Yazıyorsanız Bu Gerçekleri Kabul Edin

Edebiyat yazmak, Türkçe yazmak söz konusu olduğunda bu gerçekler düşünülmeli.

Pozan
Yazı Rehberi
5 min readJul 15, 2024

--

Photo by Esther Wechsler on Unsplash

Yazma eylemini gerçekleştirenler olarak üzerimize birtakım sorumluluklar alıyoruz. Masa sırtlanır gibi, koltuk taşır gibi üstlendiğimiz bu sorumluluklar ile kimi zaman hızlı kimi zaman yavaş adımlar atıyoruz. Bu yolda düzgün adımlarla ilerlemek istiyorsak kabul etmemiz gereken bazı gerçekler var. Bugünkü yazıda o gerçeklerden bahsetmeye geldim.

Aslında hepimizin bir noktada bildiği gerçekler bunlar ama hatırlatmakta fayda var diye düşündüm. Yazardan evvel yalnızca okur olduğumuz vakitlerde de bunu düşünmüşüzdür başka yazarlar için. Sadece okur olduğumuz zamanlarda bunu düşünmüşken yazmaya başladığımız vakit unutmuş olabiliriz.

Yazdığımızı paylaşıyorsak okurların huzuruna çıkarmak için yani okunması için paylaşıyoruz diye varsayabiliriz. Hem insanların okuyacağı şekilde yayımlıyorum hem de sadece kendime yazıyorum diyen insanlar da pekâlâ olabilir ama azınlıkta olduklarına eminim.

Okur, metnin ne olup olmadığına karar veren kişi veya kişiler olduğundan bazı sonuçlara varacaktır; onların varacağı sonuçlar metnin ne olduğunu belirleyecektir. “Ben böyle yazdım, bunun için yazdım ve bu anlamla yazdım,” diyen yazar da bir sestir fakat aynı kanıya varmış bir milyon okur da sestir.

İşte bu sebepten ötürü eğer yazıyorsanız aşağıdaki gerçekleri de kabul etmeniz gerektiğini düşünüyorum.

— Farklı Anlaşılmak

Eğer yazıyorsanız ve yüzeysel bir anlatım sunmak istemiyorsanız yazdığınızı az ya da çok derinleştireceksinizdir. Bilindik yöntemlerle ya da kendi bulduğunuz bir yöntemle hikâyenizi derinleştirdiğiniz vakit okura bir fırsat vermiş olursunuz. Her şeyin gayet açık ve net anlatıldığı hikâyelerde bile bu yaşanıyorken biraz bile derinliğe sahip hikâyelerde yaşanmaması imkansız olan bir senaryodan bahsediyorum. Eğer bir hikâyeyi insanların okuyup görebileceği bir şekilde yayımlıyorsanız elbet okurlarınızdan biri gelip yazdığınız şeyi farklı anlayacaktır. Bu iki yönde de olabilir. Anlatmak istediğiniz şey anlatmak istediğinizden daha iyi ya da daha kötü okunabilir.

Günümüz dünyasındaki yazarlar bununla sık sık karşılaşıyor. Mesela cinsiyeti erkek olan bir karakter sahiden kuvvetli olduğu için başka bir karakter tarafından ‘kuvvetli’ olarak tanımlandığı vakit sanki siz tüm bir cinsiyeti genellemişsiniz gibi davranan okurlar olacak. Bir vatandaşın kötü bir özelliğini belirttiğiniz vakit o vatandaşın mensup olduğu ülkeye laf atmışsınız gibi anlayan okurlar olacak.

Bunun tam tersi bir senaryoda sizin yüzeysel olarak geçmek istediğiniz konular çok derinmiş gibi anlaşılacak. Masanın kenarında ucu açılmış bir kalemin olduğunu yazıp sonrasında da silmeyi unutmuş halde yayımladığınız vakit okurlardan biri o kalem betimlemesini görüp bambaşka bir anlam çıkaracak. Aşırı istisna olan bir yorum tüm okurların fikrini etkilemez ancak bir kişi bir kişidir.

O bir kişinin çevresini etkilemek konusunda ne denli kuvvetli olduğunu asla bilemezsiniz.

— Yanlış Gösterilmek

Bir nevi çarpıtılmak da diyebiliriz. Yanlış anlaşılmaktan farklı olarak burada okurların eser hakkında paylaşım yapmasından bahsediyorum. Yazdığınız eserin yalnızca yarım kısmını alıp o şekilde paylaşılmasından ya da bir paragrafın içinden belirli kısımların alınıp birleştirilmesiyle çıkan yalan cümlelerden bahsediyorum.

Evet bunlar suç, bunlar hakaret ama yapılıyor. Eğer bunu yapan kişi yeterince kuvvetliyse sizin eserinizde tam olarak ne yazdığı önemli olmuyor. Sırf yapılıyor diye bunu kabullenmek zorunda değiliz. Benim buradaki tavsiyem başınızı eğip kaderinizi kabullenmeniz değil. Bir yazıyı yazmaya başlamadan evvel ya da yayımlamadan önce böyle şeyler de olabileceğini hatırlayın ki kendinizi ona göre hazırlayın.

— Anlaşılmamak

Yanlış anlaşılmaktan farklı olarak burada görmezden gelinmesinden bahsediyorum. Okur sizin yazdığınız, üzerine çok düşünüp derin anlamlar atfettiğiniz cümleyi öylece geçip gidebilir. Binlerce okurunuz olmasına karşılık yalnızca üç beş kişi sizin o cümlenizi anlayabilir ya da onlar dâhi olmayabilir. Hiç olmaması imkansız görünen bir senaryo olsa da imkansız değil. Eğer sizin fazlasıyla şahsi, geçmişinize bel bağlayan ve öznel bir parçanız ise okur kitlesi tarafından anlaşılmayabilir. Fazlasıyla derin anlam içeren imgeler, semboller kullanırken bunun farkında olmalısınız. Şahsen bu durumu hikâyelerin birkaçında yaşadım. Anlaşılacağını umduğum bağlantılar, metaforlar beta okurlarım tarafından anlaşılmadı. Burada hatanın bende olduğunu söyleyebilirsiniz. Eğer insanların anlayacağı dilde yazmıyorsam iyi yazmıyorumdur çünkü yazmak hitap etmektir aynı zamanda diye düşünebilirsiniz.

Ben ortada hatalı kimsenin olmadığını söylüyorum. Her okur sizin yazdığınız her kelimeyi sizin yazdığınız gibi anlayacak değil. Mesela siz bir betimleme yapıp bir kafeyi anlattığınızda eminim ki okurun kafasında canlanan kafe sizin yazarken düşündüğünüz kafe olmayacak, eğer milim milim betimlemediyseniz arada devasa farklar olacak. Bu noktada devreye hayran çizimleri ya da film uyarlamaları giriyor ama onların da kurtaramadığı durumlar var. Bir hikâye değil kurgu dışı yazı yazıyorsanız dediğim durumu kurtaracak bir film ya da hayran çizimi de gelmez.

Eğer olur da ileride bir okur sizin yazdığınız o derin anlamlı cümleyi anlamazsa suçu kendinizde aramayın. Başkalarına sorun, sorduğunuz kimse anlamıyorsa işte o zaman cümleyi bir kez daha gözden geçirebilirsiniz.

— Tartışılmak

Yazdığınız hikâye sizin tahmin edemediğiniz tartışmalar yaratabilir. Günümüz dünyasında tutunmaya çalışan bir müzisyeni ya da müzik grubunu anlattığınız kitap günümüz plak şirketlerinin durumu hakkında bir tartışmayı tetikleyebilir.

Bu tarz konular genelde tarihi romanlarda oluyor. Yazar tarihte var olan bir şahsı ele aldıysa o kitaptaki o tarihi figür hakkında uzman olan herkesin elinden geçiyor kitap. Olay kurgu olduğunda herkes tarihi doğru anlatmak zorunda değil. Doğru anlattığını iddia ediyorsa doğru olmak zorunda. Sonuçta yazılan kitapları yeri geldiğinde kurmaca diye çağırıyor olmamızın bir nedeni var.

— Hor Görülmek

Bunu onaylamadığımı baştan söyleyeyim. Eğer okurların okuması için bir hikâye yazıyorsanız elbet bazı kesimler tarafından hor görülecek. Kimisi bunu ağır sözlerle dile getirecek kimisi ise çok ağır sözler sarf edecek. Tekrar ediyorum, buna boyun eğin demiyorum yalnızca hazırlıklı olmanızı tavsiye ediyorum.

İnternet çok geniş bir mecra. Ne tür insanların internet kullandığını ya da kitap alıp okuduğunu kestiremiyorsunuz. Yaprak şeklindeki gümüş anahtarlıklarla travması olan bir insanın sizin o anahtarlıkla karakter öldürdüğünüz kitabınızı okursa, travmasını tetiklediğiniz için sizi şikayet ederse veya hor görürse ne yapacağınızı önceden kestirmeniz lazım. Böyle durumlarda hızlı aksiyon alıp duruma göre cevap vermeniz önemlidir çünkü biri size böyle bir suçlama yönelttiğinde hızlı cevap vermediğiniz takdirde tereddüt ettiğiniz, korktuğunuz vesaire anlaşılabilir.

— Ekstra

Tüm bu yazanlara aldırmadan istediğiniz gibi yazıp çizebilirsiniz. Size gelen hiçbir yoruma bakmayıp hiçbir düşünceyi değerlendirmeden yazmaya devam edebilirsiniz. Böyle bir durumda kimileri sizi sevmeye devam ederken kimi okurlar da onlara değer vermediğinizi düşünüp yazdıklarınızı sevse bile sizi takip etmeyecektir. Yaşadığımız dünya yazarları da etkiledi. Tüm zamanını mağarasında geçirip yalnızca eser yayımlayacağı zaman mağarasından çıkıp yayımlar yayımlamaz yuvasına dönen yazarlar artık zor tutunuyor dünyada.

Bir istisna olabilirsiniz tabi, sizi bu isteğinizden alıkoyamam.

Sonuç:

Ne yazarsanız yazın bu yazdıklarımın gerçekleşme ihtimali var. Felaket tellalı olmak için saymıyorum bunları, sizin hazırlıklı olmanızı istiyorum. İnternetin gücünün daima farkında olmak lazım. Kolektif bilinçlerin oluşturduğu bu kuvvetler her an herkesi ezecek ya da yüceltecek kadar kudretli. Başımıza ne geleceğini kestiremeyeceğimiz için bu unsurları tamamen göz ardı edebiliriz. Yukarıda saydığım maddelere dikkat etmenin otosansüre yol açacağını düşünmek haklı bir yaklaşım olacaktır.

Şahsen size kendinize otosansür uygulayacak kadar temkinli olun demiyorum. Artık hepimiz mayın tarlasında yürüyoruz, yazarken de yayımlarken de hakkında konuşurken de.

Hangi noktanın şüpheli olduğunu seçebilmeniz hayatta kalmak için yeterli bir beceri olacaktır.

Sonraki yazılarda görüşürüz.

Görüşeceğiz de…

Editör: Sıla Yazıcı

--

--

Pozan
Yazı Rehberi

Kafamın içinde altınlar var ama çıkmaları için italyan bir tesisatçının aparkat atması gerekiyor.