Sesleniş; Geçmişten Geldim.

Nimet
Yazı Rehberi
Published in
3 min readNov 20, 2023

Kalbini daraltanı buldun mu? Sev onu.

Bizi güne başlatan bir hisle geldim bugün size; uyanış. Satırlarıma bu hissi çağırıyorum. Şimdi, kalbinizde çarpan bir hisse günaydın demek ister misiniz usulca? Gerçekten kalbimize bir şeyler dememiz gerekiyor. Kalbimiz bizden duymak istiyor bazı cümleleri.

Uyanmanın hafif hatta çoğu zaman hissedilmeyen, bunun nedeni alışmışlık, bir ürpertisi olur. Kimimiz kaldırır kollarını hunharca kimimiz yumulur usulca. İçimizde yeni bir günün hissi, aydınlığı, güneşi hatta gerginliği oluşur hafiften. Uyanırken günü yaşamaya başlamış, güne ilk adımları atmış oluruz.

Peki, bugüne nasıl uyandınız?

Kollarınız nasıl ya da gözleriniz? Şişler mi yoksa etrafa bayık bayık mı bakıyorlar ya da en çok kaçtığımız şeye gelelim; neden? Neden böyledir ki insan? Uyanmak neden ürperti verir, ruhun pencerelerini açarcasına? Uyanış neden durdurur bazılarımızı bir harekete itmesi gerekirken? Bir ürperti midir tüm cevaplar? Yahut aynanın karşısına geçemeyişimizden mi?

Hepimizin ayrı nedenleri vardır, ayrı sabahları, ayrı ruhları. Hepimizin güneşi aynıdır, ışığı farklı çarpsa da penceremize.

Bazen bir pencerenin önünde sarılmak gibidir hayat. Bir pencereden sarılırsın bir ruha, bir çiçeğe, bir gökyüzüne ve belki de bir uyanışa. Kolların kalkar usulca, sonra iner doğruca.

Bir sarılmanın bir şehri sarstığı ne çok görülmüştür. Acılar yokluğa iterken insan kendine sarılır hunharca, oysa ne az görülmüştür. Oysa hep hunharcadır kendine insan, hep durur, hep eziyet eder, hiç bakmaz canına.

Oysa, ne çok ihtiyacı vardır insanın kendine sarılmaya.

Şimdi sesleniyorum, sesim yetiyor kulaklarıma. Kulaklarım iyi duyuyor beni, seni, onu. Ruhum açık, kollarım kadar. Şimdi sesleniyorum, ne dediğimi bilmeden çünkü bana en iyi gelen şey bu; bilmeden. Öğrenmek istiyorum neler diyebileceğimi. Sen hiç merak ettin mi? Neler diyebilirsin? Ben çok merak ettim, hep merak ettim ama öylesine sıkmışım dişlerimi, canımı, ruhumu. Ben merak ediyorum, ne dediğini bilmeden konuşur mu insan kendisiyle?

Şimdi bir kez daha sesleniyorum. Ne bu içimdeki korku kendime? Nasıl, neden? İçimi ürperten bir uyanış mı? Yahut bir pencerenin önünde sarılış. Kollarım kalkıyor ama neye? Sıkışıyor kalbim. Çokça dolmuyor ciğerlerim havayla, sanki vaktim az. Neye azdı benim vaktim? Kendime.

Şimdi kalbimi sıkıştıran ne? Ellerimi titreten usulca? Bu ürperti, çok tanıdık…

Şimdi sesleniyorum kendime, korkmadan çünkü korkmaktan ötede bekliyorum kendimi.

Ellerim titriyor, kollarım kalkmıyor.

Şimdi kalbimi sıkıştıran, kalbimi.. kalbimi daraltan. Bir nefes.

Bir nefes alalım, neydi kalbimizi daraltan? Bir nefes verelim, sevelim. Önce daralan nefesimizi sevelim; bu, pencerenin önünde sarılmak gibidir. Bir pencere bulalım ruhumuza, bazı pencerelerin kolları kalkar; tıpkı bir uyanışın ürpertisi. Kalbimiz daralsın. Neden, nasıl fark etmeden. Kalbimiz sarılsın. Ne dediğini bilmeden kendine.

Şimdi, son kez sesleniyorum kendime; geçmişten geldim. Kollarım kalkamayacak kadar yorgun, ellerim kirli, kalbim dar. Uzun bir yoldan gelmişliğin yorgunluğu var ruhumda. Çok uzun bir yol, kollarımdan uzun hatta aklımın aldığından. Yaralarım var, iyileştirmeyi öğrenebilin mi? Sarılıyor musun kendine? Elin kolun yetiyor mu dolap kapaklarına? Saçlarını tarıyor mu anneannen? En sevdiğin renk hala mavi mi? Hani Ata’mın gözleri ya mavi?.. Geçmişten geldim. Aklım seni anlamaya yetiyor mu?

Yolum uzundu, özledin mi? Yetişebildim mi? Korkuyor musun hala karanlıktan? Söylediklerim birer sayıklama mı senin için? Küçük müyüm çok?

Ya da büyüdüm mü şimdi öylece?

Kendime sesleniyorum; neredeyim ben böyle? Hangi zamanın kokusu üstümde? Kulaklarımda kimin sesi var? Dudaklarımda bir tat. Kimim ben böyle? Delicesine korkak, delicesine…

Bir pencere kenarında usulca sarılıyorum kendime, hunharlık hoşnut etmiyor beni. Kollarım kanat oluyor kalbime, kalbim daralıyor. Kalbim aklıma daralıyor. Kalbimi daraltan geçmişim. Geçmişe sesleniyorum; seviyorum. Seviyorum o günleri, o yaraları, o beni. Büyüdüm, içimde küçülürken bazı şeyler. Geçmişe sesleniyorum; en sevdiğim renk hala mavi.

Editör: Buse Özcan

--

--