SADELİK

Virtuous Rider
Virtuous Rider
Published in
4 min readNov 28, 2023

“Sadelik insana yakasını kurtarmayı öğretir, daha dogrusu hiçbir şeye de kendisine de fazla önem vermemeyi öğretir : Rüzgardan daha sade ne olabilir? Sadelikten daha havalı ne olabilir?”

Andre Comte-Sponville’in erdemleri incelediği kitabından (A Short Treatisemon Great Virtues) sadelik üzerine bir alıntı.

Erdemin tanımına geri dönecek olursak, bir varlığın erdemi onun değerini oluşturan şeydir. Başka deyişle kendine özgü yetkinliğidir. İyi bıçak en iyi kesebilen bıçaktır ancak bu tanım varlığın erdem tanımına yetse de insanların erdemlerle olan ilişkisini tanımlamaya yetmez.

ORPC kitapçığının büyük bölümü motosiklet sürüşünün basit erdemlerini sunan bir araçtır. Sadelikten yoksun olduğu durumda, bu erdemlerin gerçek anlamlarıyla kullanılamayacağını hatırlatarak, sadeliğin gerek motosiklet kullanırken gerekse gündelik yaşamda hangi formlarda karşımıza çıktığını düşünelim.

Sadeliğin en basit tanımı “yalın olma durumudur.”

Motosiklet üzerinde sürüşünüzün arkadaşlarınız tarafından gözlemlendiği ya da bir yere yetişmek için size ait olmayan hızda yaptığınız sürüşü düşünün.(Hepimiz mutlaka en az bir kez bu durumda bulunmuşuzdur, sadelik aynı saflık gibi %100 olamaz ve doğuştan kazanılamaz) Yapmacık, sadelikten uzak bu eylem içerisinde odağı kendimiz yaparız. Bitmek bilmeyen ‘BEN’ sorularıyla birlikte kendimizi ve gerçekleştirdiğimiz eylemi yararsız bir şekilde objektif olmayan değerlendirmeye tabii tutarız. (Arkadan gelenlere aynadan bakmak, arada kadranı/hız ekranını kontrol etmek, en önde sürmek gibi) Sadelik burada merkeze konulan ‘BEN’i reddedip tasasız ama özensiz olmayan bir sürüşü hedefler. Kişi kendi gururunu ve korkusunu unutma durumuna geçebildiğinde yaptığı sürüş sadelikle tanışır ve gelişim başlar.

Öğrenme bir deneyim sürecidir ve bu süreç 4 evreden oluşur. Son evre olan bilinçsiz yeterli evresinde olduğunuzu düşündüğünüz öğrenilmiş deneyimlerinizde farkında olmadan sadeliği ne kadar çok kullandığınızı düşünün. Diger öğrenimlerde olduğu gibi motosiklet için de sadece sürüşe odaklanılan, gösterişten uzak ve anda kalarak yapılan sürüş motosikletten en fazla keyif alınan meditatif-derin düşünmeye en çok yaklaştığımız andır. Sade, yalın ve tamamen sürüşe odaklanmış gösterişten uzak, merkezde “BEN” bulunmayan egosuz bir sürüşü, sadeliğin diğer tanımlarıyla yan yana koyup muazzam benzerliğe odaklanalım.

Sadelik endişeye karşı rahatlıktır.

Bize ait olmayan bir hızda gittiğimizde yada motosiklet üzerinde kollarımızı herhangi bir sebepten dolayı kastığımızda yapmamız gereken ilk şey, kendimize yapacağımız “rahatla” telkinidir.

Sadelik kaygıya karşı sevinçtir.

Yanlış yapmaya karşı duyulan endişe ya da motoru devirme/dengede tutamama (örnekler çoğaltılabilir) korkusuna rağmen motosiklete biniyor oluşumuz. Kaygı duyulan, tedirgin olunan anlarda dahi motosikletin bize yaşatacağı mutluluğu düşünerek sürüş eylemini tekrarlamak.

Sadelik özsaygıya karşı sevgidir.

Her ne kadar özgüven gelişimi destekleyici de olsa, merkeze konulan “BEN” ve hata yapmaya kapalılık gelişimin önündeki engellerdendir. Yalın düşünebilme yetisi, sevgi duyulan, tutkuyla yapılan eyleme odaklanmamızı sağlayacaktır.(Motosiklete binmeyi seviyoruz tüm yapamadıklarımıza/başaramadıklarımıza rağmen) Pratik yapmak mükemmelleştirir.

Sadelik kibre karşı hakikattir.

Kendini üstün tutma/büyüklenme anlamındaki kibre motosiklet kullanırken rastlamak hiç de zor değil. Belirli bir seviye üzerinde sürüş kabiliyetlerine sahip kişilerin neyi ne kadar iyi yaptıklarını dinlemektense, neyi daha iyi yapabilirim sorusu sorabilmemize yardımcı olacaktır sadelik erdemi.

Bu noktada sadeliğin tamamlayıcısı olan saflık erdemine de kısaca değinmek gerekiyor. Saflığın doğada fiziksel olarak tam anlamıyla sağlanması mümkün değildir. Saf su örneğinde olduğu gibi bizler ihtiyaç duyulduğunda farklı bozulmuşluklular arasında tercih yaparız. (Havuz suyunun hijyenik olması için daha az kirli olanın tercih edilmesi, klor eklenmesi gibi) Saflığı maddi tanımından çıkartıp erdem olarak değerlendirdiğimizde ise yapılan işe duyulan sevginin çıkarsız olduğu her anda saflık erdeminden bahsedebiliriz. (Asla %100 olmamak şartıyla) Bugüne kadar yaptığımız ya da bundan sonra yapmayı planladığımız sürüşleri düşünün. En az 1 kere de olsa birlikte sürdüğümüz kişilere göstermek/ispatlamak istediğimiz “sürüş yeteneklerimiz” oldu mu? Cevap hala hayır ise kişisel tatminimiz için sistemi kısa süreliğine de olsa yok saydığımız/rafa kaldırdığımız sürüşlerimizi hatırlayalım. Saflık aynı doğada olduğu gibi ulaşılması mümkün olmayan(çünkü insanız) bir nokta olsa da sürüş ve erdemli sürücü olma yolculuğunda bizi bir üst noktaya taşıyacak ve diger erdemleri besleyen çok güçlü bir ütopyadır. (Ütopya köken olarak Yunanca “yok/olmayan” anlamındaki ou, “mükemmel olan” anlamındaki eu ve “yer/toprak/ülke” anlamındaki topos sözcüklerinden türemiştir.)

Deneyimli bir motosiklet sürücüsünün gözünden farklı motorcu davranışlarının temel farklılıklarına odaklanırken bir yandan da sadeliğin gelişimdeki payını düşünelim.

Üç tip sürücü vardır:
Bunlardan ilki gelişime ihtiyacı olan bir sürücü. Yani; çukurun, mıcırın içinden geçen (daha güvenli bir alanı olmasına rağmen), sert tepkilerde bulunan (örneğin: sağdan veya soldan çıkan diğer araçları geç görmesinden dolayı sert tepki göstermek zorunda kalan, sert fren gibi) bir sürücü. İkinci sürücü ise mükemmeldir. Çukurdan, mıcırdan veya bir engelden inanılmaz derecede güzel kıvırmaca hareketiyle kaçar. Yolda onu bir sağa bir sola kıvırmaca hareketleri yaparken görürsünüz, hiçbir çukura, mıcıra vs. girmez.

Bir de 3. tip sürücü vardır. İşte bu sürücünün yolda giderken ne yaptığını anlamazsınız. Her türlü engelden veya güvenliği bozucu şeylerden öyle bir uzaklaşır ki, örneğin onun girmediği çukura siz girersiniz. Çünkü O sürücünün kaçış manevrasını fark etmemişsinizdir. Çünkü O sürücü iyi bir zamanlama ile mükemmel bir plan yapmıştır ve herhangi bir tehlikeli olayın içine girmeden çok daha öncesinden gerekli hareketi/tepkiyi uygulamaya başlamıştır. Aynı zamanda bu planı uygulamadan önce de her yönüyle değerlendirmesini yapmıştır. Yani hayalet gibidir…

Görünmez olan/olmaya çalışan bu tip bir sürücü bilgiye çok daha “aç” bir şekilde yolda gider. Etrafındaki her şeyi fark etmeye çalışır. Görünen ve görünmeyenler ile ilgili sürekli kafasında planlar kurar. Yolu okumaya çalışır ve motosiklet üzerindeki her saniyeyi bilgi toplamak için kullanır. Her saniyeyi bu kadar hassas ve etkin kullanmak ancak ve ancak sadeliğin ustaca anlaşılması ve tatbikiyle mümkündür.

ORPC metodunu, motosiklet sürme üzerindeki etkileri nedeniyle seçilmiş erdemlerden doğan yeni bir alfabe olarak değerlendirebiliriz. Bu alfabeyi oluşturan erdemleri sadece motosiklet ile ilişkilendirmek haksızlık olur. Sadelik erdeminde olduğu gibi diğerlerini de motosikletten bağımsız hayatımızın diğer alanlarındaki örneklerle genişletmek mümkün.

--

--