Benliğini Terk Etmek

Kibele Şebnem Yıldırım
Yetkin Yayın
Published in
3 min readMay 11, 2020

Gonca Özmen’in “Daralma” isimli şiirinde kişinin ömrü geçtikçe iç dünyasında yalnızlaştığı ve bencilleştiği ev ve benzeri sembollerle aktarılırken kişinin kendi benliğini terk edişinin mümkünlüğü sorgulanır. Okuyucu şiirin akışında sıklıkla teşbih ve teşhis sanatlarıyla somuttan soyuta bir anlatımı takip ederek şiir kişisinin yakarışına dahil olur. Serbest nazım ve ölçülerde yazılışı da bu yakarışı destekler niteliktedir.

Şiire ilk bakışta dikkat çeken başlık, şiirin genel konusunu destekler niteliktedir. Daralma, içine kapanış ve bunalım anlamlarını çağırıştırırken şiirde konu alınan insanın zaman içinde kendi içine kapanışını sezdirir. “Ağaç kendi göğünü biliyor sadece”(Özmen, 16) alıntısı da kişinin kendine dönüşünü betimlerken dışarıya iyice yabancı oluşunu anlatır. Şiire hakim olacak karamsar atmosfer, okuyucuya sezdirilmeye başlanır.

Başlıktan hareketle şiire hakim olan bunalımlı ton okuyucuda aynı bunalımı sorgulama hissiyatıyla birleştirerek harmanlamıştır. Bunalımlı bir ton yaratmak için kullanılan “eskimek”, “daraltmak”, “terk etmek” sözcükleri okuyucudaki olumsuz ve sorgulayıcı modu oluşturur. Şiire hakim olan ton ve mod sayesinde okuyucu kişinin zamanla insanlardan ve kendinden uzaklaşmasını eleştirir.

Şiirde sıklıkla görülen teşbih sanatı okuyucuyu şiire dahil etmek ve konuyu özümsetme amacıyla kullanılır. “Evler hala konar göçer çadırı çoğumuzun; Ölümü büyüttüğümüz ipek kozalar”(Özmen, 11–12) deyişinde ölümü bir tabut gibi ipek kozalara benzetmesi de göze çarpmaktadır. Aynı şekilde şiirde ilerleyen dizelerde betimlenen evin değişimi görülür. Özellikle tekrar eden “ev” sembolü kişinin kendi benliğini temsil ederken “otellerin”(Özmen, 17) kişinin kendisi dışındakilere benzetmesi yapılır. Çünkü oteller geçici, ev kalıcıdır ve elbet bir gün her misafir evine döner. Yani ev hem bir imge olarak, hem de benzeyen anlamında şiirde kullanılmıştır. Teşhis sanatının şiirde sıklıkla görülmesi de kişinin benliğinin soyutluğunun somutlaşmasını ve okuyucu tarafından daha kolay anlaşılmasını sağlar.

Bir diğer edebi sanat olan teşhis, aynı teşbih sanatında olduğu gibi anlatılmak istenen soyut kavramları pekiştirmek amacıyla somutlaştırılan ögelere insani özellik vermesiyle şiire katkıda bulunur. “Suskunlaşır kapılar, pencereler uykulu”( Özmen, 9) alıntısında “pencerelerin uykulu” olması ve “kapıların suskunlaşması” kişinin kendi bedeninde yıllanmasını anlatan bir kişileştirmedir. Bu sayede okuyucu şiir kişisinin düş hayatıyla empati kurmuş olur.

Şiirde basit ve akıcı bir dil görülür. Seçilen kelimeler okuyucunun günlük yaşamında sıklıkla karşılaştığı türdendir. Bu sebepten ötürü okuyucu şiiri okurken aklında daha kolay canlandırır ve şiirle daha güçlü bir bağ kurar. “Bir saksılık toprağa yer yok; Herkesin kendini gösteriyor pusulası; Ağaç kendi göğünü biliyor sadece”(Özmen, 14–16) alıntısında kullanılan “saksı”, “pusula”, ve “ağaç” kelimeleri seçilen sözcüklerin akılda kolay resmedilebilen nitelikte olduğunu gösterir. Bu sayede okuyucu, insanın diğerlerinden ötekileşmesini “sadece kendini gösteren pusulası”ndan dolayı bir “ağacın” sadece kendi göğünü bilmesinden anlar. Aynı bağlamda kullanılann bu söylemler, şiire boğuk ve sıkışmış bir hava katmaktadır. “Peki ya evler…”(Özmen, 19) alıntısıyla bitirilen şiir, karamsarlık ve bıkkınlığı okuyucuya sezdirmiş olur.

Gonca Özmen’in “Daralma” isimli şiiri, baştan sona kadar konu bütünlüğünü ortaya koyarak kişinin yalnızlaşmasını farklı bir bakış açısından ele alır. Karamsar bir tona sahip olan “Daralma” şiiri; kelime seçimleri, teşhis ve teşbih sanatları ile pekiştirilen anlatım, şiir kişisinin ev sembolü altında kendi benliğini terk edişinin güç olduğu sonucuna vardırır

--

--