Kralların Kraliçesi: Kleopatra

Son Firavun. Dünyanın yaşamış en güçlü kadını. Cazibeli, entelektüel ve güçlü. Antik Mısır’ın Helenistik Kraliçesi.

Nimet
Yazı Rehberi
5 min readApr 11, 2023

--

Kleopatra, 39 yıllık kısa ama anlamlı hayatıyla herkesi derinden etkilemiş harika bir kadındır. Yaşadığı dönemde pek sevilmeyen ve hakaretlere maruz kalan Kleopatra; adil bir hükümdar, düşünceli bir anne, güçlü ve akıllı bir kadın aynı zamanda cazibeli bir aşıktır.

Milattan önce yaşamış olmasına rağmen hala tartışma konusu olan hayatı, zekası, kültürü ve entelektüelliğiyle hala bizi büyüleyen Kleopatra için çok güzel ve bunu kralları etkilemek için kullanan yüksek cazibeli bir kadın dense de sadece bunlardan ibaret değildir.

Kleopatra’nın yüzünün resmedildiği bir paranın bulunmasıyla aslında o kadar güzel olmadığı ve normal biri olduğu, bu güzellik algısının daha sonra insanlar tarafından ortaya çıktığı görülmüştür. Kleopatra’nın cazibe ve etkisinin güzellikten çok zeka, ses, bilgi ve güçlü bir entelektüel oluşundan geldiği düşünülmektedir. Hatta Romalı ünlü tarihçi Plotarkhos onun için “Sesi her titreşimi çıkarıp, istediği her dili kullanabildiği çok telli bir müzik aleti gibiydi.” der.

Aşk sarhoşu Marcus Antonius ona olan aşkı için aklımdan çıkaramadığım ses demiştir.

Peki erkek egemen dünyada 21 yıl Mısır’a hükümdar olmuş, bakışıyla bile gücünü hissettiren, 8 dili ileri derecede konuşan, tıp kitabı yazdığı düşünülen, kendisine kötü ithamlarda bulunulsa da siyasetiyle ve anneliğiyle bir örnek olan Kleopatra aslında kimdir?

MÖ 69 yılının Ocak ayında İskenderiye’de doğmuştur. Aslen Yunanlıdır. Batlamyus hanedanın mensubu olan Kleopatra Ptoleme Krallığı’nda ailesinin üçüncü kız çocuğudur.

Makedonyalı Yunan generali ve Büyük İskender’in refakatçisi Soter’in soyundan gelen Kleopatra’nın hırsı, aklı ve Büyük İskender hayranlığı hikayesinin asıl cazibesidir.

Babasının ölümüyle kardeşiyle evlenildiği düşünülen Kleopatra böylece tahta geçmiştir. Ülke yönetiminde hiçbir sorun yaşamamış aksine Mısır’ın tarihini ve kültürünü yaşatmak adına çabalamıştır. Mısır’a ünlü tarihçi ve bilim insanlarını davet etmiş, tıpçılardan ders almış ve İskenderiye Kütüphanesine gözü gibi bakmıştır. Aynı zamanda kendisi bir yunan olmasına rağmen halkın gelenek ve göreneklerini benimsemiş ve sahiplenmiştir.

Kleopatra öğrenmeye aç ve zeki bir kadındı, özellikle tıbba bir ilgisi vardı. Onun kadın hastalıkları adına kitap yazdığı düşünülmektedir.

Bu kültür ve bilginin Mısır’la da ilgisi çoktur. Nil’in taşma vakitleri için takvimi tasarlayan, güneşe, aya ve yılana sahip olan halk aynı zamanda dünyanın en önemli kütüphanelerinden birine ve milyonlarca önemli esere sahiptir.

Kleopatra’nın erkek kardeşi ise kıskançlık ve kinle ona saldırıp onu sürgün etti. Kardeşi tahtın gerçek sahibi olduğunu düşünüyordu ve onu iktidardan uzaklaştırması gerektiğine inanıyordu.

Roma diktatörü Jul Sezar ise bu ikili arasındaki soğuk savaşı bitirmek adına İskenderiye’ye yola çıktı. İskenderiye’ye gelen Sezar ikisi arasında geçici bir barış sağlasa da Ptolemios ve Kleopatra’nın savaşı öyle kolay bitmedi.

Bu görüşmelerde Sezar ve Kleopatra arasında bir aşk yaşandığı ve bu aşkın Sezar’ın kararlarına doğrudan etki ettiği söylenmektedir. Hatta Sezar’ı etkilemek için Kleopatra’nın bir halının içinde ona geldiği rivayet edilmektedir. Kleopatra’nın lehine alınan kararlara karşı çıkan Ptolemios sürgüne uğramış ve ölmüştür fakat bu iç savaşta yanan İskenderiye Kütüphanesi Kleopatra’yı derin bir hüzne boğmuştur. Onun ve Mısır’ın gözbebeği olan kütüphanesi yok olmuştu.

Daha sonra Kleopatra küçük kardeşiyle evlenmiş ve kendisine müdahale olunmadan rahatça Mısır’ı yönetmeye başlamıştır. Kleopatra’yı Mısır’ın kraliçesi yapan sevgilisi Sezar’dan bir oğlu olmuş ve çocuğun doğumuyla Kleopatra Sezar’ın villasına taşınmıştır.

Kleopatra ve Sezar’ın oğlu Sezarion ise babasının gözbebeğidir. Villaya gitmeleriyle halk Kleopatra’yı ötekileştirmiş ve çirkin bir karakter olarak görmüştür. Sezar evlidir ve bu yapılan Roma halkının hiç hoşuna gitmemiştir. Romalılar yüzyıllardır Kleopatra’yı sinsi ve çıkarları için cazibesi kullanan bir kadın olarak tanımlasalar da Sezar’ın ona aşkı ve büyüsü ölümüne kadar onunla gitmiştir. Hatta Venüs tapınağı yaptıran Sezar’ın tapınağa altından bir Kleopatra heykeli diktiği söylenmektedir.

Bunca şeye rağmen Sezar’ın Mısır için Kleopatra’ya yaklaştığını ve ona bir aşk duymadığını söyleyenler olsa da bu aşktan en büyük payı kıvrak zekasıyla Kleopatra almıştır.

Diktatör olan ve sağlıkla kararlar alamadığı düşüncesiyle pasif olduğu düşünülen Sezar kendisine kurulan bir tuzakla senatoda öldürtülmüştür. Sezar’ın ölümüyle karışan Roma, Kleopatra için bir cehennem haline gelmiştir vee Kleopatra Sezarion’u alıp İskenderiye’ye gelmiştir.

Ortalık Sezar’ın ölümüyle her anlamda karışmıştır. Sezar’ın tahtı Octavius ve dostu Antony arasında paylaşılmıştır. Roma’da ortalığı hemen toparlayan Antony Mısır’a Kleopatra’yı görmeye gidince ikisi arasındaki aşk ve ilişki her şeyin sonu olmuştur.

Çok uzun zaman önce tanıştığı söylenen Kleopatra ve Antony görüşmelerini bir süre Tarsus’ta gerçekleştirmiştir. Tarsus’ta Kleopatra kapısı denilen yapının etrafında buluşan aşıkların ikizleri dünyaya gelmekte gecikmemiştir.

Kleopatra Kapısı_Tarsus_Mersin

Sezar’ın sadık dostu ve öz yeğeni varisi Octavian’la evli Antony yıllarca Roma’ya ve Sezar’a hizmet eden adam olmaktan çıkmış ve Kleopatra’nın aşkıyla deli divane olmuştur.

Aşık Marcus Anthonius İskenderiye Bağışları adı altında Kleopatra’ya yanan İskenderiye Kütüphanesi’ne iki yüz bin cilt kitap ve toprak hediye etmiştir. Karısından boşanmak istemiş ve Kleopatra’yla evlenmek istemiştir. Tüm bunların üzerine aldatılan ve aşağılanan kız kardeşi ve ülkesinin intikamı adına Octavius, Antonius’a ve Kleopatra’ya savaş açmıştır.

Bu savaş Roma Cumhuriyetinin son savaşı olmuştur. Bu savaşta askerleriyle Kleopatra’yı koruyamadığını düşünen Antony intihar etmiştir.

Sevgilisinin ölümüyle paramparça olan Kleopatra Roma zafer alayının önünde savaş ganimeti olacağını öğrenince çocuklarını gizlice güvenli yerlere göndermiş ve kendini zehirlemiştir.

Bazıları kendini bir yılana sokturduğunu söylese de bir anda acısız ve herhangi bir yerine yara dahi almadan ölen Kleopatra’nın yanında zehirli bir tarak taşıdığı söylenmektedir.

Kendisini sokturduğu yılanın engerek olduğunu düşünenler olsa da bu yılanın o kadar hızlı ve acısız bir ölüme neden olamayacağı bilinmektedir. Onu sokan yılanın Mısır Kraliyet tacındaki mısır kobrası olduğu da söylenmektedir.

Kendisinin Antony’nin yanına koyulmasını emreden Kleopatra mezarına gireceği zaman en güzel kıyafetlerini giymiş ve tacını takmıştır. Bazıları bu kıyafetlerin Roma’da Antony’nin ona aşık olduğunda üstünde gördüğü kıyafetler olduğunu söylüyor.

Kleopatra ve aşkı Marcus Anthonius’un mezarları hala bulunmamıştır.

Kleopatra gündeme sadece aşklarıyla gelse de stratejileri, din siyaseti , aklı ve kültürüyle de hepimizi derinden etkileyecek bir kraliçedir. Sağlık için oruç tutan, takvim yapan akıllı ve entelektüel halkı, kütüphaneleri ve hocaları, kurduğu varsayılan parfüm fabrikaları, altın takıları, gözlerini koruduğu söylenen makyajı, sekiz dili akıcı konuşan dili ve siyasetiyle kendine hayran bırakan Kraliçe Kleopatra.

Güçlü bir kadın.

Editör: Maia Mia

--

--