Neptün Obrukları’ndaki Kumul Yapılar Sürdürülebilir Mi? | arkinotion 4

Suyun Tükenişi Üzerine Bir Tasarı

Ayşenur Sezer
Yazı Rehberi
8 min readMay 9, 2023

--

Arkinotion: Sanal evrenlerde alternatif yaşam senaryoları üreten mimari fikir yazılarıdır. Fikirlerin kaynağı gerçekliktir; ancak üretilenler gerçeküstü bir nitelik taşıyabilir. Arkinotion deneysel bir alandır, her şey her şeydir.

Kumul Yerdikenleri Günışığıyla Tepkimeye Girerek Yeraltı Sularını Oluşturur

Photo by Egor Kamelev: https://www.pexels.com/photo/coral-3204592/

Ekolojik Evren Tasarımcılığı su sıkıntısının tüm gündemi ele geçirmeye başladığı 60’lı yıllarda henüz meslekleşmeye başlamıştı. Bir meslek odaları olmadığı gibi, onları koruyacak yasaları da yoktu. Eğitimleri sanal evrenlerin dinamikleri üzerine kuruluydu, gerçekten besleniyor ancak gerçekten başka bir şey üretiyorlardı. Kökeni yazılımcı, mimar ve biyolog bir grubun sanal evrenlerde ortam tasarımcısı olarak çalışmasına dayanıyordu. Başlangıçta oyun ve film sektörü için yeni evrenler kurmak üzerine kurulan bu ekipler zamanla yaşadığımız dünyanın sorunları üzerine eğilmeye ve bu sorunlara deneysel öneriler geliştirmeye başladılar. Neptün Obrukları’nda Yaşam adlı mülk evreni bu önerilerin en çok ilgi görenlerinden biri oldu. İnsanlar günlerinin yarısını sanal evrenlerde geçiriyordu ve bir evrenin onlara çekici gelebilmesi için dünyada olmayan, arzu duyulan bir şeye ev sahipliği yapması gerekiyordu. Neptün Obrukları’nın tasarımcılarının verdiği video röportaja göre, tasarladıkları evrenin bu kadar ilgi görmesinin tek bir sebebi vardı: Suyun tükenmekte oluşu. Neptün Obrukları suyun varlığı üzerine inşa edilmişti.

Ekipte henüz yirmi üç yaşında olan, kırmızı saçlı bir tasarımcı, söz sırası ona geldiğinde, biraz haylazca bir gülümsemeyle mırıldanıyor, “Neptün Obrukları su üreten bir kazan gibi. Keşke benim evimin altında da dev bir Neptün obruğu bulunsa. Saçlarımı iki haftadır yıkayamıyorum.” Duraksıyor, bunu söylemesinin uygun olup olmayacağını düşünüyor. “Ah, efektleriniz saçımı parlak göstermeye yetecek değil mi? Hava peruk kullanmak için çok sıcak.” diye ekliyor. Gülümsüyor. “Güzel görünmek istiyorum.” Röportaj gülüşmeler eşliğinde sona eriyor. Kayıt röportaj bittikten sonra bir süre daha cızırtılarla devam ediyor. Fısıltıyla bir ses duyuluyor ardından. “Evinin altında bir obruk istediğine emin misin,” diye soruyor biri merakla. “Dünyamızdaki yeraltı suları böyle tüketilmedi mi?” Cızırtıların dahi kesildiği bir sessizlik oluyor. Kısa bir bakışma anı kadar. “Ama Neptün Obrukları’nda kumul yerdikenleri günışığıyla tepkimeye girerek yeraltı sularını oluşturur.” diyor kırmızı saçlı tasarımcı kendinden emin bir sesle. “Evet, haklısınız.” diye karşılık veriyor soruyu soran kişi. “Fakat gerçek değil ki?” Kayıt bitiyor.

Photo by Emma Li: https://www.pexels.com/photo/rippled-ocean-water-with-translucent-surface-in-daytime-6527528/

Neptün Obrukları’nda Yetişen Kumul Yerdikenleri

Obruklar ters huni şeklinde, Neptün gezegeninin iç yapısından ilham alınarak oluşturulmuş katı yüzeylerle tasarlanmıştır. Obruğun tabanı sıcaklığın en yüksek olduğu yerdir, akışkan, yoğunlaştırılmış gazsı yapıdadır, üstünde soğutucu görevi gören gaz katmanları bulunur. Obrukta aşağılara inildikçe hava sıcaklığı düşer. Kumul yerdikenlerinin yetişmesi ve bütünlüğünü koruması için düşük sıcaklık gereklidir. Aksi takdirde yeterince olgunlaşmadan ve meyve vermeden eriyen bir kumul yerdikeni obruğun kayaç yüzeyine tutunamayarak aşağı düşer ve tabandaki katı dokuyu artırarak obruktaki su oluşumunu sekteye uğratır. Erken ölen bir kumul yerdikeninin tüketimi uzun zaman alır ve yetişmemiş kumullarla dolan bir obruk zamanla kuraklaşmaya başlar.

Suyun Oluşum Aşamaları: Bir Kumul Yerdikeni’nin Yaşamı

Kumul yerdikenleri, yeraltı suyu çekilmiş toprakların içe çökmesiyle yıllar sürecek olan oluşumlarına başlarlar. Obruk tabanındaki metaller ve silikalar günışığıyla tepkimeye girer. Obruk iç ortamının soğukluğunu korumak üzerine kodlanmıştır. Demir ağırlıklı akışkan bir madde topraktaki silikaları süzerek yoğunlaştırır. Obruk içinde yaşamaya evrimleşen yassı başlı mavi sinekler, obruğun dibindeki akışkan maddeye yiyecek almak için dalarlar ve karınlarını oksit bakterileriyle doldurduktan sonra yassı kafalarının ve uzun ipliksi kanatlarının yüzeyini kum taneleriyle sararak yoğun maddenin içinden çıkarlar.

Photo by Miriam Fischer: https://www.pexels.com/photo/blue-jellyfish-2650468/

Yassı başlı mavi sinekler derilerindeki kum tanelerine elektriksel çekim uygulayan yüzey katmanlarına doğru çekilirler ve kumlar yüzeye gömülünceye dek orada kalırlar. Kumul yerdikenlerinin döllenmesine olanak tanıyan bu ilişki, yassı başlı mavi sinekler için de kârlıdır. Obruğun dibindeki yerçekimi kuvveti güçlü olduğu için mavi sinekler uzun süre obruğun yüzeyinde kalamazlar, hareket halinde olarak obruğun yerçekiminin zayıfladığı alanlara göç etmelidirler. Sürekli hareket halinde olmak mavi sineklerin üremeleri için risk oluşturmaktadır. Yavru keseler uçuş sırasında yerçekiminin yoğunlaştığı yerlerde anne sineğin taşıyabileceğinden fazla ağırlık oluşturduğundan düşme eğilimi gösterirler.

Yassı başlı mavi sinekler için en iyi döllenme dönemi yerçekiminin zayıfladığı uzun dönemlerdir. Fakat uzun zayıflama dönemleri sık gerçekleşmediği için tür tükenme tehlikesiyle karşılaşır. Kumul yerdikenleri uzun zayıflama dönemlerine alternatif olarak obruk yüzeylerinde döllenme için konaklama alanları oluşturur. Yassı başlı mavi sineklerin taşıdığı kumlar birikerek birbirine bağlanır ve parçalanması güç bir yapı oluşturur. Henüz büyüme aşamasında olan yerdikenleri için bu aşama yıllar sürecek pasif bir işleyişe sahiptir. Köklenip obruğun yüzeyine doğru dallanmadan önce mavi sinekleri üstünde taşıyarak yuva görevi görürler. Böylelikle anne sinek yavrularını yerçekimine kaptırmadan doğurabilme sansını elde eder.

Photo by Egor Kamelev: https://www.pexels.com/photo/macro-photography-of-bubble-coral-920157/

Avatar halk dilinde yerdikeni olarak bilinen heykelsi yığma ağaçlar yaşamlarının büyük bir bölümünü gölgede geçirir. Ters huni şeklinde genişleyen obruklarda ortaya çıkan kumgillerin üst tabakaya yakın çıkan türleri güneşle doğrudan temas ederek tepkimeye girer. Siliskalar adı verilen bu tür, günışığını emerek içindeki renkli pigmentlerin dolmasına ve zamanla şeffaflaşmasına sebebiyet verir. Şeffaflaşan, olgun kum meyveleri camlaşarak günışığında pişer ve eriyerek obruktan aşağı düşer. Akışkan camsı meyvelerin düşüş süresi önemlidir. Obruğun soğuk iç ortamında katılaşmadan tabana ulaşarak sıvılık derecelerini korumaları gerekmektedir. Soğuk tabakayı geçtikten sonra obruğun dibindeki magmanın sıcaklığıyla eriyik hallerini sürdürür ve parçalanarak suyu oluştururlar, meyveden geriye kalan katı maddeler çözeltinin içinde katmanlaşır.

Obruğun dibinde biriken su zamanla yüzeye ulaşır, obruğun duvarlarına yapışan kum ağaçları da suyla birlikte yüzeye çıkar. Günışığına ulaşan ağaçlar camlaşarak suyun içinde batar ve döngü obruk tamamen suyla ve ağaç meyvesi kumla dolana dek devam eder. Bir Neptün obruğunun dolması, 165 dünya yılını bulmaktadır. Kumul yerdikenlerinin meyvelerinden arta kalan maddelerin katılaşarak oluşturduğu sert yüzey ise yapı malzemesi olarak kullanılabilir niteliktedir. Zemini sağlamlaşan bir obruk insan yaşamı için elverişli bir hale gelebilir.

Photo by Francesco Ungaro: https://www.pexels.com/photo/brown-coral-reef-3645203/

Tamamlanan obruklar zemin olarak sağlam olsa da yapılaşma için yeterince uygun değildir. Obruklardaki sular kısa ve uzun vadede gezegendeki yapı malzemelerini çözebilecek özellikte bilinçli olarak tasarlanmıştır. Obruk dibindeki kumul yerdikeninin meyvesinin oluşturduğu katı malzeme ise suda çözünmeyecek bağlar içerir. Tasarımcı mimarlar Neptün Obrukları’ndaki yapılar için kumul malzemeyi tercih etmektedir bu nedenle. Yapılaşma su içine kurulabileceği gibi kuraklık geçiren obruklarda da yapılabilir.

Ekolojik Evren Tasarımcıları söze, “Mülk Evrenler’i belirli bir kapasiteyle sınırlandırılan evrenlerdir, bunu artık hepimiz biliyoruz.” diyerek başlıyorlar. Dünyanın da yaşamı sonsuza dek taşıyamayacağını belirtirken “her ne kadar gelen ilgiden hoşnut olsalar da bu kadar ilgi görmeyi beklemediklerini ve her gün çoğalan avatar sayısının onları endişelendirdiğini” ekliyorlar sözlerine. “Bir sanal evren de pekala yok oluşa sürüklenebilir.” diyor ekip başı, “her şeyi böylesine vahşi bir açgözlülükle tüketmemeliyiz. Döngüler saygı duyulması gereken yaşam süreçleridir. Biz Neptün Obrukları’yla bir döngü oluşturduğumuza inanıyoruz.” Kıvırcık saçlı ekip arkadaşı telaşla araya giriyor. “Hayır hayır, henüz sadece başlattık,” diyor. “Bir döngüyü tamamlayamadık bile.” Gülmeye zorluyor kendini. Röportajı yapan kişi hayretle soruyor: “165 yıl derken gerçekten de 165 yılı mı kastediyordunuz? Sanal evrenlerde zaman bu şekilde işlemez ki.” Ekiptekiler birbirlerine bakıp gülümsüyor. “Evet, 165 yıl gerçekten de 165 yıl demek. Dünyayı başka türlü nasıl kurtarabiliriz ki?”

Röportör şaşkınlıkla ve hayal kırıklığıyla “Ama buna ne sizin ne de benim ömrüm yetmeyecek. Neptün Obrukları’nı tasarlayan kişiler olarak onların tamamlandığını göremeyecek olmak sizi rahatsız etmiyor mu? Haksızlığa uğramış hissetmiyor musunuz? Şahsen ben evreninizin bir üyesi olarak öyle hissediyorum şu an.” diyor. Kendisini çeken kameralara bakıyor yardım beklercesine. “Obrukta hiç su görebilecek miyim?” Ekiptekiler bunu çoktan kabul ettiklerini söyleyip susuyorlar. Sıradaki soruya geçiliyor. “Mülk evreni kuralları gereği üye olan her avatar, gezegene yerleşebilir. Bugünlerde ben de bir tane obruk seçtim kendime. Uygulamanızdaki emlakçılar obruğumun henüz kuraklaşmaya başlamış bir bebek obruk olduğunu söylediler. Hızlı yerleşmek istiyorsam yapay sıcaklık desteği alabileceğimi belirttiler. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Açılan obrukların yerleşim alanı haline gelmesi için döngüsüne ters bir biçimde kuraklaştırılmasını doğru buluyor musunuz?”

Ekip başı istemsizce yerinde kıpırdanıyor. “Herhalde böyle zor soruları cevaplayacak kadar gaddar gördükleri için ekip başı olarak seçti beni arkadaşlarım.” Gergince gülüyor, ortamı yumuşatma çabası ekip arkadaşlarını da gülümsetiyor. “Değilim. Hiçbirimiz değiliz ancak bu can sıkıcı konuyu örtbas ederek değil konuşarak, gündemde tutarak çözmeye çalışıyoruz.” Ciddiyetle açıklamaya koyuluyor. “Hava sıcaklığı yapay olarak artırılan bölgelerde olgunlaşmamış yerdikenleri meyve vermeden obruğa düşerek kuraklığa sebep olur. Bu işlem sağlam zemin oluşturmak için sıkça tercih edilen bir yöntem haline geldi Neptün Obrukları’nda. Her ne kadar tasarımcılar olarak amacımızın bu olmadığını, Neptün obrukları’nı su kıtlığına dikkat çekmek üzerine inşa ettiğimizi söylesek de mülk evrenlerinin temel ilkesi gereği avatarlar yerleşim hakkına sahiptir, dünyalaştırma projesi kapsamında bazı obruklar yaşam alanı haline getirilebilir. Bunlar bizim de bildiğimiz evren standartları. Fakat sorun şu ki bizim yeterli alanımız yok. Başlangıçta avatarları karşılayacak kadar alan inşa ettiğimizi düşünüyorduk ancak artan kullanıcı nüfusu bizi istemediğimiz durumların içine soktu. Ne ilginç değil mi? Tam da dünyada yaşadığımız durum bu. Obrukların döngülerini tamamlamadan yapılaşmaya açılmasına karşıyız. Bunun için hukuki olarak mücadele ettiğimizi belirtmek isteriz.”

Röportör başıyla destekliyor. “Peki ya tasarımcılar olarak ne yapıyorsunuz?” Kırmızı saçlı genç tasarımcı haylazca gülümsüyor sohbetin başından beri yaptığı gibi. “Doğanın yaptığını yapıyoruz,” diyor kısaca. Röportör ona bakmaya devam edince sıkılganca açıklıyor. “Olması gereken şeyin olmasına izin verir ve onun doğasına müdahale etmezseniz oluşun yarattığı harikalarla karşılaşabilirsiniz. Bu uğruna mücadele edilebilecek bir güzelliktir. Fakat süreçlere saygı duymaz, yapının maddesini göz ardı ederseniz yıkımla karşılaşırsınız. Doğa doğurgan ve yıkıcıdır. Neptün obrukları da öyle. Kısırlaştırılan bir obruk, her ne kadar biriken kumullarla sağlam zemine sahip görünüyor olsa da altındaki akışkan madde hâlâ oradadır. Suya dönüşemediği için kaynamaya devam etmektedir, sıcaklığı artırarak obruğun yüzeylerinin zayıflamasına sebebiyet veriyor.” Gözleri muziplikle parlıyor. “Obruk yüzeyindeki baskı arttıkça yüzeyler biçim değiştirerek içeri doğru eğilir. Yığma yapı yöntemleriyle inşa edilen kumul yapılar da yüzeyle birlikte bükülmeye başlar. Gerilmiş bir ipe üst üste ip cambazlarının bindiğini hayal edin. İp sonunda incelerek kopacaktır, değil mi? Aşırı yüklenilmiş bir yapı obruğu da aynı şekilde içe çökerek yıkılır. Biz buna Kendini Yutan Obruklar adını verdik.”

“Hâlâ yapay sıcaklık desteği almakla ilgileniyor musunuz,” diye soruyor kırmızı saçlı tasarımcı merakla. Röportör, “Bunun bir önemi yok ki,” diye karşılık veriyor. “Alsam da almasam da ne yıkımı ne de obruktaki suyu görebileceğimi sanmıyorum. Haksız mıyım?” “Muhtemelen haklısınız. Fakat mülk evrenlerindeki mülkler dünyadaki gibi soylar aracılığıyla aktarılır. Torunlarınızın bir gün yıkıma uğrayabileceği gerçeği sizi rahatsız etmiyor mu? Yahut da obrukta birlikte vakit geçirdiğiniz insanların. Sanal bir evrende olsa dahi.”

Sessizlik sürüyor.

Photo by Maël BALLAND : https://www.pexels.com/photo/silhouette-photo-of-person-standing-in-cave-3098796/

Zamanınız için teşekkür ederim.

Ayşenur

*Yazıdaki kavramlar, olaylar ve kişiler geleceğe yapılmış bir düşünüşün eseridir. Bir insan ve mimar olarak gelecekteki yaşam üzerine düşünüyorum.

Editör: Sinem Karakuş

--

--

Ayşenur Sezer
Yazı Rehberi

Human. A 28-year-old young architect with a passion for learning. She designs, writes, reads and listens to BTS.