Umutsuzluğu ve karanlığı bu kitapla iliklerinize kadar hissedeceksiniz.

Yol - Cormac McCarthy Kitap İncelemesi

Yol Kitabına Doğru Yapılan Bir Yolculuk

Sinem Karakuş
Yazı Rehberi

--

Uzun zaman önce okumuş olduğum bu kitabın yolculuğuna bir de sizinle çıkmak istedim. Gelin, bu kitabı birlikte inceleyelim!

İthaki Modern serisinden çıkan bu kitap 2007 Pulitzer Ödülü’nü kazanmış Amerikalı yazar Cormac McCarthy’ye aittir. McCarthy’ye Pulitzer ödülünü kazandırmış olan Yol kitabı post-apokaliptik kurguların öncüsü niteliğindedir.

Kısa bir süre öncesine kadar kıyamet sonrası bir kurgu yazdığım için bu kitabı okuduğum dönemde, benim için en iyi kitap haline gelmişti. Yorumuma ve incelemeye geçmeden önce çok kısa bir şekilde size kitabın konusundan bahsetmek istiyorum.

İnsanın kalbine yakın tutacağı zarafet ve güzellikteki her şeyin acıda ortak bir kaynağı vardır. — Sayfa 42

Yol, bir baba ve oğlunun yolculuğu.

Bu yolculuk sıradan olmaktan çok uzak. Kıyamet sonrası topraklarda -kül, vahşet, ölüm ve sessizlikten başka hiçbir şeyin olmadığı Amerika topraklarında- yazarın hiçbir şekilde belirtmediği bir yere gidiyor karakterlerimiz.

İsimleri yok, kim olduklarını bilmiyoruz.

Yazarın bu noktada karakterlere isim vermemiş olması aslında çok güzel bir detay. Çünkü kıyamet sonrası bir dünyada hayatta kalan sayılı insanlardansanız kim olduğunuzun önemi yok, ölüm sizi de kısa sürede kül edecek.

McCarthy’nin karakterlerine isim vermeme sebebini tam olarak bilmesem de karakterlerin bilinmezliğini bütün kurgu boyunca devam ettirmesi, kurgunun teması olan kıyametin gerçekçiliğini arttırdı benim için.

Karakterlerin isimleri okurdan gizlense de biraz olsun geçmişlerini öğrenebiliyoruz. Karakterlerle empati kurmak ve onlara bağlanabilmek zor olmuyor. Zaten hayatta kalma içgüdüsüyle hareket eden sadece iki karakterimiz olduğu için daha ilk bölümden empati kurabiliyoruz.

- Bazı şeyleri unutursun ama, değil mi?

+ Evet. Hatırlamak istediğini unutursun ve unutmak istediğini de hatırlarsın. — Sayfa 13

Yaşam ve ölüm arasındaki incecik bir çizgide yola devam eden baba ve oğulun konuşmaları da derin cümlelerden oluşuyor. Öyle ki babanın bazı cümleleri dönüp dönüp okudum, sayfaya dakikalarca baktım.

Kurgunun içeriğini çok ortaya dökmek istemediğim için konuya çok girmek istemiyorum ama bahsetmem gereken daha önemli bir konu var.

Böylesine kült bir eseri okurken bazı noktalarda hiçbir şekilde tatmin olamadım. Karakterlerden uzaklaştım ve kurguda kopukluklar fark ettim. Bunu daha sonra bir arkadaşımla konuştuğumda fark ettim.

Kısaca bahsedeceğim. Kurguda karakterlerimiz, külleşmiş topraklardan uzaklaşıp daha sıcak bölgelere yani güneye gidiyor. Bütün kitap boyunca güneyde ne olduğunu bilmiyoruz, öğrenemiyoruz. Daha da kötüsü dünyanın nasıl bu hale geldiğini yazar hiçbir şekilde anlatmıyor.

Her şey bilinmezlikten oluşuyor. Karakterlerimizin kim olduğu, o noktaya nasıl geldikleri, neden güneye gitmek istedikleri…

Bir bakıma bu bilinmezlik çok güzeldi, kıyamet sonrası atmosferi iliklerinize kadar hissetmenizi sağlıyordu. McCarthy’nin kısa, yüklemsiz sade ve karanlık cümleleri ise sizi daha da derine çekiyordu ama bazı noktalarda ise bu bahsettiğim belirsizlikler kitaptan biraz kopmama sebep oldu.

Karanlığın da ötesinde geceler ve bir öncekinden daha kurşuni günler.

Dışarı, kurşuni ışığa yürüdü ve ayakta durdu ve kısa bir an içinde dünyanın mutlak hakikatini gördü. Vasiyetsiz yeryüzünün insafsızca soğuk daireler çizişi. Karanlık amansız. Güneşin kör köpekleri kendi koşularında. Evrenin ezici kara vakumu… — Sayfa 93

… geriye kaldı ne bir rüya ne de uyandıran bir dünya veya anlatacak başka hikaye. — Sayfa 27

Ödünç alınmış zaman ve ödünç alınmış dünya ve ona üzüntü içinde bakmak için ödünç alınmış gözler. — Sayfa 93

Örneğin, şu cümlelerin güzelliğine bir bakar mısınız? Her sayfa böyle güzel cümlelerle dolu.

Galiba bir kere daha okuyacağım bu kitabı.

Geri dönelim konumuza.

Aklımdaki soruların bazılarının cevabını bulmak güzel olurdu. Örneğin tek bir cümleyle bile olsa kıyametin nasıl geldiğini öğrenmek beni mutlu ederdi.

Daha sonra bu konuyu kitabı okumuş bir arkadaşımla konuştuğumda kendisinin yorumu şöyle oldu.

Yol, kıyamet sonrası eserler için öncü bir kurguydu. Bu tür bir kıyamet sonrası kurgu o zamanlar için çok sık karşılaşılan bir konu değildi ve yazar haliyle günümüzdeki kurgulara göre daha belirsiz kalmıştı. Bazılarının deyişiyle sıradandı. Yeni basılan kıyamet sonrası kurgulardan farklı bir şey sunmuyordu.

Bu kitapla anladım ki bir eserin bir türün öncüsü olması onu maalesef ki bazı konularda ilkel ve basit yapıyordu. Tıpkı şimdiki romantik kurgu okurları için Gurur ve Önyargı nasıl sıradan bir kitapsa, Yol kitabı da kurgu çeşitliliği açısından farklı bir şey sunmuyordu.

Oysaki hem Yol, hem de bütün öncü eserler o zaman için sunabileceği bütün yenilikleri sunmuştu zaten.

Tabii burada ne Gurur ve Önyargı’yı ne de Yol’u kötülüyorum. Beni bilen Gurur ve Önyargı’ya olan yaklaşımımı bilir. Sadece şunun farkındalığına vardım.

Bir türün öncü eseri olmak, gelecekte o kitabın basit ve sıradan olarak anlaşılma yükünü ortaya çıkarıyordu.

Yine de kitabı okuyup bitirdiğimde hüngür hüngür ağladım. Hoşuma giden cümleleri dönüp bir kere daha okudum ve kitap önerisi isteyen herkese bu kitabı önermeye başladım..

Sonunda hepimiz gidince ölümden başka kimse kalmayacak ve onun günleri de sayılı olacak. Yapacak hiçbir şey olmadan ve bunu yapacağı kimse olmadan yolda tek başına kalacak. — Sayfa 141

İnsanların aslında çok aciz varlıklar olduğunu, ölümün kaçınılmaz olduğunu, umudun ne kadar çabuk yok olacağını ve insanların medeniyet yokluğunda ne kadar çabuk canileşip “hayvani” tavırlar sergileyebileceğini görmek, kendinizde bir farkındalık yaratmak için kesinlikle okumanız gereken bir kitap.

Soru: Asla olmayacak olanı nasıl ayırırsın asla olmamış olandan? — Sayfa 27

Okuyun, okutturun. ❤

Not: Soruyu cevaplamak isterseniz yorumlarınızı bekliyor olacağım…

Editör: Tuanna

--

--

Sinem Karakuş
Yazı Rehberi

Bsc. Biology ESTU - Msc. Molecular Biology IU Moleküler biyolog bazen de yazar. https://www.linkedin.com/in/sinem-karakus/