En Büyük Küçük Çiftlik
The Biggest little Farm
“The Biggest Little Farm” Türkçe’ye sanırım “En Büyük Küçük Çiftlik” diye çevriliyor.
Burada biri aşçı biri vahşi doğada belgesel çekimi yapan bir kameraman çiftin; şehir hayatından çıkıp kendilerine bir çiftlik alarak yeni bir hayat kurmalarını konu eden bir belgesel.
Bu çiftliğin özelliği ise kendi içinde bir yaşam döngüsünün gerçekleşmesi için gereken her şeyi teknik olarak sağlaması.
İlaç, gübre gibi dışarıdan kimyevi herhangi bir şey kullanmadıkları gibi toprağın canlanması için gereken tüm çalışmaları doğanın kendi gücünü kullanarak sağlıyorlar.
Ekolojik sistemi bozmadan, doğal dengenin işlediği bir çiftlik sistemi kuruyorlar.
Toprağı derin sürüm yapıp erozyona sebep olmuyorlar. Bunun yerine yüzeyi kaplayan otsu bitkileri ekiyorlar. Bu bitkilerin olması hem erozyonu önlüyor hem çeşitli yararlı böceklerin yaşayabileceği bir ortam sağlıyor.
Bu belgesel bir ütopya değil. Gerçekten endüstriyel ve dışarı bağımlı tek ürün üreten çiftlikler, hem doğaya zarar veriyor hem de giderek kârlılıkları düşüyor. En Büyük Küçük Çiftçlik’te sistem tam bir ütopyanın gerçekleşmesi anlamına geliyor. Doğayla uyumlu, doğayı tahrip eden değil onu çoğaltan, onu besleyen bir yer düşleyin işte orası bu çiftlik.
Şimdi bu çiftliği Türkiye gibi düşünün. Türkiye ekonomik olarak endüstriyel bir üretim yapan her şeyi ilaç, gübre, teknik bilgi gibi her şeyi dışardan alan bir çiftlik gibi çalışıyor. Halbuki kendi içinde döngüyü sağlaması için kendi kaynaklarını en verimli şekilde kullanması gerekir.
Bunu yapmıyor/yapamıyor çünkü geleneksel ve işe yarayan ne varsa onlardan uzaklaşmış ama sömürüye uygun ne varsa onları yapar vaziyette.
Şehirlerin mega kent olması, her şeyi betonlaştırmak, köylü nüfusu şehre taşımak bir gelişim değil. Kendi toprağımızın, iklimin değerini bilmeyip, ekolojik bir dengede tarım yapmazsak ne sanayi, ne turizm, ne sağlık gibi hiçbir sektörde gelişim sağlayamayız.
Tarım ülkenin gelişmesinde dışarıya bağımlılığı azaltacak en önemli sektör. Burada önemli olan maliyetleri aşağı çekebilmektir. Maliyetin aşağı çekilmesi de birbirini destekleyen ekolojik sistemi çalışır vaziyette getirdiğimiz çiftlikleri kurmakla olur.
Küçükbaş, büyükbaş hayvanlardan, kümes hayvanlarına, arılara kadar her türlü canlının birbirini tamamlayan bir sistemin parçası olarak bir arada olması ekolojik bir dengeyi sağladığı için; sürdürülebilir bir yaşamı bize kazandırır. Burada sadece evcilleştirilmiş hayvanlar, kültüre alınmış bitkiler değil yabani hayvanlar ve bitkilerde bu sistemin bir parçası olarak görülüyor.
Eğer böyle yapmayıp tek tip ürünlerin geniş sahada yetiştirildiği, endüstriyel tarımı yapmaya devam edersek, bütün sistemi geriye dönüşümü olmayacak şekilde bozmuş oluruz.
Rüzgar ve su erozyonuna sebep olduğumuz gibi daha çok ilaç ve gübre kullanarak birim alandaki maliyeti artırmış oluyoruz.
Geleceğin dünyası, temel paradikması olan “sürdürülebilir üretim ve çevreye uyumlu bir ekonomik yapının kurulması” üzerinde yükseliyor.
Elimizdeki kaynakların sonsuz olmadığını bilerek, bunları en verimli şekilde nasıl kullanırız, bunu düşünmek zorundayız.
En Büyük Küçük Çiftlik belgeseli gelişmiş ya da az gelişmiş ülkeler olsun geleceğin dünyasında nasıl yaşam kuracağımıza örneklik veriyor.
Buradaki felsefeyi anlayıp dünyayı daha güzel bir yer haline getirmek gelecek nesillere karşı yerine getirmemiz gereken temel bir yükümlülük.
Kombine bir tarımsal ürün yelpazesinin birbiri içinde yetiştirilmesi, kaos gibi görünen bu sistemde; aslında her parçası diğer parçasıyla uyumlu şekilde çalıştığını görüyoruz.
Çok çeşitli bitkilerin, hayvanların bir arada yaşaması, bir karmaşıklık, kaos içinde bir düzeni birbirlerini tamamlayan özellikleriyle asıl olması gereken sistemi meydana getiriyorlar.
Milyar yıllık evrim sürecinde, uyum içinde birbirlerinin yaşamını destekleyen organizmaların uyumunu insanlık, günümüzde çok daha iyi anlamak zorunda.
Bu büyük senfoninin, o kadar uzun zamandan süzülüp gelen, ahenkli sesini duymazdan gelemeyiz. Dünyanın tecrübesi diyeceğimiz ekolojik dengeleri anlayıp onlara uyum göstermemiz gerekiyor.
The Biggest little farm Belgeseli, okullarda ders olarak çocuklara gösterilmeli, ekolojik yaklaşımın felsefesinin her alanda ne kadar faydalı olduğu anlatılmalıdır. Tabiat içinde uyumlu bir hayatın önemini yaşayarak öğrenen nesiller kendilerine, diğer insanlara ve yaşadıkları dünya çok değer katarlar.
