Daha Hızlı Yazmanın Püf Noktaları

Kitabınızı bir F1 arabasının hızıyla yazıp yayınlamak istiyorsanız bu noktalara dikkat edin.

Pozan
Yazı Rehberi
5 min readMay 6, 2024

--

Photo by Pietro Mattia on Unsplash

Yazarken hızlı olmanın önemini hepimiz biliyoruz. Yaşadığımız modern dünyada hız ihtiyacı her şeye sirayet etmiş durumda. Metrolar hızlı, arabalar hızlı, içerikler hızlı ve insanlarsa bazen hızlı. Canlılar olarak her zaman hızlı olamasak da bizim yaptığımız ya da bizim için yapılan şeyler hızlı olmak zorunda.

Yazmanın da artık şu vakitte eskilerdeki gibi yavaş olamayacağı kanaatindeyim. Evet hepimiz bir şiiri için altı ay çalışan, bir kitabı seksen yılda tamamlayan yazarlar tanıdık, okuduk ama eğri oturup doğru konuşalım, şu vakitte öyle bir şey mümkün mü? Yazarlığı yalnızca hobi olarak sürdürüyor olsanız bile seksen yılın sonunda çıkardığınız kitap bir anlam ifade etmeyecektir.

Klasik kitap yazarlarının eserlerine zamanında o kadar vakit harcamış olması bize güzel geliyor. “Güzel kitap olacak tabi yazar yirmi yılda yazmış,” diyorsunuz kitabı övdüğünüz sırada. Günümüzde bunu yapan bir yazar yok çünkü olamaz, öyle bir yazar var olamaz.

Var olamaz derken kastettiğim uzun bir süre var olamaz. Başta dediğim gibi, hızlı bir dünyadayız. Siz şu zamanda yaşayan bir yazar olarak on yılda-on beş yılda yazdığınız kitabı yayınlasanız bile iki ay sonra adınız silinir. Hızlı olmak ve hızlı olurken iyi olmak lazım artık.

Ben hız konusundan dem vurduğumda belli başlı tipler ne olursa olsun türemeyi başarıyor. Issız arazi ortasında konuşuyor bile olsam ya toprak altından çıkıp ya gökten düşüp aynı cümleleri tekrarlayabiliyor.

Hızlı yazıp kötü yazmaktansa iyi yazıp yavaş yazmak daha iyi değil mi?” Genel olarak bu söylem üzerinde durabileceğimize inanıyorum. Öncelikle benim hızlı yazmak derken kastettiğimin ne olduğunu ortaya düzgünce sermemiz lazım. Ben hızdan bahsederken herkesten hızlı olmak, insanların gıpta edeceği bir süratle üretmekten bahsetmiyorum. Kişinin kendi potansiyeli içerisinde ulaşabileceği en yüksek hızdan bahsediyorum. Öteki türlüsü bir hayal olurdu zaten.

Çıkabileceğiniz en yüksek hızla yazmalısınız ki sürekli yazın, hep yazın. Hep yazarsanız yazmanın yararlarını tam anlamıyla içinizde hissedebilirsiniz. Yazmanın başka hiçbir şey getirmese bile ruha şifa getirdiğini biliyoruz. En azından hızlı yazarsanız ruhunuz daha hızlı şifalanır.

Hızlı yazıp iyi yazmak da mümkün. Hızlı yazmak öğrenilebilen bir şey, bir alışkanlık gibi.

Ben de size yazma hızınızı arttıracak iki tüyo ile geldim. Bu tüyoları kullanırsanız ya da kullanmayı denerseniz yazma kalitenizde gözle görülür ölçülerde artış gözlemlenebilecektir.

Dilerseniz ne olduklarına gelin hep beraber bakalım.

— Yazmadan Önce Düşünmek

Yazarlar olarak ne yazacağımızı ekranın önüne geçtiğimizde düşünüyoruz. Bu da bize ciddi miktarda zaman kaybettiriyor. Bu süreci ekran başında yapmaya mecbur değiliz. Ekran başına oturduğumuz gibi ne yapmamız gerektiğini bilir halde olabiliriz. Bunun için yapmamız gereken şeyse yazmadan önce ne yazacağımızı biliyor olmak.

Günlük hayatta düşünmeniz gereken, boş olduğunuz vakitler elbet vardır. Ben hep doluyum hep meşgulüm, asla boş vaktim yok diyen insanların da boş vakti vardır çünkü bahsettiğim boş vakit bir hafta sonu pikniğe gidip gün batımını izlerken renkli piknik örtüsü üzerinde meyveli soda yudumlamanızı gerektirecek olan boş vakit değil.

Bir yere giderken otobüs beklediğiniz esnada düşünün, otobüste düşünün (ki otobüste düşünmek sandığınızdan çok daha verimli bir aktivite olacaktır.) Lavabolar ve duşlar da düşünmek için harika mekanlardır. Duşta hayatı genel olarak düşünmek daha filmvari ve daha karizmatik olabilir ama yazacaklarınızı da düşünün.

Böylelikle ne yazacağınızı bilerek bilgisayar başına oturursunuz. “Konuyu bilmek önemli değil konuyu çok iyi bilsem de ben yazamıyorum,” diyenler için de harika bir tavsiyem var. Önceki tavsiyemle aynı. Ne yazacağınızı düşünün.

Evet, yazacaklarınızı cümle cümle düşünün. Oturup baştan sona ne yazacağınızı tahayyül edin demiyorum.

Medium üzerinden ilerleyecek olursak yazınızı bir çerçeve olarak düşünmenizi tavsiye edebilirim. Başında ne olacağını ve sonunda ne olacağını az buçuk çözerseniz zaten orta kısmı yazarken halledersiniz. Giriş cümlesi hem kurgu dışı yazılarda hem de kurgu yazılarda oldukça önemli.

Kurgular için konuşacak olursak ben neyi nasıl yazacağımı günün her anında düşünüyorum. Uyanırken, yemek yerken, otobüsteyken neyi nasıl yazacağımı düşünüyorum. Böylece ekran başında vakit kaybetmeden oturduğum gibi yazıyorum.

— Paylaşmak İstediğiniz Şeyi Yazmak

İnsan sevdiği işi yapmalı felsefesinden yola çıkarak sizlere ‘sevdiğiniz şeyi yazın’ demek de mümkün ama ben burada onu kast etmiyorum. Eğer hızlı yazmak istiyorsanız bir an önce paylaşmak istediğiniz şeyi yazmalısınız. Zaten yazmanın kendisini seviyoruz fakat yazdığınız metni paylaşmak için ayrı bir sabırsızlık duyuyorsanız o zaman daha da hızlı yazarsanız.

İnsanın sevdiği şeyi yazmasıyla paylaşmak istediği şeyi yazması arasında fark var. Paylaşmayı düşünmeden sevdiği bir yazı da kaleme alıyor olabilir insan. Yazar, nasıl olsa kimseye göstermeyeceği için yavaşlıkla yapar ve yıllar yıllar geçmesine rağmen o metin ortaya çıkmaz. Kimseye gösterilmeyecekse bile ben hızlı yazmanın tarafındayım.

İnsanın zihni ufak bir evren gibi. Sürekli genişliyor, evreniniz genişledikçe siz de yeni gezegenler buluyorsunuz. O gezegenleri, yıldızları keşfetmek lazım. Özellikle tek bir metne bağlanırsanız ve de o metni paylaşmayı düşünmezseniz yeterince hızlı yazmanız mümkün olmaz.

Bunu yapmak bir zorunlulukmuş gibi aktarıyorsam özür dilerim, ben sadece tavsiyemi aktarmaya çalışıyorum. Bir metni yazarken hızlı davranmanızı tavsiye ediyorum çünkü onu bitirmeye yakın aklınıza başka bir hikaye gelecek. Her bir ucun bir sonrakine düğümlü olduğu mendillerden bir kuyruk gibi düşünün bunu. Siz yazdıkça devamı gelecek.

Şimdi biri gelip bana hayatında tek bir kitap yazmış olan yazarları gösterebilir ama bir derdi anlatmak için yazmakla yazmayı dert edinmiş olmak arasında fark var. Bu yazıyı yazmayı dert edinenlere yazıyorum ben. Eğer bir derdiniz varsa ve onu aktarmak için yazıyı tercih ettiyseniz… O zaman da hızlı yazmanız lazım ki? Ortada bir dert varsa o ivedilikle anlatılmalı. Hızlı dünya dedik, modern zamanlar dedik, tüketim toplumu dedik. Siz bir derdinizi anlatana kadar yavaş kalırsanız ortada ne dert kalır ne de siz.

Sonuç

Daha hızlı yazmanın başka püf noktaları da var tabi. Mesela daha analog bir tavsiye olarak ‘hızlı klavye kullanmayı öğrenmek’ gibi öneriler de yapılabilir ama ben bu yazıda gerek duymadım.

O maddeyi eklesem de söyleyeceğim şey aynı olurdu. Klavyeyi hızlı kullanmak da sürekli yazmak sayesinde olabilen bir şey. Alışma meselesi, tıpkı diğer her şeyde olduğu gibi. Yazmaya alışırsanız gerisi gelir, başka hikayeler de bulursunuz başka içerik fikirleri de.

İşin araştırma kısmı sizi yazmaktan alı koyuyorsa yazmaya başlamadan evvel yazmanızın bölünmesine müsaade etmeyecek kadar çok araştırın ki oturduğunuz vakit tek endişeniz yazıp tamamlamak olsun. Ben pek fazla araştırma gerektiren yazılar yazmadığım için tek yapmam gereken ekran başına oturmak oluyor. Oturuyorum ve bir noktada yazı tamamlanmış oluyor.

Başka püf noktalar arıyorsanız sonraki yazılarımı beklemeye devam edin. Tüm püf noktaları açıklaması uzun süreceği için onları ufak parçalar haline böldüm, sizlerle de öyle ufak parçalar halinde paylaşmayı düşünüyorum.

Aslında tüm bu tavsiyelerin altında tek bir gerçek yatıyor ama biz yine de burada klavye dövmeye devam ediyoruz.

Çok bariz tek bir gerçek: Yazarsın, yazarsın.

Sonraki yazılarda görüşürüz.

Görüşeceğiz de…

Editör: Sinem Karakuş

--

--

Pozan
Yazı Rehberi

Kafamın içinde altınlar var ama çıkmaları için italyan bir tesisatçının aparkat atması gerekiyor.