Uğultu

Aslında her gün yalnızdım. Ama hiçbir gün bu kadar yalnız hissetmedim.

Gamze🍀
Yazı Rehberi
3 min readDec 29, 2023

--

Photo by Polina Koroleva on Unsplash

Soğuk bir kış günüydü. Rüzgar uğuldayarak gücünün yettiği her şeyi havalandırıyor, kar tane tane yere dökülüyordu. Herkes sıcacık evine çekilmişti. Sokak bomboştu. Tek bir kişi hariç...

Sokak lambasının altında biri… Bembeyaz karlarda, karların hışırtısıyla ayak izini bırakarak gelmişti. Sokak lambasının altında karın yağışını izliyordu. Ağlamaktan gözleri, soğuktan burnu kızarmıştı. Işığın altında rüzgarın etkisiyle savrularak yere düşen karlar bir kartpostal gibiydi.
Sokak lambasının yanındaki banka oturdu. Kafasını havaya kaldırıp karın yağışını izlemeye devam etti. Kar taneleriyle birlikte gözyaşları da bir bir yere düşüyordu. Sanki bütün havayı içine çekmek ister gibi derin bir nefes aldı. Ya da sadece acı bir iç çekişti. Bir derdi vardı. O çok net anlaşılıyordu. Belli ki bir şeyleri içine sığdıramıyordu. Belki ev dar gelmişti. Duvarların baskısına dayanamayıp bu soğukta kendini sokağa atmıştı. Ya da bir his onu buraya sürüklemişti. Çok güzel bir anıdan yadigar acı bir his… Rüzgâr var gücüyle uğuldamaya devam ediyordu. Sanki ne kadar güçlü olduğunu, gücünün her şeyi kaldırmaya yetebileceğini gösteriyor gibiydi. O ara küçük bir balon süzüldü gökyüzünden. Rüzgâr, yaramaz bir çocuk gibi uğultusuyla birlikte balonu da götürdü. Balon, simsiyah gökyüzünün sonsuzluğunda kayboldu.

Sokak lambasının altında biri… Belki de en kötü gecesini geçiriyordu. Biraz daha sakinleşmişti. Gözyaşları durmuştu. Artık yağan karı, duygusuz bir şekilde izliyordu. Sanki gözyaşlarıyla acısı da akıp gitmiş, bütün duyguları sıfırlanmıştı. Hiçbir şey hissetmiyor gibiydi. Eldivenlerini çıkartıp cebine sokuşturdu. Diğer cebinden küçük bir kağıt ve bir kalem çıkardı. Kağıda bir şeyler karalamaya başladı. Sayfa doldukça tekrar ağlamaya başladı. Sanki duygusunu bastırmaya çalışmış ama başaramamış da acısı şelale misali oluk oluk içine akıyordu. Krmızılığı geçmemiş gözleri daha da kızarıyordu. Artık sadece gözleri ve burnu değil, elleri de soğuktan kızarmaya başlamıştı. Kalemi tutmakta zorlanıyordu. Kalem ha düştü ha düşecekti. Ama son kelimeye kadar direniyordu. Sanki yazmazsa bu girdabın içinden çıkamayacak gibiydi. Yazmalıydı. Elleri soğuktan kalem tutamayacak hâle gelene kadar yazacaktı. Çok uzun sürmedi. Kalem elinden kayarak karların içinde kayboldu. Kağıda baktı. Belki de cümlesi yarım kalmıştı. Hayatında ki birçok şey gibi…

https://linktr.ee/yazirehberi

Soğuktan titreyen bir kedi, sokağın başından karlara batarak bankın yanına gelmişti. Bankın üzerine atladı. Sıcak bir yer arıyor gibiydi. Belki bir insan sıcaklığı hissetmek istiyordu. Sıcak bir yer bulma umuduyla sokulmaya başladı. Kediyi fark edince, kağıdı katlayıp yanaklarından akan yaşlarını siler gibi ellerini yanaklarında gezdirdi. Kediyi kucağına aldı. Soğuktan titriyordu. Kedi; kim bilir kaç saattir dışarıda karın altındaydı.

Herkes sıcacık evinde, sevdikleriyle bir aradayken sadece senin ve benim dışarıda yalnız olmamız tesadüf değil.” diye düşündü. Kedi de onun gibi yalnızdı. Onu belki buraya anıları getirmemişti ya da bilerek gelmemişti. Ama gelmişti işte! Bir şekilde yolları bu bankta kesişti. Kediyi montunun içine alarak soğuktan korumaya çalışıyordu. Banktan kalktı ve yürümeye başladı. Galiba kendine bir meşgale bulmuştu. Belki biraz olsun acısını unuturdu. Karanlıkta sonsuzluğa doğru kaybolmuşlardı.

Rüzgar, bu sefer hedefine bir kağıt parçasını almıştı. Sanki en fazla ne kadar yükseltebileceğini deniyordu. Uçuyordu, illa bir yerde duracaktı. Belki birinin eline geçecekti. Eğer bir gün bu kağıdı biri okursa kimin yazdığını belki anlayamazdı ama eminim ki ne hissettiğini çok iyi anlardı. Önemli olan beden değildi ki zaten, içindeki ruhtu. Asıl anlamamız gereken ruhtu. Ne zaman bir bedeni değil, içindeki ruhu anlamaya ve sevmeye başlarsak işte her şey o zaman değişecekti. Yolumuz, bakış açımız daha bir çok şey…

"19 Aralık... Doğum günündü, yine böyle kar yağmıştı. Sen, ben ve küçük bir pasta... Evet, çok sadeydi ama birlikteydik. Biz birlikteysek küçük bir pasta bile en büyük partiye bin basardı. Beni çekiştirerek sokağa çıkarmıştın. Sen çocuklar gibi karda oynarken ben de tüm hayranlığımla seni seyrediyordum. Eğer şansım olsaydı zamanı durdurur sonsuza kadar o anda kalırdım. O günde, karın altında, seninle...

Hani demiştin ya anılar belki anlıktır ama her hatırladığında yeniden canlanır. Ben her hatırladığımda kalbimdeki bu ağırlığı kaldıramıyorum. Kalbimde anlam veremediğim bu ağırlığı, niye kendinle bir götürmedin? Niye toprağın altına onu da gömemedim. Nereden bilebilirdim o günün son güneşli gün olacağını? Hava kapalı bulutların rengi değişti. Ha yağdı ha yağacak, yüreğim bundan sonra hep sağanak… Aslında senden sonra her gün yalnızdım ama hiçbir gün bu kadar yalnız hissetmedim.

Yine 19 Aralık, kar yağıyor, doğum günün ama bu sefer sen yoksun. Ben tek başıma, aynı sokakta, aynı bankta…”

Editör: sıla

--

--