Ruhsal Hastalıkların Romantize Edilme Problemi

Hasarların yeterince ilginç mi?

Beyza🌻
Yazı Rehberi
6 min readJun 28, 2023

--

Herkese merhaba pofidik insanlar! Sanırım bugün biraz iddialı bir başlıkla karşınızdayım. Yazımıza başlamadan önce belirtmek isterim ki amacım kimseyi üzmek ya da kırmak değil, sadece biraz farkındalık oluşturmak.

Özellikle bir psikoloji öğrencisi lup hayatının geri kalan kısmını burada geçirecek biri olarak belirtmek isterim; iyi olmamanız sorun değil.

Hatta, iyi olmanız da sorun değil!

İşte yazımız tam olarak bunun hakkında.

Hiç üzgün olmayı arzuladığınız oldu mu?

Yakın zamanda Youtube’da karşılaştığım The desire to be sadisimli bir video sayesinde sonunda bu konuda fikirlerimi belirtebileceğimi düşündüm. Eminim bazı noktaları aydınlanmasıyla farkındalığa ulaşmak daha iyi hissetmenizi ve yalnız olmadığınızın farkına varmanızı sağlayacaktır.

Bir soruyla başlayalım: Hiç 2010'larda Tumblr’da bulundunuz mu?

Bilmeyenleriniz için Tumblr, herkesin kendine ait bir blog oluşturduğu bir sosyal medya platformu. 2018'e kadar oldukça popülerdi. Hatta şu an Twitter’da gördüğünüz siyah beyaz; altında bir replik ve çoğunlukla ağlayan bir kız barındıran gifler 2018 Tumblr’ından kalmadır.

Yani, konsepti az çok anladınız sanırım.

O yıllarda Tumblr’da durdurulamaz bir depresyon furyası vardı. Sevimli bir mizah bloğu olmaya çalışan ortaokuldaki bir kız olarak bu tarz içeriklere çok fazla maruz kaldığımı hatırlıyorum. O zamanlarda paylaştığım ultra komik postlarım gerçek hayattan farksız bir şekilde fazla tutmuyordu. Ah, ne büyük kayıp!

Her neyse, bir keresinde sadece kötü hissettiğim için popüler olan depresif kız akımına katılıp bir gönderi paylaştım.

“Bazen çok yalnız olduğumu iliklerime kadar hissediyorum.”

Yani, tam olarak bu olmasa da bu tarz bir şey paylaşmıştım. Şimdi dönüp baktığımda gerçekten utanç verici gelse de attığım onca posta karşılık ilk defa bir gönderim ilgi görmüş, yalnızlığım sayesinde birkaç takipçi ve bolca da beğeni kazanmıştım.

Aslında bununla da kalmadı, Tumblr bana birkaç gün sonra bir sistem mesajı göndermişti. “Her şey yolunda mı? İşte yardım alabileceğin birkaç site. Unutma, sen gerçekten özelsin. İyi olmamakta sorun yok!

Sanıyorum ki birkaç kişi gönderimi şikayet etmiş ve böyle bir mesaj almıştım. Aslında üzülmemiştim, hem de hiç. Mesajı okudunuz mu? Sen gerçekten özelsin.

Sonunda sevimli mizah bloğum, ağlayan, siyah beyaz giflerle dolup taşmıştı. Bilemiyorum, o zaman ne düşündüğümü fakat tam hatırlayamasam da yüksek ihtimalle sadece bu şekilde özel olabileceğimi düşündüm.

Hikayenin devamı sandığınız gibi ilerlemiyor. Lisede psikolojiye olan ilgim sayesinde farkındalık kazandım ve Tumblr’ın bana o dönem önerdiği yardım almak için kurulmuş sitelerde insanlara yardım etmeye başladım. Ters köşe, beklemiyordun değil mi Tumblr?

Peki, melankolik olduğun için özel olma akımını 2018'de mi bıraktık?

Sizi biraz yoracağım ancak biraz yukarı kaydırıp ağlayan kıza tekrar bakmanızı rica edebilir miyim?

Baktınız mı? Öyleyse yukardaki kız ile aşağıdaki kız arasındaki yedi farkı bulun!

Tabii ki ikisi birbirinden çok farklı, bu kızın siyah beyaz efekti ve melankolik repliği yok.

Bu kız Euphoria dizisinden Cassie Howard ve belirtmeliyim ki benim de çok sevdiğim bir dizidir. Dizi; depresyon, bağımlılık, bipolar bozukluk gibi birçok ruhsal hastalık hakkında izleyicide bir farkındalık oluşturuyor. Maalesef, farkındalık oluşturmakla da kalmıyor.

Dizide estetik açıdan hoş renklerin kullanılması ve bu gibi sahnelerin “romantikleştirilmesi,” henüz reşit bile olmamış gençlerin ruhsal sorunları arzulamasına ve tuhaf bir şekilde bu sorunları hoş bulmasına sebep oluyor.

Parantez açmakta fayda var, bu sahnenin amacı aslında sembolizmi kullanarak “günahkar” birinin masumiyetini simgelemeye çalışmakmış.

Demek istediğim, yapılan dizilerin amaçları bu olmasa bile sosyal medyada bu sahneler öyle konumlara getiriliyor ki dizideki bir karakter gibi depresif olmanın sizi gerçekten özel yapacağını düşündüğünüz bir noktaya geliyorsunuz.

Dizi ve filmlerde, senaristler genelde insanların kendini bulabileceği karakterler yapmayı amaçlar. Bazen öyle başarılı olurlar ki karakterler gerçekten de tamamen siz olur.

https://pin.it/2aRipjc

Bir noktada, tüm bu karakterler tipik bir noktada toplanıyor aslında. Erkek karakterler topluma ayak uyduramayan ve ruhsal sorunları olan karakterler olurken kız karakterler ise travmaları olan ve diğer insanlardan kendini izole etmiş karakterler oluyor.

Yine de bu karakterleri sevmemiz ruhsal bozuklukları romantize ettiğimiz anlamına nasıl geliyor ki?

Sosyal medyada gördüğümüz tüm o editler; ruhsal bozukluğa sahip olmanın, bir psikopat olup korkunç şeyler yapmanın toplumdan farklı ve özel biri olmanın anahtarı olduğunu gösteriyor. İster istemez tüm bunlardan etkilenip toplumdan soyutlanmanın bizi özel yaptığına inanıyoruz ve bazen de tıpkı onlar gibi davranıyoruz.

Tüm bunlar sadece dizi ve filmlerle sınırlı değil elbette. Son zamanlarda Tiktok, 2018'in Tumblr’ı haline geldi. Eğer bir Tiktok kullanıcısıysanız mutlaka “Dehb’niz olduğunun 6 kanıtı!” ya da “Bu videoyu depresifken çek ve manikken bitir.” tarzı videoları görmüşsünüzdür. Tüm bunların korkunç tarafı şöyle: böyle videolar genelde herkese uyan birkaç belirtiyi içerir ve bilginin paylaşılmasından çok videonun paylaşılıp viral olmasını amaçlar. İzleyici kitlesi, Tiktok hastanesinin onlara koyduğu tanıyla kendilerini depresif ilan eder. Sonuç olarak gençler tüm bu hastalıkları romantize eder ve böyle özel olacaklarını düşünürler.

Neden bunu yapıyoruz? Neden bir bozukluğun bizi özel yapacağını düşünüyoruz?

Bu soruya en sevdiğim dizilerden biri olan Bojack Horseman’dan bir sahneyle cevap vereceğim.

“Bu kitabı yazmalıyım çünkü eğer yazmazsam şunu anlarım: Aldığım tüm o hasarlar iyi hasarlar değil, sadece hasarlar! Oradan bir şey çıkarmazsam tüm o acınası yıllarım boşa gider. Bunca zaman mutlu olabilir, neşeli; popüler olup iyi bir aileye sahip olabilirmişim. Tüm bunlar ne içindi? Küçük bir kızken tüm o suistimalin beni bir şekilde özel yapacağını düşünürdüm.”

Neden bahsettiğimi anladınız mı?

Anlamlı bir hasar, iyi bir hasardır. Anlamsız bir hasar sadece acınasıdır. Bir hasarı anlamlı ya da anlamsız yapan nedir ki?

Hasarınızın güzel olması gerekir, ilgi çekici olması gerekir. Çünkü sosyal medya, acılarınızı yalnızca estetik bir şekilde ifade ettiğinizde size değer verir.

Bu tamamen normal! Böyle hissetmeniz, özel olmak için iyi bir hasara sahip olma ihtiyacı gütmeniz; sevilmek için sürekli ilgi çekici olmanız gerektiği… Tüm bunlar size sosyal medyanın gösterdiği şeyler.

“Hasarın ilgi çekici değil ve sevilmeye layık değilsin.”

Basit bir şekilde, hiçbirimiz basit olmak istemeyiz. Özel olmak için derin ve karmaşık olmamız gerektiğini zannederiz. Ya artık hüzünlü şarkılarda anlam bulamazsak? Ya çoğu özel kişinin kendini bulduğu replikte biz kendimizi bulamazsak?

Öyleyse sıkıcı ve aptal mı oluruz; hayatın acımasızlığına gözünü kapatmış ve asla gerçek derinliğine ulaşamayacak bir umursamaz mı oluruz?

Biliyorsunuz ki yaratıcılığın hüzünden geldiğine dair yaygın bir inanç var. Tüm o hayran olunan sanatçılara baktığımızda çoğu bir ruhsal hastalıktan acı çekmiş ve acılarını sanatla dile getirmiş. Peki, yaratıcılığın kaynağı gerçekten buradan mı geliyor?

Amerikan psikolog Carl Rogers, yaratıcılığın ortaya çıkması için kişinin kendi iç sesini dinlemesi, kendini kabul etmesi ve risk almaya cesaret etmesi gerektiğini vurgulamıştır. Evet, sanatçılar hissettikleri tüm o yoğun hisleri ancak sanat aracılığıyla aktarabildiler ancak sanatlarının asıl kendini bulduğu, asıl güzelleştiği nokta kendilerini kabul ettikleri noktaydı.

Yani yaratıcılığınızın kaynağı ne ruhsal bir hastalık, ne de aldığınız hasarlar. Kaynak sizsiniz, tamamen kendiniz!

Yazdıklarınız, çizdikleriniz, boyadıklarınız, çaldıklarınız; hepsi sizsiniz. Tüm bunları başarabilmek için hüzne, melankolikliğe ve daha fazlası ruhsal bir bozukluğa ihtiyacınız yok.

Özel olmak için iyi bir hasara ihtiyacınız yok!

Son olarak yazımı Iroh amcanın hoş bir repliğiyle bitiriyorum:

Huzur ve refah dolu sade bir yaşamda hiçbir yanlışlık yoktur.

Bir sonraki yazıda görüşünceye dek, hoşça kalın!

Editör: Maia Mia

--

--

Beyza🌻
Yazı Rehberi

Kafamdaki perileri kanatlarından tutup kavanozlarıma koyabilirsem, yazmış olacağım.