İlham ve Bazı Şeyler

Bazen hayattaki en önemli şey ilhammış gibi davranıyoruz. Özellikle bir şeyler üretirken. Yazarken, çizerken, söylerken, bazen yemek yaparken bile. Peki gerçekten böyle bir şey mi ilham?

Kaan Hamalı
Yazı Rehberi
3 min readJun 16, 2023

--

Photo by Mark Timberlake on Unsplash

Her ne kadar yazıya bu sorunun cevabını net bir şekilde biliyormuş gibi giriş yapsam da ilham denen şeyin fazla kişisel bir şey olduğunu düşünüyorum. Kimisi her şeyden ilham alır, kimisi de hiç bir şeyden. Bazılarımız ilham geldikçe üretiriz, bazılarımız da ürettikçe ilham alırız. Duygular vardır sonrasında, ah o duygular. Kimimiz duyguları hissettiğimizde dolup taşarız onlarla, bazen o kadar dolup taşarız ki onlardan bir şey üretmemek imkansız hale gelir bizim için. Edebiyattan köşe bucak kaçan birisini dünyanın en iyi şairi bile yapabilir mesela duygular. Duygular garip şeylerdir, biraz da farklı.

Aşk ise diğer bütün duyguların toplamından daha garip ve farklıdır; belki bütün duyguları içinde barındırdığı için, belki de temelimiz olabilecek kadar derin ve güçlü, anlayamayacağımız kadar da anlamlı olduğu içindir. Aşkı çözenler vardır tabii ki, anlayanlar ya da çözdüğünü ve anladığını sananlar vardır. Kimin haklı kimin haksız olduğunu bilebilir miyiz peki? Sanırım bilemeyiz, bilsek aşk yok olurdu.

İlham demişken, şuan baktığım camdan gözüken ağaçta bir karga var mesela daldan dala atlayıp duruyor sürekli. Artık iki karga var. Bu iki karga bile çok şeye ilham olabilir aslında, hatta Rick & Morty’nin kargalarla ilgili olan bölümü senarist camından baktığı ağaçta gördüğü iki kargadan ilham aldı diye ortaya çıkmış olabilir mesela, kim bilir? Artık tek karga vardı aslında ama ben bunu yazmak yerine onu izlerken o da uçup gitti. Dalları boş, yapraksız o ağaç kaldı geriye sadece ama eminim ki bundan bile ilham alınıp harika şeyler çıkarılabilir ortaya.

Aşka geri dönelim ve de duygulara. Aşk öyle bir şeydir ki bazen yaşadığınızı unutursunuz, bazen de yaşadığınızı değil ölebileceğinizi unutursunuz. Hem bu kadar zıt hem de bu kadar uyumlu olabilen tek şeydir belki de aşk.

Geri kalan duygulardan çok daha farklıdır aşk, çünkü geri kalan duyguları tanımlayabiliriz çoğu zaman. Mesela ne zaman üzülürüz? Bir yakınımızı kaybettiğimizde, o sınavı geçemediğimizde, köşedeki fırının brownieleri bittiğinde üzülürüz ya da üzülebiliriz. Bu saydığım şeylere üzülmeyecek kişiler de vardır elbette ama bu önemli değil, onların da üzüldüğü ve böyle cümleye dökebilecekleri şeyler vardır çünkü.

Peki ne zaman aşık oluruz? Bu soruya cevap verebilir miyiz ki? Zamanlandırabilir miyiz aşkı? Nasıl aşık oluruz peki? Yaşamın en büyük gizemi olan bu sorunun cevabını çok uzun bir süre daha aramaya devam ederiz sanırım. Peki bunlara cevap bulamıyorsak, neden aşık olduğumuzu bulabilir miyiz? Hayır bulamayız, bu yüzden de çoğu zaman aşk zamansız gelir deriz, en beklenmeyen anlarda ve sanırım biz en çok beklenmeyen şeyleri severiz. Bu soruları uzatıp çoğaltmadan önce basitleştirip en temele indirmek istiyorum.

Aşk nedir peki?

Buna asla net bir cevap veremeyiz, belki de bu yüzden yaşadıkça anlarsın deyip geçeriz. Evet aşkı yaşadığımız zaman anlarız ama aşkı yaşamadan önce yaşadığımız şeyin aşk olduğunu bilmiyorduk; ya ne olduğunu bilmediğimiz başka bir duyguysa ve biz bunu aşk sandıysak ya henüz yaşamadıysak aşkı ya da yaşayıp da fark etmediysek? Tamam kabul ediyorum sonuncusu pek de olası değil, en azından ben öyle olduğuna inanıyorum. Ne yani, aşkın ne zaman, nasıl ve neden olduğunu bilmiyoruz üstüne üstlük aşkın ne olduğunu bile bilmiyoruz bir de bunun üstüne aşkın ne olduğundan asla emin olamayacak mıyız? Belki fazla klişe, belki de verilebilecek en doğru cevap, olduğumuzda anlarız sanırım.

Bu kadar karışık ve bilinmez olan bir şey nasıl olur da ilham olmaz ki bize? Bazen o kadar güçlüdür ki onu başka şeylere aktarma ihtiyacı duyarız. Bazen de o kadar karışık ve o kadar bilinmezdir ki onu tanıyıp onu anlamak için aktarırız bir şeylere.

Aşk böyledir işte. Binlerce yıldır ondan bir şeyler üretilmiştir ve büyük ihtimalle binlerce yıl daha üretilmeye devam edilecektir; yine büyük ihtimalle aşkı çözmeye şuan olduğumuzdan daha yakın olamayacağızdır.

Bunları unutup ilhama dönersek, ilhamımızın olması bir şeyler üretebileceğimiz anlamına mı gelir? Bu da biraz karışık aslında, belki de fazlasıyla. Kimisi hiç ilhama sahip değilken onlarca şey üretebilir, kimisiyse ilhamla dolup taşsa bile bir kelime bile yazamayabilir.

Neden böyledir peki? Cevabını bilmiyorum, biliyor olsam bu yazıyı yazmazdım büyük ihtimalle.

Peki sizce neden böyledir, sizde nasıl işliyor bu ilham ve üretme süreci?

Editör: Berfin Yeşilyurt

--

--