Neden Fallara ve Burçlara İnanırız?

Forer-Barnum Etkisi ve Kendini Gerçekleştiren Kehanet

Beyza🌻
Yazı Rehberi
6 min readMar 23, 2023

--

Herkese merhaba pofidik insanlar! Bu yazıda biraz fallardan, biraz astrolojiden ve neden onlara inandığımızdan bahsedeceğim. Yanlış anlamayın, ikisini de yalanlamadım, yani henüz.

Ah, inanın amacım fallara ve burçlara inanan tatlı kalbinizi kırmak değil! Ayrıca şu an bunu belirtmemin nedeni de sizi yazıda tutmak değil. Hiç yapar mıyım öyle şeyler? Buraya bilgilenmeye geliyoruz değil mi? Lütfen “Nasıl burçlara laf edersin, klasik başak burcu işte!” diye çıkışmadan önce iki kere düşünelim.

https://pin.it/RYrREdY

Peki, okumaya karar verdiğinize göre yazımıza ufak bir psikolojik test ile başlayalım mı? Lütfen aşağıya koyduğum maddeleri dikkatlice okuyun.

  1. Diğer insanların sizi sevmesine ve hayran duymasına ihtiyaç duyuyorsunuz.
  2. Kendinizi eleştirme eğiliminiz var.
  3. Henüz kendi lehinize çevirmediğiniz, kullanılmayan bir kapasiteniz var.
  4. Bazı kişilik zayıflıklarınız olsa da genellikle bunları telafi edebilirsiniz.
  5. Dışarıdan bakıldığında disiplinli ve kendini kontrol eden biri olarak görünseniz de içeride endişeli ve güvensizsiniz.
  6. Bazen doğru kararı verip vermediğiniz veya doğru şeyi yapıp yapmadığınız konusunda ciddi şüpheleriniz oluyor.
  7. Her seferinde değişiklik isteseniz de kısıtlamalar karşısında rahatsız oluyorsunuz.
  8. Bağımsız bir düşünür olarak kendinizle gurur duyuyorsunuz ve tatmin edici kanıtlar olmadan başkalarının ifadelerini kabul etmiyorsunuz.
  9. Kendinizi başkalarına açmanın akıllıca olmadığını düşünüyorsunuz.
  10. Bazen dışa dönük, cana yakın, girişkensiniz; diğer zamanlarda ise içe dönük, temkinli ve içine kapanıksınız.
  11. Bazı tutkularınız oldukça gerçek dışı.
  12. Güvenlik, hayattaki en büyük hedeflerinizden biridir.

Şimdi sizden bu maddelerin geneli size ne kadar uyuyor bir ile beş arası puanlamanızı isteyeceğim.

Puanladınız mı? Sihirli küreme bakıyorum ve değerli okuyucularımın puan ortalamasının 4.20 olduğunu görüyorum. Nasıl mı? Ben geleceği görebilen korkutucu bir büyücüyüm de ondan!

Şaka yaptım, bir medium değilim sadece yazarıyım, hehe.

Herneyse, aslında size psikolog Bertram R. Forer’in 1948'de kendi öğrencilerine uyguladığı bir testi uyguladım. Forer, her bir öğrencisinin testinden aldığı notlara göre onlara bir kişilik analizi hazırladığını söylemiş ve her birine yukarıda belirttiğim maddelerin yazılı olduğu bir kağıt vermiş. Ardından tıpkı size söylediğim gibi bu maddelerinin onlara ne kadar uyduğunu bir ve beş arasında puanlamalarını istemiş ve puanların ortalaması 4.20 çıkmış!

Tabii Forer, bu maddeleri astrolojinin gerçek olmadığını kanıtlamak için bir astroloji kitabından birebir olarak almış. Kendisi oldukça pratik zekalı, burcu ne acaba? Koç? Belki de kova?

Maalesef, kendisi akrep burcu. Bu bir şey ifade ettiğinden değil tabii ki. Koç ya da kovaysanız pratik zekalı olabilirsiniz ancak bu ihtimal dünyadaki sekiz milyar insanla aynı. Demek istediğim, burçlar size mutlaka hayatınızın bir noktasına uyarlayabileceğiz fazla genel ya da duymak isteyeceğiniz bilgileri verir.

Bir düşünsenize, dünyada sekiz milyar insan var ve bu sayıyı mevcut burç sayısına bölerseniz -matematiğim kötü, hemen geliyorum- yaklaşık altı yüz elli milyon insanla aynı burçtasınız! Yani, siz kendi burcunuzun özelliklerini gördüğünüzde “Vay be, bu özellikler resmen ben!” diyorsunuz ancak sanırım diğer altı yüz elli milyon insan da sizin şey…tıpatıpınız.

Photo by 浮萍 闪电 on Unsplash

Burçlar bazen sizi özel olduğunuza inandırabilir ki insan olarak böyle bir eğiliminizin olması normal ancak durum aslında tam tersi; kendinizi diğer altı yüz elli milyon insanla aynı görmüş oluyorsunuz.

Açıkçası bu kabul edilebilir türden bir şey değil çünkü siz hepiniz ayrı ayrı o kadar güzel ve özelsiniz ki!

Yine De Nasıl Tutturuyor Bizim Özelliklerimizi Bu Burçlar?

Psikolojide Barnum etkisi dediğimiz bir olgunun etkisiyle tabii ki!

Bu isim P.T. Barnum isimli bir şovmenden geliyor. Bu şovmen geçmişte öyle etkileyici bir şovmenmiş ki her kesimden insanın ilgisini çekebilirmiş. Hatta şöyle bir sloganı bile varmış: “Herkese uygun gösteri!”

İşte sizin burç ve fal olarak inandığınız şey herkese uygun gösterinin bir parçası sadece.

Beynimiz, hiç durmadan bağlantı kurabilen mükemmel bir araç ve bundan dolayı da duyduklarımızla bağlantı kurmak istemesi çoğunlukla kaçınılmaz oluyor. Bir tarot falı baktınız ve falcınız aşık olduğunuz kişinin neden sizinle birlikte olmadığını söyledi, durun ben de tahmin edeyim: Aslında sizden çok hoşlanıyor sadece adım atamıyor, büyük şüpheleri var ve size değer verdiğinden bunları riske atmak istemiyor. Sizi üzebilir ancak bu tamamen saçmalık. Çünkü gerçek sevgi sorgulatmaz.

Bunu kabul ediyorsunuz ve nasıl tutturduğunu merak ediyorsunuz ancak beyniniz sadece duymak istediğiniz iyi şeyleri yaşadığınız olaylara bağlıyor. Öte yandan falcınız “Şey… bu kişi seni tamamen arkadaş olarak görüyor, senden hoşlandığı falan yok.” deseydi beyniniz kesinlikle bu söylediğini yaşadıklarınızla bağdaştırmayacaktı. Buna da Polyanna ilkesi deniyor yani beynimiz sadece bize hitap eden olumlu şeyleri olaylarla bağlama eğiliminde.

https://pin.it/4kf2923

Peki Ya Fallar? Geleceği Nasıl Görüyorlar?

Aslında düşününce ben de beni üç vakte kadar prenses gibi hissettirecek bir prensin gelecek olmasını isterdim ancak maalesef, fallar geleceği falan görmüyor.

Biliyorum, içten içe yanıldığımı düşünüyorsunuz. Nasıl mı biliyorum? Söylemiştim, ben de falcıyım!

Photo by petr sidorov on Unsplash

Böyle düşünmenizin nedeni yüksek ihtimal daha önce söyledikleri çıkan bir falcıyla tanışıp ceplerinizi boşaltmanız ancak ben de neden söylediklerinin çıktığına dair psikolojik bir açıklama getirmek için buradayım. Sayemde paranızı gerçekten size iyi gelebilecek bir şeye yatırabilirsiniz; çikolata gibi! Tabii alerjiniz yoksa…

O falcının mükemmel bir falcı olup söylediklerini çıkarmasının nedenine psikolojide Pygmalion etkisi diyoruz; diğer bir adıyla kendini gerçekleştiren kehanet.

Sosyolog Robert K. Merton, Pygmalion etkisini şöyle tanımlıyor:

“Zaman içinde gerçeğe dönüşen inanışlar…”

Basitçe diyebiliriz ki: Vay canına, beklentinin gücü adına!

Neyi beklerseniz onun gerçekleşme olasılığını yükseltirsiniz. Falınızda otuz yaşında evleneceğiniz çıktı ve ne tesadüf, gerçekten otuz yaşında evlendiniz! Aslında tesadüf değil, bilinçaltınızda bir yerlerde otuz yaşında evleneceğiniz kazındı bu yüzden algınızın eylemlerinizi yönetmesine izin verdiniz ve bunun sonucu olarak kendinizin kehaneti oldunuz.

Yani bir nevi “Bir şeyi kırk kere söylersen olur,” sözünün psikolojik açıklaması diyebiliriz.

Bu konuda psikolog Robert Rosenthal ve Lenore Jocabson’ın “Rosenthal etkisi” olarak adlandırılan önemli bir çalışması mevcut. Kısaca bu iki psikoloğumuz ilkokul öğrencilerine bir zeka testi yapıyorlar ve birkaç öğrencinin üstün zekalı olduğunu söyleyip bu öğrencilerin isimlerini öğretmenlerine bildiriyorlar. Gerçek şu ki isimleri verilen öğrenciler aslında zeka seviyesi yüksek çıkan öğrenciler değil, tamamen rastgele seçilmişler. Bir süre sonra bu zeka testi yine sınıfa uygulanıyor ve üstün zekalı oldukları iddia edilen öğrenciler gerçekten üstün zekalı çıkıyor. İnanılmaz değil mi? Tamamen arkadaşlarının, öğretmenlerinin ve ailelerinin beklentileri üzerine test sonuçları sıradışı bir şekilde değişiyor!

“Gerçeklik subjektiftir. Bu gerçekliği çevremiz manipüle edebilir.”

Hatta bu konuya başka bir örnek verebilirim ancak henüz Star Wars izlemediyseniz şimdilik gözünüzü kapatmalısınız çünkü çok büyük spoiler sizi bekliyor olabilir, benden söylemesi. (Spoilerı geçmek için resimden sonrasına bakabilirsiniz.)

Star Wars Bölüm III — Sith’in İntikamı’nda Padmeciğimizin ölümü kendini gerçekleştiren kehanetten başka bir şey değildir. Biliyorsunuz ki film boyunca Anakin, gördüğü kabuslardan dolayı tek gerçek aşkının doğum yaparken öleceğinden ve onu koruması gerektiğinden öyle emin ki bu sadece bir rüya olsa da kimse onun bu inancını kıramıyor. Bu olayı “kader” olarak görüyor ve kaderinden kaçmak için karanlık tarafa katılıyor. Yine de eylemlerinin sonucu Padme’nin doğumda ölmesiyle sonuçlanıyor çünkü Anakin bu kadere öyle inanıyor ki kendinin kehaneti oluyor.

Bunu çevreniz için bir düşünün, bir ortamda size saygı duyulmadığını düşünüyorsanız öyle davranırsınız ve bunun sonucu olarak gerçekten size saygı duyulmaz. Bir konuda kötü olduğunuza kendinizi inandırıp çevrenize de bundan bahsederseniz, sizi asla o konuda iyi görmeyecekler ve beklenti olmadığı için o konuda gerçekten kötü olacaksınız. Bu kozmik bir güç ya da evrenin size fırlattığı bir şey değil, bilimsel gerçekler; beklenti yaşantınızı etkiler. (Çekim teorisine de ufaktan laf attığıma göre devam edebiliriz.)

Aynı şekilde, karşı taraftan da beklentilerinizi yüksek tutarsanız gerçekten de iyi bir sonuç alacaksınız. Onun zor zamanında yanında olup “Ben senin potansiyelini biliyorum, daha iyisini yapabilirsin.” gibi bir konuşma yukarıda bahsettiğim Rosenthal etkisinin bir parçası!

“Çocuklarımıza sunduğumuz hedefler geleceği şekillendirir. Bu hedeflerin ne olduğu çok önemlidir. Pozitif beklentiler kendilerini gerçekleştiren kehanetlere dönüşebilir. Yani hayaller birer harita gibidir!”

Gerçekten, fikrimi soracak olursanız fal ya da kozmik enerji gibi garipliklere bel bağlamak yerine hayallerin birer harita olması inanın hayatı daha renkli yapabilir! Çünkü bu şekilde her birimiz hayatımızdaki insanların hayallerine ulaşmasına yardım eden pusulalar olabiliriz.

İnanç gerçekten güçlüdür, bu yüzden bunu gerçeklikte tutup kendiniz ve çevreniz için kullanmak sizler için çok daha mantıklı bir seçenek olacaktır. Ben size inanıyorum minik pusulalar!

Bir sonraki yazıda görüşünceye dek, hoşça kalın!

editör: Pozan

Bu Yazıyı Beğendiysen Şunlara Da Göz Atabilirsin:

--

--

Beyza🌻
Yazı Rehberi

Kafamdaki perileri kanatlarından tutup kavanozlarıma koyabilirsem, yazmış olacağım.