyorum. Bu güzel bir duygu.

Yıldız çizme tekniğini de ablam öğretmişti ilkokul zamanlarımda. Kafanın dağıldığını hissettiğinde (sınavda, ders çalışırken) kağıdın boş bir yerine düzgün bir yıldız çizip, yine düzgün bir şekilde taşırmadan içini boyamaktan ibaret bir teknik. İşe yarıyor. :)

Tavsiye ederim; yıllar sonra bütün yorgunluğu bir kereden hissedip pişman olmadan önce bir yolunu bulun ve ara ara dinleyin kendinizi…

Sağlıcakla,
Muğla’dan selamlar…

--

--