Vagon

Ulaş
Yazı Rehberi
Published in
3 min readAug 31, 2023
Photo by Vincent Guth on Unsplash

Gözlerim daha kapıdan girer girmez etrafımdaki insanlara kaydı. Mahcup bir şekilde dolaşan küçük canlılardı bunlar. Ben de peşlerine takıldım. Tren hareket etmeye başladığında ufak bir sarsılma yaşadım. Olduğum yerden ayrılma hissi mi, yoksa yeni bir yerde bulunma hissi mi bilemediğim değişik, saçma bir his boğazımdan yukarıya baskı kurmaya başladı. Acı duyar gibiydim ama acı değildi. Nefes aldım, alıştım.

Önümdeki dümdüz koridoru ve binlerce koltuğu fark ettim. İlerlemeye başladım. Tek tük insanlar oturuyordu. Birçok insan oturacak bir yer arıyordu bomboş vagonlarda. Bir sürü koltuk vardı ama kimse oturmuyordu. Cebimdeki bileti çıkardım ve numarama baktım. Aramaya koyuldum. Bir vagon, iki vagon, üç vagon derken bitmeyecek gibi geldi. Aklım bulandı, numaramı kontrol ettim. Değişmişti. Sevindim, az önce görmüştüm bu numarayı. Koşarak gittim o koltuğa. Numarası tutmuyordu. Koltuğa tükürdüm. Burası ne pis koltukmuş! İyi ki benim değil, diye bağırdım. Aramaya devam ettim.

Bulamamaktan sıkıldığım için insanları izlemeye karar verdim. Oturanlar dikkatimi hiç çekmedi, ben de ayaktakilere döndüm. Acele acele koşuşturanlar, yavaşça her numaraya dik dik bakanlar, deli gibi bir ileri iki geri gelenler ve benim gibi aramayı bırakmış etrafı izleyenler. Kargaşa içinde bir düzen hakimdi buraya.

Sıkıntılı yüzleri izlemekten ürküp göklerin şelalesinden dökülen damlaları sayarken bir çığlık duydum. “Buldum,” diye bağırıyordu bu çığlık. “Yerimi buldum! Yorgun ayaklarıma birer öpücük gibi gelecek, bükülmüş belime bir merhem! Salın beni yayılayım. Keyfime bakayım,” dedi ve oturdu. Onu dikkate alan bir bendim sanırım, kargaşa bir milim bile oynamamıştı yerinden. İnsanlar dağdan dökülen bir selin yıkıcı öfkesini bir yudumda içmiş gibi akıp gidiyordu vagondan vagona. Değişmeyen insanların arasına katılan bu yaşlı dostum ancak bir iki dakika oturabildi. Yüzünde açan güller birer birer soldu, çürüdü ve acı kanları döküldü. Şimdi bir bebek gibi ağlıyordu. Kalkıp bir biletine baktı bir de koltuk numarasına. “Burası benim değil,” dedi. Son kelime o kadar ince ve tiz çıkmıştı ki boğazından iki harfi ancak seçilmişti. Ne olduğunu anlamama yetti. Sele kapıldı ve gitti.

Bir süre daha yerimi arayıp bulamadım. Yeniden insanlara göz atmak istedim. Tren birden durdu. Tren görevlileri hızla içeriye girdi. Bir adamın yanına gittiler. Küçük bir konuşma geçti aralarında. Kel ve gözlüklü bu bodur adam bu konuşmayı büyük bir tartışmaya çevirdi. Sorun bir cevap alamamasıydı. Kendi kendine kanlı bıçaklı bir tartışma içine girmişti. Farkında olmadan vagondan çıktı. Bir süre sonra ağlama sesi bütün trende şimşek gibi çaktı. Başka birisi, lütfen beni trenden indirmeyin, diye ağlıyordu. Küçük hıçkırıkları ile söylediği bu sözleri son vagondan duydum. Birkaç kişiyi daha indirdiler ancak hepsi bodur adamın varyasyonlarıydı, biri hariç. Tren görevlilerini dostça bir gülümseme ile karşılayan şapkalı genç adam “Ben de sizi bekliyordum,” dedi gür ve sevecen bir sesle. “Haydi, insanları bekletmeyelim,” diyerek yerinde kalktı. Vagonu yarılamışken birden durdu. ‘‘İşte, şimdi başlıyor,’’ diyecektim ki adam oturduğu koltuğa biraz baktı. Yüzüne bir gülümseme kondurup trenden inmek üzere yola koyuldu. Daha sonra tren birden hareketlendi ve yoluna kaldığı yerden devam etti. Az önce olanlar da sele kapılıp gitti.

Olanların üzerinden bir süre geçti. Hala aynı vagonda, ayakta durduğum yerdeydim.

Editör: Begüm Uğurlu

--

--

Ulaş
Yazı Rehberi

Kendimce bir şeyler yaratmak istiyorum. Küçük küçük dünyalar ve daha küçük insanlar. Sonra da hepsinin arkasına saklanmayı planlıyorum. Yok olup gidene dek.