Namor O Kanatlarla Uçabilir mi?

Namor, Halkına Seslenmek İstediğinde Ne Kadar Hamburger Yemesi Gerekir?

Alaz
Yazı Rehberi
11 min readMar 7, 2023

--

Geçenlerde kardeşimle MCU’daki Namor karakterinin mantıksızlığını konuşuyorduk. O daha çok karakterin psikolojisini dile getirirken, ben henüz o kısımlara varamamıştım bile. Çünkü şunlara bakın! Tamam, fantastik bir evrendeyiz ama bu kanatlar ne?

Marvel’in en yeni filmi Kara Panter 2: Yaşasın Wakanda’ya gittim. Bu arada unutmadan söyleyeyim, yazının ilerleyen bölümlerinde büyük spoiler gelecek. Bu yüzden film zevkinizi öldürmek istemiyorsanız devamını okumayabilirsiniz. Gerçi devamını okuyarak sadece bu filmden alacağınız zevki öldürmüş olursunuz. Oysaki eğer Yaşasın Wakanda’yı izlerseniz film izlemekten aldığınız keyfi sorgulayacağınızdan mütevellit bundan sonra bir daha film izlemek istemeyebilirsiniz. Benden söylemesi…

Nerede kalmıştık? Evet, filmde harika bir karakter mevcut. Zaten kimden ve neden bahsettiğimi çoktan anladınız fakat bununla dalga geçmek istiyorum. Ayak bileklerinden evet, ayak bileklerinden küçük kanatlar çıkıyor. Böyle bir karakter var. Hatta bu karakter bir su halkına sahip ki burası da garip geliyor. Şimdi bunun aslında çizgi romanlarda da olduğunu biliyorum ama film evrenine gelirken böyle olmak zorunda mıydı? Ondan pek de emin değilim.

Konudan uzaklaşmadan benim takıldığım noktaya gelelim.

Ayak bileklerinden çıkan küçük kanat çiftleriyle uçan bir karakter, kulağa oldukça masalsı geliyor. Peki ya bilim kurguyu da içinde barındıran bir evrende sırf fantastik tarafı da ele alacağız diye bu kadar saçmalamanın ne mantığı var? Hadi inceleyelim.

İzlerken fark ettiğim bir şey var ki o da kanatların düşerken engellemek için çırpınması, böylece Namor yavaşça alçalabiliyor.

Sizin de anlayacağınız üzere Alarm… Alarm… Fizik yasalarının açık ihlali… Alarm… gibi öten beynim bu kısma oldukça takıldı. Şimdi bakacak olursak Namor’un insan boyutlarında olduğu bariz bir gerçek. Ayrıca bu kadar küçük bir uçma aparatı ile dik uçmaması gerektiği de ilk görüşte fizik bilmesek bile garipliğiyle kendini ele veriyor. Gelip bana‘Ama o zaten başkalaşım geçirmiş bir insan.’’ falan demenize gerek yok. Çünkü ne kendi ağzıyla söylüyor ne de seyirciye bir şekilde bunun ipucu veriliyor. Kütlesinin o kanatlarla uçmasına elverişli olmaması çok açık ve net.

İşte tam olarak bu sebeplerden ötürü, bu sorununun analiz edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta ben Bilim Kurgu ve Fantastik Hikayeler Denetleme Üst Kurulu’yum, öyle değil mi?

Öncelikle ayak bileği kanatlarına bakmadan önce biraz daha teferruatlı ve hikaye anlatıcılığı için önemli gördüğüm bir nokta olan genel uçuş fiziğine bakalım istiyorum. Böylelikle bilim kurgu veya fantastik alanında çalışanlar için birkaç öneride bulunur ve fikir vermiş olurum. Hatta bunu Marvel karakterleriyle de yapabilirim.

Biliyorum biliyorum bir sürü farklı tip uçan karakter var ama o kadar da değil ya! Bana da acıyın! Biz en iyisi sadece Marvel’e bakalım.

Şimdi sizlere biraz uçmanın fiziğini anlatmak istiyorum ki konuyu daha iyi pekiştirelim.

Konumuz ise, o küçük kanatlar ne alaka? Evet, konumuz bu! Sanırım daha fazla kanatlarla dalga geçmeyi bırakmalıyım, çok itici oluyor.

Şimdi başlayalım! Bir kanat, en temelde havada hafif bir eğimle hareket eden, büyük bir düz yüzeydir. Büyüklüğü neye bağlı diye sorarsanız tabii ki neyi uçurduğuna bağlıdır! Bu durumu şu şekilde açıklayabilirim: Eğer elinizi hareket eden bir aracın penceresinden dışarı çıkarırsanız ve havanın serbest bıraktığınız elinizi itmesine izin verirseniz -eliniz kapalı konumda durmalı ve yeri dik değil de paralel almalısınız- havanın, elinizi yukarı ve aşağı yönde ittiğini göreceksiniz. İşte, uçak kanadı da aslında temelde buna benzer bir mekanik prensip sayesinde uçağın havalanması sağlar.

Şimdi, bu nasıl oluyor diye bir bakalım. Kafanızda şunu canlandırın: Havaya yaklaşın, hadi daha da yaklaşın. Evet çok güzel, hava moleküllerini görmeye başladınız değil mi? Kanada giderken nasıl bir yol izliyorlar hayal edin. Evet! Aynen öyle, kanadın eğiminden kaynaklı açılı yüzeyden sapıyorlar. Daha çok aşağı iniyorlar çünkü inmesi daha kolay!

Güzel, peki ama bu durum uçmayı nasıl sağlıyor? Bunu anlamak için öncelikle kuvvet dediğimiz kavramı anlamamız gerekir. Kuvvet, daima her iki nesne arasındaki etkileşim olarak adlandırılır. Ne demek mi istiyorum? Şöyle ki kuvvet iki cismin birbirini çekmesi ya da itmesi olarak gösterilebilir. Buradan da şu sonuca ulaşabiliriz: Kanadın yapısı gereği hava moleküllerini aşağı itmesinin bir karşılığı olarak havanın da kanadı yukarı itmesi gerekir. Böylelikle uçuş eğitimimizi tamamlamış oluruz! He! “Bu kadar mıydı?” diyebilirsiniz. Tabii ki hayır ama gerisi canımızı sıkacak teferruat! Bu yazıya bunlar için girmediniz sonuçta. İşte, kuvvetin değerinin kanat eğim miktarına ve boyuna bağlı olduğuna -ki bunu açıklayacağız- bir de tabii uçağın hızı var. Onu da unutmamak gerek.

Şu an için unutmamamız gereken bir şey daha var!

Namor’da bulunan kanatların normale göre biraz daha yukarı kalkmış olması da başka bir kuvveti ortaya çıkarır. Havadan ona doğru geriye doğru bir itme kuvveti meydana gelmesi anlamına gelen sürükleme kuvveti de dikkat etmemiz gereken noktalardan bir tanesi. Sürükleme kuvvetini daha iyi anlamamız için şöyle bir şey söyleyebilirim. Örneğin bir uçak, onu ileri iten bir şey olmadan durgun yani akımı olmayan havada uzun süre uçamaz. Peki ne yapıyor? Kendi itkisini oluşturuyor. Jet motorları tam olarak bu işe yarıyor işte!

Elbette kuşlar, tüm bu söylediğim şeyleri motorsuz yapacak doğal bir mekanizmaya sahipler. Onlar bizim motorlarımızın aksine kaldırma kuvveti oluşturmak ve tabii ki hava sürtünmesine karşı koymak için kanatlarını kullanırlar. Ancak tüm bunları yaparken bir uçağın aksine sürüklenmeye karşı koymak için kanatlarını çırparlar.

Kuş kanatlarının aerodinamiği, bu kanatların oluşturduğu türbülanslı girdaplar nedeniyle bir uçak kanadının aerodinamiği ile aynı değildir.

Peki o zaman şunu düşünelim: MCU’da kim uçmak için kanatlarını kullanır?

Evet, tabii ki Falcon! Basit bir soruydu, aslında adından da çıkarabilirdiniz. Gerçi Vulture da olabilir biliyorum ama o kötü adam. Dediğim gibi bu iki karakter de itme kuvveti sağlamak için bir çeşit motor kullanıyor -hatta Vulture’ın motoru uzaylı teknolojisidir- aynı zamanda da bir çeşit metal alaşımlardan oluşan yapay kanatlar takıyorlar.

Tabii, tüm bu uçuş deneyimini elde etmek için uzaylı teknolojilerine ya da özel bir askeri sınıfa üye olup süper kahramanlardan oluşan bir grupla bağınız olmasına gerek yok. Bir düzine karbon fiber kanat ve dört motor… İhtiyacınız olan şeyler sadece bunlar.

Bakın, mesela Demir Adam’da kanat yok. Çünkü uçmak için herhangi bir kanat takımına ihtiyacı yok. Zırhı -bu arada kesinlikle demirden değil daha çok platinyum ve platinyum alaşımlarından yapılmıştır, araştırdım- ona arttırılmış güç, ellerinden bir tür blaster ateşi ve en önemlisi havada uçabilme gücü sağlar! Zırh, uçuş gücünü ayaklarının altında ve avuç içlerinden gelen bir çeşit roket teknolojisiyle elde eder ve tüm bu gücü göğsünde bulunan ARC Reaktörüden alır. Zırhın alametifarikası aslında ARC Reaktörüdür ama konumuz bu değil, en azından bugünlük. İleride soğuk füzyon hakkında bir yazı yazmak istiyorum, o zaman bakarız!

Zırhın, Tony Stark’ın uçması için gerekli itki kuvvetini nasıl ürettiğinden emin değilim. Düşüncem şu ki her roketin yaptığı gibi yapıyor olabilir. Aslında roket fiziği temelinde basittir. Zor olan tüm o kuvvetleri sağlayacak ekipmanları ayarlarken dikkatli olmak!

Çoğu roket, iticilerden çıkan ve o devasa kütleli gazları salıp bir itki kuvveti oluşturarak çalışıyor. Dışarı atılan gazın -yani egzozun-, belirli bir kütlesi ve hızı vardır. Tam olarak bu sebepten ötürü momentumu da vardır. Bir nesnenin momentumunu değiştirmek için tekrar bir kuvvet uygulamanız gerekir.

Baktığımızda bu temel, roket fiziğini oluşturur. Roket fiziği de Newton’ın üçüncü hareket kanunundan gelir. Her etkiye eş değer bir tepki kuvveti vardır. Bu yüzden zırh, dışarıya çıkan kütleyi ittiğinde kütle, zırha tıpkı üçüncü kanundaki gibi eş değer bir geri tepki kuvveti oluşturacaktır. Bir roketin Dünya atmosferinde uçmasını en iyi bu şekilde açıklayabiliriz!

Peki, bir roket ile bir jet motoru arasında bulunan en temel fark nedir?

Temelde iki motor da belirli bir itki kuvveti oluşturarak bulunduğu nesneyi oluşturduğu itki kuvvetine oranla geri tepki kuvvetiyle uçurma prensibiyle çalışır. Fakat küçük bir fark var!

Jet motorlarında bu prensip, uçağın dışındaki havayı aldıktan sonra kendi fırlattığı yakıtla birleştirmesine bağlıdır. Bu sayede hava ile birleştirilmiş tek bir itki kuvveti oluşturur.

Bir roket motoru ise bunu yapmak için sadece haznesinde bulundurduğu yakıtı kullanır. Bununla birlikte kendini iter. Bu yüzden roketler uzayda işe yararken jet motorları gibi uçak motorları, Dünya atmosferinin dışına çıkamaz. Demir Adam’ın zırhında bulunan itici gücünde bu yüzden roket teknolojisi olması gerekir. En azından başta olmasa bile sinematik evren ilerlediğinde bu durum görülür. Çünkü adam uzaya çıktı yani.

Uçmak İçin Havada Yüzülebilir

Evet, uçmak için havada yüzebilecek bir karakter yapılabilir! Kahramanlardan bunu yapan birçok karakter vardır. Ben, sevdiğim karakterlerden biri olduğu için Vision’ı ele alacağım. Vision, klasik ve hepimizin bildiği bir sürü süper güce sahiptir. Bunlar güç, hız, dayanıklılık, uçma ve maddesel halini manipüle etme gibi güçlerdir. Maddesel halini manipüle edişini incelemek istersek göreceğimiz şey Vision’ın aslında yoğunluğunu değiştirebildiğidir. Bu yüzden Vision, uçarken roketlere ya da kanatlara ihtiyaç duymaz. Vision, havayla aynı yoğunluğa gelerek süzülebilir, yani bir bakıma havada yüzebilir!

Bir süper kahramanın havada süzülmesi için yapması gereken bazı fiziksel yükümlülükler vardır. Şunu bir düşünelim! Kahraman, metreküp başına 1,2 kilogram havaya eşit bir yoğunluğa sahip olduğu sürece her türlü havada asılı kalacaktır. Kahramanımızda bulunan havanın yoğunluğu dışarıda bulunan havanın yoğunluğu ile eşit olduğu sürece bu durum böyle devam edecektir. Tabii ki bu yoğunluk değiştirme işlemi her maddeye uyarlanabilir.

Anladığınız üzere gerçek hayata baktığımız zaman balon gibi uçan makinelerin havada süzülmesini sağlayan en temel prensip budur. Basitçe ele alacak olursak havanın bir kütlesi vardır. Her bir kenarı 1 metre olan bir küpü alır ve içine hava doldurursanız birazcık matematikle anlayacağınız üzere içindeki havanın kütlesi 1,2 kilogram olur.

Peki, bu ne demek?

Klasik fizikten de bileceğimiz üzere hava, havada yüzecektir. Anlayacağınız dış hava, yer değiştiren havanın ağırlığına eşit bir kuvvetle onu yukarı itecektir. Küpünüzün boyutlarını arttırıp içini havadan daha hafif bir şeyle -mesela helyum- değiştirirseniz artık elinizde havada süzülen bir keşif balonu olacaktır!

Şimdi, biraz da kısa kısa diğer kahramanlara bakalım. Mesela Hulk! Hulk’a baktığımızda onu diğerlerinden ayıran en önemli özelliği öfke duygusuna bağlı gelişmiş kas sistemi diyebiliriz. Bu yüzden yeşil devimiz aşırı güçlü olabiliyor. Bu süper gücünü de bina kadar yükseğe zıplamak için kullanıyor. Hulk aslında uçmuyor, o sadece çok yüksek mesafelere zıpladığı için yere inişi uzun sürüyor. Baktığımızda onu havada tutan hiçbir kuvvet yok. Yalnızca sıçradığında gelişmiş kas sisteminden kaynaklı o kadar yüksek bir kuvvet uyguluyor ki bu çok hızlı havalanmasını yani kalkmasını sağlıyor. Bu sebepten ötürü yer çekimi kuvvetinin onu yavaşlatması ve hızını bitirmesi biraz zaman alıyor.

Başka bir örnek olarak gök gürültüsü tanrısını verebiliriz. Thor, çekicini oldukça hızlı bir şekilde çevirir. Ardından dönüşünün bir evresinde belirli bir noktaya doğru savurarak çekiciyle birlikte uçabilir. Bunu yapabilmesinin sebebi elbette ki çekicin sihirli güçleridir. Şaka şaka! Baktığımız zaman temelde Hulk atlayışından bir farkı yok. Her iki kahraman da yerden yükselmek için gelişmiş kaslarını kullanıyor. Sadece tek fark Thor, bunu yapmak için çekicini kullanırken Hulk, kaslarını kullanmayı tercih ediyor.

Gelelim Asıl Konuya, Namor Nasıl Uçar?

Şimdi Namor’a ve ayak bileklerinde bulunan saçma kanatlara geri dönelim. Yok daha fazla dalga geçmeyeceğim, yazıya devam etmek istiyorum.

Namor’un kanatları kuş kanatları gibi görünse de baktığımız zaman uçuş mekaniği bir helikopterinkine oldukça benzer. Tamam, kafalar karışmasın halledeceğim. Kanatlar çok basit bir düzeyde helikopter etkisi verirken bir rokete benzer bir prensiple uçar. Ne demek istiyorum? Baktığımızda bu iki temel uçuş yöntemi de bir nesneyi iterek güç oluşturur ve bulunduğu ortamdaki nesneleri aşağı iterek hareket eder. Örneğin bu nesne dünyamızda havadır.

Açıkçası Namor’un kanatlarında kafama takılan iki tane sorun var.

İlk sorun, insan boyutlarında bulunan biri için çok küçük olmaları ki bu ilk görüşte hepimize saçma geldi, biliyorum. Dürüst olalım, çok küçükler. Bilimsel olarak bakmak gerekirse bir insanı yerden kaldırmak için bu kanatlardan çok daha büyük açıklıkta kanatlara ihtiyaç vardır. Google’a sorduğumda yaklaşık 7 metre kanat açıklığının yeterli olabileceğine dair yazılara ulaştım. Bu da Namor’un kanatlarının bir hayli minik olduğu anlamına geliyor.

İkinci sorun olarak kafama takılan şey ise, kanatlarının muazzam enerji istemesidir. Bu küçük kanatların, o boyuttaki bir insanı kaldırması için devasa enerji harcaması gerektiğini düşündüm. Sinek kuşlarına baktığımız zaman, Namor ile benzer prensiplerde çalışıyorlar ama sinek kuşunun kanatları, vücutlarına oranla bir hayli mantıklı ölçülerde bulunuyor. Ayrıca sinek kuşları da harcadığı enerjiyi sağlamak için bir hayli enerji kazanmak zorundadır. Bunu da beslenerek yaparlar. Bu yüzden aklıma garip bir soru geldi.

Namor’un havada kalması için ne kadar hamburger yemesi gerekir?

Ve işte buradayız! O zaman şimdi, Namor’un ne kadar enerji alırsa ne kadar süre havada uçabileceğini hesaplamak için biraz fizik kasalım. Merak etmeyin, kafanızı çok karıştırmayacağım.

Öncelikle, uçmak için gerekli enerjiyi hesaplamak gerekir. Namor’un minik kanatlarının çırpmadan kaynaklı yukarı doğru bir kaldırma kuvveti oluşturması için havayı aşağı itmesi gerekli. Tabii ki bu itme hızı da, Namor’un kütlesine ve kanatlarının yüzey alanına bağlıdır.

İlk olarak kanatların hızını bularak başlayalım. Daha sonra bunu “Ne kadar enerji gerekli?” adlı formülümüze yerleştireceğiz.

Baktığımızda formülde ‘m’, tabii ki Namor’un kütlesidir. Ayrıca kanatların toplam alanına ‘A’ diyoruz. Havanın yoğunluğuna ‘ρ’, yer çekimi alanına ise ‘g’ diyoruz. Namor’u normal bir kütleye sahip, normal bir insan olarak alma taraftarıyım. Biliyorum! Normal bir insan değil ama ne yapabilirim? Bildiğimiz yerden gitmeliyiz.

Tüm bu verilere baktığımızda elimizde sadece kanatların boyutunu tahmin etmemi gerektiren bir denklem var, sonrası kolay! Ayak bileklerinde bulunan kanatlar normal insan boyutlarında olan bir canlıya göre 10 santimetre uzunluktan fazla olmamalıdır. Dört kanat var ve her biri 5 santimetre genişliğinde olsa işimiz bir hayli kolaylaşır. Ne yapabilirim? Yakınsarken rahatımı düşünmeyeyim mi? Şimdi, işlem yaparsak eğer toplam alanımız yani uzunluğumuz, genişlikle çarpımının dört katı olacaktır! Bu da demek oluyor ki kanatlar saniyede 247 metre hızla giden bir hava hızı elde ediyor. Oldukça hızlı, hatta baya bir hızlı!

Şimdi, havada uçması için ihtiyacı olan gücü hesap etmemiz gerek. Gücü ‘P’ yani, zaman başına düşen enerji olarak tanımlarız. Peki, şunu sorabilirsiniz:

Gezinmek neden enerji gerektirir?

Şöyle ki kanatlar çırpıldığında havayı aşağı doğru iter. Bu da şu demek oluyor: Hava tıpkı ölçtüğümüz gibi 247 m/s’ye hızda hareket etmeli, hem de sıfırdan. Fakat hava hız değiştiriyor ve bildiğiniz üzere hızın değişmesi daima kinetik enerjiyle ilgilidir. Kinetik enerjideki değişim, beraberinde enerji ihtiyacı getirir. Bunu hesap etmenin en iyi yolu da tabii ki gerekli güç miktarına bakmaktır.

Formülümüze geri dönersek, tüm değerlerimizi ve varsayımları yerine koymamız takdirde 91.000 Watt bir güç elde ederiz. Karşılaştırmak amacıyla biraz Google’lama ile birkaç örnek buldum. Bir ampul yaklaşık 10 ila 20 Watt arası bir güç harcıyormuş. Normal bir arabanın harcadığı güç ise 120.000 Watt’a yakın olduğu söyleniyor. Anlayacağınız Namor, ampulle arabanın arasında bir yerde ama daha çok araba gibi güç harcıyor.

Şimdi Namor, bir hamburger yerse eğer diyet sitelerinin yardımıyla ulaştığım bilgilere göre yaklaşık 300 gıda kalorisi tüketmiş olur. Bu da yaklaşık olarak 1,25 milyon Joule’e eşittir. Teşekkürler dönüştürme siteleri! Dönüşüm yapmaktan nefret ediyorum, her neyse!

Anlayacağınız üzere hem güce hem de enerjiye sahibim. Ve şunu biliyorum ki güç, enerjinin zamana bölümü. Yani denklemi biraz düzenlersek yeterli zamanı bulmak için enerjiyi güce bölmem gerek.

Basit bir bölme işleminden sonra ki siz dikkat eksikliğinden enerji ile gücün yerini karıştırıp yanlış yapmayın! Sonra Namor’a ettiğiniz tüm lafları geri almak durumunda kalıyorsunuz. İşlemleri doğru yaparsak eğer Namor’un bir hamburgerden gelen enerjiyle havada asılı kalması -bakın sadece asılı kalması- yaklaşık olarak 13,70 saniyeye denk geliyor.

Şunu düşünelim: Namor, havadayken halkına seslenmek istediğinde yaklaşık beş dakikalık bir konuşma yapmak için toplam kaç tane hamburger yemesi gerekir?

Bunun için tam olarak 22 tane hamburger yedikten sonra birinin de yaklaşık beşte birini bitirmesi gerekir. Bakın, bu sadece havada beş dakikalığına asılı kalması için gereken hamburger miktarıdır.

Yani anlayacağınız Namor’un o kanatlarla uçabilmesi için daha kırk fırın ekmek yemesi gerek ki o bile yeterli değil. Bir somun ekmek, bir hamburgerin sağladığı enerjinin iki katına eşittir. Yaklaşık olarak iki katı kadar yediğini de hesap edersek toplam da dört katı bir süre havada asılı durmasını sağlar ki baktığımız zaman yirmi dakikalık bir konuşma, tipik bir konuşma süresine oranla oldukça az kalıyor.

O yüzden o kanatlarla sana iyi şanslar Namor!

Editör: Tuanna

--

--

Alaz
Yazı Rehberi

You’d be surprised what you can pull off when your life depends on it.