Sabrımızı Sınayan Çocuklarla İletişim Kurmanın 5 Yolu

Çocuklar sebepsiz yere mi ağlar?

Ceyda
Yazı Rehberi
6 min readAug 4, 2023

--

Photo by Arwan Sutanto on Unsplash

Çocukların ağlama nedenleri aklınıza gelebilecek herhangi bir nedenden olabilir. Acıktığı, canı sıkıldığı, canı yandığı, istemediği bir şey olduğu anlarda gözyaşları yanaklarına yuvarlanıverir. Ardından da sirene benzeyen o sinir bozucu ağlama sesi duyulur.

Yine de bütün bu nedenlerin arasında öyle bir neden var ki, bildiğiniz bütün ağlamaları solluyor. Çocuğun niye ağladığını anlayamadığımız ve susturmanın hiçbir yolunun olmadığı ağlama; ben buna “sebepsiz ağlama” diyorum. Bu yazıda sebepsiz ağlamalarla başa çıkmanın birkaç yolundan bahsedeceğim.

Şimdiden uyarayım; her çocuğun dili farklıdır ve bazen bu tavsiyeler işe yaramıyor gibi görünebilir.

Teoride söylemesi kolay ama yapması imkansız olan ilk yol;

1. Sakin olun, derin nefes alın ve vermeyi unutmayın.

Çocuğunuz ağlamaya başladığında herkesin size söyleyeceği ilk şey bu olacaktır. “Sakin olmayı deneyin.” Hayır, denemeyin. Siz sakin olmayı denediğinizde ki ses tonunuz ve gerçekten sakin olduğunuzdaki ses tonunuz arasında dağlar kadar fark olacaktır, çocuğunuz da bunu fark ettiği için daha yüksek bir sesle bağırmaya başlayacaktır. Konuşmaya başlamadan önce derin bir nefes alın ve verin. Biz nefesi alıyoruz da vermeyi unutuyoruz, o da çocuğun suratına çarpıyor haliyle. E gelsin kaos. Gerçekten sakin olduğunuz anda onunla konuşmaya başlayın.

En kilit nokta: Ses tonu

2.Sesinizi yükseltmeyin, fısıldayın.

Çocuklarımıza “Yeter artık, sus!” dememiz gibi bir ses yükselmesinden bahsetmiyorum. Kendimizi ona duyurabilmek için onun ağlamasını bastırmaya çalışmamızdan bahsediyorum.

“TAMAM, MUZUN KABUĞUNU SOYMAYACAĞIM, BAŞKA MUZ VERİYORUM BAK.”

Bu aslında çocuğun duymak istediği bir cümle ama onu ağlamaya teşvik eden bir tonda söylediğimizde hiçbir işe yaramayacaktır.

Muzun kabuğunu soyarak ona verdiniz diye ağlamaya başlayan çocuğunuzun yanına oturun, mümkünse göz göze gelin ve normal ses tonundan daha düşük bir ses tonuyla konuşun hatta fısıldayın.

“Kabuğu soyulmamış bir muz vermemi ister misin?”

Bu bazen tek cümlede işe yaramayabilir. Sizin onunla iletişim kurmaya çalıştığınızı fark etmesi için sabırlı olmanız gerekli (zaten hepimizin sınıfta kaldığı nokta da bu, o kadar çok şeye sabrediyoruz ki artık bir muz tepemizi attırıyor.) “Soyulmuş muzu ben yiyebilirim, sarı rengi de çok hoşuma gidiyor, muzların tadını da seviyorum aslında, birisi benim için soysa çok sevinirdim…” gibi gibi cümleler kurmak onu ağladığı konudan uzaklaştıracak ve ağladığı şeyi unutturacaktır. Hatta ne isteyip istemediğini bile sormanız bile gerekmeyebilir. Sizin fısıltınızı duymak için sessizleştiğinde onunla tatlı tatlı konuşmaya devam edin, gözlerini silin, çocuk iç çekmeye başladığında “Evet, bana söyleyeceğin her şeye hazırım.” sinyalini alarak bir çözüm yolu sunun.

Photo by Xavier Mouton Photographie on Unsplash

3.Kendilerini ifade etmelerine yardımcı olun.

Çocuklar bazen kendilerini iyi ifade edemedikleri için ağlarlar, bunlar da çoğu zaman sebepsiz ağlamalardır sonu gelmez ve susturulamazlar. Unutmayın ki, ilkokul çağındaki bir çocuğun kelime haznesi on bin kelimeden azdır ve bir çocuğun on bin kelime biliyor olması hepsini yan yana getirip anlamlı bir cümle kurabileceği anlamına gelmez.

Babasını işe uğurlarken öpücükler verip el sallayan bir çocuk bir sabah kalktığında babam işe gitmesin diye ağlayabilir. Baba da el mahkum işe geç kalmamak için kendini yerlere atıp ağlayan çocuğu annesine bırakıp gitmek zorunda kalır. Çocuğun kısa bir süre ağlamasına izin vermek iyi olabilir, içindeki enerjiyi ya da ağlama isteğini atması bir sonraki adımı kolaylaştırabilir. (Tabii kendine zarar vermeye başlamadığı sürece.)

Ağlayan çocuğun yanına oturmak, yatıyorsa yanına uzanmak, ayaktaysa göz hizasına gelmek (Çocuklarla konuşurken yaptığımız en büyük hata eğilerek göz göze gelmek, eğildiğimizde aslında hala ona yukarıdan bakmış oluyoruz.) çocukla bağ kurmanın en kolay yoludur. Babasının gidiş nedenini çocuğa açıklamak ve devamında ona duygularını sormak izlenecek en güzel yol olabilir.

“Baban işe gittiği için üzgün mü hissediyorsun? Seninle evde kalıp oyun oynamasını mı istemiştin? İşe gittiğinde onu özlediğin için mi ağlıyorsun?”

Hissettiği bu büyük duyguyla baş edemediği ve duygusunu nasıl ifade edeceğini bilemediği için kendini ifade edebileceği birkaç örnek cümle sunmak büyük bir kurtarıcı olabilir. Konuşmanın devamında ilgisini yavaş yavaş başka bir yöne çekmek gerekir. “Aaaa bak bak televizyonda ne var! Kuş uçtu! İnek kaçtı!” gibi dikkat dağıtıcılardan bahsetmiyorum, asla işe yaramazlar çünkü. “Baban işe gittiğinde ben de onu çok özlüyorum ama akşam geleceğini biliyorum. Babanı beraber bekleyelim mi? Hatırlıyor musun, dün de baban işe gitmişti ona el sallamıştık. Yarın da öyle yapalım. Bugün babanı beklerken evi toplamak ister misin? Mutfakta yardıma ihtiyacım var…” diyerek çocuğun ilgisini konudan yavaş yavaş uzaklaştırırsanız onu istediğiniz yöne çekebilirsiniz.

Buraya kocaman bir dipnot bırakmak istiyorum.

Dipnot: Bütün bu senaryolarda kilit nokta ses tonudur. Hiçbir yolun işe yaramadığını düşünüyorsanız aldığınız derin nefesi yüksek ses tonu olarak çocuğunuza veriyor olabilirsiniz.

Photo by yang miao on Unsplash

4.Alan açın, ağlamalarına izin verin.

Sanırım sakin olmak dışında yapması en zor olan şey ağlamalarına izin vermek. Yıllar ilerledikçe azalan tahammülümüz bu yolculukta bize köstek oluyor. En ufak bir vıyaklama sesinde “Tamam ne istiyorsa yapayım kurtulayım.” diyorsanız vah halimize, onun sonu hiç toplanmıyor.

Duygularını ifade etmesine fırsat tanımadan istediği yapılan, uçan kedi ve kaçan ineklerle avutulan bir çocuk bizden daha tahammülsüz hale geliyor ve sonra şunu soruyoruz:

Bu çocuk neden böyle oldu?

Bilmem annesi — babası neden?

“Sana ikinciye aynı oyuncaktan almayacağım. Ağlamak istiyorsan ağlayabilirsin. Ağlamak normal bir şey. Aynı oyuncaktan ikinciye istesem ve alınmasa ben de üzülürdüm. Neyse ki aynı oyuncaktan evde bir tane daha var ve onu çok seviyorum. Eve gidince onunla oynayabilirim, buna ihtiyacım yok.”

Çocuklara net bir cevap verdikten sonra onun duygularını kendi duygularınızmış gibi ifade etmeniz kendisini anlamasına yardımcı olabilir ama olmayabilir de. Sonuçta oyuncakçının içinde kendini yere atmış tepinen bir çocukla konuşmaya çalışıyor olacaksınız. İşte bu noktada bir adım geri çekilip ona alan açmanız ve ağlamasına izin vermeniz en iyi yol olabilir. Yanınızdan geçenler size yargılayıcı bakış atabilir, siz de utanabilirsiniz ama bu en fazla birkaç dakika sürecektir. Çocuğunuz iç çekmeye başladığında ise her zamanki yavaş yavaş dikkatini dağıtma yöntemini kullanarak durumu kurtarabilirsiniz.

5. İsteklerini dinleyin.

Çocuklar kural dışına çıkmayı çok severler. Yetişkinlerin yaptıklarını yapmak onları büyümüş gibi hissettirdiğinden bundan büyük keyif alırlar. Her gün saat 9'da sorun çıkarmadan yatıp uyuyan bir çocuk bir gece odasının kapısına oturup “Uyumayacağım.” diye ağlayabilir. Dişlerini fırçalamayı ve geceliklerini giymeyi reddedebilir. Biz ne yaparız?

“YARIN OKUL VAR. DİNLENMEZSEN NASIL OKULA GİDECEKSİN? DİNLENMEN GEREK.”

Bunları belki normal bir ses tonunda söyleriz ama çocuğun bir kulağından girer, diğerinden çıkar. İşte bu noktada çocuğu dinlememiz gerekir. Cevabı ne kadar mantıksız olursa olsun neden uyumamak istediğini sorun. Muhtemelen şöyle bir şey diyecektir “Çünkü uyumak istemiyorum, artık geç yatmak istiyorum.” Ortada hiçbir sebep ve istek yoktur, sadece yetişkin olmak istiyordur. Böyle bir cevaptan sonra “Saçmalama, sen daha çocuksun.” gibi bir cevap tamamen ters tepebilir. Elimizde zaten ağlayan bir çocuk var bir de çığlık atmasına neden olacak şeyler söylemeye gerek yok. “Tamam, o zaman bugün biraz geç yatalım. Diş fırçalama oyunu oynayalım, gecelik seçmece oynayalım sonra yatağına oturalım ve sohbet edelim. İster misin?”

Sihirli kelime: Oyun.

Photo by Allen Taylor on Unsplash

Bir cümlenin içinde oyun geçiyorsa çocuk kulaklarını dikecek ve sizi daha dikkatli dinlemeye başlayacaktır. Mızmızlansa bile onunla beraber diş fırçalayın, gecelik giyin ve lambayı kapatıp yatağına beraber uzanın. Ne hakkında mı sohbet edeceksiniz? O gün ne yaptığınızı tek tek sıralayabilirsiniz. Kahvaltıda ne yemek istediğinizi konuşabilirsiniz. Zaten çok yorgun olan ve aslında uykusu olduğu için ağlayan çocuğunuz birkaç dakika içinde uyuyacaktır. Birbirinize bağırıp daha çok yorulmaktansa birkaç etkinliği oyun adı altında beraber yapmanız daha ikna edici ve hızlı bir yöntem olabilir.

Bu gibi yaşanacak bütün senaryolar yeterli ilgi ve sevgiyle çözülebilir. Biraz fısıldama, biraz öpme, biraz sarılma her şeyi yoluna sokabilir. İyi tamam hoş da ilgilenmen gereken ikinci bir çocuk varsa bu yöntemlerin hepsi çöp diyorsanız… İki çocuğa aynı anda bakmak zorunda kaldığımda bulduğum çözümlerle “Sabrımızı Sınayan Çocuk Sayısı İkiye Katlanınca Yapılacaklar” başlığıyla mediumda deneyimlerimi paylaşırım.

Kek tarifi verir gibi bir yazı oldu. Herkeste aynı tarif tutmaz diyerek başı ağrıyan annelerin güzel saçlarından öpüyorum ve kalabalık etmemek için kaçıyorum.

Kendinize güzel davranmanız dileğiyle!

Editör: Berfin Yeşilyurt

--

--