Her vatandaş Bilim İnsanı olabilir

Emin Okutan
Viveka Blog
Published in
3 min readJan 13, 2020

Bilginin ekonomisi üzerine çalışmalar yapan Kenneth Arrow bilginin kamu varlığı olduğunu savunur. Birçok üniversite ya tamamen kamu kaynakları ile ya da kamudan aldığı ilave desteklerle bilgi üretimini sürdürülebilir hale getirebiliyor. Bilgi sonsuza kadar kopyalanabilir ve paylaşılabilir. Artık dijital olarak da saklanabiliyor ve herkesin erişimine açılabiliyor. Peki bu durumda herkesin erişimine açık olan ve ortak varlık olarak paylaşılan bilginin (sonsuz arz / sınırlı talep) değerini kaybetmesi gerekmiyor mu? Bilginin değerini canlı tutan faktör nedir ?

Bilimsel çalışmalarda, bir çalışmada öncü değer yaratmanın bilimsel topluluk tarafından ödüllendirilmesi ve öncelikli imtiyaz sağlanması ile ekonomik değer yaratılıyor. Öncü olmak referans bir çalışma ağının varlığını pekiştiriyor. Bulduğunuz hastalığa dilerseniz isminizi verebilirsiniz. Gökyüzünde keşfettiğiniz yıldızlara isim hakkı verebilirsiniz. Aynı çalışmayı keşfeden ikinci ve üçüncü kişinin elde ettiği itibar ve ödül aynı düzeyde değil. Yayınlanan bilimsel çalışma kendi kur ve ödül sistemini oluşturarak alıntı ve yayın itibarı ile daha iyi araştırma kaynakları ve ortak çalışma fırsatlarına olanak sağlıyor. Bilimsel dünyada ünlü mücadele örnekleri işte bu sebepten ortaya çıkmış (En ünlüsü DNA keşfi üzerine. Watson ve Crick gerçekten veri çaldı mı ?) O zaman üretilen bilginin değeri ve talebinde bilim insanının itibarı ve öncülük özelliklerinin önem kazandığı çıkarımını yapabiliriz.

Rosalind Franklin`e haksızlık yapıldı mı ?
İlter Cambridge`de tarihe tanıklık ederken..

Üretilen bilginin ayrıca doğrusal ve birikimsel olduğunu varsaymak çok doğru olmayabilir. Thomas Kuhn’un da altını çizdiği gibi bilgi üretimi bulunduğu toplumun kaynak paylaşımı ve itibar ekonomisinden bağımsız değil. Bu yüzden konjonktürel özelliklere sahip olabilir. Yani seçilen araştırma konuları ve referans alınan çalışmalar belirli bir dönemin varsayımlarını taşıyabilir. Tüm gerçekliğin bu şekilde doğru temsil edildiğini kabul etmek güç. Bu yüzden paradigmalar ve bilimsel çalışmalarda sıçrama dönemleri var. Bu çalışmaların bir kısmı kasıtlı olarak konjonktür dışı çalışmaların önem kazanmasından veya beklenmedik ilişkilendirmeler sonucu ortaya çıkabilir. Özellikle bilimsel çalışmadan ARGE aşamasına geçtiğinizde mevcut ekonominin talep ve önceliklerini gözetmeniz gerekebilir.

Gartner`ın ünlü hype eğrisi. Demek ki dağıtık otonom organizasyon olmamıza hala 5–10 yıl kalmış.

Demek ki bilginin mevcut değerini belirleyen üç faktör uzmanlık, saha uygulama potansiyeli ve ekonomik talep. Uzmanlık için epey veri toplamak gerekiyor. Sistemli veri toplamak rutin ve sıkıcı bir iş olabilir. Kesinlikle 2020'nin en havalı iş faaliyetlerinden biri değil. Einstein patent ofisinde memur olarak çalışıyordu. Spinoza lensler ile uğraştı. Benjamin Franklin reklam/flyer basıyordu. Her iş anlam dolu, geleceği değiştirecek veya tatmin edici olmayabilir. Yaratıcı bir göz bu verilere bakarak yeni ilişkiler, bağlar kurabilmeli. Bunu yapabilmek için geniş bir merak, okuyarak ufuk geliştirmek ve alanı iyi tanımak gerekiyor. Üçüncü göz de kurulan modeli gidip yeniden sahada doğrulama ve “kalitesini” artırmaya gayret etmeli. Bir denetçi titizliği ile test edebilmeli. Bu yüzden üretilen bilgi alan ve uygulamalar arasında elastiklik gösterebilirken, ödünç alınan bilgide alan ve uygulama sınırlamaları bulunuyor. Bilginin değeri özetlenen sistemli bir üretim sonucu ortaya çıkıyor.

Bilim üretmek bu yüzden sadece bilim insanın görevi olmayabilir. Geçtiğimiz dönem TÜBİTAK Bireysel Girişimcilik Hibe programına (BiGG) başvuranların 4’te 1’i ile çalıştık ve yaklaşık beş yıldır uygulayıcı kuruluşların yürüttüğü süreçlere aralıksız yardımcı olmaya gayret ediyoruz. Araştırma geliştirme alanında bilim insanlarının avantajı olmasına rağmen, doğrulama, içgörü geliştirme ve modelleme becerilerini doğru kavrayan herhangi bir vatandaşın da bilgi üretebileceğine şahit olduk. Üstelik üretilen bilgiyi patentleyebilir ya da ticari sır olarak saklayabilir. Yani ürettiği bilgiye değer kazandırabilir. Bazen bunu iyi pilav yapmaya benzetiyorum. Tarifini yazılı olarak yapabilirim ancak asla eşimin yaptığı gibi olmuyor. (Onun bilgisi elastik ve deneyimsel iken benimki ödünç çünkü.)

Peki “vatandaş” bilim insanında hangi özelliklerin olması gerekiyor? Veri toplayacak ve kaydedecek sabır olmalı. İçgörü geliştirecek kadar merak ve ilişkilendirme becerisi. Model geliştirebilecek eğitimli tahmin, matematik, istatistik becerisi. Tabi bu şekilde dışardan bir bilimsel topluluğa katılmak ve mensup olmak pek gerçekçi değil. Ancak bilimsel çalışmalara veri, örnek ve uygulama açısından yeni perspektifler kazandırabilirsiniz. Bilimsel topluluk dışı üretim ve gözlem paradigmaları daha iyi anlamamızı ve taze gözlerle çalışmamıza yardımcı olabilir. O yüzden çekinmeyin ve hangi yaşta olursanız olun altına imzanızı yerleştirebileceğiniz keşifler üzerinden çalışmaya başlayın!

Bu konuda ODTÜ ARGE Öğrenci kulübü ile ufak bir deneyimiz var. Bilimsel spekülasyon yapıp yüzümüz kızarmadan itibarsız sohbetler gerçekleştiriyoruz. 3. Podcast kaydımızı aldık yakında paylaşmaya başlayacağız.

--

--