Bir Vicdan ve Arayış Hikayesi: Ölümsüz Kardeşin Gözleri

Nur
Yazı Rehberi
Published in
3 min readFeb 28, 2023

Hiç günaha bulaşmamak mümkün müdür? Ya da başkalarının yazgısına müdahale etmeden yaşamak? Yaptığımız bütün eylemler başkalarının hayatlarına öyle ya da böyle bir şekilde dokunmaz mı ki?

Photo by Peter Herrmann on Unsplash

Her şey ülkesinde çıkan bir iç savaşta kralın öykümüzün ana karakteri Virata’ya komutanlık vermesiyle başlar. Virata, başarılı bir şekilde isyanı bastır. Bastırır lakin öldürdüğü kişilerin arasından geçerken o an hayatı boyunca unutamayacağı bir bakışla karşılaşır; öldürdüğü ağabeyinin, Virata’nın içine işleyen ölü, donuk ve suçlayıcı bakışları… Öyle bakışlardır ki bunlar; karşılaştığı üç insanda daha görmesiyle hayatının akışının değişmesine ve hayatı boyunca daha edineceği üç lakabını (Adalet Pınarı, Öğüt Tarlası, Yalnız Yıldız) almasına sebep olacaktır.

Kral savaştan sonra ona başarısının ödülü olarak bütün ordularının başına geçebileceğini söylese de Virata, öldürdüğü ağabeyinden ve işlediği günahtan dolayı bunu kabul etmeye yanaşmaz ve ancak krallığın baş yargıcı olmayı kabul eder. Bir süre -ona göre- gerçekleri göz önünde tutarak adaletle hüküm verdiğini düşünür. İdam cezası vermemesine rağmen bir suçu başka bir suçla cezalandırır; ta ki karşısına yıllar önce gördüğü bakışlar tekrar çıkana kadar. Bir adamın gözlerinde gördüğü öfke dolu, kalbini delip geçen bu bakışlar ve verdiği dehşetle kararını sorgulaması Virata’yı şüpheye düşürür.

“Neyin gerçek, neyin yanlış olduğunu öyle uzaktan, insanların sana anlattıklarına bakarak nasıl bilebilirsin ki?”

İşlediği suçlara karşılık onu başka bir suçla cezalandıran Virata’nın yine istemediği olmuş, günaha bulaşmış ve aslında gerçeklerin hangi taraftan baktığına göre, kime yarar sağlayacağına göre değişebilir olduğunu unutmuştur.

Burada, zamanın derinliklerinde insanlar var, verdiğim hüküm nedeniyle acı çeken insanlar var, nasıl acı çektiklerini ve bir suçun asla başka bir suçla cezalandırılamayacağını ben şimdi anlıyorum.

Sandığı ve sanıldığı gibi adil olup olmadığını görmek ve vicdanını rahatlatmak için bir aylığına suçluyla anlaşır ve yer değiştirirler. Bir ayın sonunda Virata görür ki bir suç başka bir suçla cezalandırılamaz, Tanrı’nın verdiği canı ancak o alabilir ve bir insanın yazgısına ancak O müdahale edebilir. Bir insanın adalet sağlamak amacıyla bile olsa başka bir insanın kaderine müdahalesi onun ellerini geri dönülmez bir şekilde günaha bulaştırır.

İnsan yaşamadığı bir olay hakkında empati yaparak konuşabilir, yıllar boyu böyle söylendi bize. Lakin yaşamadığı bir olay hakkında, çekmediği bir acının üstüne yargıda bulunabilmesi, onun aslında en özünde kibrini ve haksızlık yaptığını; sahip olduğunu düşündüğü adaletten ve düşünceden ne kadar uzak olduğunu gösterir.

Virata da bu bir ayın sonunda tam olarak böyle düşünür ve yargıçlık görevinden azlini isteyerek evinde günahsız bir yaşam sürmek amacıyla kendini Tanrı yoluna adar. Yalnızca evine gelip ondan yardım isteyen insanlara öğüt verip kimsenin yazgısına müdahalede bulunmadığını; kendisinin ve evinin günahtan uzak olduğunu düşünür. Ta ki oğullarının dediklerini yapmadığı için kırbaçla cezalandırdığı kölenin gözlerinde, 2. kez gördüğü tek bir bakış; yıllar önceki ölü ağabeyinin bakışları ve verdiği kararla hayatı yeni bir akışa girer.

Yıllardır süren geleneklerden ve miraslardan kalan insanların, en kaba tabiriyle kölelerin hayatına sahip olmanın ne büyük bir yükümlülük ve günah getirdiğini fark eder. Kölelerine emir vermekle günaha girmek istemez ve bu düzene ayak uydurmak yerine kendini herkesten soyutlayarak bir ormanda yaşamaya başlar.

Ama unuttuğu bir şey vardır: Eylemsizlik de bir eylemdir. Ve bu yaptığıyla haberi olmadan halkına örnek olan Virata, istemeden de olsa bu yaptığıyla yine ölümlere sebep olur. Ve anlar ki -yalnızca hizmet eden- iradesini başkalarının eline veren ve sorgulamadan işini yapan kişi özgürdür.

“Yalnızca hizmet eden ve hiç sorgulamadan kendisini iradesine bırakan kişi kurtulabilir günahtan ve geri verir Tanrı’ya bu günahı.”

Başkalarının yazgısına müdahale ederse günaha bulaşmış olduğunu düşünür böylece Virata.

Virata’nın bu dedikleriyle ve vardığı sonuçla bakabileceğimiz bir başka taraf ise günaha bulaşmamak için sorumluluktan kaçmasıdır. Kendi özgür iradesiyle verdiği kararların sorumlulukları. Yaptığı eylemlerin sonuçlarının yükümlülüğünü almak istemediği için, hizmet eden olmak gerekliliğini savunur. Bir bakıma haklı olabilir fakat hayatta sürekli sorumluluklardan kaçarak en fazla nereye kadar sürdürebiliriz bu durumu?

Editör: Sinem Karakuş

--

--

Nur
Yazı Rehberi

Müziği kısar mısınız, düşüncelerimi duyamıyorum