Şatonun içinde bir yolculuğa çıkıyoruz!

Dipnot: Şato Dergi

Karanlıktan Korkmayanların Dergisi

Yazı Rehberi
Yazı Rehberi

--

Herkese merhaba! Dipnot serimiz kaldığı yerden devam ediyor! Bu seferki konuğumuz korku edebiyatı, gerilim ve fantastik türünde eserlere yer veren Şato Dergi! Derginin hikayesini, Türkiye’de korku edebiyatının gelişimini ve çok daha fazlasını konuştuk. Hazırsanız hızlıca sorularımıza geçelim!

— Şato Dergi’nin kuruluşundan bahsederek başlamak istiyoruz. Şato’yu inşa ederken nasıl bir düşünceyle yola çıktınız, motivasyonunuz neydi?

Şato, ihtiyaçtan inşaa edildi, desem abartmış olmam. İhtiyaç diyorum çünkü ülkemizde korku türündeki farklı disiplinleri bir araya getiren ne matbu ne de dijital bir dergi maalesef yok.

Bu türlerde yazan, çizen, çekim yapan; birçok yazar, çizer ve sanatçı varken üretilen eserleri kitlesine ulaştıracak bir kanalın olmaması beni hep üzmüştür. Önceleri elbette bu konuda adımlar atılmış, yayınlar yapılmış, projeler üretilmiş olsa da maalesef uzun soluklu olamamışlar. Ülkemizde benim gibi iflah olmaz korku tutkunlarının varlığına ve ürettiklerine rağmen hak ettikleri değeri görememeleri gerçekten çok can sıkıcı. Mesela öykülerimizi okurla buluşturmak için illa ki kitap mı çıkarmalıyız? Hele de korku türü yayınevleri tarafından pek kabul gören bir tür de değilken…

Bir gün yine bir korku öyküm bir dergiden ‘türünden’ ötürü veto yiyince canıma tak etti ve bir anda ‘o’ dergiyi ben çıkarmalıyım, dedim.

İşte Şato, bu can sıkıcı nedenlerin büyük etkisi ile kurulmuş; dergide yer alan her eser sahibinin kendi kitlesini oluşturmasına olanak sağlayan, korkuseverleri bir çatı altında toplamayı amaçlayarak kurulan bir dergidir.

— Türkiye’de fantastik, korku ve gerilime odaklanan sayılı dergilerden birisisiniz. Daha çok korku edebiyatına odaklandığınızı görüyoruz sayılarınızda. Bu açıdan Şato Dergi’yi hayata geçirirken yaşadığınız zorluklar ve engeller neler oldu?

Açıkçası dergimiz düşünce aşamasında iken bu türün tutmayacağına, yorulduğumuza değmeyeceğine ve kitlesinin az olduğuna dair birçok olumsuz yorumla yüzleştim. Hevesimi kırma noktasına varan yorumlardı bunlar. Ama korku, en güçlü duygumuz değil mi sizce de? Bize göre öyle ve biz, bu duygunun şekle soktuğu sanatsal her dokunuşa tutkunuz. Kabuslarımız, fobilerimiz, travmalarımız, acılarımız, tiksindiklerimiz, hastalıklarımız, kayıplarımız… hepsinin önünde ya da sonunda bu duyguyla yüzleşiyoruz. İşte bu nedenle korkuya olan tutkum tüm can sıkıcı yorumlara rağmen galip geldi.

Dijital deyip geçmeyin, o teknik aşamalar da beni çok zorladı. Tasarımı, web sitesi… onları da araştırarak, öğrenerek ve çevremden güvendiğim kişilerden destek alarak hallettim. Ekibi kurma aşamasında hiç zorlanmadım çünkü bu türe ilgisi olan güvendiğim yazar dostlarım ve korku yazarı hocam Faruk Başol’a dergi projemden bahsedince sağ olsunlar, mutlulukla ekibe dahil oldular.

— Şato Dergi şu an için internet ortamından ücretsiz olarak temin edebileceğimiz bir dergi şeklinde. İlerleyen süreçlerde bu sisteminizi değiştirmeyi ya da basılı olarak dergi çıkarmayı planlıyor musunuz? Gelecekte Şato Dergi’yi neler bekliyor?

Bu soru bize okurlarımızdan da çok geliyor. Biz herhangi bir yayınevine ve bir kuruma bağlı olmayan, bağımsız, Şato için tamamen gönüllülükle emek veren bir ekibiz. Bu nedenle de herkesin dergimize ulaşmasının kolay olduğu dijital yayını tercih ettik. Dergimiz bu yüzden de ücretsiz. Matbuya dönersek işin rengi değişecek diye bir kaygım var, dürüst olmak gerekirse. Ticari kaygı; yaratıcılığımızı, özgürlüğümüzü kısıtlar diye düşünüyorum. Örneğin dergimizin tasarımında görsellere çok önem veriyorum ben. Matbuya dönersek bu da sekteye uğrayacak, zira işin maddi boyutu çok ürkütücü.

İlerleyen zamanda ne olur bilemiyorum ama biz dijital dergicilik yaptığımız için kendimizi çok mutlu ve özgür hissediyoruz!

— Derginizin bölümlerinin şato bölümlerinden oluştuğunu fark ettik. Bu farklı dergi tasarımı fikri nereden aklınıza geldi?

Derginin ismi için kafa patlatırken bu yola nasıl çıktığımı hatırladım: Korku ve fantastik eser üreten herkesi aynı çatı altında toplamak istiyordum ben, işte bu amaçtan yola çıkarak o çatının “korku”yu en doğru şekilde temsil edecek bir mekânın çatısı olması gerektiğini ve bu mekânın da “Şato” olabileceğini düşündüm. Sonra bu düşüncemi ekibimdeki arkadaşlarımla paylaştım, hepsi düşüncemi çok beğendi ve dergimizin ismi “Şato” olarak kararlaştırıldı.

İsim netleşince hayalimdeki derginin tasarımı için gece gündüz kafa patlatmaya başladım. Amacım içerikler kadar tasarımın da özgün olmasıydı. Tasarım konusunda da düşüncem şu oldu; madem ki bir şatomuz vardı, o halde o şato, okura sanki şatonun içinde dolaşıyormuş hissi yaratmalıydı. Dergimizin köşeleri de bu şekilde oluştu: Avlu, Merdiven, Mahzen, Misafir Salonu, Pencere, Koridor, Kütüphane, Çatı Katı, Arka Bahçe ve Posta Kutusu gibi korku ve fantastik türündeki farklı metinlerin yer aldığı içerikleri yayımladığımız köşelerimiz, yani Şato’nun alanları oluştu.

https://linktr.ee/yazirehberi

— Korku edebiyatında eserler üreten amatör yazarlar için kurgu veya kurgu dışı önereceğiniz kitaplar neler olur?

Klasiklerden önereceğimiz kurgu kitaplar sırasıyla H.P Lovecraft-Cthulhu’nun Çağrısı, Bram Stoker-Dracula, Edgar Allan Poe- Dehşet/Ölüm temalı derleme öykü kitapları, Hüseyin Rahmi Gürpınar-Gulyabani/Cadı, Peyami Safa-Selma ve Gölgesi, Kenan Hulusi Koray- Bir Yarasa Bir Kıza Âşık kitapları diyebilirim. Bu türde yazanların klasiklerin yanında çağdaş edebiyatımızdan da mutlaka okuma yapmalarını öneriyoruz.

Çok başarılı yazarlarımız var. Çağdaş korku yazarlarının olduğu antolojileri alıp mutlaka okusunlar. Çünkü antolojilerin en büyük katkısı; kurgusunu, üslubunu beğenebileceğimiz yazarları keşfetmenize olanak sağlamaları oluyor.

Kurgu dışı kitaplara gelirsek de Noel Carroll- Korkunun Felsefesi ve Kalbin Paradoksları, Stephen King- Ölüm Dansı ve H.P Lovecraft- Doğaüstü Korku’yu önerebiliriz.

— Sizler için iyi bir korku- gerilim hikayesi nasıl olmalıdır? Bu konuda yazarlara verebileceğiniz ufak tüyolar var mıdır?

Korku türünde yazmak sanıldığının aksine gerçekten zordur. Özellikle kısa öykü ise yazılan durum daha da zorlaşır.

Korku öykülerinde temelde dikkat edilecek ilk şey, bir tehlikenin varlığını öykünün başından sonuna kadar hissettirebilmektir. Yani insanı rahatsız edecek bir olayın, durumun veya eylemin mutlaka olması gerekiyor. Belirsizliğin içinde debelenen ana ve yan karakterlerimiz, tekinsizlik hissi, kurban veya kurbanlar korku öyküsünün olmazsa olmazlarıdır… Biz öykü seçerken korku veya gerilim dozunun yüksek olmasına dikkat ediyoruz. Korku türünde bir öykü hazırlamak korkutma kaygısı taşıyorsa bu gerçekten hissediliyor ve orada bir yapaylık söz konusu oluyor. O nedenle ‘kaygıyı’ def edip inandırıcı kurgular yapılması gerekiyor.

Bir olay örgüsünün olmadığı salt korku unsuruna yer verilmiş kurgular için; okuru korkutmadığı gibi ortaya sadece anlaşılmayan bir metnin çıktığı kurgulardır, diyebiliriz.

Yani amaç okuru korkutmak değil, tehlikeyi okura hissettirebilmektir.

Yazı Rehberi olarak hem yazarlara hem de yazarların oluşumlarına, dergilere ve topluluklara mikrofon uzatmaya devam edeceğiz.

Şato Dergi kurucusu ve genel yayın yönetmeni sevgili Defne Karadağ’a davetimizi kabul ettiği için çok teşekkür ederiz!

Bir sonraki Dipnot röportajında görüşmek üzere!

Bize Ulaşın!
Mail: info@yazirehberi.com / medium@yazirehberi.com

--

--