Süreyya Ağaoğlu

Cumhuriyetin İlk Kadın Avukatının Portresi: Süreyya Ağaoğlu

Göksu
Yetkin Yayın

--

Binlerce kilometrelik yolculuk bile şüphesiz tek bir adımla başlar. / Lao Tzu
Bir çağın bir insanı nasıl şekillendirdiğini görmek gerekir. / Prof. Dr. İlber Ortaylı
Cupidae legum iuventuti salutem. (Hukuka âşık gençlere selam olsun) / Iustinianus

Hukukçuluk şüphesiz yaşam boyu devam eden, başarılarla, zorluklarla dolu bir serüvendir. Dünyaya iz bırakmış pek çok insan ilerleyişini sürdürürken daima geleceğe yürüdüğünü ancak geçmişin deneyimlerinden güç aldığını söyler. Hikâyenin en başına dönmenin gücüne ve ilhamına olan inancımla cumhuriyetin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu’ndan; kendisinin başarıyla, mücadeleyle yürüdüğü hukuka adanmış hayat yolculuğundan bahsetmekten mutluluk duyarım.

Süreyya Ağaoğlu 29 Temmuz 1903 yılında Sitare Hanım ve hukuk profesörü Ahmet Ağaoğlu’nun kızı olarak Azerbaycan’ın Şuşa kentinde dünyaya geldi. 1910 yılında ailesiyle birlikte Türkiye’ye göç etti. Bir insanı anlamak onunla birlikte kişiliğini bir nakış gibi işleyen incelikleri, yetiştiği çağı da anlamaktır. Nitekim Süreyya Ağaoğlu oldukça entelektüel bir ailenin içine doğmuştu. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını Kurtuluş Savaşı’nın, cumhuriyetin kuruluş yıllarının ve kadınların toplumdaki yerini geri dönülmez bir şekilde güçlendiren birbiri ardına gelen inkılapların şahidi olarak geçirdi. Genç cumhuriyetin genç Süreyya’sı bu yeni dönemin kadınlara açtığı yerin farkındaydı. Hayatının sonuna kadar adanacağı hukuk yolculuğuna bir hayalle ve hayalini gerçeğe dönüştürecek büyük bir adımla başladı.

1921 yılında Bezm-i Âlem Valide Sultanisi’ni bitirdikten sonra artık Dârülfünûn’da yani bugünün İstanbul Üniversitesi’nde hukuk eğitimi almayı arzuluyordu. Ancak o zamana kadar hiçbir kız öğrenci hukuk fakültesinin bir parçası olmamıştı. Öyle ki fakültenin dekanı Ahmet Selahaddin Bey dahi onun isteğinin ciddiyetini ancak bir çelik gibi sağlam iradesine şahit olduğunda anlamıştı.
‘‘Ben Süreyya Ağaoğlu’yum. Bezm-i Âlem Valide Sultanisi’ni bu sene
bitirdim. Hukuk tahsili yapmak istiyorum. Beni hukuka kaydeder misiniz?’’

Her yolculuk tek bir cesur adımla başlar. Süreyya Ağaoğlu ve kendisi gibi hukuk fakültesinde öğrenim görmek isteyen 3 kız arkadaşı eşsiz bir yolculuğun başındaydı. Selahattin Bey’in kendisi için söylediği: ‘Hak hukuk meselesi değil mi, Süreyya Hanım hakkını burada arıyor, muvaffak olmasını dilerim’’ sözleriyle girdiği hukuk fakültesinden 1924–25 yılında başarıyla mezun olduktan sonra 1928 yılında resmi olarak avukatlık ruhsatını alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın avukatı oldu. 1929 yılında Ankara’da Şûrâ-yı Devlet Tanzimat Dairesi’nde çalışmaya başladı. 1931 yılında kayıtlı olduğu Ankara Barosundan ayrılarak İstanbul Barosuna kaydoldu.

Ömrünün son yıllarına kadar mesleğini sürdüren Süreyya Ağaoğlu, meslek hayatı boyunca Türkiye Cumhuriyeti’ni pek çok uluslararası kuruluş, konferans ve toplulukta başarıyla temsil etti. 1945 yılında yurtdışı merkezli bir firmada hukuk müşaviri olarak görev aldı. 1948 yılında Berlin’de üye olduğu Milletlerarası Kadın Hukukçular Komisyonu’nun 2 yıl başkanlığını yaptı. İstanbul Barosu’nu Uluslararası Barolar Birliği’ne kaydettirdi. Yale, Columbia ve Chicago Üniversiteleri’nde incelemeler yaptı. Kadın hakları üzerine verdiği röportaj Columbia radyolarında yayınlandı.

Monte Carlo’da Barolar Birliği ve Hukukçu Kadınlar Toplantıları’nda ve farklı tarihlerde pek çok ülkenin toplantı, kongre ve sempozyumlarında temsilci olarak bulundu. Nihayetinde 1960 yılında Kadın Hukukçular Birliği’nin BM Cenevre Teşkilatı temsilcisi seçildi. 1975 yılında ise Uluslararası Kadın Hukukçular Konfederasyonu’nun Varna Kongresi’nde ikinci başkanlığa seçildi.

‘‘Hayattaki en büyük uğraşım çocuklar’’ -Süreyya Ağaoğlu

Daha mesleğinin ilk yıllarında anılarında sıklıkla bahsettiği üzere Atatürk’ün de desteğiyle kadın avukatların da erkeklerle aynı restoranda yemek yiyebilmesi adına yaptığı hak savunuculuğu tüm mesleki hayatına sirayet etmişti. Öyle ki Süreyya Ağaoğlu kendi devrine yolları açmaya gelmişti. Ağaoğlu, aynı zamanda sivil toplum çalışmalarına da büyük kıymet veriyordu. En büyük uğraşım dediği çocuklar için 1949 yılında ‘’Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği’ni’’, 1968 yılında ise kendisi gibi kadın hukukçular için arkadaşlarıyla Türk Hukukçu Kadınlar Cemiyeti’ni kurdu. Bunlar haricinde de pek çok sivil toplum kuruluşunda önemli görevlerde bulunmuş, kuruluş ve gelişme aşamasında önemli katkılar sağlamıştır. Aynı zamanda Ağaoğlu’nun ‘‘Londra’da Gördüklerim’’ ve ‘‘Bir Hayat Böyle Geçti’’ adlı iki eseri ve makaleleri bulunmaktadır.

Süreyya Ağaoğlu 29 Aralık 1989’da geçirdiği beyin kanaması sonucu yaşamını yitirerek aramızdan ayrıldı. Geride saygın bir isim, ilham olacak bir hikâye; aklı, azmi ve zarafetiyle geçtiği hukuk tarihine silinmez bir iz bıraktı. Dârülfünûn’un merdivenlerini çıkarken içinde filizlenen umuda ve heyecana, kadın hukukçular için açtığı yoldaki öncülüğüne, ardında bıraktığı eserlere ve anısına saygıyla…

--

--