Ütopya Meydanları

Halil Yıldırır
Valör
Published in
5 min readMay 7, 2022

Thomas More 1516'da kaleme aldığı başyapıtı Ütopya için Yunanca yer anlamına gelen “topos” sözcüğünün önüne iyi anlamına gelen “eu” ve yok anlamına gelen “ou” takılarını birlikte çağrıştıran bir hece getirerek, aynı anda “iyi yer” ve “yok yer”, yani “olmayan yer” anlamını taşıyan bir tür cinas yapmıştır. Kelime olarak bu şekilde hayat bulan “ütopya” 27. kez gerçekleşen Uluslararası TÜYAP Sanat Fuarı/ARTİST 2017’nin de teması olarak karşımıza çıktı.

27. Uluslararası Tüyap Sanat Fuarı / Artist , 2017 — Eda Yiğit & Ezgi Bakçay

4–12 Kasım 2017 tarihlerinde gerçekleşen Uluslararası TÜYAP Sanat Fuarı/ARTİST 2017’de galerilerin standart sergi alanlarından ayrı olarak, fuar için küratörler tarafından hazırlanan sergiler çerçevesinde “Ütopya” kavramı işleniyor. Koordinatörlüğünü Ezgi Bakçay ve Eda Yiğit’in yaptığı, 7 numaralı holde bulunan proje alanında ütopyalar tarihsel, kavramsal ve güncel olmak üzere üç ana başlık altında ele alınıyor. Sergiler, konserler, performanslar, tartışmalar, atölyeler, gösterimler ve yayınlarla ‘ütopya’lar keşfedilmeye çalışılıyor.

“Ütopyadan vazgeçmek, mümkün ve arzulanan bir gelecekten de vazgeçmek anlamına gelmez mi?” sorusuyla başlayan kavramsal metin, “13. yüzyıl Anadolu dervişleri ve Şeyh Bedreddin’den Sovyet Avangart’ına, cyborglar ve bilim kurgu edebiyatından alternatif ekonomilere, ekolojik hareketlerden pedagojik deneyimlere uzanıyor. Ütopya kavramının taşıdığı farklı zamansallık anlayışlarının siyasi boyutlarını araştırmaya açıyor. Günümüzde ne tür bir tarih algısının ütopyaları imkânsız kıldığını anlamayı öneriyor. Kavramsal olarak ütopyayı, nostalji ve özgürlük, politika ve estetik, sanat ve tasarım ilişkileri bağlamında tartışmayı önemsiyor,” bağlamıyla kümeleşen alt başlıklarla ütopyalara yer açılıyor.

Yağmur Çalış — “Ütopya Meydanları Heykel Seçkisi”, Küratör: Şahin Domin — 27. Uluslararası Tüyap Sanat Fuarı / Artist , 2017— Fotoğraf: Halil Yıldırır

Şahin Domin’in küratörlüğündeki ‘Ütopya Meydanları Heykel Seçkisi’ sergisinden Yağmur Çalış’ın devasa denebilecek boyutlardaki ahşap heykel çalışması ile bizleri karşılayan Ütopya sergisiyle fuar, bu yıl farklı mimari yapısıyla da dikkat çekiyor. Fuarın ve serginin kurulumunda Muka Mimarlık’la yapılan işbirliği sonucu sergileme alanı; geometrinin daha organik formlara geçtiği, sergiler arasında kapıların açıldığı, ara sokakların, geçişlerin, meydanların yer aldığı bir tasarıma bürünmüş. Art Unlimited için Özlem Altunok’un Ezgi Bakçay ve Eda Yiğit ile gerçekleştirdiği söyleşide dile getirdikleri üzere alanda, “anlam ağlarını izleyicinin kendisinin örebileceği güzergahlar” oluşturulmuş.

Teknolojinin hem ütopyaya hem de distopyaya göz kırpması, alanın önde gelen aktörleri tarafından tartışılan gelecek senaryolarının da ana temasını oluşturuyor. “Günümüz formları geleceğe ışık tutabilir mi?” sorusuyla, senaryoya sanatsal sorgulama açısından bizleri de dahil eden ArtBizTech, ilkini geçen yıl düzenlediği bang.Art Innovation Prix yarışmasından bir seçkiyle birlikte Ütopya’da yer alıyor. Sanatta, teknolojinin gelişiminden yola çıkarak yenilikçi üretimlerin nasıl şekillenebileceğine dair ipuçları veriyor. Oğuz Emre Bal’ın İçlek Sanat Projesi — Solucan Delikleri isimli 3D Print heykel çalışmaları 10 cm boyutlarında, yuvarlak yapıya sahip ve içindeki solucan deliğiyle, bir düzine civarı minik gezegenden oluşuyor. Tavandan misinalarla tutturulmuş gezegenler sanki güneş sistemi gibi bir sisteme bakıyormuşuz hissi yaratıyor. Bu çalışmanın bir parçası olan VR (Virtual Reality/Sanal Gerçeklik) başlıkla o gezegenlerden birinin içindeki solucan değilinde keşfe çıkıyoruz. Sanal gerçeklik dünyasının algısal oyunlarıyla, deneysel ve ütopik dünyaların içinde geziyoruz. Bir bakıma yaratılan kurgularla, gelecek yıllarda teknolojide beklenen zıplamalar öncesi fragman niteliğinde olan bu çalışmalar, olası bir gelecek anını deneyimletiyor. “Günümüz sanat formları geleceğe ışık tutabilir mi?” gibi cevabını kesin olarak bilemeyeceğimiz sorularla da, hem düşündürüp hem de Ütopya’nın oyuna davet eden kışkırtıcı ruhunu ön plana çıkarıyor.

Oğuz Emre Bal, İçlek Sanat Projesi — Solucan Delikleri

Küratörlüğünü Ezgi Bakçay’ın yaptığı, Rhythm Section sergisi ise iş seçimleriyle dikkat çekiyor. Almanya’dan gelen 13 kişilik bir sanatçı inisiyatifi olan Rhythm Section ile birlikte Bakçay, ütopya kavramını hüzün ve ironi ile birlikte ele alıyor. Ütopya kavramına tarihsel egemen yaklaşımı eleştirip, ütopyanın ritmini tartışıyor.

Rafet Arslan’ın küratörlüğündeki Kara Ütopya sergisinden Ece Eldek’in ‘İçindekiler’ isimli mekan düzenlemesi de bana göre vurgulanması gereken işler arasında yer alıyor. Sanatçı dik üçgen yapıyı andıran mekan tasarımında, sivri ucu aşağıya dönük biçimde tavandan sarkıttığı kurşun kalemlerle, duvarlara astığı ve yerlere dağıttığı rulo kağıtlarla etkileyici bir yerleştirme sunuyor. Böylece sanatçı küratöryel anlamda da distopya düşüncesinin özneler üzerindeki yükünü mekana taşıyarak ziyaretçilere deneyimletiyor. Bembeyaz kağıtlar ve kalemler arasındaki ulaşılmaz mesafe, distopik düşüncelerin sardığı bireydeki yaşanan travmanın sessiz tanıklığını içeriyor.

Ersin Öztürk — Uzay Zaman

Bahçe Grubu sanatçı inisiyatifinin hazırlamış olduğu Hiçbir Yer/Outopos düzenlemesi, altıgen tasarıma sahip bir atlı karıncayı çağrıştırıyor. Merkezde tasarımı ayakta tutan kolonun etrafı aynalarla çevrilmiş ve tablolar da ön kısmı aynaya bakacak şekilde asılıp, çember bir yapı oluşturulmuş. Ayna, izleyenin etken ve edilgen yapısıyla oynayıp, izleyeni de işin bir parçası haline getirmesiyle sanatta oldukça fazla kullanıldı. Tabiri caizse artık klişeleşti diyebiliriz. Tabii ki sanatçılar fikirlerini nasıl aktarmak istiyorsa o şekilde aktarıp, öyle kurgulamakta özgürdür; fakat çok fazla kullanılması sebebiyle sanatçıların aynayı kullanırken artık iki kere düşünmeleri gerekiyor. Atlı karıncayı anımsatan küratöryel düzenlemede tablolar ile duvar arasındaki mesafenin fazla oluşu da orası için ayrı bir yönlendirmeyi gerekli kılıyordu. Ya da işlerin asılı olduğu çember yapı biraz daha geniş olmalıydı. “Hiçbir Yer” kılgısal halde karışık bir yer olmuş, kavramsal açıdan ütopyaya etkileyici bir okuma ile yaklaşamayıp, zayıf bir temsiliyette bulunuyor.

Teoride sergileme alanı olarak oldukça çekici olan mimari tasarımın, uygulamadaki en büyük eksikliği ise mekanda ziyaretçiler için yönlendirmelerin olmayışıydı. Sergiyi gezerken “Burayı daha önceden gezmiş miydim?” sorusunu birkaç kere kendimize sormamız, bu hissi artırıyordu. Akabinde bu durum, küratörlerin dile getirdiği “örebileceğimiz anlam ağlarının” fazlaca karışmasına neden oluyordu. Mekan, genel aydınlatma anlamında başarılı bir yapıya sahip olsa da özensiz takılan, kimisi eser yerine boş duvarı aydınlatan spot ışıklar, seyir zevkini azaltan bir diğer faktör olarak karşımıza çıkıyordu.

Ütopya Meydanları

Kısaca özetlemek gerekirse performanstan, konserlere, tartışmalardan, atölyelere, gösterimlerden yayınlara uzanan 37 farklı etkinliğe de ev sahipliği yapan Ütopya Meydanları, kendi içinde de 24 farklı sergi mekanına ayrılıyor. Bu açıdan Artist 2017, Ütopya’yı çoğulcu temsiliyet ile birçok cephe ve perspektifte değerlendirerek çok sesliliğe katkıda bulunuyor. Akabinde bu tutum, kavramsal metinden çıkartabileceğimiz ‘imece usulü çalışma ve tavırla’ ütopyaların üretilebileceğine dönük temayı da destekliyor. Duvarlar için seçilen beyaz ve gri tonlar bence geniş ölçekte ele alınan bir ütopya fikrini egemen iki renk içine hapsederek, kıskaca alıyor. Beyaz, renk olarak üstüne gelen diğer renkleri şahlandırmaya yatkın olsa da gri açık açık konuşmaz. Gri tamamlayıcıdır ve bütün renkler için etkisizleştirici bir katalizör görevi görür. Açık açık konuşmayan gri, kıstırdığı “Ütopya”sını da nötrleştirir. Ütopya fikri yukarıda da örneklendirildiği üzere kimi bölgelerde kuvvetli, kimi bölgelerde de zayıf temsil edilse dahi, grinin Ütopya’daki genel etkisi akıllara, Mina Urgan’ın Thomas More’un Yaşamı ve Utopia’nın İncelenmesi adlı yazısında dile getirdiği

“Platon da, More’dan sonra gelen Ütopya yazarları da yaşadıkları toplumun kötü yanlarını açık seçik eleştirmekten kaçınmışlardır her zaman”

sözünü getiriyor.

“Bu makale Art Unlimited, Tüyap Özel Sayısı, 2017 eki için kaleme alınmıştır.”

Makaleyi beğendiyseniz aşağıdaki 👏🏻‘a istediğiniz kadar tıklayabilir ve yazının diğer insanlara ulaşmasına daha fazla katkıda bulunabilirsiniz.

--

--

Halil Yıldırır
Valör
Editor for

Visual Artist | Poet | Art Critic — [member of AICA Tr] | PhD in Art