DevCon4 Ethereum Geliştiricileri Konferansı: Neler Gördüm, Neler Öğrendim? — Part 2

A. Ceyda Ölmez
UniChain
Published in
6 min readNov 4, 2018

Herkese Merhaba,

DevCon4 etkinliğinde neler deneyimlediğimi anlattığım yazının ikinci kısmına hoş geldiniz. Son iki gün için genel durumu özetleyerek başlayacak olursak: Sürprizler ve tüm şaşırtıcı gelişmeler aslında en sona saklanmış! Özellikle dördüncü gün için hayallerime yaklaştığım bir anı bana yaşattığını söyleyerek ufak bir ipucu verebilirim sizlere.

Konferansın üçüncü gününe Bounties Network’ün konuşmasıyla başladık. Bu ağın amacı, insanlara ilgilendikleri konular ya da mesleklerinde örgütlenme sağlayarak hak aramalarına yardımcı olabilmek. Sunumlarında ise en çok dikkat çeken konu, kadın haklarıydı. Başlangıçta kadın çalışanların yaşadığı sorunlar ve erkek çalışanlara göre neden daha düşük gelirler elde ettikleri irdelendi. Ardından farklı etnik kökeni olan çalışanların yaşadığı ırkçılık problemine değinildi. Söyleyebilirim ki bir kadın mühendis adayı olarak bu konuşma beni derinden etkiledi.

Ardından -büyük ihtimalle içerisinde operaların düzenlendiği- bir salona girdik. Ethereum sembollerinin ışıklandırılmış maketleriyle dolu büyüleyici sahnede anlatılan ana konu, kripto paraların nereden başlayıp nereye gittiğiydi. Dikkatimi çeken nokta, konuşma sırasında bolca özgür yazılıma değinmiş olmaları. Çünkü açık kaynak ve özgür yazılım birbirinden çok da haz etmeyen iki iş arkadaşı gibidirler. Peki “Nasıl bir nokta oldu ki özgür yazılıma değindiler?” derseniz, teknolojide devrim yapmış insanlar olarak Richard Stallman gösterilmiş ve başardıkları takdir edilmişti, ki sonuna kadar katılıyorum.

Bahsettiğim “Kripto Paraların Geleceği” konuşmasından bir görüntü

Günün en son sunumu ise UI ile ilgiliydi. Burada sistemlerin daha çok kullanıcı odaklı olması gerektiğinden bahsedildi. İlginç bir detay, çünkü Ethereum üzerinde kullanılan çoğu araç, bazen sıradan bir kullanıcı için bile anlaşılması güç bir hale bürünebiliyor. Kullanımı kolay, temiz bir arayüz tasarlamak daha çok kullanıcıya ulaşmak için oldukça önemli bir kriter. Hyperledger araçlarında bu sorun oldukça minimalize edilmiş durumda fakat aynı durumu Ethereum araçları için söylemek şu aşamada güç maalesef. Konuşma sonunda şirketler, pek çok konuşma bitiminde olduğu gibi tasarım planları için dinleyicilerden öneriler aldı.

Üçüncü gün, benim için alanımızdaki teknik konulardan daha ziyade blok zincirde sosyal ve ekonomik noktalara değinilen bir noktadaydı. X,Y,Z geliştiricilerin yanı sıra alanında uzman ekonomist ve avukatların da konferansta olduğunu düşünürsek, konferansın çeyrek odağını bu noktaya kaydırmak oldukça farklı bir perspektifti.

Gün bitiminde binadan ayrıldık. Yemeğimiz ve küçük çaplı bir gezi için Old Town’a gitmeye karar verdik. Kaleye çıktığımızda pembe ve sarıya boyanmış gökyüzüyle akşamüstü manzarası gerçekten büyüleyiciydi. Acıkmanın verdiği telaşeyle, hem yürüyelim hem yiyelim dedik. Çağatay’ ın yoğun ısrarıyla sokak lezzetlerinden “Çek Sucuklu Hot Dog” u ve benim yemelere doyamadığım Çek yerel tatlısı “Trdelnik” i denedik. Tatlı bir yorgunluk ve edinilmiş onca tecrübeyle üçüncü gün de böylelikle sona erdi.

Konferans merkezi üzerinden kuş bakışı Prag

Sakin bir dördüncü güne uyanınca “Ceyda, bugün takip ettiğin uluslararası çapta tanınan insanlarla tanışma fırsatı bulacaksın” deseler inanmazdım ya da inansam bile titremekten iki adım öteye gidemezdim.(ki ikinci söylediğim olay anlarında yaşandı!)

Neyse efendim, dördüncü güne “Vira!” diyerek başladık. Önceki gün her birimizin farklı alanlara katılmasının daha yararlı olduğunu düşünerek bir plan hazırlamıştık. Bu plana göre ben IOS ve Android üzerinde Ethereum uygulamaları geliştirmek konulu konuşmalara katılacaktım. Sunumlarda bahsedilen kavramları: MIT App Inventor(Kod kısmının sürükle-bırak parçalardan-Stratch’te olduğu gibi-oluşması dikkatimi çeken bir detaydı), KETHEREUM(Kotlin-Ethereum), Qaxh(eklenti), EXODUS 1 HTC(HTC’nin Tayvan yetkilileriyle tanıtım yaptığı, tasarımı oldukça merak uyandıran telefonu), SGX(daha çok Intel bazlı biliniyor) olarak sıralayabilirim.

Birkaç sunumda ortak olduğunu gözlemlediğim ve üzerinde en farklı fikir beyan edilen konu ise: “Cüzdan güvenliği nasıl sağlanır?” dı. Çözüm olarak şirketler, yakın tarihte güvenlik sorunlarına farklı yaklaşımlar oluşturması için Ethereum ödüllü CTF’ler düzenlemeyi planlıyor. Geliştiricilerden projelerine katkı yapmalarını rica ettiklerini ayrıca söylemek gerekmiyor, çünkü şu ana kadar katılan firmaların tamamına yakını açık kaynak projelerle, geliştiricilere güvenerek katılmış. Buna ek olarak, konuşmacılar ilerleyen yıllarda işlem gerçekleştirme ve güvenliğin CPU’larda aynı anda sağlanacağından söz ediyorlar.

Kethereum(Kotlin+Ethereum) sunumundan bir kare

Öğle arasında güzelce karnımızı doyurduktan sonra sunumlara geçmeye hazırlanıyorduk ki kimi gördüm!?? Brian Behlendorf, karşımda birisiyle sohbet ediyordu. Tanımayanlar için kendisi Hyperledger projesinin Executive Director’ü, Apache Group’un kurucu üyesi, Mozilla Foundation’ın yönetim kurulunda. MIT 35 yaş altı teknoloji alanında en iyi yenilikçiler listesinde bulunmuş bir isim. Özellikle Hyperledger ve EEA güçlerini bu sene içinde birleştirdikten sonra konuyla ilgili insanları görme ihtimalim artmıştı. Hatta Hyperledger’ın bir stant açabileceğini bile düşünmüştüm. İkinci tahminim gerçekleşmese de ilki bile oldukça değerli benim için. O ana geri dönersek, tam anlamıyla dondum kaldım. Nasıl konuşurum, ne konuşurum ki diye düşünürken Çağatay ve Deniz’in “Hadi Yaparsın!!!” desteğiyle gittim kendisinin yanına. Projelerimizi Hyperledger üzerinde yaptığımızdan, platformu uzun zamandır takip ettiğimden bahsettim. “Projenin İstanbul ayağının olması güzel olur” şeklinde bir cümle kurdu kendisi, ardından kartvizit sordu. Tahmin edin o anda ne eksikti???? Tu-tuş-tum! Kem küm ederken kendisi verdi kartvizitini… Arkadan ilahi sesler duymaya başladım, adamın yüzü aydınlandıkça aydınlandı, ışıktan haleler oluştu…Teşekkür ederek kutsal sorumu sordum: “Fotoğraf çekilebilir miyiz?” Kendisinin tepkisi: “Ya, benimle mi, tabi ki!” oldu. Gerçekten adam arkamdan bütün deliler beni buluyor demiş olabilir. Haklı da. O güzel ana(!) ulaşmak isterseniz, Twitter hesabımda bulabilirsiniz.

Şoku zar zor atlattıktan sonra sunumlara girdik. İlki kripto para piyasasının islami ekonomiyle olan çetrefilli ilişkisi üzerineydi. Sunumda mining işleminin kumara benzetilmesi, şansa bağlı ve üzerinde emek harcanmamış olduğu için kripto para kullanmanın riskli olduğu gibi manevi konulara da değinen bakış açıları hakimdi. Buna rağmen sunum boyunca dikkatimi çeken nokta: Din tarafından bize doğru ya da etik olarak öğretilmiş değerlerin salondaki hiç kimse tarafından anormal karşılanmamasıydı. Bu da etkinliği oluşturan kitlenin tolerans sınırının ne kadar geniş olduğunu kanıtlıyor. Bu duruma artı bir örnek verecek olursam: Etkinliğin başlangıcından itibaren homofobiye karşı dik duran, eşcinsel insanlara destek veren, LGBT taraflı yaklaşımlar hakimdi. Pek çok insan kimliğini açıkça ortaya koymaktan çekinmiyor ve haklı şekilde bunun gururunu yaşıyordu. Keşke bu durum ülkemizde de böyle olsa, birbirimizi insan olduğumuz için sevsek ne güzel olurdu demeden edemiyorum…

Hoşgörünün harmanlandığı konuşmadan bir görüntü

Ardından gelen sunumun konuşmacısı, Prof. Emin Gün Sirer’di. Türkiye’de blok zincir ile içli dışlı olan aşağı yukarı her insanın kulağına bu ismin çalındığını düşünüyorum, ki çalınması da “gerekli”. Kendisi sunumda, neden PoW’un, PoS’un ya da Hyperledger’ın kullandığı konsensüs protokollerinin uzun süreli olamayacağını, oldukça açıklayıcı ve dikkat çekici verilerle anlattı. 4 gün boyunca her bir slaytının fotoğrafı çekilen başka bir sunum görmemiştim. Sonrasında ise AVA coin’den ve Avalanche konsensüs protokolünün işleyişinden bahsetti. Konunun teknik detayları için White Paper’ı okuyabilirsiniz. Sunumdan sonra salonda konuşulan bir konu dikkatimi çekti. Bir grup, sunumda aslında “temel” sorunlara değinilmediğinden, niye konsensüs konuşulduğundan dem vuruyordu. Temel sorunlar, temel sorunlar nedir bu temel sorunlar?

Bayrakları Astığımız Anlardan Birisi

Konsensüs protokollerini araştırma sürecine başladığımdan bu yana çok ilginç tepkiler alıyorum. En çok hoşuma gidenlerse: “Bizim projeye özgün bi konsensüs protokolü yazsana!” ya da “PoW, PoS değil mi ya işte bu?”…Gelecekte konsensüs protokolü yerine “Koordinasyon Çekirdeği” adı verilmesi gerektiği düşünülüyor ve biz hala neleri tartışıyoruz. Önemsiz(!) olarak gördüğümüz bazı konuların farkına varmamız gerektiğini düşünüyorum. Temeli oldukça karmaşık ve herkesin anlaması mümkün olmayan, matematiksel ispatlara dayanan problemlere çözümler gökten inmiyor.

Nerede kalmıştık? Sunumunun ardından biraz bekledikten sonra Mesut ile birlikte Emin hocamızla tanışma şansı elde ettik. Sonuçta alanında bu kadar yetkin bir insanı aklı başında kimse kolayca bırakmazdı. Yeri gelmişken onca insan arasında bize de vakit ayırdığı için kendisine sonsuz teşekkür ederiz. Unichain olarak AVA’ nın yakın takipçisi olacağız.

Böylelikle bugün de sona ermiş oldu ve DevCon4' u tamamladık. Geride çok güzel anılar, bilgiler, insanlar bırakarak yaşamlarımıza geri dönüyoruz. Şu an bu yazının ikinci kısmını yazarken Çağatay, Deniz ve Mesut uçakta, ben de trenle Ostrava’ ya gidiyorum. Bir sonraki sene için DevCon5 kesinlikle gidilecekler listemde olacak. Okuduğunuz için teşekkür ederim, eğer bu alanda ilgiliyseniz lütfen yazın,konuşalım,tartışalım. Sevgilerle!

DevCon4 Yoldaşlarım, teşekkürler Çağatay!!!

~Blokzincirli Günler~

--

--