Aktivizm yaparken trollerle, provokatörlerle iletişim nasıl olmalı?

Oguzabel
VeganAbolisyon
Published in
9 min readSep 15, 2022

Yakınlarda New York’ta vegan bir kişi aktivizm yaparken karşısına geçip navegan şiş kebap yiyen birine aşırı sinirlenip hakaretler ederken görüntülendi. Bu bazı veganların hoşuna giderken, “hak ettiği” cevabı verdiğini düşünerek, bazı veganlar ise bu durumu eleştirip, bunun vegan aktivizme zarar verdiğini iddia ettiler. Bu tarz provokasyonlar, online ya da yüz yüze aktivizm yapan herkesin karşısına gelen durumlardan.

New York’ta vegan aktivist karşısında kebap yenen görüntü.

Özellikle sosyal medyada yapılan paylaşımlara, sosyal medyanın da vermiş olduğu anonim olmanın güveni ile hakaret edenler, dalga geçenler bir hayli fazla olabiliyor. Son dönemde @veganstant isimli instagram hesabında yıllardır yaptığımız vegan stantlarla ilgili o hafta nasıl geçtiği hakkında kısa videolar paylaştık. Videolara gelen yorumlar tam da bu sosyal medyadaki anonim olmanın rahatlığı tadında, yüz yüzeyken çok nadir karşılaştığımız tarzda yorumlardı. Bu yorumlardan bazıları “Kebap yiyelim mi?”, “Kavurma yapalım mı?”, “Kuzu şiş en sevdiğim” gibi ‘yaratıcı’ yorumlarken, bazıları da “Lahmacunsuz hayat mı geçer?”, “Ben iskender yemeden yaşayamam” gibi veganların bu tarz lezzetlerden uzak kaldığını düşünenlerin yorumlarıydı. Bu tarz yorumlara sinirlenmeden sakin bir şekilde, aslında vegan olarak da bu lezzetlere bitkisel muadilleri vasıtasıyla ulaşabileceğimizi söylediğimizde, bazıları meraklanıp nasıl oluyor, nerede bulabilirim gibi sorular sorarak konuyla ilgilenmeye başlıyor. Bazıları bunların lezzetsiz olduğunu/olacağını düşündüğünü söylüyor. Onlara da birbirinden farklı, çeşit çeşit tarifler olduğunu, mutlaka bu tariflerden birinin damak lezzetlerine uyabileceğini söylediğimizde olumlu dönüşler alabiliyoruz.

Vegan Lahmacun

Kimi zamansa gelen yorumlar doğrudan videodaki kişiyi hedef alan bir içeriğe sahip olabiliyor. Bu durum, vegan olmasından ötürü kendisine hakaret edildiğini düşünen bazı veganları öfkelendirebiliyor. Elbette fikirden ziyade kişiye odaklanılması doğru bir şey değil; ama “yapacak bir şey yok, madem kişiye odaklanıyorlar oradan cevap verelim” diyerek o tarz yorumlara da cevap vermeye çalışıyoruz zamanımız yettiğince. Böyle yorumlara yanıt verirken, karşı tarafa, öncelikle konunun bizden bağımsız olduğunu, hayvanlarla kendileri arasında olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Sonrasında ise eğer kişinin yazdığı alakasız bir yorumsa, neden alakasız olduğundan bahsetmek iyi oluyor.

Benim videoma gelen yorumlardan bazıları “abinin gözlerinin feri gitmiş”, “bir deri bir kemik kalmış”, “ben bunu sokakta görsem veganım demese de vegan olduğunu anlarım”, “kasları erimiş bunun”, “proteinsizlikten ne hale gelmiş” gibi fiziksel görünüşümle dalga geçen yorumlardı (çok zayıf olmasam da yorgunluk ve yaş gereği göz altımda oluşan çukurlardan kaynaklı bu yorumların yapıldığını tahmin ediyorum). Öncelikle bunun body-shaming (bedeni yüzünde kişiyi utandırma) olduğunu ve bir ayrımcılık çeşidi olduğunu vurgulamak gerekiyor. Bunu ben sorun yapmasam da bu konuya haklı olarak üzülecek birçok insan olması ve bu insanları üzmek için böyle acımasız yorumlar yapılması sosyal medyanın son yıllarda çok karşılaştığımız bir gerçeği oldu maalesef. Bu fiziksel görünüşle dalga geçen yorumlara ciddiye alıp, “Benim için kaygılandığınız için teşekkür ederim, çok naziksiniz. Aslında o kadar zayıf değilim, merak etmeyin sağlığım için. Gelin neden vegan olmamız gerektiğini konuşalım isterseniz.” tarzında verilen cevaplar karşısında birçok kişi “ya aslında doğru söylüyorsunuz”, “veganlık çok barışçıl bir felsefe ve yaşam pratiği”, “peki spor yaparken proteini nasıl alıyorsun?” gibi diyalog kurmaya çalışan, konuyu sorgulamaya başlayan, en azından ilk mesajındaki halinden ötürü utanan, sıkılan kişilere dönüşüyorlar ve güzel tartışmalar başlayabiliyor.

Benzer bir şekilde, “veganlar salaktır, kafaları çalışmaz” tarzı yorumlar da geliyor. Bu yorumların amacı da veganların canını yakmak. Veganlığın insanı “salak” yapmayacağı, evrimsel süreç düşünerek yapılmış bu yorumun neden doğru olmayacağını da bilimsel bilgi eşliğinde açıklamak gerekebiliyor karşıdakinin öfkesini/kinini bir tarafa bırakıp. Her iki durumda da konuyu uzatıp otoriteye başvurma safsatası (konunun uzmanı olduğunu söylediği kişilerin konu hakkındaki bizim söylemimize ters söylemleri olduğunu söyleyerek, tartışmayı kazanma yöntemi) yöntemini kullanarak üstün gelmeye çalışan ya da yorumunu silenler de olabiliyor (bir sayfa cevap yazarken yorumlarını silmeleri sonucu o bir sayfayı boşa yazmış olmaktan ötürü zaman kaybedebiliyoruz ama ne yapalım, bunlara da hazırlıklı olmak lazım).

Ben yazılan bazı yorumlara güldüm açıkçası, özellikle bir yorum çok “orijinal” geldi bana, yorum sadece şuydu “Zort”. Bu tarz yorumlar bir rahatsız olma durumundan kaynaklanıyor. İletişime geçme isteği de var aslında bu tarz yorumlarla. Verilecek cevaba göre iletişim şekillenebiliyor. Veganların varlığından ya da görünür olmasından rahatsız olunmasının bir sebebi bazı yanlış aktivizm yapan veganlar olduğu kadar vicdani rahatsızlıklarından ötürü karşı tarafı küçük düşürmeye çalışma motivasyonu da yatıyor. “Sen benden daha mı ahlaklı olduğunu düşünüyorsun?” tarzı bir öfke bu yorumlara sebep olabiliyor. Bu durumlarda karşı tarafın vicdani rahatsızlığını anlıyorsak, iyi bir iletişim dili kullanarak, onu ötekileştirmeden, değersiz hissettirmeden, neden hayvan kullanımlarının gereksiz olduğunu ve bunun sonucunda neden vegan olunması gerektiği anlattığımızda, karşı taraf gerçek sorular sormaya ve ilgisini göstermeye başlayabiliyor.

Benimle ilgili yapılan “Abi gözlerinin feri gitmiş” yorumunda, yorumu yazan kişinin beni önemsediğini mizahi bir dille göstermeye çalıştığını düşünüyorum. İnsanlar gülmek istiyor, eğlenmek istiyor ve herkesin kendine göre bir mizah anlayışı var. Veganları hedef alan mizah, ofansif mizah türüne dahil edilebilir. Konu hayvanlar olduğu için, böyle bir mizah birçok vegana komik gelmiyor elbette. Veganlıkla ilgili diyaloğa ofansif mizah üzerinden giren kişilerin veganlıkla ilgili bilgilere sahip olmadığını, hayvanların birer eşya gibi görüldüğü ve herhangi bir içkin değer taşımadıklarına inanıldığı bir paradigma içinden konuşuyor olduğunu hatırladığımızda, bu ofansif mizaha abartılı tepkiler vermiyoruz. Bunun yerine, meselenin ne olduğunu karşı tarafa anlatabileceğimiz en güzel dille anlattığımızda, bu karşılaşmaları, veganlığın doğru bir şekilde duyulmasının ve insanların kafasına soru işareti yerleştirmenin bir yoluna dönüştürebiliyoruz. Bırakalım içlerindeki öfkeyse öfkeyi, kinse kini, dalga geçme isteği ise dalga geçmeyi boşaltsınlar, sonrasında gerçekten diyalog kurmak çok daha kolay olacaktır. Bu öfkeye öfke ile karşılık vermek ne bize ne hayvanlara bir şey kazandırmaz. Sadece psikolojik rahatlama yaşayabiliriz ama bunun hayvanlara bir getirisi olmaz genelde.

Aslında fizik kuralı olarak hareket halindeki iki nesne karşılıklı birbirine çarparsa hızları toplanır, aynı yönde ise ve biri diğerine arkadan çarparsa hızlarının farkı alınır, sabit duruyorsa sabit duranın hızı sıfır olacağından çarpanın hızı kadar bir etki olur. O yüzden dalga geçiyorlarsa biz de dalga geçersek, yani aynı yönde ilerlersek hızların farkı alınır ve etki minimuma iner. Fizik kuralları burada da geçerlidir. Vegan aktivizm yaparken ister stantta olsun ister sosyal medyada olsun yıllar içinde defalarca trollerle karşılaştım. Bugüne kadar, trollük yapan kişilerin büyük bir çoğunluğu onları ciddiye alıp cevap verdiğimde utanıp, mahcup bir gülümseme takınarak veganlıkla ilgili ciddi sorular sormaya başladı. Elbette kişiden kişiye değişebilecek bir şey bu, fakat insanların neden böyle yaklaştığını anlamaya çalışmalıyız ve o insanların bazen aslında en kolay kazanılabilecek kişiler olabileceğini unutmamalıyız.

Odakta hayvanlar olduğunu ve hayvanlar için aktivizm yaptığımızı her zaman kendimize hatırlatmamız gerekiyor. Bu sayede olayları kişiselleştirmeden, “ben şu anda bir tepki vereceksem bunun bedelini hayvanlar ödeyecek” düşüncesini aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu yüzden birer hayvan hakları aktivisti olarak hem üzerine konuştuğumuz konulara olan hakimiyetimizi hem de iletişim kurma konusundaki becerilerimizi sürekli olarak geliştirmek amacıyla çalışmalı; hem teorik hem de pratik yönümüzü geliştirmeliyiz. Bu yaklaşım bazen “bunların ne önemi var, önemli olan duygular, hissetmek” denilerek eleştiriliyor. Duygular elbette önemli fakat, hayatında önemli bir değişiklik yapması gerektiğini söylüyor olduğumuz karşı taraf bizim hayvanlar için ne hissettiğimizle genelde ilgilenmez. Neden vegan olduğumuzu ve neden onun da vegan olması gerektiğini söylediğimizi anlamaya çalışır. “Neden vegansın” sorusuna “öyle hissediyorum” cevabını verdiğimizde, karşı taraf da “ben hissetmiyorum o zaman sorun yok” diyecektir ve ortada konuşacak bir konu kalmayacaktır. Karşı tarafın “Seni anlıyorum, sen çok hassas birisin, o yüzden vegansın, ben öyle değilim” demesi ve meseleyi “sana saygı duyuyorum, sen de bana saygı duy” noktasına çekmesi artık mümkün olacaktır, çünkü artık konu hayvanların hakları olmaktan çıkmış, bizim kişisel duygularımız haline gelmiştir. Ne kadar öfkelenirsek öfkelenelim hayvanlar için iyi bir şey yapmış sayılmayız. Bu yüzden, meseleyi bizim nasıl hissettiğimiz üzerinden değil, veganlığın neden herkes için ahlaki zorunluluk olduğunu doğru argümanlarla anlatmalıyız.

En baştaki New York örneğine dönecek olursak, bir kişi aktivizm yapıyor ve karşısına gelen birisi, büyük ihtimalle onu provoke etmek arzusunda ve elinde şiş kebap ile aktiviste yaklaşıyor. Aktivistin kısa videodaki görüntüsünde kebap yiyen kişiye bağırdığı ve cinsiyetçi küfürler, hakaretler ettiği görülüyor. Kebap yiyen kişi ise istediğini elde etmenin, yani provoke etmenin verdiği rahat bir yüz ifadesi ile şişi yalayarak daha da tahrik etmeye, provoke etmeye çalışıyor. Evet, aktivistin o an sinirlenmesini anlayabiliyorum. Hissedebilir bir canlının aslında bir başkasının eşyası olmaması, köle olmaması gerektiğini anlatırken başka birisinin gelip o kişilerden birinin ölü bedeniyle bu tarz bir şey yapmasını o an görüp sinirlenmemek çok kolay değil. Fakat günlük hayatımızda eğer çok şanslı değilsek hemen hemen her gün karşılaştığımız bir görüntü aslında bu durum. Bazen bir restoranda, bazen iş yeri/okul yemekhanesinde arkadaşlarımızla/dostlarımızla yemek yerken, bazen aile içinde bu tarz durumlarla karşılaşıyoruz. Dolayısıyla her gün karşılaştığımız bir şey olduğu için aslında bizi çok fazla rahatsız etmemesi gereken bir duruma bu kadar tepki vererek karşı tarafın istediğini vermiş oluyoruz bir yerde.

Bu video bazı veganlar tarafından başta da belirttiğim üzere sert tepkilerle karşılanırken, naveganlar tarafında ise daha farklı yorumlarla karşılaştık. Birçok navegan videonun altına bu kişiyi « kahraman » gibi gördüklerini yazdı ve tebriklerini iletti. Birçok yorumda yukarıda da bahsettiğim sebeplerden ötürü « gerizekalı veganlar hak ettiklerini buldu » tarzı şeyler de yazıldığını gördük. Hatta Türkiye’de de vegan aktivistleri görürlerse aynısını yapmak istediklerini yazanları da gördük ki bu yakın zamanda bizlerin de stant yaparken karşısına bu tarz şeylerin gelebileceğinin maalesef habercisi olabilir. Bu sebeple böyle şeylerle karşılaşırsak neler yapabiliriz/nasıl tepkiler verebiliriz üzerine de düşünmek ve hazırlıklı olmakta fayda var diye düşünüyorum.

Mesela senaryo şöyle olsaydı ne olurdu? Kebap yiyen kişi provoke etmeye çalışırken aktivistlerden biri bu kişiye sakin bir biçimde yaklaşsa ve şu sözleri söyleseydi:

“Bu yaptığının beni öfkelendirdiğini düşünüyorsun ama navegan bir dünyada vegan olarak yaşayan bir birey olarak bu görüntü benim için yeni ya da şok edici değil. İşyerimde öğle yemeğine çıktığımda her gün hayvansal ürün yiyen kişilerle aynı ortamda bulunuyorum. Vegan burger yemek için bir restorana girdiğimde yan masamda birileri hayvansal burger yiyor. Hatta bu yaptığın davranışın ne kadar yaygın olduğunu bildiğim ve bunu değiştirmek istediğim için buradayım diyebilirim. Şu anda karşımda neden bu tarz bir protesto/provokasyon yaptığını da anlayabiliyorum. Yediğin şeyden zevk aldığını görebiliyorum ve bizlerin senin elinden bu zevki almak için burada olduğumuza inanıyor ve bize öfke duyuyorsun. Belki de ahlaki olarak senden üstün olduğumuzu ima ettiğimizi düşünüyorsun ve bu seni öfkelendiriyor, böyle bir protestoya itiyor. İnan bana, ben de bir zamanlar aynı şeyleri yemekten zevk alıyordum ancak bir noktada gördüm ki, bir eylemden zevk alıyor olmak başkalarına zarar vermeyi haklı çıkarmıyor. Bu konuda seninle de hemfikir olacağımızı düşünüyorum. Burada bu aktivizmi yaparken ahlaki bir üstünlük kurma çabası yoktur. Bizler de hayatımızın bir döneminde navegan olarak yaşadık ve neredeyse tüm hayvan kullanımları bize de normalmiş gibi geliyordu. İnsanların bin yıllardır süregelen, çeşitli sebeplerden ötürü hayvanları birer eşya gibi görmesinin, onları köle gibi görmenin/kullanmanın neden tartışılmaya açılması gerektiğini, neden vegan olarak hayvanların bu var olan statülerini reddetmek gerektiğini anlatıyoruz. İstersen seninle hayvan hakları üzerine konuşabilir, neden hayvanların doğuştan gelen temel hakları, bir tane temel hak, başkasının eşyası, kölesi olmama temel haklarının olması ve bu hakkın da onlara keyfi sebeplerle acı çektirmememiz, öldürmememiz ve sömürmememiz gerektiğini sağlayacağını konuşabiliriz.”

Sizce böyle yaklaşılsaydı öncelikle dünya genelinde haber değeri taşır mıydı? Olaya dair video sosyal medyada yaygınlaşsa bile, bu video toplumda veganlarla ilgili, örneğin veganların aşırı duygusal oldukları, adaletten ve şiddetsizlikten bahsetseler bile öfkelendiklerinde başkalarını cinsiyetçi hakaretlerle aşağılayabilecek kadar agresif ve irrasyonel insanlar oldukları gibi mevcut olumsuz kalıp yargıları güçlendirebilir miydi? Ya da bu durumda bile “şiş kebap yiyen adam” bir çeşit halk kahramanı olarak görülür müydü? Bu kişi bile, istediği tepkiyi alamadığı için amacına ulaşamayacak, ya gerçekten konuyla ilgilenmeye başlayıp sorular soracak ya da dönüp yoluna gidecekti. Kafasında veganlıkla ilgili olumlu anlamda soru işaretleri bırakmak bile mümkün olabilirdi.

Bu söylediklerim birçok kişiye abartı gibi geliyor. Bunu yapmak için aktivistlerin aşırı sabırlı, çelik gibi sinirleri olan insanlar olması gerekiyor zannediliyor. Fakat yukarıda bahsettiğim odakta hayvanların olduğu, yapacağımız her şeyden olumlu ya da olumsuz hayvanların etkileneceği gerçeği ile hareket ettiğimizde bu tarz bir aktivizm daha kolay yapılabiliyor. Tabii ki insan olduğumuzu unutmadan, kendimize zarar verecek bir noktaya getirmeden yapabilmeliyiz bunu. Bu yüzden, hem aktivizmi günlük hayatımızın parçası yaparak, hem de bu tarz durumların üstesinden gelebilecek alt yapıya sahip olmak için çalışarak kendimizi hazırlamalıyız.

--

--