ERKEN TEŞHİS HAYAT KURTARIR

Öncelikle meme sağlığı, tüm kadınlar için en önemli sağlık durumlarının başında gelmektedir. Göğüs kanseri; sadece kadınlarda değil, erkeklerde ve memeli olan tüm canlılarda görülebilmektedir fakat ülkemizde ve dünyada göğüs kanseri, akciğer kanserinden sonra en çok görülen rahatsızlıktır. 2018'deki verilere göre Dünyada 2 milyon 88 bin kişiye meme kanseri teşhisi konulmuş.

Peki bu kanser nasıl meydana gelmektedir? Önce, sizlere göğüsün yapısı hakkında bilgi vermek istiyorum. Göğüs; loblar, lobüller ve kanallar ile birbirine bağlanan haznelerden oluşur. Göğüs, ayrıca kan ve lenf damarlarını da içerir. Bu lenf damarları, “lenf düğümleri” adı verilen yapılara sebep olur. Lenf, enfeksiyon ve hastalıklarla mücadelede yardımcı olan hücreleri içerir.

Göğüs Modülü

Normalde göğüs hücreleri, düzenli bir şekilde bölünürler. Eğer hücreler gerektiğinden fazla bölünürlerse meme çevresinde kitlesel bir doku oluşumu gözlenir. Bu dokuya “tümör” diyebiliriz. Tümör denildiğinde aklımıza sadece kötü huylu olanlar gelir ama iyi huylu olanlar da bulunmaktadır. İyi huylu bir tümör vücudun diğer bölümlerine yayılmaz. Kötü huylu tümör hücreleri bölünür ve tümörün olduğu kısmın etrafına da yayılır. Göğüs kanseri memenin dışında yayılırken kanserli hücre, çoğunlukla lenf düğümlerinde bulunur. Eğer kanser; lenf bezlerine ulaşırsa malign hücreler lenfoid sistemle veya kan dolaşımı yoluyla vücudun diğer kısımlarına da yayılabilir. Bu durum, kanserin ilerlemesine sebep olabilir.

Meme kanserindeki en önemli nokta, erken teşhistir. Erken teşhis, kanserdeki tedavinin de hızlandırılması açısından çok önemlidir. Göğüs kanseri, çoğunlukla kendisini şu şekilde belli etmektedir: Koltuk altındaki lenf düğümlerinde bulunan şişlikler, el ile dokunulduğunda yumru şeklinde eline gelmektedir.

Yumru dışındaki göstergeler ise göğüs dokusunun normalden farklı ve fazla kalınlaşması, bir göğüsün diğer göğüsten boyutsal olarak farklılık göstermesi, cilt kırışıklığı veya çukurlaşma, meme başında veya etrafında döküntü de görülen durumlardandır. İlerleyen ve fark edilmeyen malign (kanserli) hücre, mamografi cihazı ile bakılarak teşhis edilebilir veya uzmanlar tarafından hastanın aile öyküsüne de bakarak karar verirler. Hastaya biyopsi uygularlar ya da bir süre gözlem altında tutarlar. Geleneksel tedavi yöntemlerinin birkaçından bahsetmek isterim:

Mamografi: Düşük dozda X ışını ile çekilen özel bir meme röntgen filmidir. Memede, muayenede belli olmayacak kadar küçük farklılıkların tespit edilmesi için kullanılır. Göğüs, 2 adet X ışını tüpü arasına yerleştirilerek görüntü alınır.

Mamografi Görüntüsü

İnce İğne Aspirasyonu: İnce iğne aspirasyon biyopsisi, memedeki kitlelerin tanı ve tedavisinde açık biyopsiye alternatif bir işlem olarak kabul görmüştür. “İğne ile hücre örneklemesi” şeklinde tanımlanan ince iğne aspirasyonu sitolojisinde tanı kriterleri, cerrahi patolojiye daha yakın olup sitolojik tetkike dayanır.

Hormoterapi: Hormonlar, vücutta kendiliğinden var olan proteinlerdir. İhtiyaç hâlinde dışarıdan da verilebilir. Hormonlar, kanser tedavisinde ilaç olarak kullanılırlar.

Meme kanseri tedavisi kapsamında cerrahi operasyonları ve kemoterapileri tamamlamış hastalara, eğer tümörleri östrojen veya progesterona duyarlı ise yapısal olarak bu hormanlara benzer ancak baskılayıcı özellikte hormon ilaçları verilir.

Yapılan bir araştırmaya göre mamografi sonucu negatif çıkan hastalarda bile meme kanseri riskinin olduğu gözlemlenmiş. Bu araştırmada 306 bin kadının 272.881’inde mamografi sonucunun negatif çıktığı gözlemlenmiş. 272 bin kadın, bir yıl gözlem altında tutulduğunda 160 kişide meme kanserinin nüksettiği belirlenmiş. Sonuç olarak negatif mamografi sonrasında bir yıl içinde meme kanseri gelişme riski %0.05 olarak bulundu. Bunun sebebi olarak ise dens meme (meme yoğunluğu) olabileceği düşünüldü.

Hastanın soyağacı da bu rahatsızlıkta çok önemlidir. Soyağacında göğüs kanseri bulunuyorsa hastada bu hastalığın olma oranı çok yüksektir ancak soyağacında bu rahatsızlık olan her kişide bu durum gözlenmemektedir. Kişinin hiçbir risk etmeni yoksa bile bu rahatsızlıkla karşılaşma şansı %12’ye yakındır.

Her kadın, belirli aralıklarda uzman hekimlere görünerek hastalığın erken önlenmesini sağlayabilir. Özellikle 40 yaşından sonra tüm kadınlar, yılda bir kez mamografik kontrol ve meme muayenesine gitmelidir. Bu hastalığı engellemek için öncelikle kendi farkındalığımızı arttırmalıyız. Göğüs kanserinin sloganı ile yazımı bitirmek isterim: ”Erken teşhis yaşatır.”.

FOTOĞRAF KAYNAKÇA

YAZI KAYNAKÇA

o V. Ozmen. Breast Cancer in the World and Turkey. Meme Sağlık Dergisi. 2008.

--

--