Okul tecrübelerinize bakarak umutsuzluğa kapılmayın sakın!

Siz de Yazarsınız!

Yazmaktan zevk alır mısınız? Günlük tutar mısınız? Yazmayı görev olarak görür müsünüz?

Mansur Yüksel
Yazı Rehberi

--

Belki de gizli bir yazarsınız! Bu sırrın açığa çıkması için en azından bir kişinin, yani kendinizin, gizemi fark etmesi gerekiyor.

Yazmaktan korkmayın. Kimse bir yazarı yarım saatliğine bir odaya hapsetmez, başı sonu belli bir konuya zorlamaz ve faydalanacağı kaynaklardan mahrum bırakmaz. Sizin anlayacağınız, yazarın işi sınavda kompozisyon yazmaya çalışan öğrencininkinden çok daha kolaydır.

Bir şeyler karalayıp atın kenara. Aylar sonra göz attığınız yazılarınızda çocuksu bir hava göreceksiniz. Aynı yazıda, işlenmeyi bekleyen bir fikir madeni keşfedeceksiniz.

Yazınıza göz atmak yahut yazdığınızın başkası tarafından okunması, sesinizi kayıttan dinlerken hissettiğiniz türden bir tuhaflık yaşatır size. Kendinizle tanışır, üslubunuzun farkına varırsınız. Yazıdaki üslubunuz parmak iziniz gibidir. Başlarda bu izler, çizgiler pek siliktir. Bütünlükten, derinlikten uzak kaldığınızı düşünürsünüz.

Yazıyı iletişim aracı olarak kullanmak sizi bir nebze ürkütür. Konuşurken dilinizden dökülenler, yazarken elinizden dökülmez olur. Elinizden geldiğince uğraşmalısınız yine de, okunası şeyler yazmak, öyle aklınıza geleni çiziktirmek olmasa da…

Yine de yazmak, konuşmaktan güvenlidir. Söz ok gibidir, hedefi vuramasa da yaydan çıkmıştır bir kere. Yazı öyle mi? Beğenmediğiniz satırları bir tuşla silebilirsiniz. Tekrar tekrar yazabilirsiniz.

Yazarken bilgiyi, hüneri ve ilhamı verene güvenmek gerekir. Bu, özgüvenden daha güçlü bir dayanaktır ve her işte gönül rahatlığı duymanızı sağlar.

Yazmak, zamanı verimli kullanmaktır. Çünkü yazarken, zaman genişleyerek derinleşir.

Yazmak ne kadar ciddi ise bir o kadar da keyiflidir. Zihin için yorucu bir uğraş olan yazmak, aynı zamanda en faydalı istirahattır.

Yazarken arkanızdaki manevi desteğin, çevrenizdeki manevi himayenin, içinizdeki manevi rehberliğin farkına varırsınız. Yazmak bu bakımdan manevi yönü kuvvetli bir iştir.

Yazarken düşünürsünüz. Yazmak başlı başına bir düşünme işidir. Yazmaya üşenenler, biraz da düşünmeye üşenip üşenmediklerine bakmalıdır.

Yazmaya başlarsanız düşünceniz sistemli olur. Fikirlerinin aklınızdan geçip gitmesine izin vermezsiniz artık. Kendinizi daha iyi gözlemlersiniz. Aynı bakışı çevrenize de yöneltirsiniz. Hayata bakışınız, diğer insanlardan farklı olur. Her olaydan, her durumdan bir ders çıkarır, bir fikir edinirsiniz.

Haydi kendinizi kelimelerin, cümlelerin serin ve derin akıntısını bırakın. Kelimeleri öylesine serpiştirerek yazın. Bir boya kalemiyle rastgele çizgiler oluşturur gibi, kontrolsüz fırça dokunuşlarıyla bir tuvali boyar gibi…

İlk başlarda yazmak için en uygun zamanı beklemeyin, bulamayabilirsiniz! Zaten yazmanın tadına varınca, meşguliyetiniz az da olsa çok da olsa yazmaya zaman bulacaksınız…

Psikolojik durumunuzu da önemsemeyin. Bırakın “derdiniz”, “konunuz” olsun. Neşe de hüzün de etkili yazılar yazdırır insana…

Zihniniz açık ya da kafanız karışık olsa da orada bir takım şekiller ve senaryolar belirir. Sıra dışı fikirler beyninizde şimşek gibi çakar. Kelimeler cümlelere, cümleler paragraflara derken hikayeler, denemelere, şiirlere, romanlara dönüşüverir.

Kelime hazinenize, kelimeleri yerinde kullanma becerinize, kurduğunuz harika cümlelere, anlatımınızdaki akıcılığa siz bile şaşarsınız. Şuurunda olmadan çalakalem yazdığınız birkaç cümleyi okuduğunuzda, yeni bir fikir yakalamış olmanın heyecanını ve mutluluğunu yaşarsınız.

Anlatmak istediklerinizin çokluğu, yazmanın zevkli ve kolay olduğunun idrakiyle birleşince üretken yazarları anlamaya başlarsınız.

Siz de onlar gibisinizdir, onlarca eser sahibisinizdir aslında. Bilirsiniz ki bu eserler şimdilik beyninizin, gönlünüzün derinliklerinde duruyor, iradeli ve istekli bir kalem tarafından kağıda dökülmeyi bekliyor.

“Klasik yazar”ların sırrını az çok anlarsınız artık, “klasik yazmaz”ların bahanelerini ise daha bir geçersiz bulursunuz.

“Yazacak konu bulamıyorum!” diye yakınanlara dersiniz ki: “Sorununuz, konu bulamamak mı yoksa konu seçememek mi? Çünkü o kadar çok konu var ki…”

“Aklıma bir şey gelmiyor!” diyenlere “Aklınıza bir şey gelmesine gerek yok çünkü yazacaklarınız zaten aklımızda,” dersiniz.

“Nasıl bir başlangıç yapacağım bilemiyorum!” diyenlere de bir çift sözünüz vardır artık: “Belki de başlamaktan korkuyorsunuz çünkü emin olun, başlayınca arkası geliyor! Giriş için cümle kurmanıza bile gerek yok. Kendi hikayenizi mi anlatacaksınız? Kaç yaşındaysanız oradan başlayın. Benimki, yirmi yedi.”

Diye buyurmuş İdris EREN, Hikaye-i Deha kitabında.

Medium’da yazan ve okuyanların heybelerinde böyle bir yazı olsa, yazanlar daha da şevklenip yazsa okuyanlar da kalemin bir yerinden tutup karalasa diye ben de iktibas eyledim. Zira bu yazıyı okuduktan sonra neredeyse bir senedir yaz(a)mayan ben peşi sıra iki yazı yazdım.

Birisi şu yazı ki yazdıktan sonra istatistik ekranımı alt-üst etti.

İkincisi de gösterdi ki milletimiz siyaset konuşmayı sevdiği kadar okumayı da seviyor, fakat yazının temelinde siyaset yok, Türkçenin zenginliği işte… (:

Her daim, okurken günün yaşadığınız stres, yorgunluk ve halsizliklerin yerini huzur, keyif ve ferahlıkla dolduran sayfalarınız olsun!

Diğer içeriklerime göz atmak isterseniz:

2023 de bir şeyler olacak diyen kehanetlere değil de kitaplara bakmak isteyenlere 2050 kitabının incelemesi.
Veya pek rast gelemediğimiz farklı edebi kitaplardan birisi.

Editör: Sinem Karakuş

--

--

Mansur Yüksel
Yazı Rehberi

“-Herkes okusun diye mi yazıyorsun? -Hayır, kimse okuyamadım demesin diye yazıyorum.”