Hayata Karşı İsteksizlik: Languishing Sendromu

Beyza🌻
Yazı Rehberi
Published in
5 min readSep 28, 2023

Herkese merhaba pofidik insanlar! Hiç hayatın durduğunu düşündüğünüz bir döneme girdiniz mi? Zaman bir şekilde geçiyor, saat ilerliyor ve siz bir şekilde yerinizde sayıyorsunuz. Vakit ilerlese de hayat ilerlemiyor, kendiniz için koyduğunuz hedeflere ulaşmak bir kenara bazen kendinizi saatlerce hiçbir şey yapmıyorken buluyorsunuz.

Depresyonda değilsiniz, mutsuz değilsiniz. Kendinizi sorgulamaya başladığınızda hayatınızda her şeyin yolunda olduğunu fark edersiniz.

Öyleyse sorun tamamen siz misiniz?

Photo by Diogo Nunes on Unsplash

Aslında tam olarak hissettiğiniz şeyin bir adı var: Languishing!

Nedir bu Languishing?

Languishing kavramını, sosyolog Corey Keyes “Umutsuz bir hayata yol açan boşluk ve durgunluk hissi” olarak ortaya atmıştır. Hayata karşı yorgun, isteksiz ve kaybolmuş hissetmek languishing olarak tanımlanır.

Yani kısacası languishing için hayata sürekli ‘eh, meh’ diye cevap vermenin psikolojik terimi diyebiliriz.

Aslında languishing yukarıda belirttiğim gibi depresyon ya da anksiyete gibi bir psikiyatrik bozukluk değil. Hepimiz zaman zaman kendimizi bu durumun içinde bulabiliriz. Eminim bu yazıyı okuyan pofidik insanların yüzde doksanı bu hissi yaşamıştır, kalan yüzde on ise languishing yaptığını anlamayacak kadar languishing yapıyor muhtemelen.

Languishing yaptığımı nasıl anlarım?

Hehe, bu soru için harika paint çizimimle karşınızdayım.

İşte tam olarak o noktadaysanız, “Ya kötü değilim, pek iyi de değilim. Neyim ben de bilmiyorum, o arada bir yerdeyim işte.” diyorsanız languishing yapıyor olabilirsiniz. Kötü hiçbir şey yokken tatsız hissedebilir ve bir eylemi fiziksel olarak gerçekleştirmek için yeterli enerjiniz olabilir, örneğin kalkıp spor yapabilirsiniz, kitap okuyabilirsiniz ya da yemek yapabilirsiniz ama…

Şey, bu pek de içinizden gelmiyor.

Ne ara girdi bu terim hayatımıza?

Hayatımızı tehdit eden bir durumla karşı karşıyaysak “Don, savaş ya da kaç” dediğimiz bir tepki gösteririz. Karşımızdaki tehlike için üç seçeneğimiz vardır: tehlikeyle yüzleşmek, tehlikeden kaçmak ya da bir tür far görmüş tavşan olmak!

Uzun bir süre boyunca tehlikede hissettiğimiz bir dönemi tahmin edebilir misiniz? Hayır mı? Hani şu kendimizi eve kapattığımız ve maskelere sarıldığımız…

Evet, pandemi!

Uzun bir süre boyunca bu hayatta kalma tepkisini kullandık. Evde olduğumuz o süre içinde “don, savaş ve kaç” tepkisine sıkışmıştık. 2021 yılında ise pandemi bitti ve artık bu tepkiyi vermemize gerek kalmadı ancak iki yıl boyunca bu tepkiye çok alışmıştık ve normale dönmek beynimizde bazı boşluklar yarattı. İşte bu boşluk, içimizde hissettiğimiz boşluğa dönüştü ve languishing yapmaya başladık.

Peki nasıl kurtulacağız bu languishingten?

1-Hisleri Kabullenmek

Aslında sosyal medyada çokça rastladığınız kişisel gelişimcilerin “Hayatınızda memnun olduğunuz, sevdiğiniz, sizi mutlu eden şeyleri sıralayın; yazın, yorum atın ki daha çok etkileşim alabileyim! Hadi ama hayat mükemmel, depresiflikten çıkın, falan filan!” dediğinin tam aksini yapıyoruz. (Pardon, onlara büyük bir nefretim var da…hehe)

Kendinizi kötü hislerden kurtarmak için sürekli pozitifliklere odaklanmak bize sosyal medyanın öğrettiği bir şey aslında. Hayatınızdaki iyi şeyleri isimlendirmek size sadece belli bir süre iyi hissettirecektir. Örneğin memnun olduğunuz üç şeyi sayın desem bu sizin için oldukça kolay olacaktır am ofa bu sayıyı elliye çıkartırsam biraz… şey bayağı bir zorlanacaksınız.

Bu noktada tabii ki şu soruyu soracaksınız kendinize: Benim sorunum ne?

Uzatmaya çalıştığınız listeler sizi kötü hissettirecek çünkü yeni madde bulamayınca listeyi dolduramamanız yetersizlik duygunuzu tetikleyecektir.

Bu yüzden bunun tam tersini yapıyoruz! Kendinizi olumlu bir çerçeveye koyup onu pembeye -her ne kadar dünyanın en güzel rengi olsa da-boyamayın, eğer kafanızdaki bulutlar yağmur yağdırıyorsa onları kovup güneş açmaya zorlamayın. Bunun yerine yağmur yağdığını kabul edin, herkes yağmur yağar ve şimşek çakar. Yani, hislerinizi kabullenin.

2- Akışta Olmak

Psikolog Adam Grant, languishing yapmanın panzehrinin akış (flow) olduğunu söylüyor. Peki nedir bu akış gelin birlikte bakalım.

Hiç yaparken zamanın nasıl aktığını unuttuğunuz bir aktivite yaptınız mı? Hayır, saatlerinizi Netflix’e çaldırmanız ya da sosyal medyada kaydırmanızdan bahsetmiyorum. Sadece size keyif verip rahatlatan bir aktivitenin aksine sizin konstantrasyonunuzu gerektiren bir aktiviteden bahsediyorum.

İşte o aktivite, sizin akışınız!

Akış kavramını öne süren Csikszentmihalyi, şöyle açıklar:

“Bir eylemle tamamen o eylemin kendisi için meşgul olmaktır. Ego uçup gider. Zaman hızla akar. Her eylem, her hareket ve düşünce birbirini takip eder, tıpkı caz müziği çalar gibi. Tüm varlığınızla işin içine girersiniz ve becerilerinizi sonuna kadar kullanırsınız.”

Bu konuya Pixar’ın “Soul” animasyonu da değiniyor.

İşte bu aktiviteyi yaparken bölünmüş dikkatinizi bir yere toplar ve kendinizi tamamen o eyleme verirsiniz.

Örneğin ben bu blog yazısını yazarken akıştayım, tüm dikkatimi buraya veriyor ve saatlerin nasıl geçtiğini fark etmiyor- Tamam, tüm dikkatimi vermekte biraz zorlanıyorum…

Ancak bu tamamen normal! Kendinizi bulduğunuz o aktiviteye geri döndüğünüzde dikkatinizi toparlamak size biraz zor gelebilir. Önemli olan pes etmemek ve denemeye devam etmek! Emin olun, bunu aylardır yazamayan bir yazardan duyuyorsunuz. Yani mücadelenizi tamamen anlıyor, hatta yaşıyorum.

3- Küçük Kazançlar

Basitçe, yürümeyi öğrenmeden koşmaya yeltenmememiz gerekiyor aslında. Eğer hiç motivasyonumuz yoksa kendimize sürekli olarak hedeflerimizi hatırlatmak ve bu noktada motivasyonumuzu kazanamadan durmadan kendinizi zorlamak bir süre sonra tükenmişlik sendromuna yol açacaktır.

Bu yüzden önce motivasyonumuzu kazanmamız gerek!

Bunun için başarı duygunuzu etikleyecek ufak şeylerle başlayabilirsiniz. Bu küçük kazançlar kişiden kişiye değişebilir tabii ancak bir kaç örnekle vermek gerekirse kendinize bir yapılacaklar listesi hazırlamak, ertelemekten kaçınmak, ilginç bir şeyler öğrenmek, polisiye bir film izlerken davayı çözmek ve hatta ailenizle bilgi yarışması izlerken onlardan önce soruları bilmek bile başarı duygunuzu tetikleyip motivasyonunuzu arttırır!

Tamamladığınız her küçük hedef sizi biraz daha büyüğüne götürecek ama önce baştan başlamalısınız. Tüm o küçük hedeflerinizi yan yana bağladığınızda elde ettiğiniz başarı, sizi içine çeken yatağınızdan kurtarmak için bir cankurtaran görevi görecektir!

Languishing yapmak hayata sisli bir camdan bakmak gibi olsa da bulunduğunuz noktayı fark eden ve camınızı temizleyen yine siz olacaksınız.

Pofidik mavi balık Dory’nin de dediği gibi:

Hayat seni altüst ettiğinde yapman gerekeni biliyor musun? Yüzmeye devam et, yüzmeye devam et!

Bir sonraki yazıda görüşünceye dek, hoşça kalın!

Editör: Berfin Yeşilyurt

--

--

Beyza🌻
Yazı Rehberi

Kafamdaki perileri kanatlarından tutup kavanozlarıma koyabilirsem, yazmış olacağım.