Star Wars: Tales of the Jedi İnceleme: Padawan ve Usta

Alaz
Yazı Rehberi
Published in
13 min readDec 24, 2022

Çok Çok Uzak Bir Galakside Yine Mi Ahsoka?

Yıldızların Arasından Yamuk Şekilde Kayan Havalı Yazı

Yeni bir Star Wars dizisi ortaya çıktı. Legendsçılar ve Canoncular şaşkın, ne söyleyeceklerini bilmiyorlardı. Dave Filoni yeni bir yapımla tekrardan izleyicilerle buluşmuştu. Clone Wars ile birlikte ikinci ve üçüncü filmin arasını izleyen Star Wars izleyicileri şimdilerde üçüncü ve dördüncü filmin arasını izlemekle meşgul tutuluyordu. Uzun zamandır Clone Wars tarzı bir yapım gelmemişti. Yıllar sonra bir şekilde ortaya çıkan Tales of the Jedi, Disney’in yaptığı en iyi işlerden biri sayılabilir miydi? Tales of the Jedi bir dönemin başlangıcı mı olacaktı? Yoksa kötü gidişatın arasında kendinden söz ettiren bir yapım olarak tarihin tozlu sayfalarında yerini mi alacaktı?

Havalı Yazıyla Okunması Rica Edilir

Selamlar! Havalı girişten sonra başlıkta da gördüğünüz gibi Jedi Hikayelerinden konuşacağız. Açıkçası diziyi iki kere falan bitirme şerefine eriştim. Klon savaşları serisi benim izlediğim ilk Star Wars içeriklerindendi ve bende ki yeri diğerlerine göre epey bir ayrı. Star Wars külliyatının Disney’e satılmasının ardından gelişen bir takım olaylara hepiniz aşınasınızdır. Bunlardan bahsedip moralimizi bozmak istemiyorum. Bu olayların ağzımda bıraktığı tat yüzünden Işın kılıcı her yandığında lazer görmüş kedi olan herkesin yapacağı gibi ben de Klon Savaşları serisine geri döndüm tabii ki. Fakat o kadar çok tükettim ki bu seriyi ziyadesiyle bıkmamdan mütevellit artık yeni şeyler arıyordum.

Yok dayanamayacağım şu videonun güzelliğine bakar mısınız?

Evet rahatladım! Bu ve bunun gibi içerikleri gerçekten ama gerçekten çok tükettim. Bu yüzden artık yeni bir şey arayışına girmiştim ki biliyorsunuz Disney’e satıldığından beri üzerimize tonla Star Wars içeriği atılıyor. Star Wars izleyicisi olarak bu gözler o kadar çok şey gördü ki; yeterince sabredebilirseniz kamera ekranından çıktığı için Darth Vader’dan kaçtığını sanan Obi-Wan Kenobi’ye bile rastlayabilirsiniz. Gerçi nasıl olduğunu bilmesem de o dizinin bile hayranlarına rastlıyorum. O yüzden çok fazla gömüp Palpatine’in şimşeklerini üzerime çekmeyeceğim. Bu yazımda Tales of the Jedi konuşmak istiyorum ve öylede yapacağım.

Şimdi aklıma geldi de Deadpool Palpatine’nin yüzünü görse ne söylerdi acaba?

Tüm o havalı giriş ve göndermelerimden sonra artık incelemeye başlayabilirim diye düşünüyorum.

Star Wars: Tales of the Jedi

Star Wars: Tales of the Jedi , Revenge of the Sith ve The Force Awakens arasındaki zamanda geçen ve gerçekten güzel bir açılış yapan uzun bir animasyon projesi serisinin en yenisidir. Toplam iki saatçik süren bu altı bölümlük mini dizi her anıyla Star Wars lezzetini vermeyi başardı. He! Eleştirilerim yok mu? Tabii ki var! Onlara da sıra gelecek.

BÖLÜM 1: YAŞAM VE ÖLÜM | TALES OF THE JEDI

Çen ne tatlı bir şeysin çen!

Serimiz bizi Ahsoka’nın bebekliğini göstererek başlıyor. Şimdi açık konuşacağım bölümlerin arasında en beğenmediğim bölüm bu olduğu için taraflı bir tutum gerçekleştirecek olabilirim ki zaten öyle yapmalıyım, sonuçta bu benim yazım. Neyse! Ahsoka’nın bebekliğini gördüğümüz ilk bölümde bebek jedimızın ailesini yakından tanıma fırsatı buluyoruz.

Bölümün derinlemesine bir incelemesini yapmak istersem köyün yaşlı bilge kadınından tutun da avlanan kadınlara kadar ön planda olan kadın vurgusu, köyün ataerkil bir yapıda olmadığının çok bariz bir anlatısını yansıtıyor.

Tabii ki bölümde en dikkat çeken şey Ahsoka’nın Jedi kimliğinin keşfedilmesi ve bunun tıpkı kahraman bebek alegorisiyle izleyicilere aktarılması oluyor. Açıkçası bu fikri sevmiyor değilim fakat Ahsoka’nın bu kadar çok gözümüze sokulması hoşuma gitmiyor.

Bana kalırsa anlatılacak çok şey var ve bana o anlatımlardan kaçmak yerine daha durgun sularda oyalanıyorlar gibi geliyor.

Bu arada bunu söylemeden geçemeyeceğim beğendiğim bir noktası varsa da o da bu tip anlatılar Türk Destanlarında önemli bir yere sahiptir. Vahşi hayvanları yenmek Türk Kültüründe liderlik edeceğinin bir nevi alametidir. Burada hoşuma giden şey ise Ahsoka’nın vahşi kaplansı hayvanın üzerine binip köye geri dönüşü oldu. Bu tip destanlarda abartılan kahraman bebek hayvanı öldürerek o kudrete erişirdi. Fakat bölümde Ahsoka’nın bunu yapmak yerine daha iyi bir yol olacak şekilde, tıpkı bir Jedi’a yakışır bir yol seçtiğini ve hayvanı öldürmediğine şahit oluyoruz.

Şimdi düşündüm de sanırım güzel bölüm olmuş. Bu ayrıntıyı şu an fark ettim.

BÖLÜM 2: ADALET | TALES OF THE JEDI

Bu bölümde yozlaşmış bir senatörün -herkes Padme Amidala değil tabii- oğlunun kaçırılması üzerine Dooku ve genç padawanı Qui-Gon Jin’in göreve gönderilmesini izliyoruz.

Seride en beğendiğim karakterin Ahsoka’nın yerine Kont Dooku olmasının sebebi bölümlerin yapısının Dooku’nun üçlemesini daha iyi ele almış olması. Klon Savaşlarında izlediğimiz karakterin nasıl şekillendiğini, nasıl karanlık tarafa geçtiğini görmemizi sağlaması. Açıkçası hayranlar olarak uzun zamandır bunu bekliyorduk. Klon savaşları ve Rebels gibi dizilerde aksiyonun yanı sıra karakterlerin çatışmalarını görmek çok hoşuma giderdi. Hal böyle olunca da Dooku’nun bölümlerini oldukça beğendim.

Yozlaşmış senatorün göz göre göre halkına zulüm etmesini izlemek ve baktığımız zaman Cumhuriyet güçlerinin de aslında işlerini çok iyi yapamadığını görmek Star Wars külliyatında sevdiğim şeyleri tekrar uyandırdığı için hoşuma gitti. Hatta ve hatta bu bölümle Jedi’ların esinlenildiği gibi sadece zenginlere çalışan, statükonun temsilcisi ve yönetimin yani senatonun emirlerini yerine getirmekle yozlaşmış bir tarikata dönüştüğünü görmek neden Sith’leri seçmekle doğru karar verdiğimi bir kez daha düşünmeme sebep oldu.

Öyle ki bu bölümde izlediğimiz Dooku’da tam olarak bu yüzden kendi içinde çatışma yaşamaya başladı. Hatta bölümde çıldırdıktan sonra Qui-Gon Jin’in zeka dolu hareketiyle karanlık taraftan kurtulduğunu görüyoruz.

Elbette ki Qui-Gon müdahale etmese işler daha da çirkinleşecekti. Tabii burada ustasını karanlık taraftan çekip alması sonrasında Dooku’nun bunları düşünmesine engel olamadı.

Kötü olan asıl nokta ne biliyor musunuz? Burada ustasına katılıp onun aksine daha masum bir yolla hareket eden Qui-Gon Jin’in filmler sırasında “Ben buraya köleleri özgürleştirmeye gelmedim.” demesi. Nereden nereye…

BÖLÜM 3: SEÇİMLER | TALES OF THE JEDI

Adalet bölümünün hemen ardından en beğendiğim bölümlerden birine geliyoruz.

Dooku’nun hikayesi burada kaldığı yerden devam ediyor. Yanında ise bu sefer padawanının aksine Usta Windu var. Bölümde bu ikilinin beraber çıktığı bir görevi izliyoruz. Tekrar eden önemli noktalardan biri Dooku’nun yine olanları sorgulaması ve burada -bana göre aptal- Windu’nun buna izin vermeyip biz işimize bakmalıyız demesi.

Başka bir önemli hususta yozlaşmış Cumhuriyet’in ve emri altında saray şovalyesinden farkı kalmamış Jedi’ların kötü gidişe dur diyemeyecek kadar sisteme entegre olması ve karşı gelememesinin anlatılması. İşte böyle bir zamanda bir Jedi’ın öldürülmesi üzerine dedektif olarak gönderilen Dooku ve Windu suçluları bulmaya çalışıyor. Bölüm başta da söylediğim gibi Dooku’nun sorgulamasına hizmet ediyor ve izleyicilere Dooku acaba haklı mıydı? Sorusunu sordurarak bitiyor.

Burada beğendiğim ama tam da anlayamadığım bir nokta var o da Dooku’nun Jedi’yı öldüren adama “Prensiplerin doğru fakat yöntemlerin hatalı” demesi. Aşırı saçma duruyor sorgulayan biri sizce böyle bir laf eder mi?

Şimdi gelelim Windu meselesine ben her zaman Windu’nun hırslarının kölesi olmuş ne Sith Lord’luğunu ne de Jedi Düzeni’ni hak edecek bir karakter olmadığını düşünür ve söylerim. Çoğu zaman bana yanıt olarak o düzene son derece bağlı, bu yüzden at gözlüğü takıyor gibi cevaplar verilse de bu bölümle görüyoruz ki öyle bir şey yok. Windu’nun konseye girmek için elinden geleni yaptığını düşünmek ve bunun için sinsice oyunlar oynamış olduğunu düşünmemek için bir kere çok kötü bir izleyici olmamız gerek. Windu dediğimiz karakter maalesef amacı uğruna sistemde bir şekilde açık bulup gereken neyse yapacak biri. Bu durumu üçlemede Palpatine’i öldürmek istemesi ile de görüyoruz zaten. Bana soracak olursanız Windu’nun mor ışın kılıcı kullanması bile her ne kadar Lucas ile Samuel L. Jackson arasında geçen bir muhabbet olsa da aslında Windu’nun kendi içinde olan egosuna, diğerlerinin aksine farklı bir ışın kılıcı kullanma isteğine hizmet ediyor gibi geliyor.

Kısacası Windu’yu sevmiyorum. Fakat konumuz bu değil başka bir yazımda yaptıklarıyla Jedi Düzeni için iki tane büyük Sith Lord’unu yaratan bu karakteri daha kapsamlı gömebilirim.

BÖLÜM 4: SİTH LORDU | TALES OF THE JEDI

Bu bölüm genel olarak önceki Dooku bölümlerinin izleyiciye vermiş olduğu hikayeyi devam ettirme ve Dooku’nun zihninde gerçekleşen çatışmayı noktalamak üzerine kurulu bir bölüm olarak kendisini sunuyor.

Bölüm Phantom Menace dönemi olaylarıyla aynı zaman diliminde geçiyor. Dooku’nun Palpatine ile çoktan işbirliği yaptığı bir dönemin içindeyiz.

Güzel bir detay var bu bölümde Dooku, Padawan’ı Qui-Gon Jin’in ölümünden sonra karanlık tarafa geçiyor. Sanırım Dave Filoni ve senarist ekibinin bu seriyle göstermek istediği şey karanlık tarafa geçmenin yitirilmiş bağlarla bir ilgisi olduğudur. Ana karakter olarak Ahsoka ve Dooku’yu seçmesinin sebebi de buradaki iki ustanın da karanlık tarafa geçiyor ve dizi bize bu geçişin öğrencileriyle de alakalı olduğunu gösteriyor olması. Ayrıca bölümde güzel bir ışın kılıcı savaşı izliyoruz.

Yazı Rehberi’ni takip edin!

Tabii bölümün en konuşulması gereken karakteri Yaddle sanırım. Yaddle bildiğim kadarıyla Legends kısımda Jedi sisteminin yozlaşması üzerine ayrılıp tek başına imparatorlukla savaşarak ölen bir karakter. Fakat bölüm bize farklı bir Yaddle portresi çiziyor. Şöyle ki buradaki karakterimiz Dooku ile uzunca bir zamandır arkadaş ve araları çok iyi. Dooku’nun sorgulamalarını dinleyen ve fikirlerine kimi zaman katılan bir profil olarak görünüyor. Dooku’nun padawanını kaybetmesinin ardından son konuşmalarından şüphelenip onu takip ediyor ki çıldırdığım yerde tam olarak buradan sonra başlıyor.

Yaddle’ın başta sadece şüphelendiği için konseyi falan bilgilendirmemesini anlarım fakat gizli buluşma yerlerine kadar takip ettikten sonra Dooku’nun yanında bir Sith Lordunu görüp Konseye haber vermemesi bana çok ama çok mantıksız geliyor. Üstelik bir de karşısına çıkıp meydan okuyor. Bu olaya şöyle bir açıklama getirmek istersem; Yaddle’da düzene o kadar bağlı ki nasıl olsa beni dinleyecek ve geri adım atacaktır diye düşünüp konuşmak istiyor. Işın kılıcı açarak…

Diğer bir ihtimal de onlar beni ikna etsin diye böyle bir harekette bulunup ikna olmaması olabilir fakat bu yorumların hiçbirini dizi bize vermiyor, tamamen benim uydurmam anlayacağınız.

Unutmadan sonda Dooku’nun üzerine kapı düşürttüğü için ezilerek öldü sandığımız Yaddle’ımız Güç’ü kullanmakta o kadar iyi ki sanırım maddesel boyutuna da müdahil olabiliyor. Bu sayede ancak hiç aralık bile kalmayacak şekilde üstüne kapanan kapıyı açıklayabilirler. Ayrıca Dooku bu hareketi yaptıktan sonra Palpatine’nin önünde eğildi. Çatışması bitti. Zaten isteyerek Güç’ü kullandı ve isteyerek öldürdü kadın yodayı. Neden tekrardan karakteri canlandırıp öldürüyorsunuz? Yani bu durum bana çok mantıksız geldi. Tamam biliyorum. Kapı kapanınca ortam karanlık oldu ve Yaddle’ın açtığı kapı ortama ışık verdi falan ama yani karakter canlandı ve tekrar öldü. Sadece izleyiciler anladı yapmak istediğinizi Dooku için bir anlamı olmadı Yaddle’ın ölmediğini öğrenmesinin.

Tüm bunlara rağmen kötü bölüm değildi. Yaddle’ın ölümüyle birlikte Dooku’nun içinde biraz bile ışık kalmış ise o da artık sönmüş oldu.

BÖLÜM 5: PRATİK MÜKEMMELEŞTİRİR | TALES OF THE JEDI

Evet! Geldik en sevdiğim bölüme! Genele baktığımızda hikaye anlatımı olarak Dooku’nun serüvenini sevsem de bana daha çok hitap ettiği için en sevdiğim bölüm net olarak Anakin Skywalker’ın da olduğu beşinci bölüm oldu.

Aslında bakarsanız bölüm o kadar da üzerine konuşulacak bir bölüm değil.

Jedi eğitim yöntemlerinin beğenmeyen Anakin’in Padawanı Ahsoka’ya daha ciddi bir eğitim vermesini izliyoruz. Evet! Ne var bunda diyebilirsiniz. Fakat şöyle ki bu bölüm aslında Anakin Skywalker’ın da Jedi Düzeni’nin yozlaşmasını sorguladığı ve yakınlarını korumak için kendince bir takım önlemler almasını konu ediyor. Bölüm Anakin’in padawanına uygulamak istediği tek bir ders ile hem düzeni sorgulama hem de ölüm korkusunu muhteşem şekilde vermeyi başarmış. Anakin çok değer verdiği Padawan’ının ölümünden de sevdiği yakınlarında olduğu gibi çok korkuyor. Bunun içinde onu ölümden korumaya çalışıyor. Bunun en iyi yolu da ona ölmemeyi öğretmek oluyor tabii. Eski usul droidleri taklit eden robotların yanı sıra Anakin, öğrencisi Ahsoka’yı klonlar ile eğitmek istiyor. Burada klon tercihini hem manidar hem de mükemmel bir seçim olarak görüyorum.

Daha önceki bölümlerden birinde Dooku şöyle bir replik söylüyor. “Bu kadar adama karşı bir Jedi asla bozguna uğramaz. Tabii saldırı beklemediği bir şekilde arkasından gerçeklememişse…” Bana kalırsa o bölümde bulunan replik asla boşa değil ve tam olarak bu bölüme hizmet etmek için bilinçli bir şekilde koyulmuş gibi duruyor. Demek istediğimi anladığınızı düşünüyorum. Anakin’in klon tercihi bizim Star Wars: Clone Wars animasyon dizisinin sonlarında gördüğümüz Order 66 olayında Ahsoka’nın kurtulma sebebini ve nasıl başardığının çok güzel bir arka plan hikayesi oluyor. Bu bölümle Ahsoka’nın bir Mary Sue karakteri olmaktan ziyade uzun süren pratikler sonucu General Ahsoka Tano olduğunun ve yapımın gerçekten güçlü karakter nasıl yazılır dersini verdiği bir bölüm olmuş. Önceden bahsettiğim Klon Savaşları bölümünde Ahsoka’nın sahnesi hepimizde mükemmel bir his bıraksa da sahnenin olabilitesini sorguladığımızda bazı sorular cevapsız kalıyordu. Biz izleyicilerde çünkü o Ahsoka Tano diyip geçiyorduk. Fakat şimdi görüyoruz ki o Anakin Skywalker’ın öğrencisi ve o klonlar arasında hayatta kalması şans eseri değil. Pratik yapmak gerçekten de mükemmelleştiriyor.

Bu durumu eleştiren hayranlara bir cevap vermek için hazırlanmış bir bölüm olduğunu düşünüyorum.

BÖLÜM 6: AZİM | TALES OF THE JEDI

Gelelim en zayıf gördüğüm ve genel olarak Dooku’nun serüvenini Ahsoka’ya oranla daha çok sevmeme yol açan bölüme. Bölüm, Order 66'den kısa bir süre sonrasında geçiyor. Padme’nın cenazesine katılan Ahsoka’nın daha sonra saklanacak yer araması gibi olayları izliyoruz. Burada sorun şu bunu çok izledik. İzlemedik mi? Obi-Wan Kenobi’de de aynısını görmedik mi? Yani yetmedi mi? Aynı hikayeleri tekrar tekrar görmek. Order 66'den kaçan ve saklanan bu kaçıncı jedi? Neyse! İşte bu durum canımı sıkmaya başladı. Koca Star Wars külliyatında başka önemli olay kalmamış gibi, başka işlenecek konu yokmuş gibi dönüp dolaşıp aynı noktaya gelmemiz sinir bozucu olmaya başladı.

Ahsoka gittiği gezegende, imparatorluk sisteminden memnun olan bir adamın sistemi savunma şekline tanık oluyor. Bir takım olaylar gerçekleşip Jedi’ımız kendini ele vermek zorunda kalıyor ve değer bilmez halktan imparatorluk yanlısı bu kişi Ahsoka’yı şikayet ediyor. Bunun üzerine de İmparatorluk Inquisitoru geliyor. Hikayenin gidişatını ezberlediğimiz için tabii ki imparatorluğa şikayet eden adamın pişman olacağı kesin. Gelen Sixth Brother tüm gezegeni yakıp yıkıyor. Neden? Çocuk köye gittiler, dediği için. Anlamadığım bir noktada bu zaten yani Karanlık tarafı kötü göstermek için bu tür hareketlere mahal vermek zorunda kalmaları çok ucuzca. Onun yerine bu tür psikopatları işe almasalar bir sorun olmayacak aslında. Tamam tamam! Karanlık taraf destekçisi olduğumu bu kadar belli etmemeliyim.

Sonuç olarak Ahsoka geliyor ve yaşananlara son vermek için altıncı kardeşin karşısına geçiyor. Düello yapıyorlar ve Ahsoka, Inguisitor’u öldürüyor. Bu arada düello çok iyiydi. Ahsoka’nın bu kadar hızlı bir şekilde kazanması beklenmedik bir şey değildi. Tek sorun bu sahnenin Darth Maul ve Obi-Wan’ın düellosundan ilham alınarak yapılmış olması. (Bu arada yazımın başında Maul’un hikayesini anlatan videoyu foreshadowing olarak atmama kaç puan?) Fakat bir sorun var ki biz o efsane sahneye gelmeden önce ikisini de tanıyacak ve iki karakterin de çatışmasını hissedecek bolca vakte sahiptik. Burada ise zannederim ki o kişinin altıncı kardeş olduğunu benden öğrendiniz.

Sorun aslında tam olarak bu! İki karakterin savaşı güzeldi ama seyirciye geçti mi? Orası tartışılır.

Çok Rahat Çok Profesyonel

Tüm bu olanlardan sonra Bail Organa ile konuşan Ahsoka direnişin ilk sinyallerini veriyor. Yani tamam da yetmedi mi? Bana yetti ya! Yani Obi-Wan’da da bunu izledik zaten. Ahsoka’da mı kaçmış? Ahsoka’da mı birinin hayatı söz konusu olunca Jedi yeminini hiçe sayamamış ve kendini ifşa etmiş. Bence artık tadı kaçtı bu hikayenin. Ne var sanki Ahsoka’da bir yerde görevli olsa ve oradaki bağlantılar birbiriyle bağlana bağlana hikayede direnişin işine yarasa falan. Kaçak jedi hikayesinin suyu çıktı bence. Sanırım Ahsoka’nın temel hikayesini sevmeme nedenlerimden en büyüğü bu durum. Çünkü sen Anakin Skywalker’ın öğrencisisin kendine gel! Bu kadar mı çabuk pes ettin. Bu kadar mı çabuk vazgeçtin! Obi-Wan Kenobi’nin arkasına saklanabileceği büyük bir travma vardı onu anlıyorum. Tamam her ne kadar çok kötü işleseler de Anakin’in karanlık tarafa geçmesinde kendisini sorumlu tutuyordu ve saklanıp Anakin’in oğluna bakıyor olması, hikayesini ilgi çekici yapıyordu. Fakat Ahsoka’da durum hem ilgi çekici değil! Hem yenilikçi değil.

BİLGE DARTH ALAZ’IN SON SÖZLERİ| TALES OF THE JEDI

Tales Of The Jedi anlattığı hikayeyi iyi izleyiciye başarılı bir şekilde aktaran, güzel bir antoloji dizisi olmuş. Fakat başarısının altında yatan en önemli şeyin hiç şüphesiz Klon Savaşları olduğu da bir gerçek. Klon Savaşlarında anlatılan hikayenin ve genel olarak film evreninde gösterilenlerin arkasında yatan nedenleri açıklamasıyla korkakça bir hareket mi yaptılar yoksa aksine cesurca mı davranmışlar bilemiyorum. Fakat bildiğim bir şey var ki o da Legends ve Canon ayrımının iyice belirgin bir hal aldığı. Bu durumun netleşmesi bir Star Wars hayranı olarak önemsediğim bir şeydi. Belirtmek istediğim bir diğer durum ise Tales Of The Jedi, aslında Star Wars evreninde başka zaman dilimlerini gidilmesine gerek olmadığını aksine burada anlatılacak hala daha hikayenin olduğunu kanıtlamış oldu. Evet! Şunu düşünebiliriz: Ahsoka ve Dooku’nun hikayesini anlatmak basit. Onların tonlarca hayranı var diyebilirsiniz. Fakat sistem böyle çalışıyor. Buna sanırım yapabileceğimiz bir şey yok. Belki bu karakterleri görürken yanında başka hikayelere de yelken açarız.

Bana soracak olursanız. Bana, yani Bilge Darth Alaz’a

Ne olabilirdi diye düşündüğümde aklıma farklı Jedi’ların hikayelerini izleme fikri geliyor. Böyle bir fırsatımız olsa sanırım harika olurdu. Biliyorum hayranların sevdiği ve takip ettiği iki karakteri izleyiciye sunmak daha mantıklı ve karlı ama bana kalırsa yeni hikayelerle yeni hayranları evrene bağlamak hiç mantıksız gelmiyor. Ayrıca bir diğer önemli noktada sanırım Klon Savaşlarının en iyi yaptığı şeylerden biri kesintisiz verdiği uzay aksiyonuydu ki bunu filmlerin bile üzerine çıkararak başarmıştı. Bu animasyon dizisinde ise böyle bir şey göremedik. Belki bu tür bir açılış ya da buna özel bir sahne Star Wars’u Star Wars yapan şeyi göstermek için çok güzel olabilirdi.

Unutmadan söylemek istiyorum. Tamam anlıyorum! Dooku’nun aklı karışmış Jedi Düzeni’ni sorgular hale gelmiş fakat neden bir Sith Lorduyla iş birliği içerisinde olduğunu bilmiyoruz. Hikaye bize bunu göstermiyor. Belki bu hikaye daha derinlemesine anlatılabilirdi.

Artık bu inceleme için benden bu kadar. Başka bir Star Wars içeriğinde daha görüşmek üzere.

Obi-Wan Kenobi’nin de söylediği gibi…

KENDİNİZE İYİ BAKIN! GÜÇ SİZİNLE OLSUN!

--

--

Alaz
Yazı Rehberi

You’d be surprised what you can pull off when your life depends on it.