KEYİF
Yoğun bir şekilde çalıştığınız ve koşuşturduğunuz zorlu bir günün ardından eve mutsuz döndüğünüz zamanı düşünün. Fiziksel olarak yorgun olan vücudunuz, beyninize rahat ve tembel bir akşam geçirmenizi talep eden sinyaller gönderiyor.
Şimdi, yeni bir şey öğrenmek, yeni bir beceri edinmek veya yeni bir ilişki geliştirmek için yorulup sonunda başarılı olduğunuz başka bir iş gününden sonra hissettiğiniz memnuniyeti ve mutluluğu düşünün. Bu sefer bedeniniz, zihninize yorgunluk sinyalleri yerine memnuniyet, yenilenmiş bir enerji ve mutluluk sinyalleri gönderiyor. Odak artık “bir dahaki sefere nasıl daha iyi performans gösterileceği, tekrarının mükemmel bir şekilde nasıl yapılacağı” üzerine kuruludur.
Aradaki fark fiziksel yorgunlukta değil de bakış açımızda olabilir mi?
Motosikletle geçen bir günü düşünelim. Bildiğiniz bir yolda keyifli bir yolculuk yapmak ile aynı yolda benzini boşa harcıyormuş gibi hissetmek arasında ne fark olabilir?
İki senaryo arasındaki temel fark, beynimizin görevi en başından nasıl algıladığıdır.
Örneğin bilmediğimiz bölgeleri kapsayan uzun bir motosiklet yolculuğunda, her sabah, bir önceki günün yorgunluğuna rağmen, keşfetme, öğrenme duygusunun büyüsüne kapılarak, heyecanla motosiklete dönüyoruz. Muhtemelen aynı yolculuğa arabayla yapalım desek, kesinlikle burun kıvırırdık.
Aynı bedensel zorlukları yaşayıp gün sonunda mutlu ve başarma hissini yaşatan, süreçte bizi geliştiren farklılık, bize “zihinsel zorluk” yaşatan karşılaştığımız senaryolardır. Buna AKIŞ deniyor. Bu akışın sonunda zihnimiz bir önceki durumuna göre üzerine bir tık daha yeni bir bilgi ya da deneyim ekliyor. Yani kısaca gelişiyor.
“AKIŞ”ta olmadığımızda tüm aktiviteler can sıkıntısına veya hayal kırıklığına dönüşebilir; En kötüsü, en değerli kaynağımız “zaman” biz fark etmeden akıp gidebilir.
AKIŞ’a ulaşmak ve içinde kalmak için hedeflerimizi ve yeteneklerimizi mevcudumuzun ötesine taşımalıyız. Merak ise, yeni bilgi ve gelişim aşamaları yaratan bu aşamada devreye giriyor: “Bir dahaki sefere aynı virajı nasıl daha iyi dönebilirim? Motosikletimin arka tekerleği neden kayıyor? Egzersiz yapmam gereken ileri beceri hangisi?, İyi bir çizgi seçmek ve avantajlı bir plan yapmak için en iyi konum nerede? Alternatif planlarım neler?”.
Merak, zihni yeni şeylere kucak açmaya, odaklanmaya ve disipline hazır hale getirir: “Bu yolda beni ne heyecanlandırır? Neden sürüyorum?, İyi bir insan olmanın gerektirdiği erdemleri hayatıma motosikletin öğretileriyle nasıl uyarlayabilirim?”
Meraklı olmak için öncelikle alçakgönüllü olmamız gerekir. Her şeyi bilemediğimizi ve gelişmek istediğimizi kabul etmeliyiz. Bu kritik adımların ardından işin kalitesini ve bizim için değerini artıran KEYİF geliyor. Merakı giderme sürecinde cehaletin ve zorlukların üstesinden geldikçe, alınan keyif de öğrenmeyi güçlendirir.
Elde edilen keyif merakı yeniden alevlendirir ve zihni yeni hedeflere doğru iter. Keyifli bir öğrenme deneyimi, motivasyonun artmasını, zihinsel performansın güçlenmesini, stresin azalmasını ve yaratıcılığın teşvik edilmesini sağlayarak bilgi edinme sürecini olumlu yönde etkiler.
Edinilen bilgi, deneyim ve becerilerin paylaşılmasıyla KEYİF artmaya devam eder. Bir rotada tek başımıza yolculuk etsek bile gördüklerimizi, yaşadıklarımızı, hissettiklerimizi paylaşmak isteriz. Yine burada diğer erdemler sahne alıyor. Kibir yerine alçakgönüllü bir yaklaşım paylaşmayı daha anlamlı hale getiriyor. Merhamet ile empati yaparak aşırıya kaçmayan, abartılmayan, sadece işe yarar bilginin süzülüp paylaşılması ilişkileri kuvvetlendiriyor. Sabırla dinlemek ve fikir birliği sağlamak, yeni yöntemler ve bakış açıları kazanmanın, edinlen tecrübeyi zengileştirmenin bir anahtarı haline geliyor.
Keyif, öğrenme macerasının son halkası gibi görünürken yeni ufuklara açılan yollara döşenen taşlara dönüşüyor.