Baban daha iyi bir yere gitti evlat, ama geri gelecek!

Yağız Basgıcılar
ayın karanlık yüzü
2 min readMay 2, 2020

Bir çocuğum olursa onu istemeden de olsa kendi inançlarımla şekillendireceğim korkarım. Hiç olmazsa benim girdiğim çıkmazlara girmesini önlemeye çalışırım telkinlerle. Beni gözlemledikçe, sorularına benden aldığı cevapları duydukça bazı düşünceleri benimsememesi mümkün değil.

Hayatımın bu döneminde reankarnasyona inanıyorum ve bu sayede inanç sistemim bir bütünlük kazanıyor. Her şeye cevabım var mı? Elbette ki cevapsız onlarca soru var. Yine de bu görüş beni şu an tatmin ediyor. Zaman ne getirirse de merakla karşılamaya hazırım.

Bunları neden yazıyorum? Bir çocuğum olsa ve o da reankarnasyona inansa memnun olur muydum? Evet olurdum. Çünkü bu inanç, başka bir çok şeyin de kabulunu beraberinde getiriyor. Herkesin bir parçası olduğu bir tanrıdan bahsettiği gibi, bir hayatının sonunda bedenlerinden ayrılan ruhların başka hayatlarda yeni bedenlerde yeniden bir araya gelebileceğini anlatıyor. Yani aslında bir noktada çocuğumu bırakacak olmamın arkasındaki düşüncenin korkutuculuğunu ortadan kaldırıyor.

Ölüm, özellikle bir yakının, anne ve babanın, bir hayat arkadaşının ölümü herkesin hayatında bir dönüm noktası olsa gerek. Reankarnasyon hayatı bana çok ama çok uzun bir gün gibi yorumlatıyor. Yarın başka bir bedende, başka şekillerde tekrarlanacak bir gün. Bu da ölüm fikrini daha çekilir kılıyor. Ölümden korkmadığını söylemek kolay tabi. Ama toprağa gömülen ve ebediyete gittiği söylenen birinin farklı bir zaman ve yerde yeniden vücuda geleceğine inanmak çok zor.

Bilim ölümden sonrasını açıklayamıyor. Dinler bilimle ters düşmeleri gerekiyormuş gibi yorumlandıklarından, dinsel açıklamalar da bilimsel düşünce taraftarlarını tatmin etmiyor. Ama dindar insanlar dahi vaat edilen onca şeye rağmen bu dünyadan kopup bir bilinmeze gitmek istemiyor.

Ölen birinin ardından onun daha iyi bir yerde olduğunu söyleriz. Yakınını kaybedenler, giden kişinin onlara rehberlik ettiğini söyler, ondan mesajlar aldıklarını hissederler. Bunlar gerçek de olabilir zihnin oyunları da. Çok da önemli değil. Ne de olsa hayatı bir dolu yanılsamayla yaşıyoruz. Beynimiz hayatımızı kolaylaştırmak ve daha önemli işlere alan ayırabilmek için kısayollar arıyor sürekli. Bu sebeple bazen, hatta çoğu zaman yanlış varsayımlarla da olsa en pratik şekilde yorumluyoruz olayları ve hayatın devam edebilmesini de bu sağlıyor.

Burada tek vurgulamak istediğim, inançları ne olursa olsun insanlar zor şartlar altında yeri gelince dinlerine kulaklarını kapatıyor ve kendilerine huzur verecek düşüncelere sarılabiliyor. Hayatı kolaylaştırdığı, onun akıcılığını sağladığı ve insana huzur verdiği sürece her inanç çok değerlidir.

Çocuğum olursa diye başlamıştım öyle bitireyim. Çocuğumun neye inanacağı ve hayatı hangi araçlarla algılayacağına elimden geldiğince az etki etmeye çalışacağım. Ama babasının gideceği yerin aslında sadece gözle görülmediğini ve başka hayatlarda başka rollerde yeniden karşılaşacaklarına inanması hayatı daha çekilebilir ve anlamlı kılabilir belki.

Daha fazlası için takip et.

--

--