Sakın Bu Yazıyı Okuma!

Bu yazıyı sakın okuma! Okuyacaksan da her şeye hazırlıklı ol!

Muhammet Çay
Yazı Rehberi
5 min readOct 2, 2023

--

Bu elma yasak (Photo by Amit Lahav on Unsplash)

Yazının başlangıcında sizi bir deneye tabi tuttum. Bu deneyin detaylarına yazının ilerleyen kısımlarında değineceğim. Sizden habersiz sizi bu deneye tabi tuttuğum için de özür dilerim fakat merak etmeyin! Bu yazıya yerleştirdiğim her kelime için harcadığınız vakte değecek, söz veriyorum.

Size bir soru sorarak artık başlamak istiyorum. Neden başlığı böyle yazdım? Cevabı vermeden önce yanlış cevabı ve size yaptığım deneyin detaylarını gözden geçirelim.

Photo by Umberto on Unsplash

Tık Tuzağı (Clickbait)

Bu yazı aslında hem tık tuzağı hem de tık tuzağı değil. Peki neden? Bu bir tık tuzağı çünkü size yalan söyledim. Yazıyı okumanızı istediğim halde tabir-i caizse okumamanızı emrettim fakat bir yandan da tık tuzağı hiç değil çünkü size bir şey vaat etmedim. Veyahut size sansasyonel, abartılı bir durum bildiriminde de bulunmadım. Size sadece bu yazıyı okumamanız gerektiğini söyledim. Üstelik başlığın konumuzla da alakası var. Zaten beni dinlemeyip bu satıra kadar gelebildiyseniz, sizi temin ederim ki pişman olmayacaksınız.

Size (aslında çok da yanlış olmayan) yanlış cevabı gösterdiğime göre artık sorunun doğru cevabını vermeye geliyorum. İçten bir oh çektiğinizi ve bana hafiften saydırdığınızı hissediyor ve konuya geçiyorum.

Kapakta kullandığım elmayı oraya boşuna koymadım. O elma ki -Kur’an haricindeki semavi kitaplar onun buğday ya da başka meyve olduğunu söyler- semavi dinlerin kitaplarında zikredilen yasak meyvedir. Adem ile Havva, baştaki otoriteye bir sebepten ötürü itaatsizlik etmiş ve sonuç olarak o yenilmemesi gereken meyveyi yemişlerdir.

Burada ana düşünce, size denilen bir şeyin aksi yönde olanın yapılması. Benim size bu yazıyı okumayın dediğim halde okumanız gibi. Umarım çoğunuz da buraya kadar gelebilmiştir. Neyse, konudan sapmayalım. Az önce anlattığım örnekten ötürü “Yasak Elma ya da Yasak Meyve Etkisi” deniyor.

Photo by Titus Blair on Unsplash

Ülkemiz insanı “Yasaklar çiğnenmek içindir” mottosunu en çok benimseyen toplumların başında geliyor zannımca. Çok değil, bir iki sene önce pandeminin gölgesinden çıktık. İlk zamanlarda insanlar, yasağın kısıtlamasına sıkı sıkıya riayet ederken bu süre uzadıkça yasağı aşma denemeleri daha da artmadı mı?

Trafik yasakları, ülkemiz insanını daima cezbetmez mi? Eğer kurallara sıkı sıkıya uyan biri değilseniz ve de ehliyetiniz varsa mutlaka trafik cezasına yakalanmışsınızdır. Veyahut başka basit bir örnek vereyim. Kaçımız yaya kırmızı ışığına tamı tamına uyuyor? Uyanlara lafım yok fakat yol boşsa ve araba da yoksa o kaldırımdan karşıya mutlaka geçilir, zira ben bile mutlaka yapmışımdır.

Misal, yasaksız geçirdiğiniz bir çocukluktan bahsedelim. Çok özgür bir ortamda büyüdünüz. Yaptığınız her işi içerisinde pişmanlık olmadan tamamladınız. Çünkü aileniz bilinçliydi ve size yasak koymadan sorumluluklarınızı hatırlatarak özgür bıraktı.

Fakat aradan seneler geçti ve o eski çocukluk günleriniz geride kaldı. Başka bir ortamda, okuldasınız. Etrafınızda sizi sürekli haylazlık etmeye teşvik eden bir iki arkadaş var. Siz, aileniz sizi sorumlu biri olarak yetiştirdiği için onlara yanaşmıyorsunuz. Fakat günlerden bir gün ya onları başınızdan savmak için ya da onlara uymanın getireceği sonucun merakı ile onlara bir yaramazlık yapmak için katılıyorsunuz. Yaramazlığın sonucu ne kadar olumsuz olursa olsun kalıpların dışına çıkma hissi sizi tatmin ediyor.

Evet, anahtar kelimemiz: Özgürlük

Bu etkide gerçekleşen olay düşünmediğimiz kadar basit. Özgürlük veyahut bir kere dahi olsun kalıpların dışına çıkma isteği anlık dahi olsa sizi dünyanın en mutlu insanı edebiliyor.

Belki alakası olmayabilir ama, bu benim düşüncem, korku filminden aldığımız hazzın sebebi de aynı olabilir. Neden diye soracak olursanız korkmak fiili de bir anlamda bilinmeyen, sonu kestirilemeyen bir fiildir. Korkma düşüncesi bizi kısıtlar. Fakat filmi izlemeye cesaret edip korktuğumuz şeyin ne olduğunu bilme hissi bizi özgürleştirir.

Birbirinin karşılığı olarak düşünülen fakat iki farklı yan dalda yer alan bir kavrama daha değinmek istiyorum.

Photo by Artem Beliaikin on Unsplash

Streisand Etkisi

Saklanmaya, gizlenmeye, sansürlenmeye veya kaldırılmaya çalışılan bir bilginin genellikle internet gibi araçlarla daha geniş kitlelere ulaşması fenomenidir. Bu etki, adını 2003 yılında Malibu, Kaliforniya’daki evinin fotoğraflarını yayın organlarından kaldırtmaya çalışan fakat fotoğrafların daha çok yayılmasına yol açan Amerikalı şarkıcı ve oyuncu Barbra Streisand’den almıştır.

Normalde Streisand etkisinin esin kaynağı yukarıda bahsedildiği üzere okuyucunun ulaşılmasını istemediğiniz bilgiye ulaşma arzusunu tetiklemesidir. Fakat ben size bu etkinin pazarlamada nasıl kullanıldığından bahsedeceğim.

Sezon sonu indirimlerine mutlaka denk gelmiş hatta bu dönemde alışveriş dahi yapmışsınızdır. Hatta bazı gıda markaları dahi bu yönteme yeni bir tadı tanıtırken mutlaka başvurur.

Buradaki anahtar kelimemiz ise şu: Sınırlı sayıda!

Bize bu şekilde o ürünün bir daha üretilmeyeceği hissini oluşturup tabir-i caizse o ürünü alıp ruhen özgürleşmemizi amaçlamaktadırlar. Belki burada doğrudan bir yasaklamaya maruz kalmıyoruz ama uyarıcı etkisi oluşturan bazı kelimeler bizi o işi yapmaya zorluyor. Yapmak zorunda olmamamıza rağmen o işi yapmamızı teşvik ederek bizi yine kendi oluşturdukları vicdan yükünden kurtarmayı hedefliyor, bu durumdan tüketiciden daha çok üretici kazanıyor.

Şimdi, konuya başlarken anlattığım örneğe geri dönmek istiyorum. Adem ile Havva yasak meyveyi yiyerek cennetten kovulmuşlardı. Fakat size bunun sebebini söylememiş, bir sebeple diyerek anlatmıştım. Bu olayın tetikleyicisi tüm dinlerde aynı varlıktır: Şeytan. Şeytan bunu Adem ile Havva’ya şöyle diyerek yapmalarını sağladı.

“Rabbiniz başka bir sebepten dolayı değil, sırf melek olursunuz yahut ebedî kalıcılardan olursunuz diye şu ağacı size yasakladı” (Araf 7/20)

Diğer semavi kitaplarda da Şeytan’ın şekil değiştirerek bu işi yaptığından, onlara yasak meyveyi yedirdiğinden bahseder.

Kısaca ana mesaj şudur ki; bir şeyi ulaşılmaz hale getirmek o şeyi cazip kılar. Bunu ister yasaklarla yapın, ister kısıtlamalarla. Bu yazımı da adet olduğu üzere bir düşünürün sözü ile bitirmek istiyorum. Sizlerle bir sonraki yazımda görüşmek üzere.

Günah; yasak olduğu için acı vermez, acı verici olduğu için yasaktır

Goethe

Yazar Notu: Değinmemi istediğiniz konu varsa lütfen yorumlarda belirtin. Fark ettiğiniz üzere bazen yazı konusu bulamıyor ve birkaç ay ara verebiliyorum. Bana fikir vermeniz benim için çok önemli. Hoşça kalın, okur kalın.

Editör: Berfin Yeşilyurt

--

--