Kanayan Yaramız: Sevgi

Buse Gürfidan
Yazı Rehberi
Published in
3 min readMar 18, 2023
Photo by Jamez Picard on Unsplash

Merhaba, yine ben. Nasılsın? Umarım iyisindir. Bugün seninle biraz sevgi hakkında konuşmak istiyorum. Açıkçası ne anlatacağımı bilmiyorum çünkü çok sevdiğim bir şarkıyı dinlerken sarıldım kağıda kaleme yazma isteğiyle. Biraz rastgele bir yazı olacak sanırım. Keyifli okumalar dilerim.

Açıkçası sevgi, benim fazlasıyla kanayan bir yaram hatta hepimizin öyle sanırım. Herkesin farklı zamanlarda açılmış bir yarasıdır bu sevgi. Çevre gözlemlerime dayanarak söylüyorum bunu.

Biraz kendiminkinden bahsetmek istiyorum sana. Benimki çok küçüklükten açılmış bir yara. Gerek aile içi gerek aile dışı etkenlerle açılmış ve yirmi bir yıl boyunca kapanmak yerine daha da genişleyen, yayılan, kanayan bir yara… O kadar büyüdü ki, ne kendimi ne bir başkasını sevebilecek bir durumdayım artık.

Peki, nedir bu hepimizin ihtiyaç duyduğu sevgi? Genelimizde gerek görmek gerek göstermek istemek bakımından eksik olan bu şey de ne? Var mı bunun bir tanımı? Bence yok.

Sevgi bana göre göreceli bir kavram, kişiden kişiye değişen bir duygu. Herkes farklı gösterir sevgisini veya farklıdır sevgi arayışı/anlayışı. Ancak burada bir noktaya değinmek istiyorum. Sevgi şiddet veya nefret içermez bana göre. Nefretin sevgiden doğduğu söylenir, evet ama sevginin içinde, bu kadar yoğun ve yüce bir duygunun özünde, nefret tarzı duygular barınamaz.

Sevgi şefkattir çünkü, sevgi kucaklamaktır hem de karşıdaki kişiyi sana zarar vermeyecek özellikleriyle kucaklamak. Kendini bütün olumlu olumsuz yanlarınla kucaklamak, kabullenip affetmektir. Karşıdaki kişinin veya en yakınında bulunan kendinin; istemsiz, bilinçsiz yaptığı hareketleri kabullenip affetmektir.

Sevgi kabullenicidir çünkü, sevgi affedicidir. Yeri gelir, asla kapanmaz dediğin yaralarını bir anda iyileştiriverir çünkü sevgi iyileştiricidir.

Peki nereden gelir bu affedici sevginin temeli?

İlk başta kendinden, yani senden gelir tabii ki. Sen kendini sevmediğin sürece, diğer insanları nasıl sevebilirsin ki? Senin bile sevmediğin şeyi, başkalarının sevmesini bekleyemezsin. Sen, seni kabullenmezsen; kimse seni kabullenmez sadece kabullendiğini söyler fakat o da bunun gerçek olmadığının bir noktaya kadar farkında değildir.

Her ne kadar genellikle tersini yaşasak dahi sevgi acıtmamalı, koşullandırılmamalı. Eğer birinin sevgisi senin canını yakıyorsa, bir kişi, seni bir olay sonucunda seviyorsa o kişinin sevgisi gerçek değildir çünkü sevgi sebepsizdir. Diğer paragraflarda dediğim gibi sevgi kabullenicidir. ‘Seni/kendimi kilo verirsem/alırsam seveceğim.’ koşullandırması gerçek bir sevgi örneği değildir mesela çünkü senin, sen olduğun halini kabullenmez.

Sevgiyi, insan kendinden görmediği sürece ne başkasından görür ne de başkasına göstermeyi becerir. Sürekli dışarıdan sevgi aramamızın sebebi de kendimizi sevmememiz, onunla küs olmamızdır. Hep bir engel koyarız o sevginin önüne her seferinde. ‘Kilo alırsam/verirsem, başarılı olursam, şuna buna sahip olursam, vesaire vesaire gerçekleştiğinde seveceğim kendimi.’

Yalan! Bu koca bir yalan.

Kendini kandırma artık sevgili okur. Sen kendini koşulsuz şartsız kabul etmediğin, kendine koşulsuz şartsız saygı duymadığın sürece ne başkasına ne de kendine vereceksin o sevgiyi. Silkelen, kendine gel ve hak ettiğin o değeri, o sevgiyi ver artık kendine.

Sevginin kanayan yaran olmasının sebebi bu işte canım benim. Kendinle barışık olmaman, o sevgiyi kendine vermemen. Sen bunu hak ediyorsun, beklentilerini düşürmeyi veya sürekli yara almaya göz yummayı değil.

Şimdi sana bir şarkı bırakacağım. Carla Morrison’un ‘Disfruto’ şarkısı (Senin için çeviri videolu bir halde link ekledim.) Bu şarkının çevirisine bakarak dinle lütfen. İspanyolca bir şarkıdır kendileri ve yazıya başladığımdan beri arkada çalıp duran şarkıdır.

Tek ricam bu şarkıyı kendin için dinlemen, kendine ithaf etmen.

Bir gün, hepimiz sevip sevileceğiz. Tabii önce kendimizi sevdiğimiz sürece.

Kendine dikkat et sevgili okur. Buraya kadar benimle kaldığın için teşekkür ederim. Tekrar görüşmek dileğiyle. Hoşça kal. ❤

Photo by Nathan Dumlao on Unsplash

--

--