Bildiğimiz Her Şeyin Sonu

Buse Melike İtik
Yazı Rehberi
Published in
4 min readDec 5, 2022

Kendimi bildim bileli kendimi ve hayatı anlamaya çalışıyorum. Bilmek, aklımdaki korkutucu soruların cevapları olması beni rahatlatıyor. Bu yüzden her şeyi önceden bilmeye çalışıyorum. Savaşa girmeden kazanacağımı bilirsem rahatça savaşabilirim!

Ama hayat böyle işlemiyor, değil mi?

Hayat bize önden cevapları vermiyor. Hatta çalışmamıza izin bile vermiyor. Okulda o çok nefret ettiğimiz sözlüleri canı istediğinde önümüze sürüyor ve zorluğunu da kendi belirliyor.

Biz de yapmak zorunda kalıyoruz. Yoksa sıfır alırız, dersten kalırız.

Hayatta sıfır almak tehlikelidir. Bazen her şeyi elimizden alır, bazen de her şeyle beraber nefesimizi.

Peki bu sözlülerle karşılaştığımızda ne yapacağız? Nasıl hissedeceğiz? Gördüğünüz üzere ben yine bilmeye çalışıyorum. Bu yazı bile yukarıda bahsettiğim rahatlama ihtiyacımın sonucu. Ben biliyorum, bilmediğim bir tehlikeyle karşılaşmıyorum, deme çabası. Hiçbir zaman tam olarak bilemeyeceğim ama ben şansımı deniyorum.

Gencim ve çok bir şey öğrendiğimi iddia edemem ama bu sözlülere kendimce bir isim buldum: Değişim. Hayat bizim bir şeyler öğrendiğimize ya da öğrenmemiz gerektiğine kanaat getirdiğinde önümüze bu değişim kağıdını koyuyor. Hadi, diyor.

Biz de bön bön bakıyoruz kağıda çünkü hiçbir şey bilmiyoruz. Zaten bilmememiz gerekiyor.

Değişim, bildiğimiz her şeyin bittiği yerde başlar.

Çaresizliğin başladığı yerde.

Üniversite sınavında okuduğu soruyu anlamayan arkadaşlarım bu bahsettiğim hissi çok iyi anlayacaktır. Ben daha soruyu anlamamışım, cevabını nasıl bulacağım?

İşte bu noktada cevabını henüz bulamadığımız iki soruya birkaç tane daha ekleyeceğiz. Öncelikle her ne kadar değişimi sözlülere benzetsek de değişimin sözlüler gibi tek bir cevabı yoktur. Yani hayatımız alt üst olurken ve hayat bizi bir değişime sürüklerken tek bir cevap yoktur. Hayata vereceğimiz birden fazla cevap vardır ve o da bize karşılık olarak birden fazla yolla gelir.

Peki hangi yol en iyisidir ve bizim en iyi yolu seçmemiz için hangi cevabı vermemiz gerekir?

Bu soru diğer bütün soruları kollarına alıp bizi aradığımız cevaba götürüyor gibi gözükebilir. Ama bu şimdiye kadar konuştuğumuz en zor soru.

Çünkü bu sorunun bir cevabı yok.

Yok. Hayatta bizim için en iyi yolun hangisi olduğunu hiçbir zaman bilemeyiz. Eğer tepede bir yerde bize sunulan her yolun artılarını ve eksilerini tartan bir terazi olsaydı ve bize “en iyi bir yolu” sunsaydı bu yine en iyi yol olmazdı. Çünkü “en iyi” sıfatı dilimizdeki en kişisel sıfatlardan biridir. Kime, neye göre en iyi?

Birisi dünyanın en tutkulu aşkını yaşamak ister ve bu onun için hayatta karşılaşacağı en iyi yoldur. Bir başkası para ister, güç, başarı…

Her ikisi de bu yolların sadece iyi yanlarını görse gözü kapalı bu yolları seçer. Ama yukarıdaki terazi bize bu yolların zorluklarını gösterdiğinde hala zihinlerindeki “en iyi yol” aynı mı kalır? Bazıları için aynı kalırken bazıları için değişir.

İşte gördüğünüz gibi buradan bir genelleme yapamayız. Her olay, her kişi, her durum… Hepsi bir araya gelir ve o kişiye has bir olasılıklar bütününü oluşturur. Biz de hayatımızda bize has bu olasılıklardan o anki farkındalığımız, becerilerimiz ve çevre şartlarımıza göre birini seçeriz. Bazen bizi bugün en çok istediğimiz yere getirecek ihtimali seçeriz. Bazen de yarın bizi en çok istediğimiz yere getirecek yolda yürürüz. Bazen de geçmişten üzerimize yük binen öğrenilmişler bizim yerimize seçim yapar. Hiçbir zamanda istemediğimiz ve seçmeyeceğimiz bir yol yoktur. Ama isteğe sadece “gerçekleştiğini görme arzusu” diye bakarsak ölüme bir parantez açabiliriz. Belki o hiçbir zamanda istemediğimiz genellemesini bozan bir istisna olabilir.

Peki neden ölüm dışında hiçbir zaman istemeyeceğimiz bir yol yoktur? Yani bir yolu seçtikten sonra ölene kadar bu yolun bize getirdiği yollardan hiçbirini ve hiçbir anını sevmeyeceğimiz bir ihtimal yok mudur?

Bence yoktur. Bir bilim insanı olmadığım ve araştırmalara göre değil de kendi tecrübelerime göre konuştuğum için “bence” kelimesini kullanma özgürlüğüne sahibim. Ben de bunu kullanarak hayır, diyorum. Bence insan hayatı romantize etmeyi sever. Zaten hayattan ne kadar zevk alırsak ve dünyayı ne kadar pembe gözlüklerle görebilirsek o kadar mutlu oluruz. Bu yüzden en üzücü, en kötü ihtimallerden doğan yollarda bile insan mutlu olacak, ona doğru ya da “iyi” gelen birkaç sonuçla karşılaşır.

O zaman çok üzülmüştüm ama şimdi dönüp baktığımda “İyi ki olmuş!” diyorum.

İşte ben de bu yazıyı önümde sözlü kağıdına yazıyorum. Aklımda doğru olacağını düşündüğüm birkaç cevap var ama tek bir cümle ya da sayı bu soruyu cevaplamaya yetmez. Benim uzun bir paragraf yazmam lazım. Bu yüzden de bu paragraf birden fazla cevabı barındıracak. Doğru cevaplar toplamı ne bilmiyorum. Ama yazacağım. Muhtemelen yazarken öğreneceğim.

Zor bir soru, uzun zamandır bu alanda bu kadar zor bir soruyla karşılaşmamıştım. Hoca bana kıl olmuş da bilemeyeceğim bir soru sormuş gibi hissediyorum. Ama hocanın o kadar öğrencisi var ki onlar arasından bana kıl olacak hali vakti olacağını da sanmıyorum!

Bildiğim her şeyin sonundayım. Yeni şeyler bilmek için bu cevabı bulmaya çalışacağım. Değişeceğim. Geçmişteki Buse’nin bildikleri bugüne yetmeyecek. Ben de önce bugüne sonra da yarına yetecek bir Buse’ye dönüşeceğim.

Bakalım bu yabancı Buse, bu yabancı yollardan nereye gidecek?

Bildiklerinizin sonu geldiğinde size eşlik edecek bir şarkı:

“Hayatım bir fırsattı yaşadım,
Ben içindeyim bu işin yıllar oldu ve hiçbiri seçim değil,
Bu bi’ büyük oyun bana yaşarım kaderi (yaşarım kaderi)
(Yaşarım kaderi, yaşarım kaderi)
Yaşarım kaderi..”

--

--