Biz Şimdi Neyiz? : Üçgen Aşk Teorisi ve Aşk Türleri
Her şeyin çok güzel gittiğini düşündüğümüz bir ilişki içerisindeyken, aniden beynimizde bir şimşek çakar ve ‘Biz şimdi neyiz?’ sorusu beliriverir. Kendi kendimize bu soruya yanıtlar ararız: ‘Onunla keyifli vakit geçiriyorum, bakışmalarımız beni heyecanlandırıyor, beraber geleceği konuşuyor ve planlıyoruz, onunla olmak beni motive ediyor…’ ve daha birçok düşünce zihnimizde dolanmaya başlar. Ancak bu sorulara kendi kendimize yanıt vermek zordur. Bu yüzden, yanıtı bulmak için partnerimize başvurarak o zorlu ve klişeleşmiş soruyu sorarız: ‘Biz şimdi neyiz?
Yukarıdaki paragrafta, birçoğumuzun yaşadığı bir durumla başladık ve önemli bir soruya değindik. Bu sorunun yanıtını ararken Psk. Robert Sternberg tarafından oluşturulmuş Üçgen Aşk Teorisi’ne (Triangular Theory of Love) ve teori içerisinde bahsedilen aşk türlerine odaklanacağız. Aynı zamanda Sternberg’e göre aşkın üç ögesinden yararlanarak, bu ögeler üzerine ilişkimizde nasıl çalışabileceğimizi inceleyeceğiz. Konumuzu detaylı bir şekilde ele almadan önce yazı akışını ve başlıklarımızı belirleyecek, ardından yazımıza geçiş yapacağız.
- Giriş ve Günlük Yaşamdan Örneklendirme
- Aşk Nedir? Birkaç Aşk Tanımı
- Robert Sternberg’in Üçgen Aşk Teorisi ve Üç Ögesi
- Üçgen Aşk Teorisine Göre Aşk Türleri
- Üçgen Aşk Teorisinin Üç Ögesi İçin Neler Yapılabilir, Nasıl Artırılabilir?
- Sonuç ve Son Söz
- Kaynakça
Aşk Nedir? Birkaç Aşk Tanımı
Aşk’ın ne olduğunu söylemek veya onu tanımlamak, herhangi bir kişiyle ya da yetkiyle kesin sonuçlara ulaşılabilecek bir konu değildir. Bu nedenle, değişiklik gösterebilen tanımlardan birkaçını ele alıp fikir edinerek aşk üzerine kısaca konuşacağız. Aşk’a dair bazı tanımlar şunlardır:
- Ciccarelli ve White’a göre: Aşk, akrabalık, kişisel bağlar, cinsel çekicilik ya da ortak çıkarlar dolayısıyla bir kişiye karşı beslenen güçlü bir sevgidir.
- Türk Dil Kurumuna göre: Aşk, bir kimse veya bir şeye karşı duyulan çok kuvvetli sevgi ve bağlılık duygusudur; sevi, amor.
- Erich Fromm’a göre: Aşk, yalnızca duygusal bir kavram değildir; içinde sanatı ve aktif çabayı da barındırır. Karşılıklı gelişim sağlayarak tatmin eden ilişkiler sunar.
Aşk’ın tanımının çeşitli olması; biz insanların farklı mizaçlara, perspektiflere ve yaşam hikâyelerine sahip olmasıyla yakından bağlantılıdır. Aşk bu nedenle hepimizde farklı etkilere sahiptir: kimimizin avuç içlerini terletirken kimimizi buz kestirir kimimizin gözlerinin içi gülerken kimimiz gözlerini kaçırır… Yani aşk kime ne zaman ne yaptırır bunu bilmek çok da basit değildir.
Aşk yalnızca yukarıdaki unsurlardan etkilenmez. Aşkı etkileyen biyolojik, kültürel, nöropsikolojik, fizyolojik ve daha birçok unsur bulunur. Tüm bu etkenlerin ardından tamamen bize ait aşk tanımımızı oluştururuz ve bu tanımımızla uyumlu birisini bulduğumuzda hikâyemiz başlar. Duygularımızın dolup taştığı, sohbet etmeye doyamadığımız bir ilişki ve ellerimizi ellerinden ayırmak istemediğimiz, birlikte hayaller kurduğumuz o kişi çoktan hikâyemizde ana karakter olmuştur. Sonuç olarak aşkı tanımlarken her ne kadar yukarıda birkaç tanım vermiş olsak da kendi aşkımızı kendimiz oluşturduğumuzu unutmamak gerekir.
Robert Sternberg’in Üçgen Aşk Teorisi ve Üç Ögesi
Psk. Robert Sternberg 1986 yılında Üçgen Aşk Teorisi’ni oluşturmuştur. Sternberg bu teorisinde, aşk kavramının üç öge ile oluştuğundan bahseder. Bu üç öge ise “yakınlık, tutku ve bağlanım”dır. Aşk türleri ise bu üç ögenin farklı kombinasyonlarından oluşmaktadır. Şimdi gelin bu üç ögenin ne olduğuna biraz yakından bakalım!
- Yakınlık/ Samimiyet (Intimacy)
Karşıdaki kişiye psikolojik yakınlık hissetmek ve onunla kuvvetli duygusal bağlar kurmaktır. Eğer birine karşı yakınlık hissediyorsanız birbirinizin varlığından hoşlanır, birbirinizle sırlarınızı paylaşır ve birbirinize anlayışla yaklaşırsınız.
2.Tutku (Passion)
Fiziksel çekiciliği, beğenme dürtülerini, karşıdaki kişiye karşı duygusal ve cinsel uyarılmaları barındırır. Cinsel uyarılmalar kendi yapısı içindeki uyarılmaları barındırsa da buna “el ele tutuşmayı, soluksuz bakışmaları ve içten sarılmaları” da ekleyebiliriz.
3.Bağlanım/ Bağlılık (Commitment)
Geleceğe dair o kişinin de olduğu planlar yapmak, hedeflerimize giden yolda bu kişiyi de etken olarak görmek, sorumluluk almak ve kendimizi buna adamaktır. Burada bahsettiğimiz adanma durumu karşımızdaki kişiyi severken bu sevginin ciddi olduğunu fark etmemiz ve bu sevgiyi geleceğe de taşımak istememizle kişiye ve ilişkiye kendimizi adamaktır.
Yukarıda bahsettiğimiz üç ögenin bir, iki veya üç ögesinin de barınmasıyla Sternberg’in bahsettiği 7 aşk türü oluşur. Bu 7 aşk türü ile ilgili Sternberg, hiçbir aşkın saf bir biçimde bu türlerden birisine ait olamayacağını ve bu aşk türlerinin iç içe geçmiş olduğunu ifade eder. Bu nedenle aşk türlerini okurken kendi ilişkinizi yalnızca bir tür içerisinde değerlendirmek yerine ilişkinizin her bir farklı sürecini aşk türlerinin tümü içerisinde değerlendirmeye çalışmanız daha doğru bir yol olacaktır. Şimdi ise bu 7 Aşk Türü’nün ne olduğuna yakından bakalım!
Üçgen Aşk Teorisine Göre Aşk Türleri
- Hoşlanma (Liking)
Burada aşk yalnızca “yakınlık/ samimiyet” barındırır. Platonik ilişkilerde görülebilir. Karşıdaki kişiyi beğenmek ve ona karşı sıcaklık hissetmek hoşlanmanın belirtileridir.
2.Arkadaşça/ Dostça Aşk (Companionate Love)
Buradaki aşkta “yakınlık ve bağlanım” vardır. Karşıdaki kişiden hoşlanma ve onunla duygusal yakınlığın ilerlemesi söz konusudur. Birbirlerini anlayan iki kişinin ilişkisidir. Bağlanım kavramı nedeniyle arkadaşlıktan daha farklı bir ilişkidir çoğunlukla evlilikler bu ilişki türündedir. Bu durum ise uzun zaman geçen ilişkide tutkunun azalmasıyla çocuk/lar (varsa) ve hayatı sürdürmek ile ilgilenmekten ilişkinin bu yönüne vakit ayıramamaktan kaynaklanır. Bu ilişki türü aynı zamanda mantık evliliklerinde de görülebilir. Bu bağlamda gelişen arkadaşça aşk ise kişinin kendi kararıyla değil görücü usulü gelişen evliliklerde görülebilir.
3.Boş Aşk (Empty Love)
Sadece “bağlanım” ögesini barındıran bu aşk türünde görücü usulü ve planlanmış evliliklere daha çok rastlamamız mümkündür. Rahatlığı ve alışmışlığı içinde barındıran, bir yerde sıradanlaşmış, ilişkidir. Sadece hayatı beraber sürdürmek için bağlılık barındırıp fiziksel ve duygusal ögeleri barındırmaz.
4.Aptalca Aşk (Fatuous Love)
Burada ise “tutku ve bağlanım” ögeleri bulunur. Ekranlarda izlediğimiz bazı aşklar bu türdendir çünkü burada tanışmalarından çok kısa bir süre sonra evlenen çiftler görülebilmektedir. Bir kasırga gibi geçen bu aşka ekranlarda da çoğunlukla rastlarız. Fiziksel olarak beğeni ve arzulama yoğundur. Anlık bir aşkla başladığı için yakınlık ve mantık barındırmaz. Anlık bir ayrılıkla stres ve hayal kırıklıklarıyla da sona erebilir.
5.Delicesine Aşk (Infatuation)
Yalnızca “tutku” barındıran Delicesine Aşk, kara sevda olarak da görülebilir. Bu ilişki türünde dikkatli olunmalıdır, takıntılı olmaya yakındır ve bu nedenle tehlikelidir. Gerçekteki kişiye değil kafasında oluşturduğu kişiye aşık olan bu kişiler eğer gerçekteki kişiyle herhangi bir yakınlık veya bağlanım oluşturmazlarsa bu kısa sürede son bulabilir veya saplantı hâline gelebilir.
6.Romantik Aşk (Romantic Love)
İlişki “tutku ve yakınlık” ögelerini barındırır ve genellikle uzun süreli ilişkilerin temelidir. Fiziksel ve zihinsel çekiciliğin yoğunlukta olduğu bu aşk ilerleyen zamanlarda bağlanım ögesini de barındırmaya başlarsa “mükemmel aşk” olabilir. Aynı zamanda süreç ilerledikçe “bağlanım ve yakınlık” ögeleri de yoğunlaşabilir ve bu da “arkadaşça aşk” türüne geçişi sağlayabilir. Genellikle sağlıklı bir ilişkiye giden yolda olan aşk türlerindendir.
7.Mükemmel Aşk (Consummate Love)
Birçoğumuzun hayali olan Mükemmel Aşk ise “yakınlık, tutku ve bağlanım” ögelerinin üçünü de barındırır. İdeal aşk türü olarak da ifade edilen mükemmel aşk; kaliteli, sağlıklı, dengeli, sürekli ve nadiren bulunan bir aşktır. Mükemmel Aşk birçok ilişki için mümkündür ama bunun için çaba ve süreklilik gereklidir. Bu aşk türüne sahip olan kişiler kendilerini bir başkasıyla düşünemezler, partneriyle bütün olmuş gibilerdir.
8.Aşksızlık (Lovelessness)
Sternberg’in bahsetmediği fakat yazıya hazırlanırken çalıştığım kaynaklarda rastladığım bir aşk türü olan Aşksızlık “yakınlık, tutku ve bağlanım” ögelerinin üçünü de barındırmayan zoraki kurulan ilişkilerimizi ifade etmektedir.
Aşk türleriyle ilgili bölüm sonunda konuşmamız gerektiğini düşündüğüm belirli noktalar var. Bunlardan ilki Ciccarelli ve White’ın da bahsettiği mükemmel aşka giden süreç. Genellikle mükemmel aşka giden yola önce hoşlanma (yakınlık ögesi) ile başlarız ardından buna tutku ekleyerek Romantik Aşk’a geçiş yaparız. Eğer bağlanım ögesini de ilişkimize eklemeyi başarırsak hayallerdeki mükemmel aşka ulaşabiliriz.
Mükemmel aşka ulaşabilsek de henüz ulaşamamış olsak da ikinci önemli noktamızı dikkate almak gerekir: Geçişkenlik! Eğer ilişkinizin henüz mükemmel olmadığını düşünüyorsanız bunda bir problem olmayabilir çünkü yazının başlarında da Sternberg’ten alıntıladığımız gibi bu aşk türleri birbiri içine geçmiş türlerdir. Bu nedenle ilişkinizi değerlendirirken bunu göz önüne almayı unutmayın. Şimdi ise gelin ilişkinizde eksik olduğunu düşündüğünüz ögeler üzerine nasıl çalışabilirsiniz bunları inceleyelim!
Üçgen Aşk Teorisinin Üç Ögesi İçin Neler Yapılabilir, Nasıl Artırılabilir?
İlişkinizi kendi içinizde değerlendirdikten sonra Sternberg’in teorisinin üç ögesi bağlamında ilişkinizin ihtiyacı olan öge için karşılıklı olarak neler yapabilirsiniz bir bakalım:
- Yakınlığı Artırmak İçin Neler Yapılabilir?
- Birbirinizi anlayabilmek ve birbirinize destek olmak için iletişim becerileriniz üzerine yoğunlaşmak
- Birbirinizin duygularına ve düşüncelerine saygı duyarken açık ve içten bir şekilde dürüstçe konuşmak
- Kaliteli zaman geçirmek için ortak ilgi alanlarınızı keşfetmek ya da yeniden gün yüzüne çıkararak keyifli vakitler için planlar yapmak
- Güven, saygı ve şefkat kavramlarına odaklanarak yakınlığınızı artırmanız için ilişkinizde bu kavramları gözden geçirmek
- Günlük hayatın olumsuzlukları karşısında birbirinize şefkatle destek olurken şaka yaparak keyifli aktivitelerde bulunarak birbirinize vakit ayırmak
- Kendi öz değerleriniz ve bakımınızla ilgilenmek
- Birbirinizi tam anlamıyla derinlemesine tanıyabilmek için sorular aracılığıyla ilişkiyi güçlendirmek
- Yavaşlayarak ilişkinin dengesini korumak
2.Tutkuyu Artırmak İçin Neler Yapılabilir?
- Baş başa kalabileceğiniz vakitler oluşturarak birbirinize odaklanmak
- Spontane olup ilişkiye renk katmak
- Fiziksel çekiciliği artırmak
- Romantik jestlerde bulunmak
- İlişkiyi güçlendirmek için flörtöz hareketlerde bulunmak
- Günlük yaşamda ve cinsel yaşamda yenilikler yapmak
- İlişkinin tadını çıkarmaya çalışmak
- Birbirinizde çekici bulduğunuz özellikleri birbirinize söylemek ve bunları hatırlamak
3. Bağlılığı Artırmak İçin Neler Yapılabilir?
- İlişkinin geleceği için yatırımlarda ve planlarda bulunmak
- Ortak hedefler koymak ve ortak kararlar almak
- Zorlukları birlikte aşmak için birbirinizin yanında olmak
- Ailelerinizin ve arkadaşlarınızın da desteğini almak
Yukarıdaki yazılanların en önemli noktası birbiriniz için çabalamanızdır. Bu çabalarınız yalnızca size ilişkinizi kazandırmaz, birbirinizi geliştirme imkânı da sunar. Hangi ilişki olursa olsun eğer o ilişki için çabalama isteğiniz ve gücünüz varsa birçok şeyi aşabilirsiniz. Aşamadığınız noktalar olsa da bireysel çabalarınız tükenmiş olsa da en önemli olan noktalardan birisi de “çift/aile terapisi” almaktır. Unutmayın ilişkiniz için karşılıklı çabanız ve inancınız olduğu sürece aşılamayacak pek fazla şey yoktur. Yeter ki siz o yolda beraber yürümesini bilin.
Sonuç ve Son Söz
Bugünkü yazımızda sizinle beraber Psk. Robert Sternberg’in teorisine ve teorisinin içeriğindeki üç öge ve aşk türlerine dair fikir edindik. Aynı zamanda bu üç öge için neler yapabileceğimizi konuştuk. Aşk’ın yüzyılları aşan ve göğsümüzdeki küçücük kalplerimize sığmayacak kadar tesiri olan büyük bir duygu olması bizleri onunla hep bir araya getiriyor. Sevmenin ve sevilmenin kendi dünyalarımızda çeşit çeşit çiçekler açtırdığını biliyoruz ama bir o kadar bu çiçeklerin büyüyüp kök salması da karşılıklı çabamıza ve değerimize bağlı. Bunları sağlamak için sizinle bugün burada uzun uzun konuştuk, biliyorum biz bunun için çabalayacağız ve inanıyorum ki partnerleriniz de aşkınız için çabalayacak.
Burada değinmek istediğim en heyecan verici şey ise konu için araştırma yaparken rastladığım, Robert Sternberg’e ait şu sözdü: “İfade edilmeden, söylenmeden en büyük aşklar bile ölebilir.”
Yukarıdaki sözü ilk okuduğumda beni uzun uzun düşündürmüştü acaba kaçımız söyleyemediği için en büyük aşklardan birini kaybetti diye. “Ya ben de onlardan biriysem?” sorusu dolandı kafamda saatlerce. Gerçekten suskunluklarımız bize çok şey kaybettiriyor olabilir mi? Dünyanın en büyük aşkı olmasa bile dünyamızın en büyük aşkı bu nedenle elimizden kayıp gitmiş/gidiyor olabilir mi? İstemesek de bu durum başımıza gelmiş ya da gelecek olabilir. Başımıza geldiyse yapacak çok şeyimiz yok fakat yaşanmadan buna müdahale edebiliyorsak ve bu mantıklı bir karar olacaksa neden yapmıyoruz? Bir insanın ömrü boyunca kapısını aşk kaç defa çalar ki? Bu sözün ışığında sizlerin de zihinlerinde belirli şeyler canlandığını düşünüyorum ve aklınızın bir kenarına bu sözü bırakarak yazımızın son sözüne geçiyorum.
Sizinle burada buluşmak ve aşk üzerine konuşmak benim için çok kıymetli. Biliyorum ki kim olursak olalım ve nerede olursak olalım bizi daima duygularımız bir araya getiriyor. Belki de bu duyguların en özellerinden birisi olan aşk ise sizinle en çok bir araya geldiğimiz konu çünkü istatistikler gösteriyor ki siz aşk üzerine okumayı seviyorsunuz ve ben de sizinle aşkı konuşmayı seviyorum. Umuyorum bu yazı da size aşk adına çok şey katacaktır. Aşkla kalın, esen kalın! Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere!
Kaynakça
- CICCARELLİ, Saundra K. & WHITE J. Noland, Psikoloji Bir Keşif Gezintisi, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara, 2021.
- Sternberg, R. J. (1986) A triangular theory of love. Psychological Review, 93, 119–135.
- Görseller Pinterest ve Google’dan alınmıştır.