Basımdan Yeni Çıkan Kitaplar: Japon Klasikleri

Son dönemde popüler olan Japon klasiklerini denediniz mi? Eğer denemediyseniz veya denemek istiyorsanız fakat fikriniz yoksa size biraz yardımcı olabilirim.

Zeynepsudebek🪼
Yazı Rehberi
5 min readMay 13, 2023

--

İthaki yayınlarının kısa süre önce çıkarmaya başladığı Japon klasikleri daha yirmi altı kitaptan oluşmasına rağmen pek çok insan tarafından severek okunuyor. Severek okuyan gruba ben de dahilim fakat daha önce hiç okumamış olan insanların fazla önyargıyla yaklaştığını görüyorum. Bu sebeple bugün tabiri caizse A1 Japon Klasiklerini objektif olarak anlatmaya çalışacağım.

Temelde bakacak olursak Japon klasikleri öyle aman aman kitaplar değil. Baştan söylüyorum çünkü okuyan insanların bir kısmı için yetersiz geliyor.

Durumun sebebine genel olarak bakacak olursak;

1. İlk dikkatimi çeken durum kitapların yavaş olarak ilerlemesi. Heyecanlı olaylarda bile kitaplar sizi içine çekip oradan oraya sürüklemiyor. Merak unsuru barındırıyor dahi olsa olayların kurgu olduğunun ciddi şekilde bilincinde oluyorsunuz.

2.Bir diğer sebebi de kitaplarının çoğunun durum öyküsüne göre yazılmış olması. Okuduğum ilk kitaptan itibaren büyük bir Sait Faik enerjisi aldım. Anlatılmak istenen kısmı asla sonda bulamıyoruz. Hikayenin içinden kendimiz çekip almak zorundayız. Kitapların sonları açık uçlu bırakılmış. Sayfalarca okuyup sonunun okuyucuya bırakılması herkesin sevebileceği bir durum değil. Bunun yanı sıra Rus edebiyatıyla da fazlaca bağdaştırdım. Çoğunun savaş döneminde yazılmış olması da büyük bir etken. Karakterlerin hepsi Raskolnikov karakterinden türemiş gibi. Umutsuz olarak yazılmış karakterlerin durum öyküsüyle harmanlanması bir yerden sonra sıkıcı olabiliyor.

3. Kimisine göre gereksiz ayrıntılarda boğuluyor olmamız. Aslında benim okuduğum kitapta aradığım kısımlardan biri ayrıntı vererek olayları daha gerçekçi hale getirmesidir. Fakat yorumlara baktığımda çoğu insanın bu durumdan sıkıldığını gördüm. Örneğin neredeyse hiçbir zaman ağaç, kuş, böcek ve kıyafet kelimeleri kullanılmıyor. İllaki ağacın türü, kuşun cinsi, böceğin özellikleri ve kıyafetin kumaşı, duruşu, rengi yazılıyor. Buradaki asıl amacın düz anlatımı engelleyip derinlik oluşturmak olduğunu açıkça anlıyorsunuz. Ama yukarıda yazdıklarımla birleşince gereksiz uzatılmış dedirtebiliyor.

4.En son olarak dikkatimi çeken husus ise mitolojik ögeleri. Her ne kadar başka ülkelerin klasikleri Türkiye’de fazlaca okunuyor ve seviliyor olsa da okuduğumuz çoğu eser mitolojiden uzak. Japon klasiklerinde ise günlük hikayelerde bile olağanüstülük bir yerlerden bir anda çıkabiliyor. Klasik kitap beklentisiyle alınan kitaplar oldukları için sanırım beklenen hissiyat masalsı durumlarla kaybedilebiliyor.

Peki madem sevilemiyor o halde neden okuyoruz? Ben neden okuyorum? İşte asıl açıklanması gereken kısım burada.

Ben Neyi Neden Okuyorum?

1. Karmaşanın içinde boğulmuyorum. Günlük hayattan kesitler okuyormuş hissiyatına kapılıyorum .Öylesine yanından geçtiğimiz esnafla ettiğimiz beş dakikalık sohbet tadı alıyorum (tabii ki edebi şekilde).

2. Her ne kadar içeriğinden bağımsız olsa da kapak tasarımları gerçekten çok profesyonelce. İnsanı kendine çekiyor. Soft temalar üzerinde garip bir huzur seziyorum.

3. Yazarların çoğunun hayatını eserlerde bulmak mümkün. Savaş döneminin etkilerini birinci elden okuyabiliyorum. Özellikle atom bombası atıldıktan sonraki ülke yapısını merak ediyorsanız bolca malzemesi var.

4. Edebi olarak keyif alıyorum. Yukarıda dediğim gibi durum öyküsü seviyorum. Mutsuz ve karanlık olarak yazıldığı doğru fakat hayatın gerçeklerini böyle yansıttıklarına inanıyorum. İnsanların kötü şartlarda olumlu şeyler yazabileceğine inanmıyorum.

5. Yeni kültürler tanımayı seviyorum. Japon kültürü kültürümüze pek de yakın olan bir kültür değil. Elime aldığım her kitapta farklı ve yeni durumlarla karşılaşacağımı bilmek beni kitap okuma konusunda teşvik ediyor.

Okumak isteyenleriniz için aslında epeyce uzun bir liste tutmuştum. Biraz araştırma yaptıktan ve yorumlara baktıktan sonra, birazdan anlatacağım üç kitabın insanların favorisi olduğunu gördüm.

1) Yeni Bir Hamlet-Osamu Dazai

“Ben delirdim, hayalet göründü; sıradaki ne?”

Okumayan insanların bile defalarca kez duyduğu başyapıt olarak nitelendirilen Hamlet kitabının yaşanılan döneme uyarlanması. Açıkça söylemek gerekirse Hamlet’in dönüştürülebileceği en iyi versiyonu bence.

Yazarın kendisinin “tiyatromsu bir roman” olarak adlandırdığı kitap Osamu Dazai’nin biyografisini de barındırıyor. Amerika-Japonya savaşının yaşandığı dönemde yazıldığı için karakterler üzerinde savaşı yoğun şekilde hissediyoruz. Yazarın birçok kez var olan intihar girişimini de karakterlerin davranış ve düşüncelerinde görmek mümkün. Yine de orijinaline göre oldukça kalıpların yıkıldığı bir kitap.

Var olanın yerini tutmaz. Fakat Japon klasiği okumak istiyorsanız bilindik eserden başlamak oldukça avantajlı.

Edebi dile, konuya, uyarlamaya ve çeviriye bakıldığında puanım 8/10.

2) İnsanlığımı Yitirirken-Osamu Dazai

“Ben hala ,ölmeyi bile becerememiş utanmaz, aptal bir hayaletten ‘yaşayan bir cesetten’ başka bir şey değildim.”

Yazarımızın intiharından önce yazdığı son roman olduğu için okurlar tarafından tercih edildiğini düşünüyorum.

Kitapta genel olarak depresif, hiçbir işi beceremeyen, her işi eline yüzüne bulaştıran ötekileştirilmiş karakterin acılı hayatını görüyoruz.
Bir itiraf niteliğinde üç bölümden oluşan kitap yazarın kendi hissiyatını Oba Yozo karakteri üzerinden okuyucuya aktarıyor.

Kitabı okuduğumda kendimi Oblomov ve Raskolnikov karakterleriyle yürüyormuş gibi hissettim. Karakter benzerlikleri fazlaca olmasına rağmen edebi dil açısından bir o kadar da ayrışıyor. Hüzünlü ve biraz da gerçekçi eserler okumayı seviyorsanız Japon klasiklerine İnsanlığımı Yitirirken ile başlayabilirsiniz. Puanım 7/10

3) Nagasaki’nin Çanları-Takaşi Nagai

“Bilimin zaferi, vatanımın yenilgisiydi. Fizikçilerin sevinci, Japonların kederiydi. Karmaşık duygular yüreğimi yakarken atom bombasıyla kavrulan, sefil durumdaki topraklarda dolandım.”

Okuduğum eserler arasında savaşın ciddiyetini en fazla hissettiğim eser Nagasaki’nin çanlarıydı.

Eser atom bombasının şehre düştüğü günü ve devamını anlatır. Atom bombasından kurtulan başkarakterimiz çalıştığı hastaneden başlayarak çevresindeki herkesi kurtarmaya çalışır fakat pek başarılı olamaz. Yüzlerce hatta binlerce insanın ölümüne tanıklık eder. Gün gün tüm olanları not eder. İşte kitapta da yazdığı notların derlemesini okuruz.

Edebi açıdan oldukça sade bir dille yazılmış diyebilirim. Çoğu savaş kitabında olan acıtasyon kısmını göremiyoruz. Oldukça gerçekçi ve yalın Dönem kitabından istenilen her şeyi karşılıyor.

Puanım 9/10.

Yazımda son dönemde popülaritesi oldukça yüksek olan Japon klasiklerine objektif bir çerçeve çizmeye çalıştım. Günümüzde yeni çıkan neredeyse her ürün gibi Japon klasiklerinin de gereksiz abartıldığını düşünüyorum(okuduğum yirmi altı kitaptan sonra).Oldukça kaliteli eserler olduklarının farkındayım fakat kalite kavramı görecelidir. Kültürden, eserden, edebi dilden, dönemden ve geri kalan tüm unsurlardan ne beklediğinize bağlı olarak değişir.

Bana kalırsa bu kitaplarla birlikte Japonya’nın sadece deneylerden, teknolojiden, animelerden ve mangalardan ibaret olmadığı gerçeğini görüyoruz. Klasiklerle kültürüne iklimine ve tarihine ait unsurları biraz da olsa benimsedik .Mükemmel değil ama tek kelime ile ifade etsem hoş olarak adlandırabilirim .Oldukça hoş bir edebiyat. Tavsiyem küçük bir şans vermeniz.

Sağlıcakla…

Editör: Berfin Yeşilyurt

--

--