Ne Yaşadığımı Sorma 1 — İlk Aşk

Pınar'ın Kaleminden
Yazı Rehberi
Published in
4 min readAug 29, 2023

Kıvanç Akın

“Minel Çevik mi? Evet, tanıyorum. İyi tanıyorum hem de… Yani bir zamanlar iyi tanırdım. Sonra yollarımız ayrıldı. Yıllar geçti üzerinden. Yanılmıyorsam on dokuz yaşımdaydım, Minel de on yedi olmalı. Aynı sokaktaki farklı yatılı liselere gidiyorduk. Onu ilk defa, iki okulun tam ortasında, öğrencilerin Ütopya dediği büyük parkta görmüştüm. Dikkatimi çektiğini söyleyemem, silik bir tipti. Hatta dışlandığı için burslu olduğunu düşünmüş, Erdem Çevik’in yeğeni olduğunu öğrendiğimde şaşırmıştım. Bu ismi daha önce duymadığınızı söylemeyin… Nasıl yani, Çevik İnşaat tanıdık gelmiyor mu? Geceyeli’nden geldiğinizi söylememiş miydiniz? Ah, anlıyorum… Yeni taşındınız. Oranın küçük bir kasaba oluşuna kanmayın; zengini harbi zengindir! Çok pis paralar döner…

Neyse, Minel’den bahsediyorduk.

Kuzeniyle aynı okulda olmasına rağmen genelde yalnız takılırdı. Her zaman kulaklığının birini takardı. Ütopya’nın tam ortasında, etrafı genelde kedilerle dolu bir ağacın altında otururdu. O zamanlar çok farklıydım… Şimdi üzerimde olan takım elbiseyi bırakın giymeyi mağazasının önünden bile geçmezdim. Çok içerdim, alkolik değildim ama âlemciydim. Zorbaydım da. Minel gibilere nefes aldırmazdım fakat ona kötülük yapmak aklımın ucundan bile geçmemişti. Sıska, kısa boylu, ufak tefek bir kızdı. Ona gücüm yeterdi ama varlığının farkında bile değildim. Sadece arada bir gözüm değiyordu.

Minel’le arabamı çaldığı günden sonra samimi olduk…

Ahahahah kusura bakmayın yüzünüze yüzünüze gülüyorum ama ifadeniz çok komik. Evet, arabamı çaldı! Ben de aynı böyle şok olmuştum.

Okullarımız kasabanın çıkışında ıssız bir alandaydı. Civarında Ütopya dışında hiçbir yer olmadığından hafta sonları merkeze giderdik. O gece çakırkeyiftim. Arabadan ceketimi alıp sahile yürürken anahtarı düşürdüm. Ben eğilene kadar küçük bir el anahtarı kaptı ve koşar adımlarla arabaya yürüdü.

Ne olduğunu anlayana kadar çoktan kapıyı açıp arabaya binmişti. Onu yalnızca birkaç saniye arkadan görmüş, son anda tanıyabilmiştim! Üzerinde her zamanki eşofmanları yerine askılı, siyah bir elbise vardı. Çenesinin altında biten küllü kahve saçlarını düzleştirmişti. Çok güzel görünüyordu. İnanılmaz güzel görünüyordu! Gerçi o an buna pek odaklanamamıştım. Nasıl odaklanabilirdim ki arabamla son gaz gidiyordu!

Yoldan geçen taksiyi görmesem peşine düşmek aklıma dahi gelmezdi. “Abi yakala şu aracı! Arabamı çaldılar!” dediğimde şoför Minel’i takip ederken, telaştan etrafa küfürler yağdıran bana, “Polisi ara kardeşim…” gibi tavsiyeler veriyordu.

Telefonu çıkardığım sırada merkezle okullar arasındaki orman yola girmiştik. Numarayı tuşlamadım çünkü ona dersini kendim vermek istedim. Daha doğrusu ilk defa o an Minel ile uğraşmak istedim. Nasıl olsa gideceği yeri anlamıştım, orman yol okul çevresinden başka yere çıkmazdı.

Tam da düşündüğüm gibi son gaz kullandığı arabayı sert bir şekilde iki okulun arasındaki Ütopya’ya, kaldırım kenarına sert bir şekilde park etti. Taksiciye cebimden çıkan en büyük banknotu atıp koşarcasına arabama yürüdüm.

Araçtan inip arabayı kilitleyen Minel’e doğru ilerleyen tek kişi ben değildim. Mayıs, “Neredesin sen!” diye bağırarak kuzeninin yanına gelmişti. Çok öfkeli görünüyordu ama benden daha sinirli olması mümkün değildi. Kuzeninin, “Kimin bu araba?” sorusuna, “Benim!” diye bağırarak yanıt verdiğimde yanlarına ulaşmıştım.

Minel’in korkmasını, telaşlanmasını, açıklama yapmasını falan bekliyordum ama başını hafifçe kaldırıp sağ tarafındaki bana omzunun üzerinden bakmış, kısaca süzdükten sonra anahtarı uzatmıştı. O kadar doğal davranıyordu ki neredeyse anahtarı, “Rica ederim, ne zaman ihtiyacın olursa tekrar alabilirsin…” diyerek alacaktım! Gözlerimi kırpıştım hayretler içinde ela gözlerine baktıktan sonra, “Sen benimle dalga mı geçiyorsun?” diye tısladığımı anımsıyorum. “Az önce arabamı çaldın! Şimdi de hiçbir şey olmamış gibi anahtarı mı veriyorsun?”

“Almayacak mısın?” diyerek anahtarı tuttuğu elini hafifçe sallamıştı. Hiç de nazik olmayan bir şekilde anahtarı alırken bu kayıtsızlığına o kadar öfkelenmiştim ki üzerine yürümeyi düşünmüş, son anda kendimi frenlemiştim.

“Ya sen çıldırdın mı? Ehliyetsiz araba kullanmak ne demek?” diye araya giren Mayıs, şu an hatırlayamadığım daha birçok cümleyi olduğu yerde zıplayıp bağırarak kurmuştu.

“Ha bir de ehliyetin mi yok?”

“Bak Minel sen zerre umurumda değilsin ama…”

“Bir dakika, bir dakika!” Sanki suçlu bizmişiz gibi ikimizi de susturduktan sonra önce kuzenine dönmüştü. “Umurunda değilsem benimle vaktini harcama, telefonumu birazdan açarım ve amcam bana ulaşabildiğinde sorun çözülür. Sana gelince…” diyerek bedenini bana çevirdi. Yüzüne ilk defa o an dikkatli baktım. Küçük bir burnu, seyrek kirpikleri, kavisli kaşları vardı. Mimiklerindeki vurdumduymazlık ve gözlerindeki özgüven ona çok karakteristik bir hava katıyordu. “Ya git karakola arabanı çaldığım için şikâyetçi ol ya da beni rahat bırak!”

Karakola gitmemden korkması gerekirdi fakat sahiden şikâyetçi olsam bununla ilgili hiçbir şey hissetmeyecekmiş gibiydi. Hissetmezdi de zaten. Yaptıklarının bedelini ödemekten çekinmeyen biriydi. O gün bunu bilmediğim için bana söylediği her şeye ve bütün tavırlarına şaşırmaktan ileriye gidemiyordum.

O günden sonra her denk gelişimizde Minel’e dik dik bakmıştım fakat o bana bir kere bile bakmadığı için göz göze dahi gelememiştik. Onu rahatsız etmek, sinirlendirmek istiyordum fakat bu kadar kayıtsız birini nasıl öfkelendirebileceğimi bilmiyordum. Ne yaparsam yapayım yüzüme boş boş bakıp yanımdan geçip gideceğini hissediyordum. Öyle de yapardı.

Ona ne yapabileceğimi düşünerek geçirdiğim birkaç günün sonunda Ütopya’da arkadaşlarımla oturduğum kamelyaya geldi. Diğerlerinin yüzüne dahi bakmadan tam karşımda durdu ve “Arabaya ihtiyacım var,” derken anahtarı almak için elini uzattı.

O günden sonra istediğimin onu rahatsız etmek değil de keşfetmek olduğunu anladım.

Aylar sonra arabamı çalmasıyla ilgili konuştuğumuzda, “O gün aldatıldığımı öğrenmiştim, peşime takılmasın diye uzaklaşmak istiyordum. En hızlı yol senin araban gibi göründü,” demişti.

“Kiminle aldatmış?”

“Aslında… Diğer kızı benimle aldatıyormuş,” derken dudaklarını büzmüştü. Üzülmüş müydü yoksa suçluk mu hissetmişti tam olarak anlayamasam da şaka yaparak dikkatini dağıtmak istediğim için, “Ah, insanların sadece arabalarını değil, sevgililerini de çalıyorsun yani…” demiştim. Başını öne eğerek kahkaha atışı şu an gözlerimin önüne geliyor.

Onu gerçekten çok seviyordum, o benim ilk aşkımdı ve şu anki benin oluşmasında çok katkısı olmuştu. Evet, ona açıldım. Birlikte de olduk, kısa bir süre… Ayrıldıktan sonra onu bir daha görmedim.

Siz peki?

Siz nereden tanıyorsunuz Minel’i?”

Editör: Berfin Yeşilyurt

--

--

Pınar'ın Kaleminden
Yazı Rehberi

Dokuz Eylül Üniversitesi - Psikoloji Website: pinarinkaleminden.com Instagram: pinarinkaleminden