“Akışta Olmak’’
En son ne zaman telefona, televizyona bakmadan bir gün geçirdiniz? 21. yüzyılda bu imkansız. Sürekli bombardıman altında, tetikte yaşıyoruz. Varlığımızı sosyal medya üzerinden gösteriyor ve bir şeyleri kaçırıyor olma düşüncesinden, gündemden haber alamamaktan korkuyoruz. Peki kendinize hiçbir şey yapmama lüksünü tanıdınız mı hiç? Hız ve görsel üzerine kurulmuş bir çağda bu da imkansız. Kafamız hep çok dolu, aynı anda iki işi bitirme çabasıyla. Ama o işe değil onu bitirdikten sonra ne yapacağımıza odaklıyız. Kitap okurken aynı sayfayı geri dönüp okumuşluğumuz çoktur o yüzden.
Korkuyor insan kendisiyle tek başına 5 dakika bile geçirmekten. Düşüncelere kapılıp gitmekten. Elinde hep telefonla geziyor o yüzden. Bir bildirim gelir zaten, gelmezse de ben instagram akışını yenilerim. Böylelikle kaçış yolu yaratıyor ve yüzleşmekten kaçınıyoruz.
Sözcüklerde ‘’kişinin iç huzuru, sükûnet, değişik şuur halleri elde etmesine ve öz varlığına ulaşmasına olanak veren, dalınç’’ olarak yer alan meditasyon kelimesi Latince meditatio’dan türemiştir. Uzak Doğu kültüründe büyük bir yer kaplıyorken artık küreselleşen dünyada her kişisel gelişim kitabının alt başlığında görüyor ve makalelerden beynimiz üzerindeki olumlu etkilerini okuyabiliyoruz.
Meditasyona oturunca bir beklentiye giriyor ve sanıyoruz ki kalkınca hayatımız daha mükemmel olacak. Ama biz yine geleceği düşünüyor ve o andan zevk alamıyoruz. Sadece sürece güvenin. Meditasyon kısaca nerede vücut bulduğuna odaklanmak, yüzüne çarpan rüzgarı hissetmek ve iç huzuruna erişmektir.