Yeşilçam Sineması ve Neşeli Günler

Türkiye’de sinemaya olan ilgi 50 ve 60’lı yıllarda tavan yaptı. 1960’lı yıllar sinema bağlamında bir devrim niteliği taşıdı. Sinemaya olan ilgi arttı. Sinemaya olan ilginin arttığı bu döneme ise Yeşilçam denildi.

Tuanaa
Yazı Rehberi
4 min readMay 26, 2023

--

Türkiye’de sinemaya olan ilgi 50 ve 60’lı yıllarda tavan yaptı. 1960’lı yıllar sinema bağlamında bir devrim niteliği taşıdı. Sinemaya olan ilgi arttı. Sinemaya olan ilginin arttığı bu döneme ise Yeşilçam denildi. Yeşilçam sineması, adını Beyoğlu’nda bulunan Yeşilçam isimli sokaktan almaktadır. Bu sokak, 80’li yıllarda Türk sinemasının da merkezi halindedir. Zira o dönemde film şirketleri bu sokakta yer alıyordu.

Yeşilçam Sineması’nda 1960 yılında 68 adet film bulunurken, 1966 yılında bu sayı 238’e yükselmiş, 1972 yılında ise 298 ile film sayısı yıllar geçtikçe artmıştır. 1960’lı yıllarda sinema toplumsal sorunları ele almıştır, özellikle çocuk kahramanlı filmler furyası baş göstermiştir, Çocuk yıldızların hayat verdikleri karakterler yoksul ama sevecen, bilgiç, büyümüşte küçülmüştürler. Ayşecik filmi bu dönemin en ünlü filmlerindendir.

1970’li yıllarda ise Yeşilçam Sineması’nda konu değişmiş, konu olarak erotizm baş göstermiştir. Arabesk Sanatçıları filmlerde baş göstermeye başlamış, kadınlar bir obje olarak kullanılmıştır. Bu filmler yoğun ilgiyle karşılanmıştır fakat bu dönem uzun sürmemiş 12 Eylül Darbesi ile tüm erotik filmler yasaklanmış ve kasetler toplanmıştır.

70’li yıllarda sadece erotik filmler çekilmemiştir. Hababam Sınıfı gibi filmler de çekilmiş, 60’lı yılların film konularından tamamen kopulmamıştır. Bu dönemde eğitim sistemine, devlete, aile yapısına birçok atıfta bulunulmuş, bu konular filmlerde güldürü unsuru kullanılarak eleştirilmiştir.

Şimdi sizlere Yeşilçam sinemasından, benim de çok sevdiğim bir filmi anlatacağım. Siz bu film hakkında ne düşünüyorsunuz ?

Neşeli Günler

Yönetmen: Orhan Aksoy

Yapımcı: Ertem Eğilmez

Senaryo: Sadık Şendil

Neşeli Günler, 1978 yılında çekilmiş aile, sınıf farklılığı gibi birçok konuyu ele almış bir filmdir. Filmin konusu ise şöyledir. Kazım Efendi ve Saadet Hanım turşuculuk yaparak geçimini sağlayan 6 çocuğu olan bir çifttir. Ancak sürekli kavga etmektedirler. Bir gün turşunun iyisinin limonla mı sirkeyle mi daha iyi olduğu konusunda tartışırlar ve Kazım Bey (Münir Özkul) üç çocuğunu (Yaşar, Ömer, Ahmet) alıp evi terk eder, Saadet Hanım (Adile Naşit) ise diğer üç çocuğu (Zeynep, Mehmet, Tuncay) alıp başka bir yere taşınır. Yıllar sonra birbirlerinden ayrı düşen kardeşler karşılaşırlar. Anne ve babalarını bir araya getirmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaya hazırlardır.

Size bir soru:

Turşu suyu limonla mı yapılır, sirkeyle mi?

Benim şimdiye kadar denediğim tüm turşu suyu sirke ile yapıldığı için ben sirkeyi tercih ederdim. Çünkü benim bildiğim tek seçenek oydu. Peki sizin için hangisi geçerli limonla yapılan turşu suyu mu sirke ile yapılan turşu suyu mu?

Filmde bize bu tartışma üzerinden bir ailenin dağılışını anlatıyor. Ancak bu aile dağılsa bile anne de baba da her iki rolü üstlenmiş ve çocuklarının bir eksiği olmaması, baba tarafı için anne figürünün, anne tarafı için baba figürünün eksikliğinin hissedilmemesi için ellerinden geleni yapmıştır.

Baba hiç bilmediği ütü, bulaşık gibi unsurları benimsemiş, anne ona ağır gelebilecek işleri yapmış, çocukları büyümüş olsa bile her işlere kendileri koşturmuştur. Film de her Yeşilçam klasiğinde görebileceğimiz düzenbaz, palavracı amca rolü de Yeşilçam’a yakışır bir biçimde işlenmiştir. Tabi ki bu düzenbaz amcanın (Ziya) da âşık olduğu bir kız vardır. Çok fazla değinilmişe bile onların da aşkına filmde yer verilmiştir. Bu yüzden Yeşilçam filmlerinde tek bir konuya odaklanıldığı söylenemez. Filmler aile ilişkileri, toplumsal sorunlara gönderme ve aşk gibi birçok konuyu kapsar. Ayrıca film, her noktasıyla 70’leri yansıtmaktadır. 70’lerin ikinci yarısında yaşanan terör olayları, ekonomik kriz ve bunları bağlı üniversitelerin kapalı olması gibi toplumsal konulara filmde yer verilmiştir.

Film ne kadar bir aile dramını anlatsa da bize aile kurumunun önemini de göstermeyi ihmal etmemiştir. Belki de bizi bu filmi izlemeye çeken unsurlardan birisi de budur. Aile kurumunun önemi. Bu önemi unuttuğumuz bir dönemde bize tekrar tekrar bunun ne kadar saadetli ve önemli olduğunu anlatan bu filmler, yıllardır izlenmekte ve gelecekte de izlenmeye devam edecektir. Bu tür filmlere sayelerinde bir nebze olsun dönemin stresinden uzaklaşıp rahat nefes almamızı sağladıkları için bir teşekkürü çok görmemeliyiz bence. Her zaman bir sıkıntı olacak, stres de yaşayacağız, mutsuz da olacağız, en azından filmlerde bu unsurları gerçekçi ve stresten uzak bir biçimde görebilelim ki bir de böyle olmayıp da bize stresi tekrar tekrar yaşatacak filmlerin bizim ruh sağlığımızı düzensizleştirmesine izin vermeyelim. Bence film sektöründe bir elli yıl kadar geriye gitsek hiç fena olmaz.

Editör: Rüya Yaşar

--

--

Tuanaa
Yazı Rehberi

Akdeniz Üniversitesi, Sinema ve Televizyon / 20 / Öğrenci