Gerçek ve Hayal Arasında Sıkışmak: Maladaptive Daydreaming

Hayal kurmanın da bozukluğu mu olurmuş?

Beyza🌻
Yazı Rehberi
5 min readMar 6, 2023

--

Merhaba sevgili pofidik insanlar! Başlıktan da anlayacağınız üzere bu yazıda hayal kurmanın bozukluğunu inceleceğiz. Zararsızca hayal kurmanın ve gözlerini kapatıp gerçeklikten bir nebze soyutlanmanın ne gibi bir zararı olabilir ki? Sonuçta dünya yeterince acımasız. En azından olandan kaçıp olmasını istenene odaklanalım. Hayır hayır, sadece birkaç dakika; belki bir bilemedin birkaç saat. Hatta en iyisi yataktan hiç çıkmadan kendi yarattığımız dünyada kaybolmak. En iyisi gerçeklikten kaçmak, en iyisi hayallere sığınmak…

Photo by 青 晨 on Unsplash

Umarım bu girişle size neden bozukluk dediğimizi anlatabilmişimdir. Kısacası elinizi hayale uzatmak bir bozukluk değil ancak kolunuzu kaptırıp hayallere tutsak edilirseniz burada minik bir sorun olabilir sevgili hayalperestler.

Hayal kurmaya dalmayın da yazıya devam edin diye ufak gifler serpiştireceğim, yazının sonuna kadar bu fikri saçma bulup vazgeçmeyeceğimi umarak devam ediyorum.

Peki nedir bu Maladaptive Daydreaming?

Maladaptive daydreaming, yani uyumsuz hayal kurma, kişinin dünyadan tamamen bağlarını koparıp kendini hayal dünyasına teslim etmesidir. Neden Türkçesine uyumsuz dediğimize gelirsek ilk sebebi bunun gerçek hayatta yapacağımız işleri sürekli aksatmasına sebep olması ve zaman geçtikçe sosyal bağlarımızı zayıflatmasıdır. İkinci sebep ise çok basit. Gerçek hayata uyum sağlayamadığımız için kendimize uyumlu hissettiğimiz bir ortam ararız.

Asıl bunu yaparken fark etmeden uyumdan uzaklaşırız. Uyumsuzluğa teslim olup gözümüzü gerçekliğe kapatır ve kafamızda yaratıp uyumlu hissettiğimiz o dünyaya sıkışıp kalırız.

Tamam da eğer bu bizi mutlu ediyorsa birkaç işi aksatmanın ne zararı olabilir ki?

Temelinde gerçeklikten kaçıp mutlu hissetmek olsa da bu kişiler hayata geç kaldıklarını fark ettiklerinde maalesef pek de mutlu bir deneyim yaşamıyorlar. Psikolojik bir rahatsızlık olarak değerlendirilmemesinin nedeni kişinin hayal ve gerçeği ayırt edebiliyor olması ancak bazen kurduğu hayaller öyle gerçekçi bir hal alır ki kişi hayalleriyle birlikte mutlu, kızgın ya da üzgün hisseder.

Basitçe bir hayalden bahsetmiyorum! Hatta bunu daha iyi anlamak için bir örnek üzerinden gidebiliriz.

Bu örneğimiz Marvel evrenin en mükemmel kadını olacak efendim: Karşınızda Wanda Maximoff! (Büyük, çok büyük spoiler uyarıları!)

Eğer evrene hakim değilseniz kısaca özetleyeceğim: Wanda, bir android olan hayatının aşkını kaybetmesi üzerine uyumsuz hayal kurmanın gerçek dünyasını yaratır. Küçük bir kasabayı ele geçirerek hayallerindeki gibi kurgular ve bu dünyada hayali bir android koca ve iki de çocuk yaratır.

Yarattığı bu evrende her şey mükemmeldir! Wanda nihayet mutludur, sevdikleri yanındadır, yalnız değildir. Birlikte film izler, dans eder ve mutlu bir hayat yaşarlar. Her şey olması gerektiği gibidir!

Ya da… gerçekten öyle midir?

Gerçek şu ki Wanda derin kederiyle baş etmenin sağlıksız bir yolunu bulmuştur. Tabii ki koca bir kasaba halkını rehin almanın sağlıksızlığını bir kenara bırakırsak gerçeklerden durmadan kaçar. Tüm bunların gerçek olmadığını ona söylediklerinde kabullenmez, reddeder. Dengeleyemediği duygu durumu iç dünyasına, dolayısıyla yarattığı bu küçük evrene de yansır.

Nazik olmaya, seni bu gülünç fanteziden uyandırmaya çalıştım ama gerçeğinle yüzleşmektense dağılmayı tercih ediyorsun.

Çünkü sadece Wanda için değil, bu bozukluğa sahip olan herkes için gerçek acımasızdır. Rüyalarınızda güvendeyken sizi koşulsuz sevecek insanlar oradayken tabii ki bununla yüzleşmek çok zordur.

Hepimizin başına geldi değil mi? Korkumuzun ve öfkemizin bizi ele geçirmesine izin vererek, yarattığımız sahte dünyanın sınırlarını kasten genişlettik.

İşte bu yüzden de içinde bulundukları durumun farkında olsalar bile yardım almak istemezler. Kimseye zararı olmadığını düşündükleri küçük pembe dünyadaki insanlara veda etmek vurucudur, yıkıcıdır. Saatler süren romantik hayaller bir savunma mekanizmasıdır.

“Nasıl yaptığımı bilmiyorum. Ben…ben sadece tamamen yalnız hissettiğimi hatırlıyorum. Boş hissettim. Ben sadece… sonsuz hiçlik hissettim.”

Peki bu durumda kendimizi nasıl gerçekliğe çekeriz?

Wanda’yı düşünelim, yarattığı dünyanın ilham kaynağı izlediği sitcomlardı. Bu yüzden öncelikle bizi farklı dünyalara götürecek ve sürekli gerçeklik değiştirmemize sebep olacak film veya dizilerden bir süre -en azından hayalleri kontrol altına alana kadar- kaçınmamız gerekiyor.

Aynı şekilde müzik hayal kurmamızı tetikler. Bir süre şarkı dinlerken hayallere dalmak gayet normaldir ancak saatlerinizi buna harcamak yine hiçbir yol kat edememenize sebep olur. Bunun yerine bir süre klasik müzik tercih edebilirsiniz, emin olun klasik müzik de bir o kadar eğlenceli!

Anlayacağınız dopamini biraz azaltmak gerekiyor. Siz sürekli hayal kurduğunuzda bu dopamin salgılamanıza neden olur ve bağımlılığın sebebi de budur. Gerçek hayat size olduğundan daha renksiz gelir. Zaten pespembe bir dünyanız varken dış dünyanın soluk renkleri neden ilginizi çeksin ki?

Bir süre dopamin almayı azalttığınızda daha ufak şeylerin sizi mutlu ettiğini göreceksiniz. Örneğin minik bir sosyal iletişimden bile haz alabilirsiniz çünkü dopamini azalttığınız için ters orantılı olarak beyin daha fazla dopamin reseptörü üretir. Basitçe, arkadaşınızın paketinden aldığınız birkaç çubuk kraker, tek başına yediğiniz o koca paketten daha lezzetlidir ve bunun nedeni tatlarının farklı olması değil, elinizde fazla çubuk kraker olduğu zaman bundan az zevk alacak olmanızdır.

Yani pofidik reseptörlerimiz bizi önce biraz uyarıyor “Bak, sen bu kadar fazla algılanması gereken şey verirsen ben kenara çekileceğim, hiç algılayamayacaksın tüm bunları.” diyor. Biz durmadığımızda da, reseptörleri küstürdüğümüz için mutluluğu algılayamıyoruz. Algılayamadığımız zaman daha fazla alma ihtiyacı duyuyoruz, daha fazlasıyla daha çok reseptör öldürüyoruz ve sonunda da bağımlılık dediğimiz o noktaya varıyoruz.

Unutmayın ki hayat kocaman bir hız treni gibi! Yukarı çıkmamız için öncelikle aşağıdan geliyor olmamız gerek ve ben sizde en tepeye çıkabilecek güç olduğuna eminim! Tüm bunları biraz azalttığınızda her şey daha renksiz gelebilir ama bir süre sonra renkler kendiliğinden parlayacak.

Bir sonraki yazıda görüşünceye dek, hoşça kalın!

--

--

Beyza🌻
Yazı Rehberi

Kafamdaki perileri kanatlarından tutup kavanozlarıma koyabilirsem, yazmış olacağım.