Anton Çehov Ve Kış Uykusu

Mehmet Ege Çal
Yetkin Yayın
Published in
4 min readJun 23, 2022

Anton Çehov ve Nuri Bilge Ceylan, sanat dünyasının farklı alanlarında çalışmalar hazırlamıştır. Çoğu sanatçının işlerinde idol olarak aldığı önemli figürler vardır. Türk Sinemasının değerli ismi Nuri Bilge Ceylan’ın örnek aldığı ve Mayıs Sıkıntısı filmini adadığı isim Rus Edebiyatının kilometre taşlarından Anton Çehov’dur. Filmlerinde birçok yerde Çehov’un hikâyelerinden izler bulunan Nuri Bilge yaptığı bir röportajda: “Bana hayata nasıl bakmam gerektiğini öğretti. Tüm hikayelerini defalarca okudum. Ona göre her bir kişi bir hikayedir ve farklıdır. Dünyayı Çehov’un filtresinden görüyorum” ifadelerini kullanmıştır. Röportajın devamında yazının sonraki paragraflarında inceleyeceğimiz “Kış Uykusu” filminin de Çehov’un iki hikayesinden ilham alarak temasının oluşturulduğundan bahsetmektedir. Değerlendirmelerin doğru bir biçimde yapılabilmesi için bahsedilmesi gereken birkaç konu bulunmaktadır. Bunlar Çehov’u ve onun öykücülüğünü daha iyi anlamak için zamanın ruhunu bir başka deyişle dönemin Çarlık Rusya’sını, Rus Edebiyatındaki geleneği ve Çehov’un yaşamından bahsetmek yarar sağlayacaktır.

Çehov’un Yaşadığı Zamanın Ruhu ve Çehov’a Etkileri

Yaşadığı dönemin küresel bağlamda yaşanan modernleşme, sanayileşme ve toplumsal değişimin etkileri Çehov’un eserlerine de yansımaktadır. Sonuçta bir sanatçı incelenirken döneminin toplumsal olaylarından bağımsız düşünülemez. Sanatçılar, topluma dair gözlemlerini oluşturarak üretim süreçlerinde kullanırlar. Çoğu halk arasında popüler olan sanatçı yaşanılan dönemin problemlerinden bahsetmiş, yaygın olan kişilikleri işlemişlerdir. Bundan dolayı okunan bir kitapta, izlenilen filmde, gözlemlenen tabloda ve daha birçok sanatın dallarında oluşturulan eserin dönemine dair izler görülebilmektedir. Rusya’da yaşanan gelişmelerin yorumlaması olarak iki farklı görüş ortaya çıkmıştır. Bu iki görüşün birisi Avrupa’nın örnek alınmasıyken diğeri Rus özüne dönmektir. Bu kısımda aslında Türk toplumunun da yakın yüzyıllarda yaşadığı görüş ayrılığı olduğundan Çehov’un işlemiş olduğu bu temanın Nuri Bilge Ceylan’ın filmlerine uyarlaması kolaylaşmıştır. Modernleşme sonucu farklı yaşam tarzlarını ve kesimlerin oluşmasını Çehov’un öykülerindeki köylü ve şehirli karakterlerin kurgusundan ulaşılabilmektedir. Çehov’un karakterlerindeki sıradan insan yapısı da döneminin getirdiği realizmden kaynaklanmaktadır. Dönemin realizm getirmesi, romantizmden ve barış ortamından uzak olmasıdır. Çehov’un yaşadığı dönem yani 1860–1904 arası savaşların olduğu, Rus toplumunun zengin olmadığı ve ayrıca 1917’de yaşanmış olan rejim değişikline sebep olan devrimin köklerinin vardığı zaman dilimidir. Rus toplumu eski sistem-yargılarla beraber değer sisteminin çöküşü ile yerine daha umudun henüz kurulamamış olmasının etkisiyle toplumda belirsizlik ve güvensizlik duyguları baş göstermiş, manevi sisteminin değişmesi ise toplumda bir anlamsızlık, amaçsızlık ve mutsuzluğa sebep olmuştur. Fransız Sosyolog Émile Durkheim bu durumun modernleşme sırasında bireyin kendini bulmaya çalışmasından bahsederek önceki sistemleri ve anlayışları reddederek kendi düzenini kurmaya çalışmasıyla açıklamaktadır. Çehov ise bu toplumun ve bireylerin yaşadığı sorunu İvanov melodramında özetlemektedir:

“Yorgun, bitkin, parça parça, inançsız, aşksız; ağır bir baş ve tembel bir ruhla insanların arasında başıboş dolaşıyor ve şu sorulara karşılık bulamıyorum. Kimim ben, niçin yaşıyorum, amacım ne?”

Dünya tarihi incelendiğinde yaşanan gelişmelerin (Rönesans ve Endüstri Devriminden itibaren) hızıyla beraber insanlığın yaşadığı döneme ve kendisine adaptasyon süreci sancılı biçimde gerçekleşmektedir. Bireylerin yaşadığı maneviyat problemleri Çehov’un karakterlerinde gözlemlenebilir durumdayken. Nuri Bilge Ceylan filmlerinde bu ana tema olarak işlenmektedir. Yaşanan köylü/cahil — şehirli/modern/efendi ayrımıyla ilgili bir alıntı ise:

Köylü efendisini, efendi köylüsünü bilirdi o zaman; şimdi her şey karmakarışık oldu, hiçbir şey anlaşılmıyor. (Vişne Bahçesi)

Anton Çehov ve Kış Uykusu’nun “aydın” bireyi

Çehov’un öykücü kimliğinin yanı sıra tiyatro yazıları yazmış ve Stanislavski ile tiyatroya yeni bir anlayış getirerek realist bir sistem oluşturmuştur. Yazdığı eserlerde kesimleri siyah beyaz göstermek yerine hem cahil hem de aydın kitleyi eleştirmiştir. Eserlerine dikkatle bakılmadığında tek taraflı bir eleştiri görülürken aslında toplum için çaba harcamayan aydınları da şu cümlelerle eleştirmiştir:

Aslında seviyorum yaşamayı. Ama bizim bu taşralı, Rus yerli yaşamımıza dayanamıyorum, tüm benliğimle nefret ediyorum ondan […] Köylüler çok sıradan, gelişmemişler, pislik içinde yüzüyorlar… Aydınlarla da iyi geçinmek çok güç. Yoruyorlar insanı. Bütün o iyi tanıdıklarımız çok sığ düşünüyorlar; duyguları çok yüzeysel, burunlarından ötesini gördükleri yok, tek sözcükle aptal hepsi.

Kış Uykusu filminde Aydın karakteri şehir yaşamını geride bırakarak taşraya yerleşmiş üst kesimden bir entelektüeldir. Film, karakterin yaşadığı içsel problemlerin haricinde dış dünyadaki personalar ile yaşadığı çatışmalar iyi işlenerek izleyiciye akıcı bir ilişki takibi sunmaktadır. Kız kardeşi, eşi, yardımcısı ve kira sebebiyle temas içerisinde olduğu taşralı kesim. Nuri Bilge Ceylan bahsettiği üzere Çehov perspektifinden hazırlanan ilişki dinamikleri gri durumdadır. Daha önce yer verdiğim alıntıda Çehov “aydın” kesimi de eleştiriyordu. Kış Uykusu filminde yoğun bir şekilde taşralı kesimin cahilliği ve geri kalmış davranış biçimleri gösterilse de Aydın karakteri üzerinden de geçinmesi zor, yüzeysel duygulara sahip, görüşleri kısıtlı toplumun üst kesimi de eleştirilmekte. Realizm akımından nasibini almış film diğer Nuri Bilge Ceylan filmlerinde olduğu gibi kimi kesimlere göre başka insanların hayatlarından bir kesit deneyimlemek olan sinema algısına uyar şekilde işlenerek karakterin hayatından birkaç aylık kesit sunmaktadır. Türk Sinemasında belki de doğallığın ve seyirciyi aptal yerine koymamanın en iyi örneklerinden olan film size yorumlarınızın şekillenmesi konusunda zora sokabilecek düzeyde. Dinamiklerin, ilişkilerin, sürecin incelenmesi için oldukça iyi gözlem yapmak gereklidir, sonuçta hayatta olduğu gibi filmde de hiçbir şey siyah veya beyaz değildir. Bu yüzden de yapılacak her yorum fazlaca açık uçludur. Ama bu durum sanatın güzelliğini yansıtmaktadır. Her bireyin farklı algılara sahip olması filmin daha farklı yorumlanmasına farklı sanat perspektifinden bakılmasına farklı anlaşılmasına yol açacaktır. Her şeyin sonunda da size ve dünyaya üç saat boyunca keyif verecek harika bir film, Türk Sinemasına fevkalade önemli eserler veren son derece yetenekli yönetmen ve yüzyıllar boyu Rus Edebiyatı başta olmak üzere kendinden sonra gelmiş ve gelecek birçok insanı etkileyen dahi bir yazar kalacaktır.

--

--