Jerry Jenkins’in Yazarlık Atölyesinden Öğrendiğim 7 Şey

Ayten Nihal Cengiz
Yazı Rehberi
Published in
8 min readSep 25, 2023

Bir günde, onlarca yazarlık kitabından öğrendiğimin çok daha fazlasını öğrendim.

Bir zamanlar yazı yazmanın yalnızca ilhamla ve yetenekle olduğunu sanıyordum. Ancak daha sonra bu eylemin öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir şey olduğunu öğrendim.

Yazarlıkla ilgili araştırmalar yapmaya, “Nasıl daha iyi yazarım?” sorusunun cevaplarını aramaya başladığımda karşıma çıkan ilk isimlerden biri Jerry Jenkins’ti.

Yaklaşık 200 tane eser kaleme alan ve birçok eseri de çoksatanlar listelerine giren bu Amerikalı yazardan öğrendiğim ilk şeyse “Anlatma, göster!” metoduydu.

Okura her şeyi anlatmam gerektiğini düşünen acemi bir yazar olarak, bu benim için oldukça zor ve yeni bir metottu. Ancak zamanla bu kadar küçük bir noktanın, hikayelerimde ve yazdığım diğer kurgusal eserlerde ne kadar büyük bir iyileşme sağladığını gördüm.

Ve ömrü yazarak ve üreterek geçmiş olan Jerry Jenkins’i takip etmeye devam ettim.

Jenkins, hem Youtube hem de web sitesi üzerinden yazarlıkla ilgili birçok öneriler vermeye devam ettiği için bu çok da zor olmadı.

Merak ettiğim konular hakkında videolarını izledim, takıldığım konular hakkında yazdığı e-kitap’lardan yararlandım.

(Yazı sonunda yazarın website linkini bulabilirsiniz.)

Ancak, e-mail listesine abone olan bir takipçi olarak, yazarın zaman zaman gönderdiği maillerde bahsettiği “Your Novel Blueprint” isimli yazarlık kursunu çok merak ediyordum.

Jerry Jenkins, bir süre önce, onlarca dersten, ödevden ve danışmanlık desteğinden oluşan bu kursu, yalnızca bir gün için, ücretsiz olarak takipçilerine açtı. Ben de bana gelen mailden geçici bir giriş profili oluşturdum.

Ve, tam bir gün boyunca kurstaki videoları dinledim.

Bu yazımda, sizlere Jerry Jenkins’in onlarca yıllık ve nerdeyse 200 kitaplık bilgisi ve tecrübeleriyle oluşturduğu bu yazarlık kursundan öğrendiklerimden bahsetmek istiyorum.

Çünkü, yalnızca bir gün boyunca dinleyebildiğim bu kurstan daha iyi, daha gerçekçi ve daha sürükleyici bir hikaye yazmak için gerekli olan birçok şey öğrendim.

Hazırsanız, yaratıcı yazarlık notlarıyla dolu olan yazımıza başlıyoruz.

İşte, Your Novel Blueprint kursundan öğrendiğim 7 şey.

  1. Yazmaya başlamadan önce sağlam bir hikaye kurgula ve karakterini mümkün olabildiğince iyi tanı.

Jenkins, kurs boyunca çok önemli bir şeyi tekrarlıyor: Karakterin ve hikayen hakkında ne kadar çok şey bilirsen, yazarken kendine o kadar çok güvenirsin.

Evet, yazmaya başlamadan önce karakterimizi mümkün olabildiğince iyi tanımak, hem yazarken kendimize güvenmemizi hem de bir o kadar iyi bir şey ortaya koymamızı sağlar.

Jenkins, bunun için soru sormanın çok önemli olduğunu söylüyor.

Bir noktaya geldiğinizde karakterinize, kendinize bir soru sorun ve hikayeyi bir adım ilerisine taşıyın. Şimdi ne oluyor? Karakteriniz bu durumda ne yapardı?

Bununla birlikte Jenkins, hikaye ve arka hikaye arasındaki farka da dikkat çekiyor ve bunun çok dikkat edilmesi gereken bir nokta olduğunu söylüyor.

Hikaye hepimizin bildiği, okurun eş zamanlı okuduğu şeyken; arka hikaye sonrasında hikayeye katkıda bulunacak bütün bilgilere deniyor.

Bir kişi üzerine yazıyorsanız bu onun geçmişiyle ilgili anılar, bilgiler olabilir. Bir mekan, bir şehirle ilgili yazıyorsanız bu o yer hakkında geçmişte yaşanmış şeyler, önemli bilgiler olabilir.

Yani, hikayenizi yazarken aynı zamanda doğru noktalarda arka hikayeyi de okura sunmanız gerekiyor.

Bunu yapmalısınız ki, vakti geldiğinde parçalar birleşsin ve anlattığınız arka hikaye birçok şeyi okur için çok daha anlaşılır, mantıklı bir hale getirsin.

Herkesin bir geçmişi olduğu ve geçmişini bildiğimiz kişileri daha iyi anlayabildiğimiz gibi, karakterlerimiz de aynı şeye ihtiyaç duyuyor.

2. Okurun, sayfaları çevirmesini istiyorsan bölümleri bir cliffhanger ile bitirmeyi dene.

Kurgunun işin içinde olduğu tüm eserlerde (kitaplar, filmler vb.) karşınıza çıkabilecek cliffhanger kavramı; bir hikayenin sonunun belirsizlikle kesilmesi anlamına gelir.

Jenkins, hikayenizin bölüm sonlarında bu tekniği kullanmanın, sürükleyici bir hikaye yazmak ve okurun sayfaları çevirmesini sağlamak için çok önemli olduğunu söylüyor.

Örneğin, karakteriniz bilinmeyen bir kişiden gizemli bir mesaj alıyor. Bu mesajda bir adres var ve mesajı gönderen kişi karakterinize bu adrese gelirse çok önemli bir şey öğreneceğini söylüyor.

Mesajı kimin gönderdiği ya da ne söyleyeceği hakkında hiçbir fikri olmayan karakteriniz hızla adrese gidiyor. Kapıyı çalıyor ve nefesini tutarak beklemeye başlıyor.

Bir yazar olarak sahnenin devamı için sahip olduğunuz sayısız seçenekten ikisi şöyle,

  1. Kapı açılır ve karakter ona mesaj atan kişiyi görür.
  2. Kapının ardında ayak sesleri duyulur. Tam açılmak üzeredir ki…

Bölüm biter.

Okuduğunuz sayfa hangi seçenekle sonlansa, diğerine daha hızlı geçerdiniz? Hangi seçenek, sayfaları daha hızlı çevirmenizi sağlardı?

Jenkins, cliffhanger yazmanın sırrından bahsederken, “Okurun beklediği yerden önce dur.” der.

Bölümleri veya sahneleri beklenilenden biraz önce bitirmek, bir şeylerin ucunu açık bırakmak okurun kitabınızı, hikayenizi okumaya devam etmesini sağlayacaktır.

3. Hikayendeki her karakter, en az ana karakter kadar gerçek olmalı.

İyi bir hikaye yazmak için gerçekçi, yaşayan bir karakter yazmanın ne kadar önemli olduğunu eminim hepiniz ya okumuş ya da duymuşsunuzdur.

Çünkü, yazarlığa dair önerilerin hemen hepsi ilk önce karakteri geliştirmek gerektiğini söyleyerek başlar. Bu yüzden bu madde de hikayenin merkezindeki karakterden ve onu geliştirmenin ne kadar önemli olduğundan bahsetmeyeceğim.

Aksine, bu öneriye odaklandığımızda yaptığımız bir hatadan bahsedeceğim: Yalnızca ana karakter üzerine yoğunlaşmak.

Yazmaya yeni başlayan çoğu yazar tüm dikkatini ana karaktere verir. Onun arka hikayesini yazar, travmalarını, hayallerini hatta bazen en sevdiği rengi ve şarkıyı bile seçer.

Bu gerçek bir karakter oluşturmak için önemlidir. Peki, ya diğer karakterler?

Jenkins, iyi bir kurgu yazmak için onda yer alan tüm karakterlerin özenle yazılması ve yansıtılması gerektiğini vurguluyor.

Kitabı, gerekli olmadığı sürece onlarca karaktere boğmamak gerektiğini ancak yer alan tüm karakterlerin de hak ettikleri anlatım oranına sahip olmaları gerektiğini söylüyor.

Hele ki bu, hikayenin kötü (villain) karakteriyse.

Ana karakterinizin karşısındaki bu kişi eylemlerinin sebebi olarak neleri öne sürüyor? Hikayenizde ve okurun gözünde kötü bile olsa, kendisini kötü görüyor mu?

Muhtemelen hayır, değil mi?

Çünkü gerçek hayatta kimse kendisini kötü karakter olarak görmez. Herkes, yaptığı şeylerde kendince haklıdır. Hatta belki haksızlığa uğrayan taraf onun ta kendisidir.

İşte, Jenkins bu karakterlerin hikayesini anlatırken, onların bakış açısını da yansıtmak gerektiğini söylüyor. Onların geçmişlerini, yaptıkları şeylerin ardındaki motivasyonlarını bilmenin destek görmeseler bile, okur tarafından anlaşılmalarını sağlayacağını anlatıyor.

Siz de, hikayenizde yer verdiğiniz karakterlere bir kez daha bakmak isteyebilirsiniz.

Hikayeleri, geçmişleri, eylemleri ve sözleriyle gerçek birer insana benziyorlar mı? Yoksa ana karakterin hikayesini ilerletmek için oluşturulmuş birer konuk gibi mi görünüyorlar?

4. İyi bir girişle okuru ilk sayfadan hikayenin içine al.

Yeni yazmaya başladığınız bir şeye nasıl başlıyorsunuz?

Dürüst olmak gerekirse benim için eskiden bu, hikayemin geçtiği yer ve dönemle ilgili kısa bir tasvirdi. Hikayeye böyle bir zemin yaparak başlamanın, her şeyi daha kolay ve anlaşılır kılacağını düşünüyordum.

Ancak şimdi, bunun okuru daha ilk sayfadan kaçırabilecek bir hata olduğunu görüyorum.

Çünkü iyi bir yazar, okuru daha ilk sayfadan hikayenin içine almalıdır. Gereksiz detaylar, mekanlar, isimlerle kaçırmalı değil.

Jenkins, okurun dikkatini ilk sayfalardan yakalamak ve etkileyici bir giriş yapmak için çok önemli bir noktaya değiniyor;

Açıklama ya da tasvirle değil, sahneyle başla!

İlk sayfanız bir olayla başladığında, okur hem kendisini bir anda heyecanlı ve sürükleyici bir hikayenin ortasında buluyor, hem de bu sahneyi yazarken verdiğiniz detaylar hikaye ve karakter hakkında bilgi sahibi olmasını sağlıyor.

Yani, onu bir ön tur olmadan, yazdığınız maceranın içine almış oluyorsunuz.

Jenkins, ayrıca sürpriz, dramatik ve filozofik ifadeler ya da şiirsel ifadeyle başlamanın da güzel bir giriş olabileceğini söylüyor.

Özetle, ilk sayfanızı yazarken okuru detaylara boğup kaçırmamaya ve dikkatini çekmeye dikkat etmelisiniz.

5. Karakterin başını mümkün olan en kısa sürede belaya sok!

Evet, ilk okunduğunda biraz tuhaf bir öneri olabilir ancak Jenkins’in okurun dikkatini çekmek için verdiği önerilerden biri tam da bu.

Karakteri, mümkün olan en kısa sürede bir olayın, sorunun içine dahil etmek. Bir diğer deyişle başını belaya sokmak.

Bu sorunun ne olduğu, anlatacağınız hikayeye göre değişir. Ancak burada önemli olan şey, karakterinizin hızla bir hikayeye girmesi, kitap boyunca yapacağı maddi/manevi serüvene dair ipucu verilmesi.

Ayrıca karakterinizin başı belaya girdikten, bir engelle bir sorunla karşılaştıktan sonra yazacağınız tepkileri, sözleri, davranışları yani karakterinizin bu soruna verdiği reaksiyon ve onunla baş etme yöntemi size çok önemli bir şeyi sağlama fırsatı da verecek;

Okurunuzun, karakterinizi önemsemesi.

Okurun, ilk sayfalardan hızla hikayeye dahil olması kitabınızla ilgilenmesini sağlayacak. Karakterinizin başına gelenleri görmesi ise onunla empati kurmasını ve hem hikayeyle hem de karakterinizle bağ kurmasını sağlayacak.

Kulağa oldukça iyi geliyor, değil mi?

Burada önemli olan nokta, okurun karakterinizle ilgilenmesini sağlamak.

Okurun dikkatini çekin ve karakterinize öyle bir giriş yaptırın ki, okur onun başına gelecekleri görmek için sayfaları çevirmeye devam etsin.

6. Açıklama yapma dürtüne engel ol!

En kısa, en basit ancak en önemli önerilerden birine geldi sıra. Açıklama yapma dürtüsüne engel olmak.

Bir yazar olarak , hikayenizin okur tarafından iyi bir şekilde anlaşılmasını istiyor olabilirsiniz. Ancak bunu yaparken dikkat etmeniz gereken çok önemli bir nokta var:

Okurun anlama kapasitesini hafife almamak.

Jenkins, detaylara boğulan ve çok fazla açıklama içeren eserlerin okurları kaçıracağını söylüyor.

Kimse, her sahnenin, her diyaloğun, karakterlerin her davranışının ve duygularının sürekli açıklandığı bir şey okumak istemez değil mi?

Çünkü her şey hakkında bir açıklama yapmak, okura okuma deneyiminde hiçbir pay bırakmaz. Düşünmesine, değerlendirmesine gerek kalmadan sürekli açıklama yapılması bir yerden sonra kitaba olan ilgisini kaybetmesine engel olabilir.

Bunun yaşanmaması için çözüm basit.

Ortada olan şeyler hakkında detaylı bilgi vermekten ve okurun zaten anlayacağı şeyleri açıklamaktan kaçınmak.

7. Seçtiğin bakış açısı yazdığın şeyin dinamiğini tamamen değiştirebilir.

Kurgu metin yazarlarının hemen hepsi, bakış açısının ne demek olduğunu da, bunun ne kadar önemli olduğunu da biliyor.

Nitekim, eseri yazdığımız bakış açısı çoğu zaman onu baştan aşağı değiştirebilen ve gidişatı en çok etkileyen şeylerden biri oluyor.

Peki, hikayemizi anlatacağımız bakış açısını seçerken nelere dikkat etmeliyiz?

Jenkins, bununla ilgili de bence çok önemli ve kullanışlı öneriler veriyor.

Yeni başlayan yazarlar için birinci tekil şahıs bakışıyla yazmanın güzel bir seçenek olabileceğini söylüyor.

Bununla birlikte ilahi bakış açısının modern edebiyatta, geçmişte olduğu kadar rağbet görmediğini söylüyor yazar.

Bir karakterin kamera gibi kullanıldığı üçüncü tekil şahıs bakış açısının öneminden bahsediyor; ve bu bakış açısında yazanların nelere dikkat etmesi gerektiğini vurguluyor.

Şimdi bunları size kendi cümlelerimle özetleyeceğim.

Öncelikle 3. tekil şahısta yazarken dikkat etmeniz gereken ilk şey, karakterden karaktere atlamamak.

Yani birkaç karakterin olduğu bir sahneyi yazarken bir birinin, bir diğerinin bakış açısından yazdığınızda, bu okur için oldukça karmaşık ve anlaması zor bir sahne haline gelebiliyor.

Jenkins’in bu sorun için çözümü basit.

  1. Yeni bir karakterden bahsedeceksen, farklı bir karakterin bakışından yazacaksan, yeni bir paragrafa geç ve önceki paragrafla arasında boşluk bırak.

Diyelim ki, bir anne ve kızının sohbet ettiği bir sahne yazıyorsunuz. Bir paragrafta annenin yaptıklarını, düşündüklerini yazdıysanız aynı paragrafta kızın yaptıklarına ve düşüncelerine geçmeyin.

Boşluk bırakın ve yeni bir paragrafta ondan bahsedin.

Bu olası karışıklıkları önleyecek ve okura çok daha anlaşılır bir okuma deneyimi sunacak.

2. Bir diğer yol ise, (ben şu sıralar yazılarımda bunu deniyorum ve çok faydasını gördüğümü söyleyebilirim!) yalnızca bir karakteri seçmek ve tüm hikayeyi/kitabı onun gözünden yazmak.

Dikkat, burada birinci tekil şahıs bakış açısından bahsetmiyoruz. Hala 3. tekil şahıstayız. En önemli karakterimizi/ana karakterimizi seçiyoruz ve tüm hikayeyi onun tuttuğu bir kameradan izler gibi yazıyoruz.

Bu şu anlama geliyor:

Siz bir yazar olarak aradan çıkıyorsunuz (mümkünse ilahi bakış açısındaki o her şeyi bilen sesinizle birlikte), ve okur tüm hikayeyi ana karakterin gözünden izliyor.

Okur yalnızca ana karakter sayesinde bir şeyler öğreniyor. Onun gözlemi, davranışları sayesinde çevre ve diğer karakterler hakkında bilgi sahibi oluyor.

Mesela, diğer bir karakterin üzgün olduğunu, o karakterin kafasının içindekileri yazarak değil de, “Üzgün olduğu yüzünden belli oluyordu.” / “X, ona baktığında üzgün olduğunu anladı.” gibi cümlelerle yansıtıyorsunuz.

Bu, anlatım özgürlüğünüzü biraz kısıtlayan bir yöntem olsa da bence çok daha dinamik, çok daha kontrollü bir hikaye yazmanızı sağlıyor.

Yazarlık önerileriyle dolu ilk yazımın sonuna geldik.

Jerry Jenkins’in, onlarca saatten oluşan bu kursuna yalnızca bir gün bakabilmiş bile olsam, ondan çok şey öğrendiğimi hissediyorum.

Umarım, bu yazı sayesinde siz de Jenkins’in önemli önerilerinden bir şeyler öğrenmişsinizdir.

Jenkins’in internet sitesine buradan ulaşabilir; yazarlık dersleri için YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

Sizin bugüne kadar duyduğunuz en iyi yazarlık önerisi ne?

Editör: Berfin Yeşilyurt

--

--

Ayten Nihal Cengiz
Yazı Rehberi

A dreamer who loves writing. #shortstories #bookreviews #time #life #hope #motivaiton #writing