Hasta olan biriyle iletişim kurarken dikkat etmen gereken 10 şey

Ne yapmalı, nasıl yapmalı? Gelin birlikte bakalım!

Ezgi
Yazı Rehberi
4 min readApr 5, 2023

--

Photo by Paper Magazine

Ah! Söylemek istediğim sayfalar dolusu şey var. Resimde gördüğünüz gibi, içimde biriktirdiğim şeyler bir kitap bile olabilir. Lakin dünya beni duymaya hazır mı? Bilmem, benim hazır hissetmem daha önemli sanırım.

Günümüzde herkes mükemmel bir vücut, mükemmel bir cilt, altın orana sahip bir yüz ve en önemlisi mükemmel bir hayat istiyor. Mükemmel olana duyulan istek ve özlem sonucunda yaptırılan onlarca estetik operasyon, çekilen acı ve güzellik uğruna harcanan onca zaman konusundan bahsetmiyorum bile. Ne için? Neden olduğumuz hâlimizden bu kadar şikayetçiyiz ki? İlla çok ciddi bir kaza ya da hastalık ile karşı karşıya olmamız mı gerekiyor?

Doğru zaman bu mu bilmiyorum ama dediğim gibi anlatmak istediğim çok şey var. Çok ciddi bir hastalık geçirdim. Etrafımdaki birçok insan, sağ olsun; arayıp geçmiş olsun dileklerini iletti. Ancak bir kesim vardı ki hiç sormayın! Bir hasta ile nasıl konuşacağını bilmeyen dostlarım. Teselli ya da moral vermek isteyen sevgili dostlarım

İnanın, süreç ne benim için kolaydı ne de onlar için. Öncelikle belirtmek istediğim şey şu ki birisi sizden bir tavsiye istemediği sürece o ağzınızı açmayın. (Ağzınızı açmayın diyecek kadar yükseldiğim doğrudur. Çünkü, bu kulaklar “Bu dünya ne ki öbür dünyaya hazırlanmak lazım Ezgicim” lafını bile duydu). Elbette bu dünyanın geçici olduğunu biliyorum ancak hastalığımın ciddiyetini korumak ile birlikte “ölümcül” olmadığı konusunda da arkadaşlarıma bilgi vermiştim. Lakin konu çok farklı yerlere gitti mi? Gitti, a dostlar.

Hepimiz birer hasta adayıyız. Belki bir gün hasta olursunuz ya da hasta olan bir yakınınız olur. İletişim kurma konusunda tıkanmış hissedebilirsiniz. Umarım bir gün ihtiyacınız olmaz ama işte olursa diye buraya yazıyorum.

İşte yardımcı maddelerim:

  1. Hasta olan kişi, tedavi sürecinden bahsetmiyorsa siz de o konuyu açmamalısınız. O anlatmak isterse dinlemekle yükümlüsünüz. Sadece dinlemek. Yorum yap diye anlatmıyor size, paylaşmak istediği için anlatıyor. İyi bir dinleyici olmanız ilk kural.
  2. Günlük konuşma dili ile hâlini hatırını sorabilirsiniz ama acır ses tonu ile değil. “Kuzuuum, nasıl olduuuğnn?” şeklinde değil, normal ses tonunuz ile sorun. (Bir de bana kimse bir daha kuzum demesin lütfen).
  3. Bazen konuşmak bile istemiyor olabilir -ki bu çok normaldir. Siz, dışarıdan baktığınız zaman normal bir insan görebilirsiniz ama o kişi kendi ile olan iç savaşında hayatta kalmaya çalışıyor olabilir. Bilemezsiniz. Hepimizin böyle hissettiği anlar olabilir bu arada. Sadece sessizlik isteyebiliriz. “O, çok kötü hissediyor şu an; hemen yanına gidip dikkatini dağıtmalıyım” şeklinde aksiyon almanıza gerek yok. O, isterse gelir zaten. Yanında olduğunuzu hissettirmek bu kadar zor olmamalı, evet. Ben sizin yanınızdayım! Çünkü şu an tek ihtiyacınız olan şey, bu cümleyi duymak.
  4. Bazen de konuşmak istediği şeyler olabilir. Sadece dinleyerek, ona değer verdiğinizi gösterebilirsiniz. Evet, tek ana konusu hastalığı değil. Başka şeylerden de konuşabilirsiniz. Sürekli hastalığı ile ilgili Google’dan araştırdığınız (!) şeyleri denemesini ona dikte etmemelisiniz. Onun bir doktoru var ve tedavi sürecinde gerekli olan tüm tavsiyeleri ondan alıyor.
  5. Bazı günler, bu hastalık hiç bitmeyecekmiş gibi hissedecektir. Tedavi bitse bile, kontrol sürecinin hep devam edeceğini biliyor ama yine de çaresiz hissediyor olabilir. Herhangi bir yardımı kabul etmek istemiyor da olabilir. Çünkü, yardıma ihtiyacı yok. Yalnızca her zamanki, o normal günlerde olan ilginize ihtiyacı var. Hiçbir şekilde baskılamadan sadece yanında olmayı çalışın. Yormadan, yorulmadan…
  6. “Keşke” demeyin. “Keşke olmasaydı” demeyin. Her şeyin bir sebebi var, onun sınavı da bu belki. Ateşi körükleyip, hayatı bir de siz sorgulatmayın. Her şey, olması gerektiği gibi oluyor. Sitem etmeyin. Ona sarılın. Tek ihtiyacı olan şey, yüzünde acıma ifadesi görmediği bir dosttan sıcacık bir sarılma. İşte bu kadar!
  7. Normalde hediye almayan biri iseniz, bu süreçte de hediye almayın. Ekstra çabaya girip hastanın kendine olan acıma hissini körüklemeyin. Elbette hediyeler güzeldir ama “Moralini yerine getirsin diye aldım” sözü eşliğinde değil. Sonrasında “Moralim iyiydi, senin bu sözünden sonra kötü oldu” diyemiyor hasta kişi. Çünkü söylerse eğer, bu sefer de “nankör” olmakla suçlanıyor ya da “Sana da yaranılmıyor yahu” sözleri ile karşılaşıyor. Kimseye yaranmaya çalışmayın lütfen. Kimse sizden böyle bir talepte bulunmadı.
  8. Bir de kendi kendini suçlayan hasta yakını var: Kendini, yeterince hasta yakınının yanında olamamakla suçlayan. Bu hastalığı ona siz vermediniz. Kendinizi suçlamanıza gerek yok. “Keşke ben hasta olsaydım” demek teselli değil, acı çekmek ve çektirmektir. Yapmayın bunu. Benim durumum şöyleydi: Hâli hazırda pandemi varken, bir de tedavi sürecim başlamıştı. Bu nedenle de sosyal hayatıma tamamıyla ara vermem gerekiyordu. Uzaktan yardım edemezsiniz arkadaşlar. Önce bunu bir kabul edelim, sonrasında da sadece dinleyerek destek olabileceğimizi anlayabilelim.
  9. Sizin üzülmeniz, acıma ses tonu ile konuşmanız onu daha çok üzecek. Ağlamayın ve kendinizi yıpratmayın. Destek olmanız gereken biri varken şimdi sırası değil. Siz iyi olmalısınız ki ona destek olabilin. Kendinizi de ihmal etmeyin. Bu hastalık geldi ve geldiği gibi de gidecek. Gitmese bile kontrol altına alınacak. Sadece iletişim halinde olmanız yeterli olacaktır.
  10. Hasta kişiye, pozitif toksiklik yapmayınız. “Aa hadi biraz gül, aaa ama içini kararttın sen de!” diyerek destek değil köstek olursunuz. Hiçbir konuda ısrar etmemenizi “sevgiyle” tavsiye ederim. He bir de dakika başı “İyi misin?” sorularıyla boğmayın lütfen. İyiyiz, zaten kötü olsak da söylemeyiz. (Ya da ben söylememiştim, başka biri ne yapar bilemiyorum). Neyse, sıkboğaz etmezseniz daha iyi olacağız. :)

Bonus:

Bir arkadaşım, pardon, eski bir arkadaşım şöyle söylemişti:

“Afrika’da çocuklar aç! Sen hastalığını mı düşünüyorsun?”

Çok samimi bir şey söyleyeceğim:

Destek olma adı altında ACI YARIŞTIRMAYIN! Lütfen! (Bu, başlı başına bir başka günün konusu) Her insanın acı tanımının farklı bir hikayesi vardır.

Sözün özü; ne çok fazla ilgi gösterin ne de ilgisiz bırakın. Bu dengeyi sağlayabileceğinizi ümit ediyorum.

Güzel günlerin gelip geçtiği gibi, acılı günler de gelip geçiyor. Hastalıklar ile yaşamasını bilip, var olduğumuz her güne şükretmeyi hep hatırlayalım.

Not: Gayet iyiyim, geçti gitti. Her şey yolunda! Darısı başınıza! :)

Sağlıklı günlere 🥂,

Ezgi

Editör: nur

--

--

Ezgi
Yazı Rehberi

Öğrenmeyi öğrenen, kendini tanımakla meşgul, hikaye okumaktan ve yazmaktan keyif alan biri.