Veganlık çok zor (mu acaba?)
Veganlığın çok zor olduğu, vegan bir dünyanın ütopik olduğu kanısı, bırakın naveganları, veganlar tarafından dahi dile getiriliyor. Maalesef bu kanı sadece bir algı olmanın ötesine geçip uygulanan vegan aktivizm yöntemlerini / söylemlerini de belirliyor. Veganlığın çok zor olduğu fikrine dayanarak bazı veganlar aşamacı-azaltmacı-refahçı uygulamalara alkış tutabiliyor; bu uygulamaların hak ihlalini ortadan kaldırmadığını bildikleri halde refahçı tutumlarında ısrar edebiliyorlar çünkü nasılsa onlara göre Türkiye’nin vegan olması bir seçenek değil. Bu yazıda bazı veriler üzerinden, ABD kökenli refahçı derneklerin sıkça dile getirdiği “veganlık zordur” söyleminin Türkiye’de bir geçerliliği olup olmadığını tartışacağım.
Ancak, bir noktayı baştan kesinleştirelim: haklar söz konusu olduğunda, zorluk bahanesiyle olması gerekenden uzaklaşıp olabileceği kadarına razı gelmek hem etik değildir hem de kendisini hak savunucusu olarak tanımlayanların, başkalarının temel haklarını gözden çıkarmaya hakkı / yetkisi yoktur! Hayvan haklarının ancak vegan olmakla korunabileceği gerçeği evrenseldir, ülkeden ülkeye değişmez. Bu nedenle, hayvan kullanımının çok yaygın olduğu kültürlerde dahi veganlıktan daha azı önerilmemeli, savunulmamalıdır. Fakat, veganlığın zor olduğu ve herkesin vegan olamayacağı veganlar tarafından o kadar sık dile getirilir oldu ki bu konu üzerinde düşünmekten kendimi alamadım: bulunduğumuz coğrafyada vegan olmak, veganlığı savunmak ve önermek bu kadar zor mu gerçekten?
Hayvansal Proteinin Beslenmemizdeki Yeri
Tabii ki veganlık sadece beslenme kısmıyla sınırlı değil ama maalesef eldeki veriler sınırlı. O nedenle beslenme kısmıyla yetinelim şimdilik. FAO (Food and Agriculture Organization) verilerine göre 2016 yılı itibariyle Türkiye, günlük kişi başı gerekli kalori miktarının %150’sini üretebilen bir ülke yani bir “gıda çölü” değil. Yine aynı veri setinde Türkiye’de günlük alınan kalorinin %42’sinin tahıllardan alındığını görüyoruz. Bir fikir vermesi açısından veganlık zordur söyleminin geniş yankı bulduğu ABD ile karşılaştıralım. En büyük tahıl üreticilerinden biri olan ABD’de bu oran sadece %24. Hayvansal proteinler Türkiye’de günlük alınan kalori miktarının %35’ini oluşturuyor. Bu oran ABD’de %73’tür. ABD’nin aksine, ülkemizde hayvansal gıdaların temel besin kaynağımız olmadığı bu verilerle görülüyor.
İsterseniz bir de bakliyat ve et tüketim miktarlarımızı kıyaslayıp bu sonucu pekiştirelim. En son OECD verilerine göre Türkiye’de yıllık kişi başı sığır tüketimi (11 kg) OECD ortalamasının (14,5 kg) altındayken ABD’de bu oran 26 kg’dır. Kanatlı hayvan tüketimi için de benzer bir durum söz konusudur. OECD ortalaması 33 kg, Türkiye’de 22 kg ve ABD’de 51 kg yıllık tüketim söz konusudur. Türkiye’de koyun tüketimi (4,2 kg) OECD ortalamasının üstünde (1,3 kg) olsa da toplam içinde oldukça düşük bir payı vardır. Bakliyat tüketimi söz konusu olduğunda ise tersi geçerlidir. Türkiye’de yıllık kişi başı bakliyat tüketimi 15 kg ile dünya ortalamasının (6,4 kg) çok üzerindedir. Avrupa’da bu oran 2,6 kg’dır ve ABD’de yok denecek kadar azdır[1].
Bu veriler bize, coğrafyamızda yaşayan insanların bitkisel beslenmeye sandığımızdan daha alışkın olduklarını gösteriyor. O zaman neden onlara veganlık önermekten çekiniyoruz? Neye dayanarak veganlık önerisini daha başlamadan savuşturuyoruz?
Alım Gücü ve Fiyatlar
Veganlığın önerilmeme nedenlerinden birisi de vegan beslenmenin pahalı, hepçil beslenmenin ucuz olduğu kanısına dayanıyor. Bu kanıdan hareketle, hayvansal gıda tüketimini azaltmak için (insanlara veganlık anlatmak yerine) hayvansal ürünlerin fiyatlarının artırılması gerektiğini düşünen veganların sayısı da az değil gibi. Hayvancılık sektörüne yönelik teşvikleri kaldırmak ve KDV’sini artırmak suretiyle fiyatı artırılan hayvansal ürünlerin daha az talep edileceğini savunuyorlar ve bu yöntemin insanlara neden vegan olmaları gerektiğini anlatmaktan daha etkili olacağını iddia ediyorlar. Bu da akıllara şu soruyu getiriyor: acaba hayvansal gıdalar ülkemizde gerçekten sanıldığı kadar ucuz mu? Mesela ABD’deki kadar ucuz mu?
Maalesef, hayvansal gıda fiyatları konusunda ülkeler arası mukayeseyi mümkün kılabilecek fiyat verilerine ulaşamadım. FAO ve OECD yalnızca belli piyasalardaki fiyatları veriyorlar. Tek tek ülkelerin istatistik ofislerinden veri almak mümkün ancak bunu tüm hayvansal gıda kategorileri için hesaplamak oldukça zaman ister. Ayrıca ürünlerin niteliği ülkeden ülkeye değişebildiği için elma ile armutu kıyaslama hatasına düşmek de mümkün. O nedenle gösterge olarak tek ve standart bir ürünü seçtim: Big Mac menü.
Acaba bu menü ülkemizde çok mu ucuz ki tüketimi azalsın diye fiyatını artıracak politikalar hayal ediyoruz? Bu soruya cevap verebilmek için 2020 verilerini kullanarak TÜİK’in yayınladığı yıllık ortalama eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirini (33428 TL) adı geçen menünün fiyatına (13,99 TL) bölüp Türkiye’deki ortalama kullanılabilir gelire sahip bir kişinin bu menüden yılda 2389 adet satın alabileceğini hesapladım. Karşılaştırma amacıyla aynı işlemi ABD’deki yıllık ortalama eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri (45284 dolar-OECD verisi) ve aynı menünün ABD’deki fiyatını (5,71 dolar) kullanarak tekrarladım. Buna göre ortalama kullanılabilir gelire sahip bir Amerikalı bu menüden yılda 7930 adet satın alabilir. Bu da bize, söz konusu malın Türkiye’de ABD’ye oranla yaklaşık 3,5 kat daha pahalı olduğunu gösteriyor (alım gücü bazında). Daha ne kadar pahalandırılabilir ki?
Veganlar Ne Zaman Çoğunluk Olacak?
2020 itibariyle dünya nüfusunun %1’inin vegan olduğu tahmin ediliyor[2]. Ancak, son beş yılda veganların sayısının giderek daha hızlı arttığı görülmekte. Örneğin, 2014–18 arası ABD’de veganların sayısı %600 oranında artış göstermiş. Bu oran İtalya’da 2011–2016 arasında %94 olarak gerçekleşmiş. Söz konusu büyüme oranları devam ettirilebilirse 10 yıl içinde her 10 kişiden birinin vegan olması ve 30 yıl sonra da veganların çoğunluk olması mümkün[3]. Bu rakamlar ne kadar doğru bilinmez ama kesin olan bir şey var: vegan sayısının artmasını istiyorsak tavizsiz ve tutarlı şekilde veganlık savunusu yapmalı ve sübjektif kriterlere göre insanları potansiyel vegan / ebedi hepçil şeklinde sınıflandırmadan herkesi hayvan haklarını korumanın tek yolunun veganlıktan geçtiği konusunda bilgilendirmeliyiz. Kültürel olarak bitkisel beslenmeye yatkınlığımızın verdiği avantajı mutlaka kullanmalıyız. ABD kökenli refahçı derneklerin Türkiye gerçeğinde pek de karşılığı olmayan söylemlerini hiç sorgulamadan benimsemekten vazgeçmeliyiz.
[1] https://www.gidateknolojisi.com.tr/haber/2019/12/gelecek-bakliyat-urunlerinde
[2] https://wtvox.com/lifestyle/2019-the-world-of-vegan-but-how-many-vegans-are-in-the-world/
[3] https://wtvox.com/lifestyle/2019-the-world-of-vegan-but-how-many-vegans-are-in-the-world/