Duvara Vuran Gölge

Fidan Khanzade
Yazı Rehberi
Published in
3 min readSep 2, 2022

Gıcırdayan bir demir sesi…

Karanlık bir gecede tüm sessizliği yarıp geçen tek bir ses vardı. Boş bir şekilde sallanan salıncak her hareketinde ses çıkarıyordu. Ara sıra hafif bir rüzgâr esiyor, salıncak biraz daha sallanıyor ve böylece gıcırtı ile rüzgârın uğultusu birbirine eşlik ediyordu. Birisi es kaza dışarı çıksa bu ortam onu korkutabilirdi.

Belki de tüm bunlar lehimeydi. Beni insanlardan saklayan belki de bu ortamın kendisiydi. Kaçmadan huzurlu birkaç dakika geçirmek için mükemmel bir zamandı. Saklanmaktan, kendimi belli etmemek için çabalamaktan, en ufak şey için bile saatlerce düşünmekten yorulmuştum.

Bu çabalarım artık boşuna olmalıydı. Yine de vazgeçemiyordum. Yakalanma korkusu ruhuma öyle bir işlemişti ki kendimi alıkoyamıyordum. Can çıkar da huy çıkmaz, derler ya, ondan olsa gerek. Ruhuma o gecenin korkusu sinmiş olmalıydı. O gece yaşadıklarım ruhumda silinmez bir iz koymuş olmalıydı. Çünkü kaçışlarım, içimdeki o karşı konulamaz saklanma arzusu tam da o günden sonra başlamıştı. Aslında gerçekten saklanmam gereken ancak başarısız olduğum o günden…

O güne ait hatıralarım hala canlı gibiydi, benim aksime. Uzaklaştırma kararı için mahkemeye başvuralı bir hafta ya var ya yoktu. Evin kilidini değiştireli ise epey oluyordu. Yine de içimdeki endişe tamamen yok olmamıştı çünkü kocam hala serbestti. Aldığım darp raporu bile yeterli olmamıştı tutuklanması için.

Bunca sene dayanmama itiraz ediyorlardı. Ailemin baskılarına, tanıdıklarımın laflarına, çevremdekilerin tavırlarına boyun eğip sustuğum için beni suçlayıp inanmadıklarını söylüyorlardı. Haklılar… Ben de bunun için kendimi suçluyordum. Annemin, kocandır, evinin direğidir, deyişine, tanıdıklarımın, sabret biraz düzelir, herkes hata yapar, diyerek beni kandırışına, çevredekilerin, hiç öyle birine benzemiyor, kesin sen bir şey yapmışsındır, laflarına inanışıma kızıyorum. Hatayı hep kendimde arayıp sustum, sabrettim ancak nafile. İşte ben ne yaptıysam kendim yaptım bu yüzden. Yine de merhamet ve adalet dileniyordum. Tüm herkese sağır olup cesaretimi toplayabildiğimde bu sefer adaletin beni dinlemeyişi kırıyor cesaretimi. Umudumu kaybetmek istemiyorum. Bu zorlu süreç bittiğinde az da olsa nefes alabileceğime inanmak istiyorum.

İşte tüm bunları düşündüğüm o anlarda kapım zorlanıyor. Zar zor bastırdığım endişem gün yüzüne çıkarken odama koşturup telefona sarılıyorum. Polisi ararken dizlerim titriyor ve ben tam ihbarı yaparken bir gürültü kopuyor. Koşarak dolaba saklanıyorum. Hızlanan kalp atışlarım ve nefesim az sonra beni ele verecekmiş gibi hissettiğimden nefesimi tutmaya çalışıyorum. Dilimde dualar mırıldanırken korkuyla olacakları bekliyorum. Dolabın arasına sıkışmış hırkam beni ele veriyor. Gözlerim kapalı olacakları beklerken dolabın kapısı açılıyor ve odanın ışığı yüzüme vuruyor.

Fazlasını anlatmak gelmiyor içimden. O korkunç dakikaları anmak istemiyorum tekrar. O yüzden hadi şimdiye dönelim. Saatlerdir oturduğum salıncakta insanlardan saklandığım dakikalara…

Karşımdaki beyaz duvara gökyüzündeki ayın cılız ışığı vuruyor. Salıncak ileri her hareket ettiğinde kendi gölgemi görüyorum. O geceden sonra kendimi ilk kez görüyordum.

Salıncak hala boştu. En azından insanların gözünde. İşte bunun için ortam oldukça korkutucuydu.

Çünkü ben bir ruhtum.

O korkunç geceden sağ çıkmayı başaramayan bir bedenin içindeki yaralı ruh…

Peki, siz söyleyin.

Benim katilim kimdi?

--

--